Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 32 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     1351 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.     Yazara Mesaj

Bosna okumaları
Yavuz Sert

  Sayı: 102 -

Kelime-i Tevhid iki kısımdan oluşur. Birinci kısım olan “Lâ ilâhe” kendisinden sonra gelecek hüküm için ortam hazırlar. Bunu hazırlarken oldukça vurucu bir cümle kurar: “İlâh yoktur!”. Gözleri dört açtırıp muhâtabı dinlemeye sevk edecek bu vurucu cümleden sonra hüküm gelir: “Ancak Allah”.

Bu edebî usül Arapça’ya özgü, önemli şeyler söylemek için kullanılan bir kalıp. Önce olumsuz cümle kurularak sonradan gelecek hüküm için zemin hazırlanır, sonra hüküm verilir.

“Kitap okumayın” cümlesi de ilk duyulduğunda, olur mu öyle şey, diyerek mukabele edilebilecek olumsuz bir söz. Ancak sonrasında gelen hüküm ile cümle anlam kazanıyor: “Kitap okumayın, konu okuyun”

Bu söz, ilk duyduğumda da mantıklı gelmişti bana ancak şimdi daha iyi idrak ettim ki doğru bir söz. Kardelen’in sayı konuları için “konu” okuduğumdan beri okumaların daha verimli olduğunu hakkel yakîn görmeye başladım.

Bu sayımız için de Aliya özelinde Bosna ve Bosna Savaşı ile ilgili kaynaklardan “konuyu” okumayı plânladım. Zamanım çok değildi ama işe ilk girişirken yaşanılan heyecan ile sekiz tane kitap belirledim ve onları satın aldım. Her biri üç yüz sayfanın üzerinde olunca tümünü bitirmek mümkün olmadı. Bu yazımda sizlere okuyabildiğim dört eser hakkında yorumlarımı ileteceğim.

Okuduğum kitaplardan iki tanesi merhum Aliya İzzetbegoviç’in kaleminden çıkan eserler: “Tarihe Tanıklığım” ve “Doğu Batı Arasında İslâm”. Diğer iki eserden biri Srebrenitsa’da yaşananları öğrenmek için aldığım “Srebrenitsa’nın Öyküsü” adlı roman, diğeri de Boşnak bir kızın savaşta ve sonrasında yaşadıklarını romanlaştırarak anlatan “Saklı Gül” adlı roman.

Bu kitapların yanında “Drina Köprüsü”, “Leylâ”, “Sevdalinka” ve “Bilinmeyen Aliya” adlı kitapları da almıştım ancak bu süre içinde okumak mümkün olmadı. Özellikle Drina Köprüsü ve Sevdalinka kitaplarını merak ediyorum.

Tarihe Tanıklığım

“Tarihe Tanıklığım”, merhum Aliya’nın hatıralarını anlattığı bir kitap. Altı yüz sayfalık kitabın elbette büyük kısmı Bosna’da yaşanan savaşı ve sonrasını anlatıyor. Kitabın ilk sayfalarında merhumun çocukluğu ve gençliği ile ilgili hatıralar da var.

Aliya, bu kitap dışında başka eserler de kaleme almış. Özellikle yirmili yaşları, yazı açısından çok verimli geçmiş. Bu eser daha sonra yazılsa da diğer eserlerinden önce okunması gerektiğini düşünüyorum. Bunun nedeni şu; Aliya bu kitapta hayatında onu etkileyen akımlardan, yazarlardan, düşüncelerden bahsediyor, bu sayede diğer eserleri nasıl bir düşünce yapısı ve duygu ile yazdığını anlayabiliyorsunuz.

Kitabın diğer bir önemi, Bosna’da yaşanan zulmü bir devlet başkanının, bir komutanın kaleminden tüm detayları ile anlatıyor olması. Savaşın özellikle politik tarafını tam olarak kapsayan bir eser “Tarihe Tanıklığım”. Bu açıdan savaşı merak edenler için de başvurulacak ilk kaynaklardan biri olduğunu düşünüyorum.

Kitapta, Aliya’nın savaş sırasında barışı sağlayabilmek için birçok platformda halk olarak mağduriyetlerini dile getirmek için yaptığı konuşmalardan örnekler var. Bu konuşmalar sıradan politik dilden uzak, karşı tarafın zulmünü ve haksızlığını çok net olarak meydana çıkaran sözlerden oluşması ile dikkat çekici. Bu politikacılar arasında çok sık gördüğümüz bir durum değil.

Hatıralarda benim dikkatimi çeken noktalardan biri ülkemizden hemen hemen hiç bahsedilmemesiydi. Hatırladığım kadarı ile iki yerde geçiyordu Türkiye. İlki merhum Özal ile yapılan bir görüşme ile ilgiliydi. Bu görüşmede Özal gelen soru üzerine, yeni Bosna devletinin feraha kavuşması için Aliya’ya bankalara önem vermesi gerektiğini tavsiye ediyordu. Diğerinde de Demirel Aliya’ya önerilen antlaşmayı kabul etmesini tavsiye ediyordu.

Kitapta Aliya’nın adaletli, merhametli ve gerçek bir müslüman olduğunu gösteren birçok hatıra var. Özellikle savaş sırasında kendilerine yapılan zulme rağmen aynı ile mukabele edilmesini istememesi, sivillere karşı saldırılara izin vermemesi, böyle saldırılar yapıldığı iddiaları olduğunda bunları soruşturması bu örneklerden birkaçı. Dünya ülkeleri arasında kendilerine karşı küçük bir destek olduğunda o ülke Sırplara yakın olan Rusya bile olsa hakkını vermesi yine dikkatimi çeken diğer bir yönüydü Aliya’nın.

Srebrenitsa elbette yaşanan en büyük acılardan biri olması ile kitapta ayrı bir bölümde değerlendirilmiş. Kitabın diğer bölümleri Dayton Antlaşması ve sonrasını anlatıyor. Bu bölümleri okuyunca çok net anlıyoruz ki bu antlaşma çoğu kimsenin olduğu gibi Aliya’nın da içine sinmemiş ama kendi sözleri ile eve barışsız dönmemek için bu antlaşmayı imzalamış.

Doğu Batı Arasında İslâm

“Doğu Batı Arasında İslâm”, Aliya’nın yirmili yaşlarda kaleme aldığı bir kitap. Kitabı elime aldıktan sonra hiç beklemediğim bir eser ile karşılaştım.

Aslında bu kitabı daha önce de okumaya niyetlenmiştim ama devam edemedim. Bunun müsebbibi yazardan ziyade bendenizdim, belki çevirmene de biraz hisse düşer. Ama sizi zor bir kitabın beklediğini söyleyeyim.

Kitap benim için sürpriz bir konu ile başlıyordu: Evrim. Aslında üzerinde düşününce Doğu ve Batı arasında ilk akla gelen düşünce farklılığı olması açısından ilk konunun evrim olması mantıklıydı. Konusu ile bana sürpriz yapan kitap konu içinde yazdıkları ile de bu sürprizi devam ettirdi. Aliya çok güzel ve bana mantıklı gelen delillerle evrimdeki tutarsızlıkları ortaya koyuyordu. Ama bu tutarsızlıklar “maymunlar insana döndü ise şimdikiler neden dönmüyor” şeklinde değildi. Gayet akılcı, mantıklı ve temeli olan yaklaşımlar ortaya koyuyordu yazarımız.

Kitabın beni en çok hayrette bırakan kısmı o yaşlarda Aliya’nın Batı felsefesine olan hâkimiyetiydi. Siz benim cahilliğime verin ama bırakın kitapta yazılan felsefî düşünceleri, onların çoğu sahiplerini bile ilk kez bu kitapta okudum. Felsefede bu kadar yetkin birisinin kitabını okumak elbette bu konulara çok yakın olmayanlar için oldukça yorucu. Kitaba zor demem o yüzden. Sabırla ve sindire sindire okumak gerekiyor. Bazı bölümleri ikinci kez okuduğumda aslında kaçırdığım şeyler olduğunu anladım. Bu açıdan birden fazla kez okunmayı hak eden bir kitap “Doğu Batı Arasında İslâm”.

Bu kitabı bitirince şunu düşündüm: Dünyada bu şekilde eser sahibi kaç devlet başkanı vardır acaba? Siyasîlerin, politikacıların hatırat kitapları olur ama bu şekilde tefekkür eden, kendi havzasına da karşı tarafın havzasına da hâkim bırakalım politikacıyı kaç kişi vardır? Aliya bu niteliklerde bir insandı, bir mütefekkir, bir devlet başkanı ve bir müslümandı.

Srebrenitsa’nın Öyküsü

Srebrenitsa’da yaşananlar Bosna zulmünün âdetâ sembolüdür. Güvenli bir yer olarak düşünüldüğü için çevre yerleşim yerlerinden birçok insanın göç ettiği bu bölge sonra zulmün zirve yaptığı bir yer haline gelmiştir.

Konuyu özel olarak öğrenmek istediğim için buraya özel bir kitap görünce hemen almak istedim. Bu kitap Bosnalı yazar İsnam Taljic’in kaleme aldığı “Srebrenitsa’nın Öyküsü” adlı romandı.

Üslûp olarak takip etmesi çok kolay bir kitap olmadığını söylemeliyim. Özellikle de benim gibi konsantrasyon problemi olanlar için bu durum kitaptan alınacak keyfi düşürüyor. Bunun nedeni kitapta kahramanımız ve dedesinin kendi devirlerinde yaşadıkları savaşla ilgili hikâyelerin birlikte verilmesi. Bir diğer etken de gerçekle hayalin içiçe olması. Kitabın sonrasında bunun nedeni olarak Sırpların su kaynaklarını zehirlemesi ve tuz eksikliği gösteriliyor. Dikkat etmezseniz hikâye sırasında bunu takip etmek zor. Tuzun ne kadar önemli olduğunu bu kitabı okurken anladım.

Benim bu kitaptan beklentim Srebrenitsa'da yaşananları detayları ile öğrenmekti, beklentim büyük ölçüde karşılandı diyebilirim. Karışık anlatımdan dolayı kaçırdığım detaylar olmuştur. Kitapta Srebrenitsa'da yaşanan Sırp zulmünün çok açık şekilde anlatıldığı kısımlar var. Dünya tarihinde, Moğolların 13. yüzyılda yaptıkları zulümden sonra, aynı boyutta ikinci bir zulüm olduğu düşünülen bu katliamda yaşananları okuyunca hayret etmemek elde değil. Buraya yazmaya bile çekindiğim şeyler... Düşmanımın başına gelmesin diyeceğimiz şeyler Avrupa'nın ortasında sözde medenî ülkelerin gözleri önünde yaşanmış. Allah tekrarından korusun.

Yazarı tanımıyorum, bilmiyorum muhalif bir isim mi ama kitapta Aliya'dan hiç bahsetmemesi dikkatimi çekti. Belki de yeteri kadar yardım ve destek alamadıkları için sitemleri vardır. Orada yaşananları okuyunca ne deseler haklılar demekten başka bir şey diyemiyorum.

Saklı Gül

Konu okuması yapacaklar için önemli sorulardan bir tanesi, bu konuda roman okunmalı mı yoksa sadece konu ile ilgili hatıra, araştırma kitapları mı okunmalı sorusudur. Bu soruya şöyle yanıt verebiliriz; eğer roman gerçek yaşananları anlatıyorsa ve yazarın üslûbu da sizi sararsa bu okuma diğer kitaplara göre daha keyifli olabilir. Ancak şu var ki, romanlarda hikâyenin yan unsurları çok olacağından konu hakkında yirmi sayfa bilgi edinmek için üç yüz sayfa okumanız gerekebilir.

Bosna okumaları kapsamında birkaç tane de roman aldım. Saklı Gül isimli kitap bu romanlardan biri. Reyes Monforte adında İspanyol genç bir kadın yazarın kaleme aldığı kitap ile rastlantı sonucu karşılaştım.

Dört yüz sayfanın üzerindeki romanda Bosna savaşını yaşamış bir genç kızın savaş sırasındaki ve savaştan kaçması ile İspanya’daki mülteci hayatı anlatılıyor. Bu kitapta özellikle kadınların savaş sırasında çektiği sıkıntılara yer verilmiş. Ailelerin nasıl dağıldığını, yaşamların nasıl altüst olduğu anlatılıyor. Hikâyenin ilgi çekici yanı Bosna dışında bir hayat kurmuş kızlarının savaştan sonra geri dönmesine ailenin verdiği tepki. Gerçek bir hikâyeden uyarlandığı yazılan kitapta ailesinin davranışları gerçek olabilir mi diye kendime sormadan yapamadım. Bosna savaşı ve sonrasında yaşanan acılardan bir başkasıydı belki de bu anlatılanlar.

Yeni nesil bir yazarın kitabı “Saklı Gül” ama kendini kolay okuttu, üslûp olarak da fena değildi diyebilirim. Özellikle yabancı bir edebiyattan Bosna’da yaşanan zulmü anlatan böyle bir kitap çıkması bence olumlu.


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
Gazze biz ne öğretti?... - Sayı 119
Bir tufanın ardından: Fil... - Sayı 119
Adalet Mülkün Temelidir... - Sayı 112
Bir bürokrat şârih: Abidi... - Sayı 106
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (120):
Doğumunun 120. yılında Üstat Necip Fazıl Kısakürek...

Son Eklenen Yorumlardan
 bosch professional gop 185-liBeylikler dönemini hatırlayalım, birbirlerine karşı üstünlük mücadelesi... Feyzi

 "Yürü kardeşim,Ayaklarına bir Kudüs gücü gelsin."Sen ve senin gibi şuurlu insanların sayıları bereke... Nilüfer Mihailoğlu

 Yüreğinize kaleminize sağlık kıymetli hocam. Allah hayırlı sağlıklı uzun ömürler versin.... Faruk AKTI

 kantarın topu olacak efendim ... Esra

  Gönlü klabi temiz abim kalemine sağlık başarılarının devamını diliyorum sevgiler saygılar ... Serkan yakar


“Yeni Dünya Düzeni” diye bir şey attılar ortaya… Ondan sonra ne ses çıktı, ne soluk… “Yeni Dünya Düzeni” dedikleri, boşluğun sessizliğini dinlemek gibi bir şey mi acaba?..
Kardelen: Sayı 1, Temmuz 1993
Kasem olsun!
Bir tufanın ardından: Filistin
Soykırım, Antisemitizm ve Filistin Üçgen
Deniz kabarıyor
Gazze günlüğü
Deniz kabarıyor
Kudüs... Ey Kudüs
Zeytin dalları altından meydan okuyuş
Fatih Sultan Mehmet (4)


Yavuz Sert - Bir tufanın ardından...
Yavuz Sert - Gazze biz ne öğretti...
Ali Erdal - Deniz kabarıyor
Kadir Bayrak - Vah benim halime!
Necip Fazıl Kısakürek - İç ve dış düşman – Y...
Bedran Yoldaş - Elinde taş küçük çoc...
Bedran Yoldaş - Zevâli yakındır zulm...
Ekrem Yılmaz - Kazandım vallahi!
Ekrem Yılmaz - Bitti kelimelerim
Ekrem Yılmaz - Mektup
Dergi Editörü - Üstün fikir
Site Editörü - Sosyal medyanın gücü
Necdet Uçak - Dünya malı
Necdet Uçak - Geldi geçti ömrüm be...
Kardelen Dergisi - Kardelenden haberler
M. Nihat Malkoç - Soykırım, Antisemiti...
M. Nihat Malkoç - Gazze günlüğü
Hızır İrfan Önder - Kasem olsun!
Zaimoğlu - Batı muradına erebil...
Mehmet Balcı - Köyüme gömün
Mehmet Balcı - Sevdam
Muhsin Hamdi Alkış - İsrail-SAMİRİ-oğulla...
İbrahim Şaşma - Kudüs Mektubu
Halis Arlıoğlu - Merhum Mehmet Akif i...
Murat Yaramaz - Hiç
İlkay Coşkun - Filistin
Zafer Nefer - Tas tarak
Özkan Aydoğan - Çocuk
İlknur Eskioğlu - Şehitlik oyunu
Yusuf Çelikler - Bu gidiş nereye?
Ayşe Yaz - Yağmur (Gazzenin çoc...
Bedir Acar - ‘İsrail bizi yenemez...
Hüma Sunguroğlu - Çınarın gölgesinde o...
Hüma Sunguroğlu - Zeytin dalları altın...
Abdullah Doğulu - Filistinde anne-çocu...
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 13167889
 Bugün : 1897
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 605089
 Bugün : 131
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 398
 119. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 4
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 6
Son Güncelleme: 21 Şubat 2024
Künye | Abonelik | İletişim