Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 32 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     9958 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.     Yazara Mesaj

(Quo vadis) DÜNYA NEREYE? (II)
Özgür Alkan Alkış

  Sayı: 40 -

Son 20 yıl içerisinde dünyada baş döndürücü bir hızla, değişimler, dönüşümler olmakta paktlar, bloklar yıkılıp yer değiştirmekte, devletler hukukunun yüzlerce yıllık tanımları dahi sorgulanır, içi boşaltılır ve hatta yeniden tanımlanır hale gelmekte... Bu değişim ve dönüşümlerin kendiliğinden ve zamanı geldiği için meydana gelen insiyakî hadiseler imiş gibi algılanması ve bu şekilde çoğu zaman, zamanın ruhu gibi mistik kavramlara atıflarla bir yabancılaştırmaya gidilerek kavram kalabalığı ve imajlar sisi içerisinde gerçek oluşan ve olanın algılanamamasına yol açmakta algılanamayanla mücadele de o ölçüde mümkün ve başarılı olamamaktadır.

Bu imaj sisi içerisinde insanların beynine şimşekler gibi çakılan bir fikir de "yeni dünya düzeni" (new world order) adıyla lanse edilen ve görünürdeki amaçları ve kökenleri demokrasi, insan hakları gibi kutsanan kavramlara dayandırılan, ancak derindeki kökleri ve temel amaçları itibariyle mistik ve ezonterik bir takım sapkın, radikal, semitist ve hristiyan tarikat liderlerine dayandırıldığı şüphesi (ileri sürenlerin kimlikleri ve kurumsal bağlantıları dolayısıyla) dünya entelektüel çevrelerinde iyiden iyiye artan görüş ve bu görüş sonucunda dünyadaki oluş ve olanların değerlendirilmesi için hem bu görüşün tezahürlerine hem de ileri sürücüleri ve uygulayıcılarının kimliklerinin irdelenmesine gerek vardır.
Bu günlerde ABD'de Neo-Con (yeni muhafazakârlık) adıyla revaçta olan ve mevcut hükümetin her politikasında belirleyici olan bu grubun görüşleri kendi resmî organlarında ve kongre belgelerinde açıklanmaktadır. Bu politika şu ana sütunlara dayanmaktadır.

a-Dünyada Roma Devleti'nden sonra tek hakim devlet kalmıştır. O da ABD'dir.

b-ABD ekonomik, askerî, siyasal ve teknolojik alandaki hakimiyetini her ne bahasına olursa olsun sürdürmelidir.

Sanılmamalıdır ki bu politika ABD'deki iktidar tarafından belirlenen bir politikadır, demokratik irade işlemektedir. Gerçek bunun tam aksidir. ABD kongresi ve Amerikan başkanı bu politikanın sadece yürütülmesinden sorumludur. Kongrenin ve başkanın gücü ve dirayeti yeni dünya düzeni plânlayıcılarına ne ölçüde teslim olduğuyla bağlantılıdır. Mevcut G. W. Bush başkanlığındaki hükümetin ise havsala almayacak zekâ eksikliği ve yeteneksizliğiyle politika plânlamakla uzaktan yakından ilgisi olmayacağı zaten ortadadır.

Peki, kimdir bu gizemli yeni dünya düzeni plânlayıcıları ve bu yeni dünya düzeni hangi aşamalardan geçerek nereye varmak istemektedir? Aşağıda aktaracağımız mantık silsilesi ve oluş örgüsü incelendiğinde yeni dünya düzeni plânlayıcılarının kimlikleri ve amaçları ortaya çıkabilecek, kontrol edilebilir kaos denilen bu yeni dünya düzen(siz)liğinin boyutları tam anlamıyla ortaya çıkabilecektir...

SOĞUK SAVAŞ
Dünyanın 20 yıl önceki durumunda, Sovyetler birliği ve iki kutuplu dünya yer almakta idi. Bu iki kutupluluk önemli ölçüde ABD menşeli silâh sanayi üreticileri ile enerji sektörü ve ticaret kartellerini beslemekte idi. Açıklanan kongre raporlarının ortaya çıkardığı çok çarpıcı bir gerçek, Sovyetler Birliği'nin kamu yönetimi insan doğasına aykırı rejim dolayısıyla iyiden iyiye kendini kemiren bürokratik ve sosyolojik yapısı, kaynaklarının verimli kullanılamaması ve en önemlisi askerî teknoloji alanında çok uzun yıllardır gerçek anlamda bir süper güç olmadığına ABD'nin çok önceleri vakıf olduğu, kendi içinde çökmekte olan bu sistemi hem kendi toplumuna hem de dünyanın geri kalanına deyim yerindeyse bir öcü toplumları maniple etme aracı olarak kullandığıdır.

Belirtilen manipülasyonlarda yeşil kuşak adı altında bir operasyonla Sovyetler'in Afganistan işgaline karşı güneyde yeşil kuşak adı altında, Müslüman toplumlardan gönüllüler ajitasyon veya maddi imkanlarla organize edilmiş, gerilla kamplarında eğitilerek bir gerilla gücü oluşturmuş ve Sovyetler'e karşı savaşma ön görüntüsü altında gelecekteki kontrollü (kaos)a insanlardan müteşekkil bir cephane hazırlığı yapılmıştır. ABD'nin kuruluşunda veya geliştirilmesinde CIA rolü olduğu bugün artık kendilerinin de kabul ettiği apaçık bir gerçekliktir.

GLASNOST-PERESTROYKA
Belirtilen iki kutupluluk aldatmacası ise bilindiği üzere SSCB devlet başkanının iki sözünden sonra unufak olup dağılmış ve yukarıda belirtilen gerçek bir başka yönüyle de gün ışığına çıkmıştır.

TEK KUTUPLU DÜNYA
Hemen ardından dünyada artık yeni bir düzenin kurulacağı ve iki kutuplu dünyanın sona erdiği tek kutuplu bir dünyanın geçerli olduğu fikirleri ileri sürülerek plânın son aşamalarının uygulamasına geçilmiştir.

1. KÖRFEZ SAVAŞI
Yine ABD kongre belgelerinden ortaya çıkan bir gerçek baba Bush iktidarında Gerçekleşen 1.Irak Savaşı ile ilgilidir. Amerika'nın Irak nezdindeki büyükelçisinin Kuveyt işgalinden kısa bir süre önce Irak dışişleri bakanını ziyaret ettiği ve Kuveyt'e müdahalelerine ses çıkarmayacaklarını ifade ettiği açıklanmış ve bu durum kongrede komisyonlarda sorgulanmıştır.
11 EYLÜL SALDIRILARI
11 Eylül saldırıları özellikle amerikan medyası ve vicdan sahibi fikir adamlarınca mercek altına yatırılmış ve çok ilginç sorular meydana çıkmış, komplo teorilerinin ardı arkası kesilmemiştir. Bu komplo teorilerinin bir kısmının dezenformasyon amaçlı olduğunu kabul etsek de gerçekten ciddî yayın organlarında ileri sürülen kanıtlar, bu kadar fazla insanın organize bir eylem yapması için mümkün olmayacağını ortaya çıkarmış olup ayrıca kongre soruşturmasında CIA ve FBI'ın gelen istihbaratları kurum yöneticileri ifadeleriyle ortaya çıkmıştır. Bugünlerde kuvvet kazanan görüşe göre, bu davranış dünyayı belirli bir amaç doğrultusunda maniple etmek isteyen çevrelerin düzenlemeseler bile göz yumduğu bugüne değim şüpheleri giderememiş bir teşkilatın içerisinde böyle gruplar olabileceğini -tüm kanıtlar bir an için gözardı edilse dahi- en azından mantık olarak yadsımak da mümkün değildir. (Saldırıları gerçekleştiren teröristlerin birbirleri ile olan görüşmeleri, daha önce bulundukları yerler, temas kurdukları kişiler, finansman sağlayan örgütler ve finasmanın aktarım yolları CIA tarafından izlendiği ve tespit edildiği ancak her nasılsa bir önlem alınmadığı ortaya çıkmış, elektronik yerel güvenlik uyarılarının nasıl devreden çıkarıldığı ise anlaşılamamıştır. Uçuş yer güvenliğini sağlayan şirketin hakim ortağının Başkan Bush'un küçük kardeşi olması bir başka ayrıntıdır.) Bu noktada Amerikan siyasetine hâkim olan ve yeni dünya düzeni doktrinini ileri sürenlerin bağlantılarına dikkat çekmek yerinde olacaktır. Bu grup da Neo-Con adıyla bilinen yeni muhafazakârlık akımıdır. Dick Cheney, Paul Wolfowitz, vs vs gibi kişilerin temel doktrini yeni dünya düzenini dünyaya hâkim kılmaktır. ABD tek süper güçtür. Bu gücünü her ne pahasına olursa olsun devam ettirecektir. Sıradan bir devlet olmadıkları için diğer sıradan(!) devletlerin uymak zorunda olduğu uluslar arası hukuk kurallarına uymakla yükümlü değillerdir. Tehdit olarak algıladığı devletlere tehdit gerçekleşmese dahi önleyici saldırı yapma hakları vardır. Söylemeye bile gerek yok ki bu durum BM sözleşmesinin açık bir ihlalidir. Bu görüşün takipçileri, eski deyimle zevahiri kurtarmak adına zaten görünürde bir meşruiyet aracı olan BM'e bu kadarlık bile bir ihtiyaç duymamaktadır.

AFGANİSTAN İŞGALİ
Neo-Con akımının fikirlerinin ilk somut icraatları Afganistan işgali yoluyla cereyan etmiştir. Aradan geçen 2 yıldan fazla bir süreden sonra Afganistan'da varılan sonuçlar irdelendiğinde, çok çarpıcı bir tablo ortaya çıkmaktadır. Bugün ABD veya koalisyon güçleri Afganistan'da saha hâkimiyetini ellerinde tutamamaktadır. Hâkimiyet sağlayabildikleri alanlar sınırlı bir ölçüde şehirlerin kritik ve stratejik merkezleri ile kendi üsleridir. Hattâ seyrek de olsa yapılan operasyonlarda yakalanan uyuşturucuların menşeinin tetkikinden anlaşıldığı üzere, Afganistan'dan Avrupa'ya sevkedilen uyuşturucu miktarında bir azalma dahi olmamıştır. Uyuşturucu üreticilerinden en önemlileri olan yerel aşiretler bu pastayı aralarında paylaşmaktadır. Afganistan'ın strateji ve dünya siyaseti açısından bir başka ve hattâ en önemli yönü de Orta Asya coğrafyasına ve buradaki doğal kaynaklara son derece hâkim merkezi bir pozisyon işgal etmesi ve yeniden emperyal hayaller kurmaya başlayan Rusya'nın etki alanına girmesinin alternatif maliyetinin çok yüksek olacağının öngörülmesindedir. Aşağıda Orta Asya'nın geleceğin dünyasında sahip olacağı öneme ayrıca değinilecektir.

2. KÖRFEZ SAVAŞI
Neo-Con'ların ikinci icraatı ise 2.Körfez Savaşı neticesinde Irak'ı işgali ile olmuştur. Bu işgale meşruiyet kazandırabilmek üzere, başlatılan psikolojik harekâtta;
a)Saddam Hüseyin'in kitle imha silâhlarına sahip olduğu ve bu silâhların komşuları ve İsrail'in güvenliği açısından bir tehdit oluşturduğu,
b)Saddam Hüseyin iktidarının El-Kaide ile işbirliği içerisinde olduğu,
c)Saddam Hüseyin yönetiminin halkına zulüm ve baskı uyguladığı Irak halkının özgürleştirilmesi gerektiği tezleri savunulmuştur.
İşgali izleyen birkaç ay içerisinde bu tezlerin hepsinin temelsizliği ortaya çıkmış
Irak'ta hiçbir kitle imha silâhı bulunamamış, El Kaide bağlantısı iddialarında ise doğrulamayı bırakın şüphesini bile uyandırmayı doğrulamaya yarayacak tek bir kanıt ortaya sürülememiştir. Irak halkının ne kadar özgürleştirildiği ise, Haçlı ordularını aratmayan vahşeti ve şerefsizliğiyle İngiliz ve Amerikan askerlerinin sistematik işkence görüntüleri karşısında cevaba dahi lüzum göstermeyen bir safsatadır. Üstelik bu işkencenin yaygın ve sürekli biçimde, Amerika tarafından Irak'ta anlaşılan taşeron güvenlik ve sorgu örgütleri eliyle de yapıldığı, askerlerin vahşet ve barbarlıkta bunlarla yarıştığı basından evvel kendi ordularının malumu olmuş bunun üzerine başlatılan soruşturmalarda verilen raporların ise uzun süredir çekmecelerde bekletildiği görüntüleri uzun süre ellerinde tutukları halde, başkalarının da eline geçip yayınlanacağı duyumu üzerine ön sırayı almak maksadıyla ve tiraj kaygısıyla bu fotoğrafları bu zamanlamayla açığı çıkardıkları anlaşılmıştır.
Irak işgalinin (pre Emptive War-önleyici savaş) tam anlamıyla kendisiyle çelişme, hukuk tanımazlık ve dünyaya meydan okuma halinin doruğa çıktığı bu saldırı hakkında şu iki örnek gerçek durumu ve gerçek amacı ortaya koymaktadır. Henüz savaş başlamadan ırak hakkında BBC'den canlı yayınlanan oturumunda Britanya Başbakanı Tony Blair'e bir parlamento üyesi tarafından sorulan "Irak'ta varolduğunu iddia ettiğiniz kitle imha silahlarının çok daha güçlüleri ve miktar olarak da fazlası İsrail'in elinde var. Irak'ın bu silâhları kullanacağından şüphe ettiğiniz için müdahale etmeye hakkınız olduğunu iddia ediyorsunuz da İsrail hiçbir BM kararını tanımadığı ve ihlal ettiği halde bu ülkeye hangi yaptırımı uygulamayı düşünüyorsunuz?" (ki çok geçmeden Irak'ta bu silâhların gerçekte bulunmadığı bu konudaki raporların düzenformasyon amacıyla CIA, NSA ve MI5 tarafından uydurulduğu ortaya çıkmış üstelik bunu ortaya çıkaran kişi İngiltere'de şüpheli biçimde ölmüştür.)

ORTA ASYA
Bu gün Sovyetlerin dağılmasıyla ortaya çıkan çok temel bir gerçek de, Orta Asya coğrafyasının dünya hâkimiyetinde "sine qua non" (vazgeçilmez, olmazsa olmaz) bir bölge olduğudur. Gerek sahip olduğu yer altı maden ve enerji kaynaklarıyla ve gerekçe gelecekte kontrollü kaosu tehdit edip düzeni sağlamaya aday Çin, Rusya, Türk Dünyası ve Hindistan sıklet merkezlerinin tam kalbinde yer almakla hayati önemdedir. Afganistan bahsinde izah ettiğimiz üzere, Afganistan işgalinden asıl maksat orta Asya üzerinde hâkimiyeti sağlamak, stratejik Orta Asya'yı alternatif oluşumlara da kapatarak her daim kendi kontrolünde tutmaktır.
Bu mânâda, Çok basit bir biçimde bu yazının okuyucularını Türkiye'nin 10 yıl önceki tartışma mevzuları ile şimdinin dar kapsamlı ve tek eksenli tartışmaları arasında derin zafiyeti görmeye davet ediyorum. 10 yıl önce Türkiye Türk dünyasının ayağa kalkışını kutluyor, bu minvalde gelecek projeksiyonları yapıyor, ekonomisini sağlam temeller üzerine kurduğundan şüphe etmeksizin siyasi etkinliğini Orta Asya'ya yaymanın hayali peşinde koşuyordu. Bu sözün Cumhurbaşkanı seviyesinde söylenmesini müteakiben ülkemizde anlaşılmaz biçimde meydana gelen hadiseleri gözden geçiririz... O günkü cumhurbaşkanı'nın ölümü, koalisyon iktidarları, kısır çekişmeler, ardı ardına gelen ekonomik krizler ve 13 yıl öncesi itibariyle 20 milyar USD civarında olan dış borcun ve dış bağımlılığın, ülkede hiçbir altyapı yatırımı yapılmadığı halde, 10 küsur yılda 10 katından fazla artırılarak 200 milyar USD'nin üzerine çıkarılması ve toplanan vergilerin dış borcun faizini dahi ödemeye yetmediği, iflâs etmiş Avrupa Birliği kapısında sığıntı ve şamar oğlanına dönüştürülmüş bir Türkiye tablosu... Hak verilsin veya verilmesin tek ricam, düşünün... Sadece bu sözlerimi ve bu tabloyu düşünün...

GERÇEK AMAÇLAR
Görüleceği üzere dünyaya verilmek istenen şekil tek bir dünya devleti, dünya birliği yutturmacasında Amerikancı ve semitist politikaların dayatılmasından ibarettir. Temel kısa vadeli amaç olan İsrail'in güvenliği prensibinin her ne bahasına olursa olsun ne kadar acıya ve cana mal olursa olsun gerçekeştirilmek istendiği anlaşılmaktadır. Uzun vadeli hedef ise politika şeklinde dünya üzerinde tahakküm kuracak bir güce devletler ve kurumlar üstü bir üstdevlete ulaşmakdır. Bu üstdevletin hakimiyeti alışılagelmiş hakimiyet ve egemenlik doktrinlerine dayanmayacak bambaşka ve yeni kontrol edilebilir kaosa istinad edecektir. Latince deyişiyle ORDO Avrupa Birliği CHAO... Kaostan çıkan düzen...
Bir takım hermetik ve kabalist örgütlerin binyıllardır mabed dedikleri salonlarında yazılı duran vecize(!). Kaos meydana getirecekler ki kendi varlık sebepleri meşrulaşsın. Kaos olacak ki ORDO'ya ulaşılabilsin. Kaos olacak ki, yönetmek değil kontrol etmek mümkün olsun... Sözün özü maksat yönetmek bile değil kontrol etmek, hâkim olmak!
Sorun şurada düğümlenmektedir ki ABD dışındaki dünya devletlerinin pek çoğu bu gerçeği görüp tespit ettiği halde, nereye varacağı çok belli olan ve başka hiçbir devletler hukuku öznesine eşit yaşam hakkı tanımayarak mahvı sonucunu doğuracak bu yolda geçici olarak ABD çıkarlarıyla ittifak kurmaktan başka yapacak bir şeyleri yokmuşçasına teslimiyetçi davranmaktadır?
Elbette ki NWO yeni dünya düzeni cephesinin elindeki mali ve siyasi imkânlar bugün sandığımızdan çok daha fazla ve derinlerdedir. Çok uzun vadeli plân yapabilmekte ve bu plânı alternatifli yan plânlarla destekleyerek hedefe ilerleyebilmektedirler. Dünya ticaretinin çok önemli bir kısmı bu cepheye bilerek veya bilmeyerek dahil şirketler tarafından yönlendirilmekte ve vahşi rekabet ilkeleri ve her türlü manipülasyonla karşıt bir güven ortaya çıkışını daha başından önleyebilmektedir. ABD politikasını ele alacak olursak, George Bush'un ALTERNATİF OLARAK İLERİ SÜRÜLEN Demokrat aday John Bones denen ezoterik ve Hermetik gizli bir örgüt kökenine dayandığı belirgin olup, bu fikri ve inanç temelini bir yana bıraksanız bile ileri sürdüğü politik tezler itibariyle de George Bush politikalarının sadece bir varyantı olduğu hiçbir temel değişiklik önermediği anlaşılmaktadır. Tıpkı Türkiye'de birilerine alternatif diye bir döneminin Amerika'dan ithal edilip yüceltilmesi ve üst makamlar için hazırlanması gibi... Ne acı ve ne yazık ki, Türkiye ABD şu ülke veya bu ülke... Oynanan oyun ve senaryo hiç değişmemekte sadece figüranlar ve oyuncular değişmektedir.

ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
Tespit ve teşhis
Tehdit o kadar büyük güçlü ve yakındır ki mevcut hiçbir devletin veya organizasyonun bu yeni dünya düzeni ceph9esiyle başa çıkabilmesi, açıktan mücadele edebilmesi mümkün değildir. Mücadele toplumsal, siyasal ve bilimsel düzeyde ve tedrici olmalı, 10 yıllara yayılan bir teknolojik, siyasal ve en önemlisi malî olarak son derece güçlü ve dominant olan bu fikrin kolayına mağlup edilmesini ve dünyaya adalet gelmesini beklemek saflık ve naiflik olacaktır.
Tehdidin boyutunu doğru tespit etmek her şeyden önemlidir. Tespitimiz şudur eski dünya devletleri diye adlandırdığımız devletler (Kıta Avrupası, Rusya, Orta Asya Cumhuriyetleri, Türkiye, Ortadoğu ülkeleri, Hindistan ve Çin) yeni dünya düzenine karşıt kutuplarda kalmak zorunda olacaktır. Bu tanım kendini gerektirdiği üzere, çözümün temeli "Avrasya ölçeğinde bir toplumsal işbirliğini geliştirmektir" Gelecek bir medeniyetler mücadelesi değil medeniyetsizlikle medeniyetin mücadelesine sahne olacaktır. Medeniyetsizliğin şahikası yeni dünya düzeni plânlayıcıları ve uygulayıcıları İsrail-İngiltere-ABD eksenidir. Medeniyetin ana ekseni de dünyada medeniyeti meydana getirmiş eski dünyadır.

Yapılması Gerekenler TAVIR
Sivil toplum birliği: Bu tavrın ilk aşaması sivil toplum birliği oluşturmak, medeniyet ve bunu meydana getirenler bilincini çok çeşitli aykırılıklara rağmen adını saydığımız eski dünya ekseninde, uzun yıllar sürecek bilinç oluşması ise öncelikle düşünce ve kanaat önderleri, edebiyat ve sanat dünyası ile siyaset dünyasının karşı karşıya olunan tehlikenin farkındalığının sağlanması ve bundan bir hareket enerfisi, sinerji meydana getirerek aşağıda izah edeceğimiz kurumsallaşmaya vücut verilmesidir.

Sivil organizasyona dönüşüm: ikinci temel aşama bu birliğe çeşitli fonlar sağlayarak daimi sekreteryasını ve kadrosunu oluşturmasını sağlayarak, eski dünyanın düşünce, bilim, sanat ve kanaat önderleri gibi çok geniş katılımlı ve belirlenen net amaçlar etrafında birleştirerek her şeyin nüvesini oluşturacak uluslar arası bir sivil toplum organizasyonuna hayat vermektir 1 nolu maddede belirtilen sivil toplum birliğinin sivil organizasyonuna hayat vermektir 1 nolu madedde belirtilen sivil toplum birliğinin sivil organizasyonun birincil amacı kendini kurumsallaştırarak, alacağı kararların hükümetler üzerindeki baskısını ve demokratik bir karar organına dönüşümünü sağlamak olmalıdır.
Belirtilen organizasyonun, mevcutlardan farkı, radikaller, Marksist ve anarşistlerin ve bir takım romantik hislerle hareket eden grupların ve organizasyonların aksine gerçekçi, planlı, geniş toplum kesimlerine hitabeden, mali kaynakları ve denetimleri sistemli bir şekilde yapılan ve en temelinde resmi olarak değilse de gayrı resmi olarak devletlerin desteği de arkasına alan bir yapı olmasıdır.

Ekonomik tavır
Yukarıda belirtilen, düşünce temelli altyapının hazırlanmasından sonra, bu fikrî temelin bir uzantısı olarak, belirttiğimiz eski dünya ekseninde toplumlarda yeni dünya düzeni destekçisi ve o düzenin meydana getirdiği savaş ekonomisinden beslenen firmaları ihalelerden dışlamak, toplumsal tepkileri organize edere, insanlarda bu firmaların ürettiği ürünleri kullanmamaya aksine alternatiflerini kullanmaya teşvik etmek ve ABD İsrail ve semitist finansman kaynaklarını tecrit etmek ekonomik tavrın en önemli ayağı olmalıdır. Bu masatla, yeni dünya düzeni oyuncularının kullandığı tüm ekonomik hilelerin farkında olarak, gerekirse bu kurum ve firmalara karşı her türlü mücadele yöntemini benimsemek ekonomi içinde ekonomik her türlü enstrümanla hayat hakkı tanımamaktır.
Yukarıda belirtildiği gibi, çözüm, öncelikle sorunu ve gelen tehlikeyi doğru teşhis edere, buna uygun uzun vadeli planları yaparak meşru her yolu kullanacak Anti-NWO ekseni oluşturmaktır. Yukarıda belirtildiği gibi bu cephe öncelikle devletler düzeyinde değil sivil kuruluşlar düzeyinde olmalı. Bu yeni oluşum aşağıda anlatacağımız kalkışa toplumları ve devletleri hazırlamalı ve önemli bir baskı grubu haline gelmelidir. Bunun finansmanı için fonlar oluşturulacak, bu tepkinin ABD ve yeni dünya düzen firmalarından dışalımda meydana getirdiği azalma ile sağlayacağı pozitif katkı sayesinde dahi kendi finansmanını sağlayabilecektir.
Siyasi tavır
Karşı duruş için siyasi, mali anlamda hazır olunduğunda, ilk amaç BM'nin karar alma, güvenlik konseyi ve operasyonel yapısını değiştirmeye çalışmak olacaktır. Çok muhtemeldir ki mevcut yapısı ile BM yapısını kendi kendini değiştiremeyecek ve zaten fiilen ortadan kalkmış oluşu tescil edilmiş olacak ve yeni bir birleşmiş milletler anti NWO ve adalet temeline dayalı eski dünya merkezli bir yapı oluşturulabilecektir.

Bu ortadan kalkış, NWO karar vericilerini ve uygulayıcılarını her şeyden çok irkiltecek ve yeni dünya düzeni uygulayıcılarının dayandığı temel ayakları zayıflatabilecek, ilk etapta galip gelmese de hiç olmazsa kendisi karşısında bir caydırıcı güç varlığı hissiyle yeni dünya düzeni (NWO) senaristlerinin fütursuz ve kural dışı davranışlarını önleyebilecektir.

Medeniyet Organizasyonunun belki de en  hayati açmazı karşı operasyonları bertaraf etmek ve kendi siyasal operasyonlarını Yeni Dünya düzeni coğrafyasında yapabilmekte olacaktır. Gayri medeni ve gayri insani yeni dünya düzeni cephesi ülkelerinde, halklar üzerinde doğrudan bilim, sanat ve felsefe ve sivil diğer alt organizasyonlar yoluyla tesirler meydana getirerek, gerekirse mevcut yandaş halk organizasyonlarını maddi ve manevi anlamda destekleyerek NWO'nun amacına yürüyüşünü sendeletmek ve durdurmak Medeniyet ekseninin araçlarından biri olmalıdır.

Siyasi bakımdan bir başka hayati nokta da, eski dünya ekseninde meydana gelebilecek her türlü ittifakı desteklemek her türlü birleşmeyi olumlu karşılamaktır Siyasi tavır ancak ittifakların ittifakı ile mümkün olacaktır. (Türkiye'mizin ilk aşamada içinde yer alması ve zorlaması gereken ittifakın ilk aşamada Avrupa Birliği olamayacağı kanaatimiz ise bu yazının kapsamında ayrıntılı değerlendirilmesi mümkün olmamakla birlikte, sonuç bölümünde bu hususa kısaca değinilecektir.)

Bilim ve teknoloji alanlarında tavır
Kısa ve uzun vadede ABD kaynaklı standardizasyonu ve tekelleşmeyi önlemek üzere Avrasya ölçeğinde teknoloji, enformasyon ve bilim alanlarında yüksek güvenlikli politikalar ve araçlar üretilmesi bunlara fon sağlanması. En temel oldu da enformasyon alanında bilişim yazılım ve donanım alanında ticarî alternatiflerin çıkışının desteklenmesi, kamu kurumları eliyle kamu sistemlerinde bu alternatif yazılım ve donanımların kullanılması, alternatif bir internet altyapısının oluşturulması ve bu sistemin saydamlık ve uluslarüstü yapıya dayandırılması.
Bugün artık ENEJİ insanlığın ruhudur. Enerjiyi ve onu kullanma bilgisini ele geçirenler dünyaya hükmedecektir. Yukarıda izah ettiğimiz kontrollü kaosun damarındaki kan da, beyninin hayatî sıvısı da ENERJİ'nin kontrol edilmesidir. Eski dünya ekseni veya Medeni dünya dediğimiz organizasyonun orta vadede olmazsa olmaz hedefi kendi coğrafyasında güncel değeri olan veya gelecekte stratejik olabilecek tüm enerji kaynaklarının mutlak denetimini sağlamak olmalıdır. Bu tavır ise aşağıda belirtilecek askerî tavırdan bağımsız düşünülemeyeceği gibi bilakis onunla eş zamanlı olması hayatî önemdedir.
Terör ve düşük yoğunluklu savaş yollarına karşı yeni dünya düzeni tarafından manipüle edilmesinin önüne geçmek için, uluslar arası işbirliğinin sağlanması. Bunun için devletlerin operasyonel güçler oluşturması bunu yaparken eş zamanlı olarak terörün zemininin ortadan kaldırılması için öncelikli sorunların çözülmesi.
Düşünce, sanat, felsefe alanında tavır

Şurası muhakkaktır ki, Medeniyet Ekseni veya Eski dünyanın salt bir şeylere veya birilerine karşı olmaktan yani bir antitez olmaktan başka ve hattâ bundan daha önemli olarak, temel amacı kendini tanımlamakta ve eskiyi tekamül ettirecek yeni bir medeniyet projesi ileri sürmekte zaafının olmaması gerekmektedir. Bu amaca varılabilmesi ise ancak ve ancak oluşturulacak yeni felsefeyle bezenmiş düşünce ve sanat alanında verilecek eserlerle mümkün olabilecek, toplumlarda bu yolla içselleştirilebilecektir.

Askeri tavır
Erken bir kalkış, kendi varlığını tehdit eden temel bir hata olacaktır. Askerî alandaki kalkışın temel şartı yukarıda saydığımız tüm yönlerinden hazırlıkların yıllar boyunca bir süreçte adım adım, dantel işler gibi tamamlanması ve bunların içinden de en önemlisi teknolojik hamle ve tavrın tamamlanması ile mümkün olacaktır. Askeri Teknoloji alanında bugün ABD ile tek başına rekabet etmesi mümkün bir devletin bulunmaması gelecekteki teknolojilerin organize olmanın meydana getireceği sinerji ve devrim niteliğindeki imkânları ile düşünüldüğünde bu kadar da korkutucu olmayacak askerî teknolojisinin gelişimini silâh sanayinin elde ettiği ölçüsüz kârlara borçlu olan ABD'de de, silâh firmaları mahrum kalınacak kazanç dolayısıyla askerî teknoloji araştırma geliştirmesine bugünkü parçalanmış dünyanın sağladığı imkânları sağlamayacak olması nedeniyle ister istemez gerilemek zorunda kalacaktır. Belirtilen tüm tavırlarda bir roda doğrultulduğunda, askeri mânâda bir tavır ilan edilecek ve bu organizasyonun iç ve dış bütünlüğünü sağlama ve korumada temel bir rol üstlenecektir.

Sonuç - Türkiye ve Türk Dünyası
Yeni dünya düzeninde kendilerine köle hakları bile tanınmayacak ülkelerin ve milletlerin bir araya gelmelerinin zaruretinden yukarıda bahsettik... Milletimize düşen de, sağlayabildiği her türlü imkânla, öncelikle ekonomisini rayına oturtup, dış borç ve dış bağımlılıktan süratle kurtularak, bölgesinde ittifaklar sağlamalı, orta vadeli hedef olarak da Türk Dünyası'nın İttifakı'nı sağlamak olmalıdır. Orta vadede elde edilecek bu hedef ile hem Avrupa Birliği gibi başkaca ittifaklar nezdinde ciddiye alınması ve bir güç olarak telâkki edilmesi mümkün olacak ve uzun vadede arzu ettiğimiz ve yukarıda anlattığımız medeniyet birliği projesinde ön ve hâkim saflarda yer bulabilecektir.

Yukarıda saydığımız tüm tavırların onyıllarca sürecek uygulama süreci eğer gerçekleştirilebilirse, dünya huzur ve refaha tekrar kavuşabilecek, hiç olmazsa bugünkünden daha medenî bir rekabetin olduğu bir dünya haline gelecektir. Dünya üzerinde herhangi bir ülkenin veya ülkemizin kısa vadeli çıkarları yeni dünya düzeni ile uzlaşma halinde en kazançlı çıkacak zannı tam anlamıyle bir ham hayal olup, dünyanın sürüklenmekte olduğu bu kaos uçurumundan her ülkenin kendi küçük çıkarlarını gözeterek kurtulması mümkün olmayacaktır. Kaostan çıkacak düzen(Ordo Avrupa Birliği Chao) en nihayetinde tüm ülkeleri köleleştirdiğinde, pişman olmak için vakit çok geç olacak ve dünya tek bir üstdevletin tahakkümü altında her köşesinde yaşayacağı kaosla umudu bile umut edemeyecek bir hale konacaktır. Gizli oyun budur! Gizli senaryo budur! Oyuncular ortadadır. (04.05.2004)


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
Kardelen nasıl doğdu?... - Sayı 100
Bilgelik çağına doğru... - Sayı 98
Medeniyetler Bul(a)?masy-... - Sayı 43
(Quo vadis) DÜNYA NEREYE?... - Sayı 40
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (120):
Doğumunun 120. yılında Üstat Necip Fazıl Kısakürek...

Son Eklenen Yorumlardan
 bosch professional gop 185-liBeylikler dönemini hatırlayalım, birbirlerine karşı üstünlük mücadelesi... Feyzi

 "Yürü kardeşim,Ayaklarına bir Kudüs gücü gelsin."Sen ve senin gibi şuurlu insanların sayıları bereke... Nilüfer Mihailoğlu

 Yüreğinize kaleminize sağlık kıymetli hocam. Allah hayırlı sağlıklı uzun ömürler versin.... Faruk AKTI

 kantarın topu olacak efendim ... Esra

  Gönlü klabi temiz abim kalemine sağlık başarılarının devamını diliyorum sevgiler saygılar ... Serkan yakar


Hislerin hissizleştiği noktada, onlarda kalan aklın varlığını sürdürebilmek için o noktaya varışın yaratıcısını bile inkâr edebilecek kadar “bencil”leşmesine kılıflar uydurarak (bunu) üstünlükmüş gibi gösterenleri iyi tanımak gerekir.
Kardelen: Sayı 1, Temmuz 1992
Tas tarak
Kasem olsun!
Bir tufanın ardından: Filistin
Soykırım, Antisemitizm ve Filistin Üçgen
Deniz kabarıyor
Fatih Sultan Mehmet (4)
Deniz kabarıyor
Kudüs... Ey Kudüs
Zeytin dalları altından meydan okuyuş


Yavuz Sert - Bir tufanın ardından...
Yavuz Sert - Gazze biz ne öğretti...
Ali Erdal - Deniz kabarıyor
Kadir Bayrak - Vah benim halime!
Necip Fazıl Kısakürek - İç ve dış düşman – Y...
Bedran Yoldaş - Elinde taş küçük çoc...
Bedran Yoldaş - Zevâli yakındır zulm...
Ekrem Yılmaz - Kazandım vallahi!
Ekrem Yılmaz - Bitti kelimelerim
Ekrem Yılmaz - Mektup
Dergi Editörü - Üstün fikir
Site Editörü - Sosyal medyanın gücü
Necdet Uçak - Dünya malı
Necdet Uçak - Geldi geçti ömrüm be...
Kardelen Dergisi - Kardelenden haberler
M. Nihat Malkoç - Soykırım, Antisemiti...
M. Nihat Malkoç - Gazze günlüğü
Hızır İrfan Önder - Kasem olsun!
Zaimoğlu - Batı muradına erebil...
Mehmet Balcı - Köyüme gömün
Mehmet Balcı - Sevdam
Muhsin Hamdi Alkış - İsrail-SAMİRİ-oğulla...
İbrahim Şaşma - Kudüs Mektubu
Halis Arlıoğlu - Merhum Mehmet Akif i...
Murat Yaramaz - Hiç
İlkay Coşkun - Filistin
Zafer Nefer - Tas tarak
Özkan Aydoğan - Çocuk
İlknur Eskioğlu - Şehitlik oyunu
Yusuf Çelikler - Bu gidiş nereye?
Ayşe Yaz - Yağmur (Gazzenin çoc...
Bedir Acar - ‘İsrail bizi yenemez...
Hüma Sunguroğlu - Çınarın gölgesinde o...
Hüma Sunguroğlu - Zeytin dalları altın...
Abdullah Doğulu - Filistinde anne-çocu...
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 13191034
 Bugün : 281
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 606190
 Bugün : 9
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 178
 119. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 4
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 6
Son Güncelleme: 21 Şubat 2024
Künye | Abonelik | İletişim