Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 32 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     4361 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.     Yazara Mesaj

Ahi Te?kilaty
Kadir Arslanboğa

  Sayı: 60 - Nisan / Haziran 2008

"Ahi" kelimesinin kaynağı hakkında iki farklı görüş vardır: Bunlardan biri, kelimenin Arapça "kardeşim" demek olan "ahî" kelimesinden, ikincisi ise, Dîvânu Lugâti't-Türk ve Atabetü'l-Hakâyık gibi kaynaklarda geçen ve "eli açık, cömert" anlamlarına gelen Türkçe "akı" kelimesinden geldiği görüşüdür. Ahi kelimesinin Türkçe kökenli olduğunu ileri sürenlere göre, "akı" kelimesi Türkçe'de çok görülen bir ses olayı olan (k > h) değişimiyle "ahı" şekline dönüşmüş ve nihayet "ahi" olmuştur. Dilimizin kuralları içinde bu ses olayının birçok örneği vardır.

Fütüvvet
Ahi teşkilâtı, fütüvvet teşkilâtını örnek alarak geliştirilmiş bir sistemdir.
Fütüvvet teşkilatının doğuşunda, fikrî sahadaki gelişmeler daha çok Arap-İslâm mutasavvıflarıyla ilişkiliyken, sosyal sahadaki gelişmeler ise İslâm'ın Asya'da yayılmaya başladığı ve daha çok Türkler'in meskun olduğu bölgelerde ortaya çıkmıştır.

Feta kelimesi genç, delikanlı, yiğit mânâsında Arapça bir kelimedir. Arap-İslâm mutasavvıfları tarafında bu kelime yorumlanarak tam mânâsıyla ideal Müslüman insan'ı ifade eden bir terim haline gelmiştir.

Mutasavvıflar, fütüvvetnâmelerinde ideal insan olan feta'ların özelliklerini, sahip olması gereken meziyetlerini daha çok âyet, hadis ve menkıbelere dayandırarak feta kabul ettikleri kişilerden örnekler vermişlerdir.

Kur'ân’da Hz. İbrahim hakkında bilgi verilirken onun kendi çabasıyla doğru yolu bulmasını anlatırken, kendisine feta denilmektedir.
Fütüvvetnâme-i Sultani'de, fütüvvetin Hz. İbrahim'le zuhur ettiği, Kurân'da da Hz. İbrahim, Hz. Yusuf, Hz. Yuşa, Ashab-ı Kehf ve Hz. Ali'ye feta dendiği belirtilmektedir.

Abbasi halifesi Nâsir fütüvvet libası denilen hırkayı giyerek fütüvvet teşkilâtına girdi. Fütüvvet teşkilâtının piri oldu ve kendisinden fütüvvet elbisesi alıp giymeyenleri fütüvvet ehli tanınmayacaklarını belirtip, kendi dışındaki fütüvvet teşkilâtlarını lağvetti.

Bu önemli gelişme yanında, fütüvvetlerle ilgili fütüvvetnâme'ler de yayınlanmaya başladı. Bu fütüvvetnâmeler muhteva ve teşkilâtın organizasyonu bakımından daha sonraları ortaya çıkan benzeri birlik ve teşkilâtlara önderlik ve altyapı sağlamıştır.

Böylece fütüvvetin, fikrî ve içtimaî yönü birleşerek merkezî şeklî-bürokratik, hiyerarşik, ahlâkî kaideleri ve lideri olan tam bir birlik-teşkilât halini alması halife Nâsir zamanında gerçekleşmiş oldu.

Ahilik
Ahilik, Karahanlılar devleti zamanından başlıyarak, Osmanlı Türkleri devrine kadar, Türk esnaf ve işçilerini içine alarak bir nizam kurmuştur.
Moğolların önlerinden Anadolu'ya gelen birçok mutasavvıf kısa zamanda Anadolu'da manevî havanın oluşmasını sağlamışlardır.

Anadolu'ya göç edenler arasında Orta Asya'dan büyük şehirlerde esnaf ve sanatkârlık icra eden meslek sahipleri de bulunmaktadır. Bunlar Anadolu topraklarında iki tehlike ile karşılaştılar. Birincisi Rum kökenli yerli halk karşısında tutunarak sanat ve ticaret kabiliyetlerini geliştirmek ihtiyacı, ikincisi ise onları Anadolu'ya kadar kovalayan Moğol saldırıları karşısında savaş güçlerini artırmak ihtiyacı.

Ahi teşkilatı, fütüvvet teşkilatını model olarak alan Ahi Evren tarafından Selçuklu Anadolusu'nda kurulmuştur.
Menkıbevî ismi Ahi Evren olan şeyh Nasır'üddin Mahmud bin Ahmet El-Hoyi, 1171'de Azerbaycan'ın Hoy kentinde dünyaya gelmiştir. 1216'da vefat etmiştir.
Ahi Evren Horasan'da Fahrüddin Razi'nin hizmetinde bulunup talebesi olarak fıkıh ve devlet idaresi hakkında bilgi sahibi olmuştur.

Tasavvufî terbiyesini ise Horasan'da Ahmet Yesevi'den almıştır. Daha sonra Evhaüddin-i Kirmâni'ye intisap eden Ahi Evren hocasıyla beraber Anadolu'yu dolaşarak fikri-siyasi propagandalarda bulunmuştur. Bu faaliyetleri Selçuklu hükümdarı I. Gıyasettin Keyhüsrev ve daha sonra tahta geçen oğulları I. İzzeddin Keykavus ile I. Alaaddin Keykubat'ın destek ve himayeleri altında gerçekleştirmiştir.

Birlik-teşkilât olarak ahilik 9. asırda Asya'da görülmeye başlanmıştır. Gerek Arablar’da gerekse de Türk ve İranlılar’da çeşitli isimler altında küçük, dağınık ama yaygın birlikler ve bu birliklerden oluşan içtimaî sınıflar vardı.

Kaynaklar ahi teşkilâtı kurulmadan da önce Anadolu'da serbest birliklerin ve ahî isimli Türk sufilerin, dervişlerin veya şeyh'lerin bulunduğunu belirtiyorlar. Ahi Evren ise bu birlikleri fütüvvet teşkilâtı modeline göre merkezî, bürokratik ve hiyerarşik bir teşkilât haline getirmiştir.
Ahi Evren fikrî sahada, teşkilâtçı düşüncelerini de işleyip anlattığı birçok eserler kaleme almıştır. Bunlar genellikle sultanlara ve devlet büyüklerine öğüt niteliğinde ki siyasetnâme türü eserlerdir. Bunların üçünü de dönemin sultanı olan I. Alaaddin Keykubat ile sultanın komutanlarından Celâleddin Karatay ve Seyfeddin Tuğrul'a ithaf etmiştir.

Kendisi debbağ ve debbağcıların piri olan Ahi Evren "Letaif-i Hikmet" adlı eserinde Ahiliğin kuruluş felsefesini şöyle ifade etmektedir: "Allah insanı medeni tabiatlı yaratmıştır. Bunun anlamı şudur: Allah insanı yemek, içmek, giyinmek, evlenmek, mesken edinmek gibi çok şeylere muhtaç olarak yaratmıştır. Hiç kimse kendi başına bu ihtiyaçları karşılayamaz. Bu yüzden demircilik, marangozluk gibi birçok meslekleri yürütmek için çok insan gerekli olduğu gibi demircilik ve marangozluk da bir takım alet ve edevatla yapılabildiği için bu alet ve edevatı tedarik için de çok sayıda insana ihtiyaç vardır.

Böylece insanın (toplumun) ihtiyaç duyacağı bütün sanat kollarının yaşatılması gerekir. Bu halde toplumun bir kesiminin sanatlara yönelmesi ve her birinin belli bir sanatla meşgul olması gerekir ki toplumun bütün ihtiyaçları görülebilsin.

Birçok insanın bir arada çalışması sanatkârlar arasında rekabet ve münazaaya sebep olabilir. Çünkü bunların her biri kendi ihtiyacına yönelince menfaatler çatışması ortaya çıkar. Karşılıklı hoş görü ve affetme olmadığı zaman münazaa ve ihtilaf zuhur eder. O halde bu insanlar arasındaki ihtilâfı halledecek kanunlar koymak gereklidir. Bu kanun şer'i olmalıdır. Tâ ki şer'i kanunlara uyulup dünyada insanlar arasında birlik kurulsun, şer ve fesat ortadan kalksın.

Toplum çeşitli sanat kollarını yürüten insanlara muhtaç olduğuna göre bu sanatların her birini yürüten çok sayıda insanların belli bir yerde toplanmaları ve sanatkârların her birinin kendi sanatlarıyla meşgul olmaları sağlanmalıdır ki toplumun bütün ihtiyaçları görülebilsin."

Ahi Evren'in devletin desteğiyle iktisadî faaliyetleri belirli bir düzen-organizasyon içinde yürütmek üzere kurduğu bu teşkilât kurucusuna atfen ismi Ahi Teşkilâtı idi ve bu teşkilât, iktisadî faaliyetin dar bir sahası olan esnaf teşkilâtını merkeze almıştır.

Ahiliğin gayesi, zenginle fakir, üretici ile tüketici, emek ile sermaye, halk ile devlet arasında iyi ilişkiler kurarak sosyal adaleti gerçekleştirerek ve ahlakî bir toplum düzeni meydana getirmektir.

Ahilikte insan sistemin esasını oluşturmuş ve her şey onun dünya ve ahiret saadeti için düzenlenmiştir. Kendinden önce etrafındakileri düşünen ve kollayan, insanlık, kardeşlik, cömertlik gibi ilkeleri ve haramdan kaçınma gibi davranışları prensip edinen bu örgütlenme modeli güzel ahlâkı, yeni bir sermayeye dönüştürmüştür.

Ahiler, örgüt kültürünü oluşturan temel değerleri beyitlerle ifade ederek işyerlerine asarlardı. Bunlardan biri;
¨Her seherde besmeleyle açılır dükkânımız.
Ahi Evren Velidir Bizim Pir'imiz Üstadımız
Eğrisi varsa bizim doğrusu elbet sizin
Ziyadesi zarar verir kanâattır kârımız.¨

İş hayatı ile ilgili fonksiyonlar

Ahi birlikleri özellikle büyük şehirlerde teşkilâtlanmışlardı. Her birliğin eğitim ve eğlence imkânlarına da sahip bir sosyal tesisi özelliği taşıyan zaviyesi vardı. Bu esnaf birlikleri o mesleğe ait tüm işleri öğretir, mensupları arasındaki ihtilâfları halleder, esnafla devlet arasındaki ilişkileri düzenlerdi. Bu birlikler mamullerin kalitesi, ücretler, fiyatlar, çalışma şartları konularında düzenleme yapardı.

Ahiliğe bir meslek, sanat ya da ticaretle ilişkisi olmayanlar katılamazlardı. Ahi örgütünde sanatkârlara iş yerinde yamak, çırak, kalfa ve usta hiyerarşisi ile mesleğin incelikleri ve sırları öğretilirdi. Akşamları ise toplanarak ahlâk eğitimi, haftanın belli günlerinde de silâh talimleri ve ata binme eğitimi yaptırılırdı. Yine esnaf çıraklarının okuyup yazmalarına itina gösterilirdi. Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılan cami yakınındaki üstü açık havuzun saraçhane yapılması, saraç çıraklarının sabahları Fatih medreselerinde okutulan derslere devam edebilmeleri içindi. Esnaf çıraklarının asgarî bir tahsil derecesinden geçirilmelerine uzun süre dikkat edilmiştir.

Ahi birlikleri esnaf arasındaki düzenlemeleri ve ihtiyaç duyulan hammaddelerin temini noktasında ¨tahsis siyaseti¨ ile hem ustaların hammadde sıkıntısı çekmelerini önlüyor hem de tekelcilik ve ihtikâr yolu önlenmiş oluyor.

Her esnaf grubu toplu olarak bir çarşıda bulunuyordu. Böylece hem alıcı istediği malı kolaylıkla seçebiliyor hem de esnaf birbirini kontrol ediyordu. Fiyat ve malın kalitesi denetlenebiliyordu.

Ahilik, işi kutsal, çalışmayı ibadet sayan, karşılıklı iş birliği ve sosyal dayanışmaya dayalı, kaliteyi ve müşteri hizmetini ilke edinmiş, meslekî gelişmeyi sürekli eğitimle pekiştiren bir ahlâk anlayışını temsil eder. Ahi teşkilâtında kalite anlayışı, müşteriyi merkeze alan bir üretim ve her kademede eğitim anlayışından geçmektedir.

Ahi birliklerinde üretim ve tüketim sınırlandırılmıştı. Böylece rekabet, ihtiras önlenmiş oluyordu. Esnaf ve dükkân sayısı, iş aletleri ve tezgâh adedi sınırlandırılmıştı.  "Gedik Usulü" olarak adlandırılan bu sistemle "ihtiyaca göre üretim" fikri fiilen gerçekleştirilmeye çalışılmıştı. Esnaf ve tüccarın işsiz kalmaması ve aşırı üretimin doğurabileceği bunalımların önlenmesi temel düşünceyi oluşturuyordu.

Ahilikte meslek ahlâkı her şeyin üstünde tutulmakta, çırak, kalfa ve usta arasında sevgi bağı kurulmuş, ilişkiler ahlâkî ve meslekî temellere oturtulmuştur. Ahi teşkilâtında zorunlu olmadıkça iş ve meslek değiştirmek yasaktı.

İbn Battuta; Ahileri Anadolu Türkmen beldelerinin hepsinde, her şehir ve köyde bulunduklarını, yabancıları misafir ettiklerini, ihtiyaçlarını giderdiklerini, zorbaları ve şerirleri engellediklerini ve Ahilerin yolcuları misafir etmeye düşkünlüklerini anlatmaktadır.

Ahilerin kasaba ve köylerde, her yaş grubundan kişilerin muntazaman devam ettikleri ve Ahi zaviyelerinin, konuk ağırlamaktan başka gençleri eğitim görevlerini de üzerine almış küçük örnekleri olan "Yaran Odaları" vardı. Bunlar herkesin yardımına koşarlardı.

Memleketin her yerindeki esnaf ve sanatkârların, yılın belli bir gününde düzenlenen eğlencelere katılması bir töre idi.

Her esnafın bir yardım sandığı vardı. Buna "Esnaf Vakfı/Sandığı/Kesesi" denirdi. Burada biriken parayla ihtiyacı olan esnafa, hastalara, ölenlerin yakınlarına ve felakete uğrayanlara yardımda bulunulurdu. Ayrıca borç olarak da verilirdi.

Her zümrenin bir sancağı ve birde alemdarı vardı.

Ahi birlikleri, yönetici ve askerî sınıfın örgütlenmeleri dışında halk kitlelerinin önderi durumunda idiler. Dolayısıyla siyasal otoriteyle aralarında bazı sürtüşmeler meydana gelebiliyordu. Meseleleri kendi aralarında halleden birlikler çözemedikleri durumlarda yargıya giderlerdi.

Siyasetle uğraşmazlar lâkin her iktidarın sadık bendeleridirler. Devletler yıkılır, fakat Ahilik yıkılmazdı. İşte her çağda müstakil bir Türk devletinin kurulmasının altında yatan temel nokta burasıdır. Ahilik Türk milletini her daim dipdiri ayakta tutmuştur. Son örneği de Osmanlı'nın son zamanlarında ne kadar zayıflasa da hiçbir zaman için emperyalist bir gücün altına girmemesinde/alınamamasında ve Türkiye Cumhuriyet'inin kuruluş aşamalarında Atatürk'ü Anadolu'da karşılayanlar, kol kanat gerenlerin kültürünün mayasını teşkil eden ahilik teşkilatının mirası olduğu, bugün dahi apaçık görülmektedir.


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
Ahi Te?kilaty... - Sayı 60
YMARET kavramy ve ilk ima... - Sayı 58
Osmanly Yktisad? D?nya Zi... - Sayı 56
Yabancylaryn g?z?yle Osma... - Sayı 55
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (120):
Doğumunun 120. yılında Üstat Necip Fazıl Kısakürek...

Son Eklenen Yorumlardan
 bosch professional gop 185-liBeylikler dönemini hatırlayalım, birbirlerine karşı üstünlük mücadelesi... Feyzi

 "Yürü kardeşim,Ayaklarına bir Kudüs gücü gelsin."Sen ve senin gibi şuurlu insanların sayıları bereke... Nilüfer Mihailoğlu

 Yüreğinize kaleminize sağlık kıymetli hocam. Allah hayırlı sağlıklı uzun ömürler versin.... Faruk AKTI

 kantarın topu olacak efendim ... Esra

  Gönlü klabi temiz abim kalemine sağlık başarılarının devamını diliyorum sevgiler saygılar ... Serkan yakar


Tüm gazetelerimizin toplam tirajı, 70milyon nüfusa karşılık, 3,5 milyon…
Elâlemin memleketinde tek gazete bile çift rakamlı tiraja sahip. Mesela Japonya’da günde 13 milyon satan gazete var.
Bizde nüfus artıyor, gazete tirajları yerinde sayıyor, hattâ azalıyor. Demek ki “basın” diye piyasaya sürülen kâğıt parçalarına millet güvenmiyor. Bu güvensizliğe rağmen basından ödleri kopanlara yazıklar olsun!
Kardelen: Sayı 1, Temmuz 1993
Soykırım, Antisemitizm ve Filistin Üçgen
Deniz kabarıyor
Gazze günlüğü
Sosyal medyanın gücü
Üstün fikir
Deniz kabarıyor
Kudüs... Ey Kudüs
Zeytin dalları altından meydan okuyuş
Fatih Sultan Mehmet (4)


Yavuz Sert - Bir tufanın ardından...
Yavuz Sert - Gazze biz ne öğretti...
Ali Erdal - Deniz kabarıyor
Kadir Bayrak - Vah benim halime!
Necip Fazıl Kısakürek - İç ve dış düşman – Y...
Bedran Yoldaş - Elinde taş küçük çoc...
Bedran Yoldaş - Zevâli yakındır zulm...
Ekrem Yılmaz - Kazandım vallahi!
Ekrem Yılmaz - Bitti kelimelerim
Ekrem Yılmaz - Mektup
Dergi Editörü - Üstün fikir
Site Editörü - Sosyal medyanın gücü
Necdet Uçak - Dünya malı
Necdet Uçak - Geldi geçti ömrüm be...
Kardelen Dergisi - Kardelenden haberler
M. Nihat Malkoç - Soykırım, Antisemiti...
M. Nihat Malkoç - Gazze günlüğü
Hızır İrfan Önder - Kasem olsun!
Zaimoğlu - Batı muradına erebil...
Mehmet Balcı - Köyüme gömün
Mehmet Balcı - Sevdam
Muhsin Hamdi Alkış - İsrail-SAMİRİ-oğulla...
İbrahim Şaşma - Kudüs Mektubu
Halis Arlıoğlu - Merhum Mehmet Akif i...
Murat Yaramaz - Hiç
İlkay Coşkun - Filistin
Zafer Nefer - Tas tarak
Özkan Aydoğan - Çocuk
İlknur Eskioğlu - Şehitlik oyunu
Yusuf Çelikler - Bu gidiş nereye?
Ayşe Yaz - Yağmur (Gazzenin çoc...
Bedir Acar - ‘İsrail bizi yenemez...
Hüma Sunguroğlu - Çınarın gölgesinde o...
Hüma Sunguroğlu - Zeytin dalları altın...
Abdullah Doğulu - Filistinde anne-çocu...
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 13160116
 Bugün : 1606
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 604671
 Bugün : 110
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 226
 119. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 4
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 6
Son Güncelleme: 21 Şubat 2024
Künye | Abonelik | İletişim