Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 32 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     5983 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.     Yazara Mesaj

???t
Kürsü Nizam

  Sayı: 63 - Ekim / Aralık 2008

* Aşağıdaki satırlar Hazret-i Ali'nin son öğütleri olarak Mürşidimin lisanından:

"Oğullarım!

Allah'a, O'nun huzurunda veya huzuru dışında bağlılık ve haşyetinden ayrılmayın! Ahrete yaklaşma ve dünyadan uzaklaşma duygusunu kaybetmeyin! Dünya kayıplarından kedere düşmeyin ve daima hayr işlemeye bakın! Zalime düşmanlık ve mazluma dostluk gösterin! Öfke ve yumuşaklık halinizde daima hak kelimesi üzerinde olsun! Genişlik ve darlıkta doğru yoldan sapmayın! Dost ve düşmanınıza adaletle muamele edin! Sevinçli ve gamlı anlarınızda iyi iş ve ölçülere bağlılık şuurunu kaybetmeyin; ve şiddette, mülâyemette, sevinçte, kederde Allah'tan razı olun!

Oğullarım!

Bir iş ki, dışı şerli ve kerih görünür, fakat sonu cennettir; siz o fiili işleyin! Bir iş ki, dışı güzel ve cazibeli durur, fakat sonu cehennemdir; siz o fiilden kaçının! Cennet nimetinin en aşağısında olan her şey hakîr ve kıymetsizdir. Ahret azabının aşağısında olan her belâ ise âfiyettir!

Oğullarım!

Bir insan kendi nefsinin ayıbını görür ve bilirse başkasının ayıbını göremez ve ondan haberi olmaz, bir insan Allah'ın takdir ve taksimine rıza gösterirse, kayıp ve eksikliklerine esef etmez!..

Bir insan nefs ve hırs kılıcını çekip havale edecek olursa, âkıbet, o kılıçla kendi maktul düşer. Mümin kardeşi yuvarlansın diye kuyu kazan, âkıbet, o kuyuya düşer. Başkasının yanlışını büyüten kimse, kendi hatasını unutur. Bir kimse rey ve tedbirinde gurura kapılacak olursa, hata ve dalâlete sapmış olur. Başkasına rey ve fikrinden müstağni davrananlar, yani danışmaya yanaşmayanlar zillete düşer. Halka kibir gösterenler neticede hakîr ve zelil olur. Bir kimse, serseri ve ipsiz sapsız kişilerle düşüp kalkar ve kötülük yerlerine girip çıkarsa iştiraki olmasa bile itham altına girer. İyiler ve ilim sahipleriyle düşüp kalkanlarsa, yücelir ve saygı görür. Mizah ve lâtifeye düşkün olan hafife alınır. Kendi fiilleri, sözleri ve amelleriyle mağrur olan, nefsi tarafından mağdur olur. Çok söz söyleyen çok hata eder. Hatası çok olanda edep ve hayâ azalır. Edep ve hayâsı az olanda takvâ da fakirleşir. Takvâsı fakirleşenin ise kalbi ölür.

Oğullarım!

Edep mîzandır. İyi ahlâk en iyi arkadaştır. Âfiyet 10 kısımdır ve bunun 9 kısmı, Allah'ın zikri dışında sadece susmak, sükût etmektir. 1 kısmı ise sefihlerle düşüp kalkmayı bırakmak...

Oğullarım!

Fakirliğin süsü sabır, zenginliğin de şükür... İslâm'dan üstün şeref olmaz. Züht ve takvâdan üstün keramet olmadığı gibi... Tövbe ve istiğfardan yüksek şefaatçi yoktur. Vücut âfiyetinden güzel elbise olmadığı gibi...

Hırs ve tamah, yorgunluk ve meşakkatin anahtarıdır."

Bu öğütler, nefs tedbirinde, malda ve ahlâkta, Kitap ve Sünnete tam uygun birer ölçü belirtir. Hazret-i Ali bu öğütleri, verdikten iki gün sonra aldığı yara yüzünden ruhunu teslim etmiş, cennet âlemine kanat açmıştır.

Nurlu kabirleri, oğullarının emriyle gizlenmiştir. Bu sebeple, nerede medfun bulundukları ihtilâflı bir meseledir. Necef taraflarında olduğu rivayeti vardır.

 

TECAVÜZE MUKABELE

* Edep bahsinde dışarıdan gelecek tecavüzlere karşı, aynı tecavüz tavrına bürünüp küçülmemek ve hırlaşmadan uzak kalmaya en güzel misal, Peygamber torunlarından birinin bir zavallıya mukabelesidir. Nâdanlıkta ve hayâsızlıkta yırtık bir adam, Nur neslinin yürütücüsü Peygamber torununa kapalı bir şekilde etmediği tecavüz bırakmıyor. Peygamber torunu ise bu hale tebessümle bakıyor ve hiçbir mukabelede bulunmuyor. Nihayet nâdan herif daha ileri gidiyor ve haykırıyor: "Seni kastediyorum, anlamıyor musun* "... Cevap şudur: "Anladığım için karşılık vermiyorum ya!.."

 

HATARAT

* Edep bahsinde, içe ve dışa doğru ferdin tavırlarını muhafazasında en yıkıcı rolü oynayan "Hatarat" dediğimiz müessirdir.

* Hatarat veya "Havâtır", insanın elinde olmadan ve davet edilmeden kalbine iniveren menfî telkinler... Bu telkinler ya şeytandan, ya nefsten gelir. Sabit ve üst üste gelirse nefsten, değişik tecelli ederse şeytandan...

* Hatarlar (Havâtır), tel dolaptaki ciğere musallat aç kedi gibi insanın imanına kadar bütün inançlarına saldırır, onu kötüye yöneltmek için elinden geleni yapar, yöneltemezse bu defa "suret-i hak" edasına bürünüp altından kalkılamaz ibadet tekliflerine kadar gider. İbadet tatbikatında şüphe, vesvese, marazî korku, aşırı günah kaygısı ve daha nice hal nefs ve şeytandan gelme "hatarat"ın silâhlarıdır.

* Bu hal, önüne geçmenin ilim ve sırrına erilmedikçe insanı cinnete kadar götürebilir ve neticede hayrlardan mahrum bırakır.

* Muazzez Sahabîlerden bir topluluk bu nevi hatarat altında eridiklerinden Kâinatın Efendisi'ne şikâyette bulunmuşlar ve "imanın kemalindendir" cevabını almışlardır. Evet hatarat, şiddetli imanın cezp ettiği ilâhî bir imtihan, nefs ve şeytan emrinde bir (antitez-tersinden muhakeme) zehiri olmaktan başka bir şey değildir. Ve bâtıla sürerken de, doğruyu abartıp tahammül üstü seviyeler çıkarırken de gayesi isyandır.

* Tek çaresi, ne olduğunu, nereden ve niçin geldiğini bilmek ve asla aldırmamak, edep ve ölçü içinde işi ve gücüyle meşgul olmak ve onun yerleşip kökleşmemesi için de suratına tokat çarpmayı başarabilmektir. Bu ruhî davranışa havâtırın nefyi, yalanlanması derler ve eğer bu yapılmayacak olursa, ruh, olanca irade ve kuvvetini yitirebilir.

* Hatarata keskin bir ilâç da şudur: "Allah" kelimesini med halinde çekip, kalpten kafaya doğru bir hat üzerinde yükseltmek ve oradan vesveseyi dışarı atmak... "Allah" kelimesinin med ile kalpten kafaya doğru çekilmesi ikinci hecesi üzerine binilerek yapılacaktır.

* Mevlâna Halid Hazretleri, mürşidinin kendisini memur ettiği üzere dervişlerin yıkanma yerlerine su taşırken içinden şöyle bir hatarat geçiyor: "Senin gibi ilimde ve idrakte mümtaz bir adam nasıl olur da bir takım basit ve cahil müritlerin abdesthanelerini temizlemeye rıza gösterir?"... Bu hataratı duyduğu anda, Nakşî yolunun büyük kolbaşısı şu cevabı veriyor: "Gerekirse sakalımla bile temizlerim!".

* Hatarat mevzuunda daha nice büyükler nice muharebeler vermişlerdir. Hataratın madde ötesini kurcalama cehdindeki cins kafalara musallat, mücerret mânâda tefekkürî nevileri de vardır; ve her şey onu yenmeyi bilmekte ve dengeyi korumaktadır.

* Hatarat mevzuunda edep tavrı, halini örtmek, o halden mürşidinden gayrı kimseye bahsetmemek, tutturduğu yerde zikre ve Kur'ân'ın son üç suresine yapışmak ve öz nefsine bizatihi telkin kelepçesini vurmaktır.

* Hataratı, "hırsız, içinde kıymetli mal olmayan eve girmez!" diye tarif edenler doğruyu söylemişlerdir. Siz de bu hırsızı daha yatak odasına çıkmadan kelepçelemek suretiyle tutuklayabilirsiniz.

* Aslında dinî bir mevzu olan ruh ve akıl doktorluğu kuvvetini "Hatarat" rejimindeki verilerden alacak olursa, bir takım çocuk oyuncağı hap ve iğnelerden vazgeçebilir veya bunları, esası ruhî telkine bağlı bir tedavinin yardımcı tedbirleri olarak kullanmaktan öteye geçmez. Hâsılı, bu mevzuda ne üfürükçüden, ne de maddeci asabiyeciden bir şey beklenebilir.

* Bazı kötü terbiyeci, ruh tecellilerinden anlamaz softaların, çocuğu, bülûğundan hayli önce diz üstü oturtup hafızlığa zorlamaları, kemal yönünde olmak yerine zeval yönünde olmak yerine zeval yönünde hatarata kaptırmak ve ruhunu kamaştırmak gibi esefli bir neticeye ulaşır; ve ancak namaz kılabilecek kadar sûre ezberlenmesi farz olan vazifeyi incitir. Ondan ötesini gönüle ve gönül vasıtasıyle elde edilecek Kur'ân cazibesine havale etmeliyiz. Aşksız meşk olmaz, aşkı örselemekse cinayet olur.

* İslâm, asırlardır, dine dışından katkılar yapmanın değil, onu yine kendi i içinde arayarak bulmanın, yeniden keşfetmenin ve eşya ve hadiselere hâkim kılmanın inkılâbını bekliyor.

* Aslında inkılâpların inkılâbı İslâm, onu büsbütün saffet ve asliyetiyle bir inkılâp üstü inkılâpla meydana çıkarılabilir. Sız ışığı yakın, o kendini gösterir.


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
Gıda... - Sayı 94
GIDA... - Sayı 93
MEVLİT... - Sayı 68
D?NYA... - Sayı 67
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (120):
Doğumunun 120. yılında Üstat Necip Fazıl Kısakürek...

Son Eklenen Yorumlardan
 bosch professional gop 185-liBeylikler dönemini hatırlayalım, birbirlerine karşı üstünlük mücadelesi... Feyzi

 "Yürü kardeşim,Ayaklarına bir Kudüs gücü gelsin."Sen ve senin gibi şuurlu insanların sayıları bereke... Nilüfer Mihailoğlu

 Yüreğinize kaleminize sağlık kıymetli hocam. Allah hayırlı sağlıklı uzun ömürler versin.... Faruk AKTI

 kantarın topu olacak efendim ... Esra

  Gönlü klabi temiz abim kalemine sağlık başarılarının devamını diliyorum sevgiler saygılar ... Serkan yakar


*Eskiden Allah için verilen selam, artık “rüşvet deyü” veriliyor.
*İnsanlığın ölçüsü olan selamlaşmak, kaybolalı beri, çevrede insan görmek zorlaştı.
Kardelen-Gazete: Sayı 3, 1989
Kasem olsun!
Bir tufanın ardından: Filistin
Soykırım, Antisemitizm ve Filistin Üçgen
Deniz kabarıyor
Gazze günlüğü
Deniz kabarıyor
Kudüs... Ey Kudüs
Zeytin dalları altından meydan okuyuş
Fatih Sultan Mehmet (4)


Yavuz Sert - Bir tufanın ardından...
Yavuz Sert - Gazze biz ne öğretti...
Ali Erdal - Deniz kabarıyor
Kadir Bayrak - Vah benim halime!
Necip Fazıl Kısakürek - İç ve dış düşman – Y...
Bedran Yoldaş - Elinde taş küçük çoc...
Bedran Yoldaş - Zevâli yakındır zulm...
Ekrem Yılmaz - Kazandım vallahi!
Ekrem Yılmaz - Bitti kelimelerim
Ekrem Yılmaz - Mektup
Dergi Editörü - Üstün fikir
Site Editörü - Sosyal medyanın gücü
Necdet Uçak - Dünya malı
Necdet Uçak - Geldi geçti ömrüm be...
Kardelen Dergisi - Kardelenden haberler
M. Nihat Malkoç - Soykırım, Antisemiti...
M. Nihat Malkoç - Gazze günlüğü
Hızır İrfan Önder - Kasem olsun!
Zaimoğlu - Batı muradına erebil...
Mehmet Balcı - Köyüme gömün
Mehmet Balcı - Sevdam
Muhsin Hamdi Alkış - İsrail-SAMİRİ-oğulla...
İbrahim Şaşma - Kudüs Mektubu
Halis Arlıoğlu - Merhum Mehmet Akif i...
Murat Yaramaz - Hiç
İlkay Coşkun - Filistin
Zafer Nefer - Tas tarak
Özkan Aydoğan - Çocuk
İlknur Eskioğlu - Şehitlik oyunu
Yusuf Çelikler - Bu gidiş nereye?
Ayşe Yaz - Yağmur (Gazzenin çoc...
Bedir Acar - ‘İsrail bizi yenemez...
Hüma Sunguroğlu - Çınarın gölgesinde o...
Hüma Sunguroğlu - Zeytin dalları altın...
Abdullah Doğulu - Filistinde anne-çocu...
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 13170469
 Bugün : 4477
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 605356
 Bugün : 398
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 398
 119. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 4
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 6
Son Güncelleme: 21 Şubat 2024
Künye | Abonelik | İletişim