Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 35 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     5205 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.     Yazara Mesaj

Uz duran, çok yaşar!
Muhsin Hamdi Alkış

  Sayı: 73 - Temmuz / Eylül 2012

Eski Yunan'ın batıl mitolojisinde Herkül'ün savaştığı Hidra isimli çok başlı bir canavar vardır. Herkül bu canavarla savaşırken başlarını her kopardığında yerine yenisi çıkar ve bir türlü bu kısır döngüyü kıramaz. Sonra sahte ilâhlardan birinin yardımıyla kestiği başları dağlamayı akıl eder ve başları kese kese Hidra canavarını öldürür.  Bizim milletimizin destanlarından en maruf ve müşterek olanı Oğuz Kağan destanında da Oğuz Kağan'ın kut ve iktidar alâmeti olarak halka aman vermeyen bir bökeyi (ejderhayı) kargısıyla öldürüşü anlatılır. Önce bir geyik sonraki gün bir ayı bağlayıp canavarın adımlarını izler plânlar, hesaplar hazırlığını yapar ve sonunda kargısıyla karşısına çıkıp onu öldürür.

Terör denen cinayet şebekesi de bir hidradır bir bökedir. Çok başlı ve her baş kesilse de kendiliğinden üreyen kesilen diğer parçaları ve üreten ve türeten bir yapı… Bu yapının nasıl oluştuğunu, tarihini, sosyolojisini, dış ve iç sebeplerini, nelerden beslendiğini, nasıl idare olunduğunu, nasıl bir sisteme sahip olduğunu anlamadan yani en evvel, her şeyden evvel teşhis koymadan bir tedavi bir çözüm mümkün değildir.

Geçenlerde darbeleri araştırma komisyonunda 12 Eylül’ün başbakanı Bülent ULUSU'nun da söylediği gibi 1974'te Kıbrıs'ı geri alışımızdan sonra Batı medeniyetinin bize kestiği bir ceza olarak da görebilirsiniz 1974'ten sonra ülkede terör ve anarşinin azdırılışını, içimizdeki ihanet şebekesine derin devlet denerek sanki bizdenmiş süsü verilip, aynı silâhla sağ ve solcuların öldürtülüp, bomba ve bilimum malzemelerin aynı odakça verilip eylem plânlarına kadar belirli bir merkezden organize edilmesini ve milletin kanının çekilip, darbeye razı hale geldikten sonra Asala ve sonra da PKK terörünün doğuruluşunu bu zaviyeden izah edebilirsiniz ama bu eksik kalır.

Terörün zemin bulduğu, istismar sahası yaptığı ve devletimizin milletin devleti olmamasından ve bu devletin içerisine ta masonik ittihatçılardan beri yerleştirilmiş şer odağından kaynaklı yanlış uygulamalardan mağduriyeti de hesaba katacağız.

Terörün dış kaynaklarını da ELBETTE hesaba katacağız, zira bu şer odağının üyelerinin pek çoğu farkında olmasa da ELBETTE dış kaynakla iltisaklı. PKK terörünün dış kaynağına örnek olarak içişleri bakanlarımızın tespitleri mi, ABD'nin kaynak ve ekipman sağlamasını İran ve Suriye ve mutlaka Rusya faktörünü dikkate alacağız.

Bu meselede tüm dış etkenlerin söz konusu Türkiye'nin ve Türk milletinin potansiyeli olunca şerde ittifak etmesini akıl etmemek zaten aklın noksanlığına dalalet eder ki muhakkak ki bunu da hesaba katacağız.

Ancak;

En evvel ve her şeyden evvel terörün imha edilebilmesi için teröristin imha edilmesi gerektiğinin şuurunda olan, kim var denildiğinde etrafına bakınmadan, üç şart beş şart var demeden, elleri titremeden, her türlü teçhizatla donanmış ve tam kenetlenmiş, ağlamayan, zafiyet göstermeyen kargısıyla bökenin karşısına çıkacak yürekte bir başkomutan komutan Oğuz Kağan lâzımdır.

Binlerce yıllık tarih ve şehitlerimiz şahittir ki bu millet o komutanın arkasında saf tutar yoluna baş da koyar!

Bökeyle müzakere ederek şerrinden sakınmak muhaldir! Canavardan merhamet ummak beyhudedir. Zira canavarın tek başı ve o başında kendi iradesi yoktur.

Terör canavarını imha edebilmek için de maddî plânda ne lâzımsa, bugüne kadar içimizdeki şer odaklarının her nasılsa mani olduğu her imkan seferber edilmeli ve teknolojinin son imkânları sağlanmalı ve gövde İMHA edilmelidir.

Bu maksatla:

TOKİ stad villâ yapacak yerde tam donanımlı karakollar yapmalı,

TAI, bunca yıldır sunulan milyarlarca dolarlık imkâna rağmen mevcut kadrosu becer(e)miyorsa becerebilen Türk mühendisler göreve getirilip, İslâm ülkeleri ve diğer dost ülkelerle birlikte, kendi İHA (insansız hava araçları)mızı, uçak ve helikopterimizi yapmalı,

O ne der bu ne der diye düşünmeden, İran'ın Kore'nin bile becerdiğini bizim mühendislerimiz kat be kat iyisini becerir deyip, şer odaklarının türlü bürokratik sızlanmalarına kulak tıkayıp, askeri uydularımız göndermeli,

27 Nisan muhtırasını elinde viski kadehiyle yazan zatın, uçaklarımıza yükletmediği “düşman tanıma yazılımı” tüm uçak ve hava araçlarımıza yüklenmeli ve harb sistemlerimiz İsrail ve ABD'nin kontrolünden süratle kurtarmalı,

Çelik gibi iradesiyle kararlılığıyla yepyeni bir milli ordu “Altınordu” meydana getirilmelidir.

Her ferdiyle aklı, silâhı, kılıcı, kalkanı, kargısı bileği ve yüreğiyle bir başkomutan Oğuz Kağan duruşuna sahip Altınordu! Milletimiz bu sözü atasözü halinde billurlaştırmış ve “uz duran çok yaşar demiş. Çok yaşamak istiyorsan Oğuzca duracaksın! Ne akılsızca hareket edecek ne de korkakça teslimiyet müzakereciliğine gireceksin!

Gövde imha edilirse başların hepsi çil yavrusu gibi dağılacaktır. “Bunu yok etseniz yenisi çıkacak o yüzden müzakere edelim istediklerini verelim” diye zırvalayanlara ise cevaba bile tenezzül etmeden seri halde terör üreten bu şer odaklarının yeni bir gövde üretmesine mani olacak, tüm sosyal iktisadî, kültürel, dinî tedbirler alınacak ve kardeşlik ikliminin oluşturulması hedeflenecektir.

Kur'ân'ı Kerîm'de Yaradan Hucurat suresi 13. Ayette “Ey insanlar, gerçekten, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi halklar ve kabileler (şeklinde) kıldık. Şüphesiz, Allah katında sizin en üstün (kerim) olanınız, (ırk ya da soyca değil) takvaca en ileride olanınızdır. Şüphesiz Allah, bilendir, haber alandır.” buyuruyor.

En başta zikrettiğim devletin içerisinde Tanzimat'tan bu yana sokulmuş şer odaklarının silmeye çalıştığı, milletimizin mayasına, zihnine, yüreğine bu hükmü tekrar işlediğimizde ve kabileler ve aşiretlerin Allah'ın ayetlerinden olup, kardeşlik ve kaynaşma vesilesi olduğunu idrak ettiğimizde kısacası devletimiz her unsuruyla milletin devleti olduğunda ve şer odakları temizlendiğinde terörün ve fitnenin yeniden baş verecek, üreyecek, türeyecek, dönüşecek imkân bulması mümkün değildir.

Ameller niyetlere göredir ve elbette ameller niyetlere tâbidir.

Niyet, akıl, kararlılık, irade ve hülasa icraat için bize lâzım olan çare:

Terörle müzakere değil akıllı mücadele!

Oğuzca duran çok yaşar!


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
Fars palavrası... - Sayı 122
Ne Fa Ka, bedenini arayan... - Sayı 120
İsrail-SAMİRİ-oğulları... - Sayı 119
Deprem Felâketi: Âyetlere... - Sayı 116
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (127):
Sünnete uygun beslenme...

Son Eklenen Yorumlardan
 Bugün 18.11.2025Konu nedir? ...

 Deprem kuşağında yer alan ülkemizde: çok katlı yapılar yerine, tek katlı bahçeli evlerde yaşamak asl... yusuf

 Muazzam bir çalışma olmuş,tebrik ediyorum.... Ahmet Durmuş

 yukarıdaki hikayeyi ve eklemeleri yazan kişi biraz zorlamayla günün modasına uymuş işi dış güçlere a... HALİL KÖSE

 test"... test


ACIYORUM

Millet, Meclis’i seçiyor...

Meclis, millet namına kanun yapıyor...

Anayasa Mahkemesi de bu kanunları bozabiliyor...

 

Şimdi söyleyin:

Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletin mi?

Hâkimiyet kayıt ve şartla mı milletin?

Hâkimiyet kayıtsız şartsız Anayasa Mahkemesi’nin mi?

Hâkimiyet kayıt ve şartla Anayasa Mahkemesi’nin mi?..

(Kardelen; 13; Mart 1997)

 

ACIYORUM

Bir takım kimselerin, yetkilerini aşarak, kanun dışı teşkilâtlar kurduğu ve kanun dışı faaliyetlerde bulunduğu artık kimsenin yok diyemeyeceği bir gerçek halinde ortaya çıktı.

Bunlar, başlangıçta en azından, kanunların kötülerle ve kötülükle mücadelede yetersiz kaldığını düşünüyor.

Böyle örgütlere karşı çıkanlar da, gizli ve kanun dışı teşkilât kurulacağına falan falan kanunlara ve filân filân mekanizmalara dayanarak şöyle şöyle mücadele mümkündür, demiyorlar...

 

Öyleyse...

Ya bu ülkede kanunlar ve işleyen mekanizma yetersizdir... Ya devleti idare edenler...

Bu işin (ya)sı, (ma)sı yok... Hem kanunlar ve işleyen mekanizma, hem idareciler yetersiz...

(Kardelen; 13; Mart 1997)
66
Hakkın hâdimleri ve bâtılın vekâlet sava
Ehl-i gönül
Nesl-i muazzez
Gazze, ümmetin imtihanıdır
Vesâyet savaşları
Gelecek sayı (127) konusu


Ali Erdal - Nereye kadar?
Kadir Bayrak - Mukaddes beldelere-2
Ekrem Yılmaz - Korkaklar
Ekrem Yılmaz - Nerdeyiz
Fatma Pekşen - Dağlara çen düşende
Dergi Editörü - Ben kazandım, biz ka...
Site Editörü - Vekâlet savaşları
Necip Fazıl - Yahudi (Terkip ve Te...
Necdet Uçak - Annem var güzel anne...
Necdet Uçak - Bu vatan bizim
Kardelen Dergisi - Gelecek sayı (127) k...
Kardelen Dergisi - Kardelenden haberler
Kardelen Dergisi - Gazze ateşkes görüşm...
M. Nihat Malkoç - Gördüm seni, gördüm ...
M. Nihat Malkoç - Gazze, ümmetin imtih...
Zaimoğlu - Gündüz, geceye muhta...
Zaimoğlu - Sağlam kulp
Halis Arlıoğlu - Hâramiler
Halis Arlıoğlu - Meçhule hitap
Ahmet Değirmenci - Geri verin
Ahmet Değirmenci - Kurban
Ahmet Değirmenci - İki ara bir dere
Büşra Duru - İslâmın meşalesi ile...
Remzi Kokargül - Malatya suskun, durg...
Murat Yaramaz - Şüphe
Murat Yaramaz - Amnezi
Gözlemci - Hadiselere bakış
Mahmut Topbaşlı - Duruldum
Mahmut Topbaşlı - Cemre sancıları
Cahit Ay - Kimdendir
Cahit Ay - Ondördünde
Cahit Ay - Sana geliyor
Rıdvan Yıldız - Kaş ve bulut
Vahid Aslan - Adam olmaq derdi
Vahid Aslan - Günəbaxanlar
Emine Öztürk - Yolun sonu
Osman Akçay - Büyük camgözlerle yü...
Mustafa Makas - Vesâyet savaşları
Yaşar Akyay - Hakkın hâdimleri ve ...
İbrahim Durmaz - Kızılelma
Mehmet Emin Armağan - Nesl-i muazzez
Mehmet Emin Armağan - Ehl-i gönül
Mustafa Kozlu - Mutluluk
Uğur Utkan - Hz. Ebubekir Sıddık
Kemal Çerçibaşı - Bir yıldırım çarptı ...
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 16309942
 Bugün : 786
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 693517
 Bugün : 33
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 216
 126. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 1
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 6
Son Güncelleme: 9 Mart 2025
Künye | Abonelik | İletişim