Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 34 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     5369 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.     Yazara Mesaj

Esrarengiz Sahne Performanslary: KARA G?R? ??L?S
Sinan Ayhan

  Sayı: 43 - Ocak / Mart 2004

Sen üflemeli, sen yaylı, sen vurmalısın… Bu kadarı da fazla, bize isim koymakta bu ne cüret! Aceleniz ne!!?
Boş verin siz iç sesleri, sadede gelelim biz.
Bir daha tekrar edelim: dedeleri korsan olan Senyor; elinde gotik resimler gizli olduğu söylenen Gator, bir yahudi ailesinden gelen Davud’un en çok dikkat çeken yönü ise havayı bile bulandıran yağlı yüz derisi ve yüz derisine birebir uyan kalın kemikli gövdesi…
Baştan başlayalım, maestro: Senyor panflütten klarnete bütün üflemelileri; Gator sadece gitar sınıfındakileri, Davud ise (sesindeki hırıltıyı etrafa salsa yetecek vurmalı tınısını) ritim davulları çalıyor…
Lütfen, sessizlik, biii rica, biddevam sessizlik… (hadi avuca sığacak sessizlikler bulalım, artık iç organlarımızda gezen bulutlar…)
Bu sefer çalarken hangi sokağı, hangi sokak girişini temsil ettiğimize dikkat edelim. Koyduk… Salınışlara bakılırsa Senyor tefeciler sokağından geliyor, Gator bir yer altı mahallesi sakini, Davud’un yaşam alanı ise bir getto…
Böyle olmadı, beğenmedim, hepsini masaya yatırsak… Ne dersiniz, çoktan seçmelimi olalım, bu ne suret… bulalım, bulalım, kulağımızdaki açık havayı ve dahi örs ve çekici bulalım… üstümüzde bir frak, onu da masaya yatıralım. Neden, parazit seslere engel olunamıyor… Beyefendi, bir kasıt aramalı o zaman, ama kimden…
Senyor, dünyada duran insan, insanda duran dünya… İzin verin kendimi ve geçmişimi anlatayım biraz. Asıl mesleğim, yoldan gelip geçenleri izlemek… İnsanoğlu başlı başına bir inceleme konusu benim için. Kim ne kadar kilolu, kimin şapkası var; kimde bir derdin katılaşmış hali, kimde neşenin bir şişeye sığdırılmış hali var..? Yoldan gelip geçenlerin yüzleriyle besleniyorum ben, açık söyleyeyim, bir örümcek gibi tıpkı, avlarım için bir ağ kurdum bir köşeye; yüzlerde anlam avlıyorum…
Gator, katı bir yabancılık, bir münzevinin dışarı taşırılmış hali… Yanlış tarif, ben kim olduğumu biliyorum. Ben ince teller arasında yaşarım, zarları delen bir nefesim vardır, bir hikâye anlatıcısı olurum bazen, bazen elimden gelir kargalar uçurmak başımın üzerinde, ben bir tek şey için varım belki dünyada, insanlara kara görüyü hatırlatmak için…
Davud, temsili bir yıkıcılık, alaycı bir vahşet… Kim demiş, beni ahmak zanneder çoğu, oysa ne anasının gözüyüm ben, çaktırmadan canlı deriler yüzerim insanların yüzünden ve onlarla semiririm. Hiç uyumam, yıllardır uyku girmemiştir gözüme, şikayetçi değilim, yüzüm gözüm şişmese, o yüzden el altından işler çeviririm… Simyacı da diyebilirsiniz bana bir nevi… gülen bir yüzü, anında ağlayan bir yüz haline getirebilirim. Bir sırrım yok sayın siz, sadece şeytanla bir anlaşmam var.
Ne garip bizi ele geçirdiler…
Senyor’un gövdesi olağan, ama bacakları tahtadan… Yürürken oldukça fazla ses çıkarıyor. Senyor bir şehir meydanına gitse Senyor diye çağrılmayacak, ona herkes tahta bacak diye seslenecek… Bugün tahta bacaklarını bir torbaya koymuş, bulutlar üzerinde yürür gibi… Neden? Neyse, sadede gelelim biz: burada bir sır var… Gülümseyerek, akşam saat sekizde görüşürüz,diyor herkese.
Gator’a bakınca ister istemez bir acıma hissi uyanır sizde. Bu adam anasından da, yaşlı mı doğmuş böyle, dersiniz içinizden. Yaşlılığından çok sıskalığına acırsınız, her yerinden kemikler fırlamış gibidir; kımıldamasa, sağa sola insancıl bakışlarla bakmasa onu daha çok bir hayalete benzetirsiniz. Gator bugün evden çıkmadan önce azığını unuttu. Dışarı gezmeye çıktığında yanına hep kağıt bir keseye koyduğu sandviçini de alır, acıktığı yerde, bir parkta, bir havuzun kenarında oturup sandviçini yerdi, lakin bu sefer bir dalgınlık mı desek, bir rolleri karıştırmak mı desek, bir şekilde sandviçinden mahrum… Yarı yolda aklına geldi, ama boş verdi. Güvendiği bir şey var, evet bir sır bu… Akşam sekizde görüşürüz, diyor o da dudağında kırık bir tebessümle…
Davud’un hırçınlığı üstünde… Para kaybetmiş, cebinden bir servet düşürmüş, içi yanıyor. Para hırsı olmasa iyi bir insan olacak, ne yaparsın bazıları para için yaşar, tuttuğu her şey altın olsun ister. Davud elinde iki sopa tutuyor, anlaşılmaz… Sopaların tuttuğu Davud ve Davud’un tuttuğu sopalar da anlaşılmaz. Doğru, bir sırra benziyor, eğilip kulağımıza saat sekizde mutlaka görüşürüz diyor… İfadesine bakınca para derdinin kalmadığı anlaşılıyor…
Saat sekize doğru bakıyoruz, saat sekiz bir sahne… Sahnede üç kişinin olduğu görülüyor ve salonda seyirciler, salon tıklım tıklım… Herkes çalınan müziği dinliyor, müzik temposunu artırdıkça çıkılan sokaklar, girilen sokalar, insanlar, evler, taş bloklar, günlük endişeler, günlük endişelere yapışmış resimler, Senyor’un yüklendikleri, Gator’un açlığı, Davud’un para hırsı, her şey siliniyor.Sırrın altını üstüne getirdik, sırrın altından çıka çıka bir üçlü çıktı. Sanmayın ki sahnede Senyor, Gator ve Davud var, onlar anlamlarının dışında kaldı; bir sır var dedik, yalan söylemedik, saat sekizlere bağlı bir sahne kurduk sizlere, sahnede insan yok, sadece bizim kavram örgülerinden bulup çıkardığımız çalgılar var…

Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
Kalem, O Kalemdir... - Sayı 114
Oluşmuş ve Oluşmamış Âzâl... - Sayı 114
Hakikatin Önsezisinden Ye... - Sayı 113
Liyakatin Kökleri ve Köke... - Sayı 112
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (125):
Çocuk; insanlık zincirinin ebediyet halkası...

Son Eklenen Yorumlardan
 Amin.... Ömer Faruk Erkoyun

 Amin.... Ömer Faruk Erkoyun

 Merhaba. Mən n Azərbaycandan yazıçı Gülər Natiq İsaq ✍️ Bu şeiri çox b&#... Guler

 Altıntaş Hanımefendinin Ey Güzel şarkısının akorlarını çıkarmak üzere sözlerini aradım ve ne mutlu b... Zafer

 Altıntaş Hanımefendinin Ey Güzel şarkısının akorlarını çıkarmak üzere sözlerini aradım ve ne mutlu b... Zafer


Milli Eğitim Bakanlığı’nın anketine göre, gençlerin %61’i kitap okuyormuş.
Hayret! Ya gizli gizli okuyorlar, ya büyüklerinden ders almamışlar ve gizli gizli okuyorlar.
Kardelen: Sayı 3, Aralık 1993
Ana baş tacı olmalıdır
Dervişan bohçası III
Annelerin zaferi
Hayatın merkezi anneler
İddiamıza arşivimiz delildir


Ali Erdal - Annelerin zaferi
Ali Erdal - Yolculuk
Ali Erdal - Kardelen’in 35. topl...
Kadir Bayrak - Anneme...
Bedran Yoldaş - Kelimelerin dansı aş...
Ekrem Yılmaz - Ana güç
Ekrem Yılmaz - Esip geçen ömürmüş
Ekrem Yılmaz - Aşk ile
Dergi Editörü - İddiamıza arşivimiz ...
Site Editörü - Hayatın merkezi anne...
Necip Fazıl - Şiirlerim ve şairliğ...
Necdet Uçak - Deme
Necdet Uçak - İster ağla istersen ...
Mustafa Büyükgüner - Heybemden
Mustafa Büyükgüner - Gazzeye ağıt
Kardelen Dergisi - Kardelenden haberler
M. Nihat Malkoç - Analar baş tacımızdı...
M. Nihat Malkoç - En sıcak sözcüktür a...
Hızır İrfan Önder - Bir anne arıyorum ac...
Ayhan Aslan - Toprak
Ayhan Aslan - Vuslat
Olgun Albayrak - Aşkın tarihi
Mehmet Balcı - Trabzon’dan üç portr...
Mehmet Balcı - Bizdedir
Mehmet Balcı - Ağıt
Hasan Tülüceoğlu - Göbeklitepe’de Hz. İ...
Ahmet Çelebi - Efendim
Kubilay Ertekin - Putlar ve putperestl...
Halis Arlıoğlu - Şaşırmadık
Murat Yaramaz - Anne duası
Gözlemci - Hadiselere bakış
Muammer Zeki Aygur - Hani nerede
İsmail Güçtaş - Demokrasi
İsmail Güçtaş - Örümcek ağı
Cemal Karsavan - Mutluluğumsun her za...
Heybet Akdoğan - Bu kaybedişler bizi ...
Ayşe Yaz - Sivil itaatsizlik
Servane DAĞTUMAS - Modern Azerbaycan ed...
Yaşar Akyay - Ana baş tacı olmalıd...
İbrahim Durmaz - Annem
İbrahim Durmaz - Anne
Turgut Yörükoğlu - Dervişan bohçası III
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 15742107
 Bugün : 1268
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 657206
 Bugün : 26
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 68
 124. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 0
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 3
Son Güncelleme: 9 Mart 2025
Künye | Abonelik | İletişim