Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 32 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     2620 kez okundu.     2 yorum bırakıldı.     Yazara Mesaj

İçimizdeki Moskoflar!
Halis Arlıoğlu

  Sayı: 87 - Ocak / Mart 2016

Bunun en çarpıcı örneği; Diyarbakır ulu câmii yakan dinsiz cânîler ve onların sözcülüğünü yapan TBMM’deki şâkîlerdir. O yüzden buna; “Lenin’ler, Stalin’ler, Mao’lar ve Katerina’lar” demek de mümkündü. Ama o isimleri bilmeyen Anadolu halkı ve sayısız Müslüman, “Moskof” kelimesi ve isminin ülkemize, inançlarımıza ve mâsum halkımıza ne büyük acılar çektirdiğini, hâlen de o ideolojinin kuklası olan PKK ve diğer fraksiyonlar eliyle aynı vahşetin devam ettiğini, çok iyi bildikleri için bunu kullandım.

Bu ihânet şebekesinin kökünü kurutmak için, önce sözcüleri ve hâmîlerinin o şom ağızlarını susturmak gerekir. Hiç değilse attıkları iftira ve korudukları teröristlerin ülkeye verdiği zarar ziyânların tazmînini onlara ödetmelidir. İhânet odakları o kadar çok ki, Örnek olarak; PKK şâkî ve âsîleri içinde yıllardır ülkemizle savaşırken ölen bir DHKP-C militanı için, “Hoş geldin aziz yoldaş!” diyerek manşet atan bir basın, (Özgür gündem 20/11/ 2015 ) ne kadar bu milletten ve bizden olabilir!? Üstelik de o “yoldaşın” elinde bir Türk bayrağı değil, yüz yıllardan beri bu milletin varlığına kast eden orak-çekiçli Moskof bayrağı vardı…

Bunların en belirgin özelliği onlarla aynı dili, aynı ideolojiyi kullanıp, aynı şeylere düşman olmalarıdır. Putin de dinden ve dindarlıktan şikâyet ederek, Cumhurbaşkanı Tayip Erdoğan’ı Müslümanlıkla suçluyordu. Yıllardan beri içimizdekilerin yediği halt da aynıdır..

Milletimizin şu engin hoş görü ve toleransına bakınız! Bütün bu ihânetlere rağmen, kendisiyle savaşan, sayısız asker ve sivil halkımızın hayâtına kast eden, eli orak-çekiç bayraklı cânileri sahiplenen bir paçavraya bile, bu ülkede yaşama hakkı tanıyorlar...

Pek iyi kimlerdi o; “Türkiye’de gazetecilik tutuklandı, basın özgürlüğü yoktur!” diyerek sağa sola havlayan sütsüzler? (27.11.2015 Basından) Bu iki dinli, değişik kimlikli, çıkar ilişkili ve şom ağızlı ihânet odaklığının mutlakâ bir açıklaması olmalıdır. İçinde yaşadıkları halkın aziz değerlerini, hamiyet duygularını iğrenç bir şekilde sömürenlerle; Milletin mukaddesâtına saldıran, millî irâdeye düşman olan ve temsilcilerine en ağır hakâret ve ihânetleri revâ görüp, “gazetecilik” maskesi altında iffetsizlikte bulunanlara tanınan o “basın özgürlüğü” görüldüğü üzere sâdece Türkiye’de vardır…

Şimdiye kadar (gerçek bir müslüman Türk’ün)kendi milleti ve devleti aleyhine, yabancı bir ülke lehine militanlık ve hâinlik yaparken öldüğünde, elinde moskof bayrağı olarak poz verdiği görülmüş değildir. Fakat bu adamın elindeki bayrak yabancı; ona yapılan hitap yabancı, ifâde yabancı, üslûp yabancı, düşünce yabancı, ideoloji ve inanç yabancı ama, bunca yabanlığın ve hoyratlığın içinde sâdece bir “şehit” kelimesi var ki, bu zavallılık ve hamâkata, aymazlığa gülmek mi ağlamak mı gerekir bilmiyorum. Dîni reddeden, ona afyon diyen, dindara düşman olan, namaz oruç tanımayan, rükûsuz ve secdesiz olan Marksist kızıl militanların “şehit” olduğu hangi dinde vardır? Onlara ancak “Marksist devrim ölüğü” denebilir...

Aslında “şehit” kelimesi, mânâ ve mefhum olarak müslümanlara âit ve İslâm dînini bir hayat nizâmı olarak kabul edenlere has, çok kutsî ve ulvî bir kelimedir. Üstelik herkes de şehit ve gâzi olamaz! Görüldüğü üzere insanlar kendi değerlerinden ve özünden koparak, başka inanç ve ideolojilerin kölesi, militanı ve oyuncağı olursa ortaya böylesi ucûbeler ve kepâzelikler çıkıyor. Ayrıca her millet ve devlet tarafından lânetlenen bir anarşist, kendi ülkesi ve milleti aleyhine, yabancı ideolojiler ve devlet lehine savaşırken ölecek ve sonunda o ölü için kendinize âit bir kelimeniz ve onu ifâdeye uygun bir isminiz, mefhûmunuz, olmayacak! Kepâzeliğin bu derecesine pes doğrusu. Hiç değilse kendi inanç ve ideolojinizi çağrıştıran bir kelime ve isim bulun! “Şehit” Allâh (CC) ve Rasûlüne (SA) inanan, sâdece DİN için savaşan Müslümanlara âit bir isimdir. Düşünce ve inancınıza âit olmayan, özellikle sürekli ret ve inkâr ettiğiniz, düşman olduğunuz bir dîne âit ismi, sıfatı ve mefhûmu kullanma zillet ve meskenetinde bulunmak iğrenç bir aymazlıktır.

Aslında; “şehit” kelimesi neyi ifâde ediyor ve kimlere “şehit” denir.?  Kaç türlü “şehit” vardır şeklindeki soruların cevâbına baksalardı böyle bir zillete düşmez, o kelimenin; Marksist-Leninist ideoloji ve İslâm düşmanlarıyla hiç bir illiyet bağının olmadığı görülürdü. İşin daha hazin tarafı ise, millî irâde ve iktidar düşmanlığını siyâsî bir kin ve intikam duygusu hâline getirenlerin bugünlerde bile aynı sakîm durumu sürdürmeleri dir. Demek oluyor ki, bu düşmanlıklarını harekete geçirmek için Rusya ile aramızın bozulmasını bekliyorlarmış. Zâten bozulmadan da aynı ihânet ve düşmanlıkları sürekli yapma gibi bir alışkanlıkları vardı. Şimdi gerçek hüviyet ve niyetleri ortaya çıkmıştır. Meğer ülkemizde ne kadar çok Moskof, Putin hayrânı ve taraftârı varmış. Hiç değilse böylesi zor ve dar günlerde devletin ve milletin yanında tavır alması gerekirken; bir takım akademiysen, siyâsetçi, politikacı, yazarçizer geçinen ve kendini sanatçı, aydın (!) sanan tüm şer cephesinin Putin ve Rusya tarafında saf tutmuş olmaları, hayret ve dehşet verici bir ihânet örneğidir. Oysa düne kadar bunların tamâm -görünüşte- müfrit bir Kemâlist, lâik ve cumhûriyetçi (!) geçinen bir sürü müptezeldi. Bugün o maskelerini atıp, gerçek kimlikleriyle ortaya çıkmışlardır. Özellikle medyada solun ve Marksizmin sözcülüğünü ve çığırtkanlığını yapan bir sürü mevkûte şu an, resmen ve alenen birer Rus “Pravda”sı olarak çıkmaktadır. Artık o maskeler fırlatılmış, hüviyetler ve kirli maksatlar, açık ihânetler meydana çıkmıştır. Şu seviyesizliğe, densizliğe ve devlet millet düşmanlığa bakar mısınız? “Rus uçağının bir kerecik sınırı ihlâl etmesi ile ne olurmuş?” Bunun cevâbı çok net ve açıktır. “Senin bir kerecik Katerina olup, Putin’le aşnâ fişnâ olman demektir.” O nasıl bir şeyse, devlet için sınır ihlâli de aynı şey demektir.

Aslında Türkiye’de Bolşeviklik ve Moskof hayranlığı “Hasanoğlan”la başlamış, ebedî muhâlif ve muârız olan siyâsî bir partinin hâmiliği ve desteğiyle gelişip, güçlenerek bu günkü azgın ve kudurgan hâle gelmiştir. Öyle ki, o dönemde müptezel bir Moskof hayrânı, “Lenin ve Atatürk öldüyse, bize yol gösterici olarak, İnönü ile Stalin sağ ve başımızda” diyerek o dönemin iktidârı içimizdeki bu zihniyeti siyâsî ve ideolojik olarak 80-90 yıl destekleyip, ülke içinde çok iğrenç ve aşağılık bir şekilde Moskof hayranlığı ve özentisi üretmiş, milliyetçileri ise taputluk zindanlarında çürütmüştür. Özellikle üniversiteler ile diğer siyâsî ve sosyal alanlar onların yoğunlukta olduğu Moskof ajanlığı hâline gelip bugünkü PKK ve benzeri teröristler, anarşistler oralardan yetişmiştir. Bilhassâ Erdal İnönü denen adamın döneminde ODTÜ’nün, atış poligonu olarak çalıştığını hatırlayın!. “Emekçi, işçi” sloganları altında kızıl sendikalar oluşmuş ve bir takım kimseler Moskof uşaklığını bir imtiyâz ve ayrıcalık olarak görmeye başlamıştı. Öyle ki, ülkede önemli mevkileri işgal eden bâzı TSK mensupları; “Güneydoğu dağlarında PKK ile-sözde-savaş verirken, Türk düşmanı olan Rus yazar ve şâirlerinin şiirlerini okuduklarını söylemekle öğünenler bile olmuştu.”  İşin çok daha enteresan bir yanı ise, genelde Türkiye’deki bolşevik zihniyetli moskofçular, siyâseten ve ideolojik olarak hep inanç karşıtı ve komünist yanlısıdırlar. Ama özel yaşantılarına gelince, tam bir kapitalist ve burjuva hayâtı sürmekte, erzel bir düzenbazlık içindedirler. Bunun en çarpıcı örneği ise hayrânı oldukları Putin’dir. Şu sahtekârlığa bakar mısınız? Adamlar basın yolu ile câsusluk, vatana ihânet, hırsızlık ve sahtekârlık gibi âdî ve yüz kızartıcı suçlardan yargılanıyor, cezâ alıyorlar... Fakat hiç utanmadan buna da “Basın özgürlüğü kısıtlanıyor” diyerek yırtınıyorlar. Şu gerçeğin çok iyi bilinmesi gerek. Basın; şerefli, haysiyetli, mânevî duygu ve değerlere bağlı olan insanların mesleğidir. Yalan ve iftirayı meslek edinen, hıyânet ve tezvîrât içinde bulunan bir takım habislerin kumpas aracı değildir. Yâni bunlar her hâlükârda doğru ve dürüst değildirler. Tıpkı din karşıtı Marksist ideoloji uğrunda ölenlerine “Şehit” dedikleri gibi… Son söz yine merhum Şâirimizin olsun.

“Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar

O, Rükû olmasa, dünyada eğilmez başlar.”


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Ekleyen : Halis arlıoğlu    11.06.2016
Yorum : Dualarınızı bekliyor saygılar sunuyorum




Ekleyen : Yusuf ÇELİKKAYA    17.05.2016
Yorum : Sayın Halis ARLIOĞLU; Beyninize,ellerinizi RABBİM sağlık güç versin,kaleminiz daim olsun.RABBİM sizden razı olsun. Çok güzel bir makale olmuş.





 
Merhum Mehmet Akif in ruh... - Sayı 119
Niçin düşmanlar... - Sayı 118
MEHMET AKİFİN RUHANİYETİN... - Sayı 117
MÜSLÜMAN MİLLÎ İRADE DÜŞM... - Sayı 117
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (120):
Doğumunun 120. yılında Üstat Necip Fazıl Kısakürek...

Son Eklenen Yorumlardan
 bosch professional gop 185-liBeylikler dönemini hatırlayalım, birbirlerine karşı üstünlük mücadelesi... Feyzi

 "Yürü kardeşim,Ayaklarına bir Kudüs gücü gelsin."Sen ve senin gibi şuurlu insanların sayıları bereke... Nilüfer Mihailoğlu

 Yüreğinize kaleminize sağlık kıymetli hocam. Allah hayırlı sağlıklı uzun ömürler versin.... Faruk AKTI

 kantarın topu olacak efendim ... Esra

  Gönlü klabi temiz abim kalemine sağlık başarılarının devamını diliyorum sevgiler saygılar ... Serkan yakar


Günümüzde kitaba nazaran paraya rağbeti; mide gurultusunu beyin sancısı zannederek, Tanzimat’tan bu yana, hiçbir şeyin çilesini çekmeden, her şeyi, Avrupa’dan monte eden(alan) yazarlarımıza borçluyuz.
Borcumuzu ödemesek de olur.
Kardelen: Sayı 1, Temmuz 1993
Tas tarak
Kasem olsun!
Bir tufanın ardından: Filistin
Soykırım, Antisemitizm ve Filistin Üçgen
Deniz kabarıyor
Fatih Sultan Mehmet (4)
Deniz kabarıyor
Kudüs... Ey Kudüs
Zeytin dalları altından meydan okuyuş


Yavuz Sert - Bir tufanın ardından...
Yavuz Sert - Gazze biz ne öğretti...
Ali Erdal - Deniz kabarıyor
Kadir Bayrak - Vah benim halime!
Necip Fazıl Kısakürek - İç ve dış düşman – Y...
Bedran Yoldaş - Elinde taş küçük çoc...
Bedran Yoldaş - Zevâli yakındır zulm...
Ekrem Yılmaz - Kazandım vallahi!
Ekrem Yılmaz - Bitti kelimelerim
Ekrem Yılmaz - Mektup
Dergi Editörü - Üstün fikir
Site Editörü - Sosyal medyanın gücü
Necdet Uçak - Dünya malı
Necdet Uçak - Geldi geçti ömrüm be...
Kardelen Dergisi - Kardelenden haberler
M. Nihat Malkoç - Soykırım, Antisemiti...
M. Nihat Malkoç - Gazze günlüğü
Hızır İrfan Önder - Kasem olsun!
Zaimoğlu - Batı muradına erebil...
Mehmet Balcı - Köyüme gömün
Mehmet Balcı - Sevdam
Muhsin Hamdi Alkış - İsrail-SAMİRİ-oğulla...
İbrahim Şaşma - Kudüs Mektubu
Halis Arlıoğlu - Merhum Mehmet Akif i...
Murat Yaramaz - Hiç
İlkay Coşkun - Filistin
Zafer Nefer - Tas tarak
Özkan Aydoğan - Çocuk
İlknur Eskioğlu - Şehitlik oyunu
Yusuf Çelikler - Bu gidiş nereye?
Ayşe Yaz - Yağmur (Gazzenin çoc...
Bedir Acar - ‘İsrail bizi yenemez...
Hüma Sunguroğlu - Çınarın gölgesinde o...
Hüma Sunguroğlu - Zeytin dalları altın...
Abdullah Doğulu - Filistinde anne-çocu...
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 13186854
 Bugün : 869
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 606025
 Bugün : 22
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 100
 119. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 4
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 6
Son Güncelleme: 21 Şubat 2024
Künye | Abonelik | İletişim