Kelimelerin dansı aşkla figanı Bedran Yoldaş
Zalimlerin ateşle dansı
Kifayetsiz kalır kelimeler
Yutkunurken nefessiz kalır
Zemheride katran karası yüzler
Aspendosta zaman arenası
Cıvıldaşan kuşlar barınmaz içinde buhran
Zalimlerin ateşle dansı
Dalgın bakışlar arasında hendek
Boydan boya bir mertek
Atsak mı, tutsak mı
Yedi merdiven yeni güne açılan yedi kapı
İzdihamında sert bakışlar
Yulaf ezmesinden beslenenler
Telâşın boy attığı karanlık kuyuda
Feryat figan minare boyunu aşar
Kimin ahı kime kalır ki bilinmez
Sıcak yaz akşamında boncuk boncuk ter
Dökülür avucuna günahlar
Peştemalinde kontrolsüz rüzgâr
Gelip gideni yoklar
Kelimelerin dansı zalimlerin aşkını paklar mı
Hayat iksiri, damardaki kan oynaşır
Kelimelerin dansı aşkla figanı
Sırlar penceresi
Her pencere içinde sırlar saklar
Kar beyaz güller aldatır diken gizler
Hayaller içinde gerçekler vardır
Doğrular kovulur dokuz köyden
Sapla Saman karıştığı zaman
Her pencere içinde sırlar saklar
Tuhaftır içimde sakladığım duygular
Zehir zemberek dışta gülüşler saklar
Ali cenap bir beyefendi gizli
Semazenler döndüğünde içinde zaman saklar, gören gözler aldanır
Gönül gözü nerede
Söylemden eyleme ahuzar
Kalburüstü süngüler her menfezde
Düşmanlıklar kalu belâdan
Körelmiş kalpler hep inat saklar
Gün yüzüne kapalı deruni meseleler
Her pencere içinde sırlar saklar Devamı iıin tıklayın | Esip geçen ömürmüş Ekrem Yılmaz
Duygularım harman yeri
Savuranım sensin benim
Haber sende emir eri
Dar ağacında mı yerim
Şimdi ipim çekilecek
Hep yüklerim serilecek
İyi iş bulanmaz bizde
Koruk meyvem derilecek
Kalem kırık defter dürük
Kendin bilmez ne edersin
Beniz soluk yemiş çürük
Yazar çizer ne silersin
İyi sonu düşledim mi
Sırrını hep gizledim mi
Biricik aşkım derdimi
Hazır bulup has odamda Devamı iıin tıklayın | Aşk ile Ekrem Yılmaz
Bu aşk koca umman imiş geri kalan bir damlası
O seçmiş ki bahtiyarlık; fenâ bulmak en alâsı Devamı iıin tıklayın | Deme Necdet Uçak
Sakın ha avcıyım deme! Bir gün av ederler seni,
Neyin varsa çalar, çırpar, yoka tav ederler seni.
Sele döner göz yaşların, yaşamaksa haram olur,
Sanırsın ki dolu vurdu, kuru bağ ederler seni.
Firavun olsan ne yazar? Bir gün yener sinek seni,
Barınacak yerin kalmaz, barındırır tünek seni.
Melül, mahzun, yapayalnız gelen geçene bakarsın,
Düşersin bir değirmene, çalkar, sallar elek seni.
Girdin zaman tüneline, elbet biter yolun senin,
Sen yerinde dursan bile, durmaz gider yolun senin.
Zaman yürüyen merdiven ne sözün ne nazın geçer,
Ne közün var ne de külün, sanma tüter bacan senin.
Biter ömür mezardasın, budur kıyametin senin,
Dökülecek her bir azan, toprak olur etin senin.
İman ile gidenlere ne mutlu dualar bizden,
Bir kefendir götürdüğün, budur kıyafetin senin.
Mezar ya cehennem çukuru ya cennetten bahçen senin,
İman senin ışığındır, yoktur artık gecen senin.
Rabbim bizden esirgeme rahmet ve mağfiretini,
Emanetti veren aldı, elbet değildi can senin. Devamı iıin tıklayın | İster ağla istersen gül Necdet Uçak
Bu dünyada ömür belli,
İster ağla istersen gül.
Olmuşsan zalimin kulu,
İster ağla istersen gül.
Sabır gerek her bir derde,
Kimi uçar kimi yerde,
Kimler gelmiş, geçmiş gör de
İster ağla istersen gül.
Mayamızdır kara toprak,
Ne verdiyse alacak Hak,
Yalanı, yemini bırak,
İster ağla istersen gül.
Alim de var, zalim de var,
Ağar be hey bahtım ağar!
Merhamet et, yaramı sar,
İster ağla istersen gül.
Murat alan, veren de kim?
Yükseklerde gel uçma in.
Bu geçen cenaze kimin?
İster ağla diyemem gül.
Hür doğmuştun gel yaşa hür,
Sev canlıyı, hem de güldür,
Yapıcı ol kalplere gir,
İster ağla istersen gül.
Haksızlığa susma sakın,
Def edecek tavır takın,
Gece biter, sabah yakın,
İster ağla istersen gül.
Mal, mülk, makam hepsi yalan,
Dünya hiç bitmez imtihan,
Olursa da bin bir yaran,
İster ağla istersen gül.
Daim kapımızda ölüm,
Belli değil saat ve gün,
Bir gün çözülecek düğüm,
İster ağla istersen gül.
Gördüm sönmüş nice ocak,
Sevinç, keder kucak kucak,
Rabbim kapılar açacak,
İster ağla istersen gül.
Mezarlığa gittim dolmuş,
Nice güller açmış, solmuş,
Gör ki hepsi toprak olmuş,
İster ağla diyemem gül.
Bir sessizlik, sükûn orda,
Şöyle bir bak ibret al da,
Geçmiş günleri hatırla,
İster ağla istersen gül. Devamı iıin tıklayın | Gazzeye ağıt Mustafa Büyükgüner
Bir dağ eteğinde ailelerini bekliyorlar,
Yanlarında İbrahim var, Sâre var.
Kulaklarında bomba sesi, bakışlarında acı...
Peygamberin yanında olmak, acının tek ilâcı.
Bir sırtlan sürüsü dalmış ceylânların arasına,
Geleceğimizi dişliyorlar yok pahasına.
Günahsız çocuklar annelerinin kollarında uyuyor,
Uyumak mı bu, insan, asıl ölünce uyanıyor!
Tur Dağından Tuğba Ağacına uçuşan kuşlar,
Kanatlarında, Cennet kokusu taşıyan çocuklar...
Bir elmanın günahı mı fazladır yahudiden
Lütfen Azrail, çıkar mısın artık elma bahçesinden Devamı iıin tıklayın | Analar baş tacımızdır M. Nihat Malkoç
Senin, benim ne fark eder?
Analar baş tacımızdır
Yüreğe sevgi zerk eder
Analar baş tacımızdır
Hem içiren hem yediren
Odur kavgayı bitiren
Bizi dünyaya getiren...
Analar baş tacımızdır
Ömrünü eyleyip heder
Belli etmez çekse keder
Saçını süpürge eder
Analar baş tacımızdır
Sımsıcaktır, bahar yeli
Güçlüdür, bükülmez beli
Annenin öpülür eli
Analar baş tacımızdır
Hakları olsa da sefa...
Bir ömür çekerler cefa
Evlâttan beklerler vefa
Analar baş tacımızdır
Yaşarken bil kıymetini
Sorgulama niyetini
Görmek gerek gayretini
Analar baş tacımızdır
Hayatın öznesidir o!
Vicdanların sesidir o!
Gönül hazinesidir o!
Analar baş tacımızdır
Isıtır, güneştir anne
Yıldızlara eştir anne
Yokluğun ateştir anne!
Analar baş tacımızdır
Gider bir gün, geri dönmez
Hasretin ateşi sönmez
Anaya öf bile denmez
Analar baş tacımızdır Devamı iıin tıklayın | Bir anne arıyorum acılarıma Hızır İrfan Önder
Çağın kalbi buz tutmuş
Filistin yansa da erimez!
Zerresi kalmadı insafın!
Filistinli çocukların başını
Azrail mi okşasın?..
Bir anne arıyorum acılarıma
Merheminiz yok mu yaralarıma?..
Sahipsiz ölümler kalıyor geriye
Sahipsiz mezarlar
Ve can yakıcı ağıtlar!..
Şairler direnecek, şiirler ölmeyecek!
Küllerinden doğacak Filistin…
Bir anne arıyorum acılarıma
Merheminiz yok mu yaralarıma?..
Zalimler acımasız oluyor hep
“Ağlamayacağım” diyor
Filistinli şair Fedvâ Tûkan.
Elbette ağlamasın!
Ay ağarken Gazze’ye!..
Bir anne arıyorum acılarıma
Merheminiz yok mu yaralarıma?..
Dünyayı kendinden ibaret sayıyor İsrail
Şairler ölürse Filistin öksüz kalır!
Dönüp duruyor ihtiyar dünya!..
Hayallerim üşüyor, yüreğim yanıyor!
Hicranımı müebbete çevirme Rabbim!..
Bir anne arıyorum acılarıma
Merheminiz yok mu yaralarıma?..
İnanıyorum ki Gazze düşmeyecek
Yakındır Hakk’ın yardımı
Uhud’tan Hamza gelecek
Kerbelâ’dan Hüseyin
Yüz binler el verecek Çanakkale’den!..
Bir anne arıyorum acılarıma
Merheminiz yok mu yaralarıma?..
Hayata bağlandığın ipin kopması ne kötü
Ne kötü bir günahı tekrar tekrar işlemek!
Her yüzde bir maske!
Yeni bir oyun bulmalıyım Filistinli çocuklara
Ve kirletilmemiş bir hayat!..
Bir anne arıyorum acılarıma
Merheminiz yok mu yaralarıma?..
Ateş yağmurunda ıslanıyor Filistin halkı
Çırpınıp duruyorlar hayata tutunmak için
Hür yaşamak isteğiyle direniyorlar pusatsız
Kalbime sığmıyor topladığım yara izleri!
Yasını tutuyorum insanlığın!..
Bir anne arıyorum acılarıma
Merheminiz yok mu yaralarıma?..
Daima yolcuyum hayattan ölüme
Yaramaz bir çocuk tepinir içimde
Kendimi çoğaltıyorum Filistin’de
Dirilere acıyan yok! Ölülere ağlayan!
Biliyorum yılanların niçin deri değiştirdiğini
Bir anne arıyorum acılarıma
Merheminiz yok mu yaralarıma?..
Yaşadığım hayatla düşlediğim bir değil
Durduramıyorum içimdeki gelgitleri
Masumlara zulmedenlere lanet okuyorum!
Delirmekten korkuyorum
Duyarsızlaşmaktan!..
Bir anne arıyorum acılarıma
Merheminiz yok mu yaralarıma?..
En çok ben ölüyorum her savaşta!
Gazze’de kol kola yürüyor hayat ve ölüm
Kâbe’nin kara örtüsü müdür gece?
Masum Filistinlilerden ne isteniyor?
Müminler ne zaman kardeş olacak?..
Bir anne arıyorum acılarıma
Merheminiz yok mu yaralarıma?..
Gazze’nin uykusunu bölüyor gök gürültüsü
Yıldırım gibi iniyor envai çeşit bombalar!..
Kan ve barut kokusu hâkim Filistin’de!
Ben kimsenin yurduna zorla girmiyorsam
Ülkeme de kimse giremez!..
Bir anne arıyorum acılarıma
Merheminiz yok mu yaralarıma?..
Yatanın çalışana borcu var
Vatanın şehitlere, gazilere!..
Herkesin ölecek kadar vakti vardır
Kanımı bağışlıyorum karanfillere,
Kalbimi Mescid-i Aksa’ya…
Bir anne arıyorum acılarıma
Merheminiz yok mu yaralarıma?..
Tutuklu yıldızlarla dolu gökyüzü
Gazze’nin boynunda Cezayir menekşesi!
“Sükût suikastı” yapıyor dünya!
Mazlumları duymuyor, görmüyor!
Bazen gül kokuyorum bazen sümbül…
Bir anne arıyorum acılarıma
Merheminiz yok mu yaralarıma?.. Devamı iıin tıklayın | Toprak Ayhan Aslan
Gün geliyor;
Filizlendirip bir çekirdeği
Narin bir fidan eyliyorsun
Yetinmeyip,
Zamana ortak oluyor
Meyveye bile durduruyorsun
Aşın, suyun kesiliyor
Ağlıyorsun, ağlıyorsun
Ve kuruyorsun, ağlatıyorsun
Gülünce mutlak güldürüyorsun
İyi kötü hiç demiyorsun
Hep bağrıma basıyorsun.
Sen, öylesine şefkatlisin ki. Devamı iıin tıklayın | Vuslat Ayhan Aslan
Nefeslerce çektik ah’ ı,
Derinden.
Göğüs gerdik,
Bu yaman ayrılığa.
Hülyası yetti vuslatın
Geldi yüreğe serinden.
Ne kaldı ki şurada,
Kavuşmaya. Devamı iıin tıklayın | Aşkın tarihi Olgun Albayrak
Aşkın tarihini okudum hikmetli kitaplardan;
Âdem’in hicretiyle başlar bu macera,
Çile çile ördüğü dualar vardır ardında;
Vuslat elbisesini gözyaşları ile dokurken,
Pişmanlıklar vardır içinde,
Keşkeler vardır…
Sonra hırslar girer işin içine.
Gönül denen memba kirlenince,
Gözler ne işe yarar bulanmaktan başka?
Bulandı gözler ve kıyıverdi kardeşinin canına.
Nihayet yayıldı insanoğlu yeryüzüne.
Arkası isimler, sıfatlar ve zamirlere gebe.
Evvelde yüce bir özneydi aşk,
Ahirde şeytanın fitnesi oldu yol ayrımlarında.
Bir hisseydi aşk, Züleyha’nın gözlerinde dinlendi;
Bazen Mecnun kıssasıyla ünlendi.
İlahi bir cevherdi aşk, yüreklere taç olması gereken.
Çamura bulandı sonunda;
Ayaklar altında çiğnendi, örselendi… Devamı iıin tıklayın | Bizdedir Mehmet Balcı
Nedir bu dargınlık, niye küskünlük?
Eğer bir suç varsa o suç bizdedir.
Kurtulmak istersek kinden, nefretten,
Bunun da çaresi elimizdedir.
Niyedir bu küsme, kimden korkarız?
Neyi düşünürüz, ne hesaplarız?
Otuz, kırk yaşında ihtiyarlarız,
Her kötülük bizim dilimizdedir.
Niye böyle dargın, asık çehreler?
Niye sıkıntıyla geçer geceler?
Niye yüzlerdeki sahte maskeler?
Niye hep tuzaklar yolumuzdadır?
Böyle mi emreder bizlere dinler?
Bizim dinimizde var mıdır kinler?
Kardeşlik bitmişse geçer mi günler?
Sanki akrep bizim cebimizdedir.
Asla kin bulunmaz benim özümde,
Ne küfür ne sitem olur sözümde,
Her gün sevdiklerim tüter gözümde,
Sevgi, saygı, hürmet gönlümüzdedir.
Her gün mutlu geçsin, her gece diri,
Beklersin aracı olsun da biri,
Mehmet’te mi sahte dünyanın kiri,
Her derman, her çare dinimizdedir. Devamı iıin tıklayın | Ağıt Mehmet Balcı
Ben ilk defa bu bayramda
Öpecek el bulamadım.
Kimse bir şeker vermedi,
Bu bayram yok ağız tadım.
Kimse açmadı kapımı,
Ne ablam ne bacılarım.
Gelecek bayrama kadar
Bitmez benim acılarım.
Hep uzakta amca, dayı,
Unuttum seneyi, ayı,
Herkes güler, bayram eder,
Bu bayram aldık havayı.
Nerde o eski bayramlar?
Yazmakla sığmaz satıra.
Neşe vardı, şenlik vardı,
Şimdi hepsi bir hatıra.
Çocuklara vermek için
Bozdurmuştum birkaç lira.
Ne gelen ne giden oldu,
Elde kaldı bozuk para.
Bayramların neşesiydi
Köyümüzün çocukları.
Ne neşe var ne de çocuk,
Bomboş köyün sokakları.
Nerde o eski bayramlar,
Mehmet Balcı söyle nerde?
Bayram günlerinde bile,
Bütün gençlik kahvelerde. Devamı iıin tıklayın | Efendim Ahmet Çelebi
Efendim düştüm aşkının ateşine
Bana artık aşkı tarif etmesinler
Bir nokta koyalım beden leşine
Bana artık yeşil gözle gelmesinler Devamı iıin tıklayın | Anne duası Murat Yaramaz
arkında olmadan türlü engeli
anne duasını kuşanan geçer
dertten çember çizse kader pergeli
anne duasını kuşanan geçer
sakız eden olur cihat lafını
mazeret sunarak ister affını
son sürat koşarak düşman safını
anne duasını kuşanan geçer
şeytan hiç vazgeçmez görevi avdan
nefsin köşk hayali tükenmez lavdan
bu müthiş savaştan çetin sınavdan
anne duasını kuşanan geçer… Devamı iıin tıklayın | Hani nerede Muammer Zeki Aygur
Karşı konulamayan baharın çiçekleri açtı.
Ne durulmaz bir yaraymış, bu bahar yarası.
Sarı buklelerin savrulduğu zamanlar geldi de çattı.
İstikbal vadeden bir iş teklifine ya evet ya da hayır demenin tereddüdü üzerimdeyken,
Buğulu bir sesle üzerime fısıldanan buğu kalktı.
Bir sevda beni koluna takıp götürebilir,
Kubbelerin, revakların, sütunların arasından.
Bir sevda götürebilir beni elbet,
Bir şadırvandan hücrelerin en ücra köşelerine.
Bir sevda tenhalaştırabilir beni.
Kızarmış sözler, terli, kırışık bir alın, sıkılmış bir yumruk.
Kimi ney çalar, kimi tambur, kimi bilmem ne belâ.
Beli bükülmüş kambur, eski yaşlılar nerede?
Pahalı elbiselerini kırıştırmamaya çalışarak oturanlar nerede?
Hani nerede hal hatır soran, ziyan edilmiş isyan?
Bir sevda götürebilir beni elbet.
Yüzümde bir haftalık sakal,
Elimde beyannameler, yüksekçe sesle: “Yarın miting var.”
Resimler, duvarların önünde; gazete ve mecmualarda birikmiş,
Yerlerde çiğnenmiş halı, sigara dumanından hafif sararmış tavan, cemiyette ateşli nutuklar.
Bir sevda yakınlaştırabilir beni elbet.
Sisler arasından beni çağıran birkaç harf: “Elif, Lâm, Mîm.”
Ben mazeretler uydura durayım,
Sen küllenmiş ocağımı eşele.
Alacakaranlıkta, gözlerimin beyazı ile yol bulan çıraklar nerede?
Radyolarda şapkalı harflerden sesler çalıyor.
Arkamda, imha edilen kırpıntılardan bir döşek.
Hani döşümde eritilen kurşun nerede?
Birazdan rüzgârın etekleri dallarıma sürünüp geçecek.
Hani, uğursuz dediğin baykuşun mânâsız telkinleri nerede?
Ruhumdaki alçaklığı düşünürken,
Güvercin kanatları boyundan ya da boynundan büyük işlerde.
Sahi, meleklerden de üstün olabilen Âdem’in sakası nerede?
“Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden.” demişti ya hani,
Kolonlarını ağır ağır kestiğimiz, kanadı kırık evler nerede?
Deh deyince kalkan bir eşek,
Defalarca rötar yemiş bir binekten kaç kat daha yücedir bilemem.
Hani bizi birbirimize bağlayan çamdan telefon direkleri?
Hani gaz lambaları, talaştan buzlar?
Hani nal sesleri, tozan yollar?
Rahvan atlar, koşumsuz ve doyumsuz bir erekle dört nala şimdi.
Seksen derecelik tütün kolonları,
Saçları jöleli ve briyantinli gençler,
Ellerinde titrek ve donuk kokteyller.
Çıngıraklı kahkahalar eşliğinde bir ses: “Hadi, bize bir şiir oku.”
Başım hafifçe öne eğik ve sağa meyilli.
Sütten ve baldan ırmaklarım da yok benim.
Uğursuz bir zırh ve demirden bir mum eriyor ellerimde.
İğne ucu kadar bir vefa boynumda dolanır.
Vefasızlık bana yakışık kalmaz, yüzümü kırıştıran kaz ayakları nerede?
Aklım beni terk edecek kadar sermayeye sahip değil.
Benim de haddime değil, aklımı kaçırıp inzivaya çekilmek.
Alıkonulan portakal çiçekleri ve dahi kokuları,
Bazı kıytırık faydalar ve küçük tavizler kopararak
Ya da kopardığımı sanarak, bütün ömrümü bu cılız avuntuya yaslıyorum.
Antenli televizyonlar,
Suntadan bir masa,
Dantelli bir örgü,
Sepyadan reklamlar... Hani nerede? Devamı iıin tıklayın | Demokrasi İsmail Güçtaş
Amerikan futbolunun sevilmediği
Her ülkede
Biraz eksiktir demokrasi.
Ve eksiktir
Gökyüzünde yıldızlar.
Çünkü çalıp onları
Bayraklarına hapsetmiş olmalı Amerikalılar
Daha fazla aydınlansın diye ülkeleri. Devamı iıin tıklayın | Örümcek ağı İsmail Güçtaş
Atlatmak için peşindekileri
Gizleneceği mağaranın daracık kapısına
Ağ örsün diyerek
Cebinde taşır örümcekleri
Bir gangster,
Bütün hüneri örümcekte zannederek. Devamı iıin tıklayın | Mutluluğumsun her zaman Cemal Karsavan
beyaz bir mutluluk senden bana
yaşadık birlikte hoş bir seda
açtırmıştın güllerimi ilkyazda
mevsim sonbahar hüzün müdür yoksa
kıstır hüzünle karışık mutluluk
baharı yaşamıştık biz allısı morlusuyla
iki kişilik doyasıya bu sevda
hayatin hediyesi yıllardan sonra
hissettim biliyor musun senle ben
engin denizsin gözlerimde rüzgârla
kalbin muhteşem bir sevgi hazinesi
tanrının armağanıydın
bir güldürüp bir ağlatan
bir öldürüp bir yaşatan
gülde diken dikende gül
mutluluğumsun her zaman Devamı iıin tıklayın | Annem İbrahim Durmaz
Öpsem ayaklarının altından
Cennetten rayihalar gelirdi
Uçsam hız alıp kanatlarından
Sonsuzluk ne ola mavera delinirdi
Yürüyüp kaybolsam ufuklardan
Önce sen, önce sen
Yanın sıra merhametin gelirdi be annem
Niye yok annem
Sevgiye sevgi öğreten nazarın
Bilirim gelmeyeceksin
Ne bugün ne yarın
Seni topraklara koyamadım
Bağrımdadır mezarın
Umudun arzun muradın
Son nefeste Allah adın
Söylesin dudakların
Öyle yaptın, öyle yaptın be annem
Şafaklar atmıyor
Fecri niye kararttın
Elele tutuşup meleklerle
Beni öksüz bıraktın
Gündüz hayalimden
Geceleri düşümden
Gerek yok el etmene
Yakında gelirim, gelirim be annem Devamı iıin tıklayın | Anne İbrahim Durmaz
Yüreğim üşüyor anne
Kır çiçeklerine bakamıyorum
İçime hasretin çöküyor anne
Zamanım çıvgara düştü
Beni çocukluğumda bırakıp dizüstü
Başıboş yürüyor anne
Hayallerim alev alev yandı
Gelincikler el veriyor
Her şey kızıla boyandı
Gönlüm kanıyor anne
Sevgi selvilerimi alıp gittin
Her seher her sabah
Küllerimde duman tütüyor anne
Bak yine akşam oluyor
Yalnızlık çöker üstüme
Uçurumlar beni yutuyor anne
Yaz bitti artık, sonbahardayım
Bozguna uğramış bir Gülizar hüznüyle
İşte sararıp soluyorum anne… Devamı iıin tıklayın | Dervişan bohçası III Turgut Yörükoğlu
Sevgi kanadım benim, uçtum gönül şehrine
Rüzgârın kollarında yolum sahraya doğru.
Pınar oldum, çağladım vuslatın aşk nehrine
Kader yelkenlerini açtı deryaya doğru.
Nefsim dağlardan ağır, tenimden daha yakın
Ruhumun aklığına bin cürüm eyler akın
Talkın verdim gönlüme, ahdinden dönme sakın
Alınan her bir nefes mutlak semaya doğru.
“Min salsalin kelfahhar” fırınında pişerek
Zelle, ecrin çekmeğe bu fenaya düşerek
İki yüzyıl firkati sabır ile aşarak
Seyr u sülûk eyledim ol ev ednaya doğru.
Her cemâl Leylâ bana, Leylâ’da sırr-ı Mevlâ
İki gören gözdense bini bir gören evlâ
Sûretinde Züleyha, sîretinde Süheyla
Makam-ı Yusufîlik kutlu rüyaya doğru.
Bu kırılmış gönlümü Beytü’l Makdis eyleyip
“Kâbe kavseyn” burcunda terk-i nefis eyleyip
Hilâfetin tahtına aşkı reis eyleyip
Aşk şemşiri elimde koştum Kisra’ya doğru.
Ruhum senden, can senden kalıp toprak bedenden
Bende beni sen ettim, rücu ettim ben benden
Bu kâinât oluştu bendeki eksilenden
Hep’ten hiç’e yürüdüm “usri yüsra”ya doğru.
Hakk’ın tekvin sıfatı, o da toprak anadır
İsim, resim, can, ceset hem şekil hem mânâdır
Bu mekâna geliş ki mutlak imtihanadır
Yola revan deminde gidiş ukbaya doğru.
Semt-i Esmâ makamı bir yüce sırr-ı ikrar
“Ene’l Hak” sözün diyen dâra düşse ne çıkar
Zerre gelip cihana, kürre olup gitmek var
Bizim zikrullahımız ismi Kübra’ya doğru.
Cennet - cehennem beri, ötesi canan yurdu
Anlayana Kur’ân’la, Habibiyle duyurdu
O makama lâyık kul, inşirahta buyurdu
Berzahtan geçip gider mülk-ü bekaya doğru.
Yörükoğlu burada, perdesiz akar zaman
Yedi kapı ardında yolcu bekler bir liman
Umman katreye döner, katreler olur umman
Dilde bütün sözcükler hamd ü senaya doğru. Devamı iıin tıklayın | |
|