| Ninemden bana kalan şey, bahçe ve fındık ağacıSinan Ayhan
  Sayı:
							94  -  Ekim / Aralık 2017
 
							
							 
							 Küçükken, Nine'min sırtından inmezdim; onun sırtı, gövdesi, elleri, kolları ve tabii sıcacık kucağı, verimli bir bahçe gibiydi... O bahçede, sonsuza kadar kalmak isterdim... Ninem, bir bahçenin başı ve sonu; bir kelimenin meyve hali, bir cümlenin şifalı yanı... Sıcaklık, evet hırkasından geliyor; ama o hırka da Nine'mden bir can, bir ruh taşıyor... Hırkanın ceplerinde envai çeşit şeker, çikolata, bisküvi, kuruyemiş; ne zaman elinizi o ceplere atsanız mutlaka bir sürprizle karşılaşırsınız... O hırka, o bahçenin bereket timsali ve o bereket de, en çok çocuklara hediye... Bir gün, bir fındık ağacının yanında, Nine'min sırtındayım... Karnım aç ve ben, çok halsizim... O aralar, eşyalarla konuşmayı öğreniyorum; konuştuğum her eşya ses halleriyle birlikte, bana bütün sırlarını açıyor; onlar sırlarını açtıkça, her şey süt tadında bir gerçek oluyor. Rüya değil, hayal değil; birden fındık ağacı Nine'min hırkasına sarıldı; ağacın dallarının ayaklarıma değdiğini hissettim; ne yapayım, ses çıkarmadım; bekledim; fındık ağacı bahçeye doğru adım atmıştı; ne ben, ne Ninem bu duruma karşı koyuyorduk; fındık ağacının adımları dalları, yaprakları ve meyvesinde görülüyordu; ağaç, Nine'me hırka oluyordu... Derken elimi hırkanın cebine attım, cepten iki üç fındık elime geldi; fındıkları kırıp kendimize azık ettik; fındıkları bitirdikçe bahçeden fındık toplamaya devam ettim; yeşil kabuklar, kahverengi kabuklar içime kıyafet oldu; o gün, fındık ağacının bir hırka olduğu gün, ninemden bana bir ılıklık kaldı; o kalan şey, beni bir daha hiç bir şeye karşı üşütmedi... Ninemden bana kalan şey, üzerinde çok güzel bir dil taşıyor; o dili çözdüm çözeli, eşyalarla, ağaçlarla, çevredeki canlı cansız varlıklarla konuşmak bana uzak gelmiyor... Bu, fındık ağacının yeşerdiği güzel bahçe, benim en sevgili ifadem oluyor... 
 
							
						 |