Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 35 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     4178 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.     Yazara Mesaj

Türk'ün ayranı kabarsın
Ali Erdal

  Sayı: 84 - Nisan / Haziran 2015

“MÖ. 1274… Kadeş Savaşı… Hitit’le Mısır arasında… O zamana kadarki en büyük iki ordu…” Kelimesi kelimesine ortaokuldaki çalışma notumdan, hatırlıyorum… Yazılıda sorulacağından emindik ve öyle de oldu. Tarihe bakışımızdaki illeti göstermek bakımından numunelik olduğu için hafızama kazındı. O günden beri içimde bir ukdedir… İki bin yıl önceki, bizi ilgilendirmeyen iki milletin savaşını niçin bize okuturlar? İmtihanda soracak kadar hem de?.. O bilgiyi, şifalı ve tılsımlı bir ilâç gibi öğrenen çocuk; o zamanlar, bunu öğretenlerin bir bildiği vardır diye düşünürdü saf saf… Yine de ağrıma giderdi. Zamanla anladım ki, “En büyük dertlerimizden biri Türk tarihinin hâlâ tam mânâsıyla yazılamamış olmasıdır” (Necip Fazıl). Kadeş Savaşı, bu basiretsizliğin, sırtımıza bindirdiği yüklerden sadece biri…

Lisede, derste bir talebe ayağa kalktı ve bir çırpıda şunları söyledi:

“Tanzimat edebiyatını kavramak için İkinci Abdülhamid’i doğru anlamak lâzım, diyorsunuz. Size göre Ulu Hakan… Bir başka hoca geliyor, Kızıl Sultan diyor… Size göre sahte kahraman olan, bir başkasına göre vatan kurtaran aslan… Bizi şaşkına çeviriyorsunuz… Öğretmen odasında konuşacak mısınız, dövüşecek misiniz, ne yaparsanız yapın; ama anlaşıp da karşımıza tek görüşle gelin!” Tarihe bakıştaki, tarihi ele alıştaki arızayı, öğrenciler bile görebiliyor artık. Arızayı hep birlikte yaşıyoruz. Artık susulacak gibi değil... Artık mızrak çuvala sığmıyor.

Halbuki ben, talebeliğimde böyle bir çıkış yapamamıştım… Bir arkadaşımıza “Abdülhamid kafalı” diye hakaret eden hocaya, nefret ve öfkeme rağmen karşı çıkamamış, “Hemşehrim Abdülhamid”i müdafaa edememiştim. O zaman Abdülhamid’e düşman olmamak suçtu…  Kanunu olmayan, kanunda olmayan bir suç... Öyleleri linçi hak ediyordu. Kimin haddine ona “Ulu Hakan” demek!.. Şükür ki, hakikat ilânihaye tersyüz edilemiyor ve gün gün, güneş gibi beliriyor.

Talebeliğimizde bize alkışlatılan Tanzimat Fermanı’nın, devlet adamı ağzıyla milletimizin geçmişine ta’n etmek olduğu artık rahatça söylenebiliyor. Neymiş efendim?.. Vatandaşların can, mal ve namus güvenliği sağlanacakmış… Yargılanmadan kimse idam edilemeyecekmiş… Rüşvet ortadan kaldırılacakmış… Bu hal;“Üç kıtaya adaletle hükmettiği” düşmanları tarafından bile kabul edilen ve söylenen bir milletin kendi geçmişine, kendi devlet adamı ağzıyla, resmen ta’n etmek değil de nedir? “Ta’n etmek” hafif ve yetersiz aslında… Ama daha fazlasını söylemeye, müstahak olduğu halde söylemeye dilim varmadı. Padişahını mahkemede ayakta tutan ve kolunun kesilmesine hükmeden adalete sahip millet adına, sanki ilk defa yargılanmak hakkı veriliyormuş gibi böyle ferman etmek ve bunu övüne övüne anlatmak… Üstelik rüşvet fermanla kaldırılabilecek bir şey değilken… Ahmakça bu bile yazılabilmiş. Rüşvet serbest miydi ki önceden ve rüşvet serbest olabilecek bir şey midir ki, yasak densin? Rüşvet fermanla değil, tedbirle önlenir, diyen çıkmamış. Islahat Fermanı da aynı şekilde… Sadece bir maddesinden bahis yetecek: “Müslümanlarla Müslüman olmayanlar kânun önünde eşit olacaklardır”. Güler misiniz, ağlar mısınız?.. İslâm esaslarına göre hareket eden ve “Kim ki bizim zımmimizdir, onun kanı bizimki kadar kutsaldır, malları bizim mallarımız kadar tecavüzden masundur.” (Hz. Ali) diyen ve bunun örneklerini, onları bizimle yan yana huzur içinde, yüzyıllarca, yaşatarak veren devlet ve millet; biz bu vasfımızı nasıl ve niçin kaybettik diye tefekkür etmiyor da, sanki ilk defa akıl edilmiş ve ilk defa tesis edilecekmiş gibi, eşitlikten dem vuruyor. Batı’dan deva arayacağına, niceleri gibi emri dinle: “Zimmet ehlinin (gayri müslimlerin) cizye vermesi, malları bizim mallarımız gibi, kanları bizim kanlarımız gibi olması içindir” Hz. Ali’nin (ra). Bir zamanlar bizi büyük yapan, söz sahibi yapan değerlerden, ölçülerden kendimizi mahrum ettiğimiz için bu haldeyiz diye düşünmek varken, bizi büyük yapan değerler suçlu görülüyor… “Düvel-i muazzama/muazzam devletler”karşısında nasıl bir aşağılık duygusuna düşmüşüz, görüyor musunuz?.. Bunu da tarihlerimizde Batılılaşma, yenilik, gelişme diye yazıyoruz ve okutuyoruz.

Tarihe bakışımızdaki illet, sadece lüzumsuz bilgilerle zihinlerimizin meşgul edilmesi ve bazı kişi ve olayların yanlış, hattâ tam tersi tanıtılmasından ibaret değil… Asıl problem; tarihi geleceğe ışık tutacak şekilde anlama ve anlatma idrakinden mahrum olmak… Asıl problem bu!.. Ve bu, zamanımızdaki bütün problemlerin doğru teşhisine, dolayısıyla çözümüne engel…

Günümüzün en büyük meselesi terör… Şeyh Bedrettin isyanını, Celâlî isyanlarını, (Jön Türkler)i, İttihat ve Terakki’yi, Osmanlı Devleti’nin yıkılmasında pay sahibi gizli teşkilâtları doğru anlasaydık ve anlatsaydık, yarım yüzyıla yakın bir zaman geçmiş olmasına rağmen hâlâ adını bile koymaktan aciz kaldığımız cinayet şebekesi ortaya çıkamazdı. Tarihe bakışı birbirine zıt olan insanların dünyasında anarşi ve küçükken başı ezilmeyince terör olmaz mı?

Tarihimiz; Müslüman oluşumuzu, dünyanın en büyük hadiseleri arasında ele alma şuuru ile yazılsaydı…

İslâm orduları ile birlikte Çin’e karşı savaşmamızın (Talas Savaşı), İslâm’la bu şekilde karşılaşmamızın ne büyük lütuf ve nimet olduğu idrak edilseydi…

Dandanakan, Malazgirt ve benzerleri hakkıyla okunsaydı…

Osmanlı Devleti’nin ne büyük zuhur olduğu hakkıyla anlaşılsaydı…

Fetih hadisinin bize kimliğimizi kazandırdığı bilinseydi… Tanzimat, Islahat ve benzeri şahsiyetsizlikleri yaşamazdık…

Tarih, olayların hikâye gibi anlatılması, tarihlerin zamana göre sıralanması değil; hele övünmek için anlatılan masal hiç değil!.. Milletin, düşünen adamları vasıtasıyla muhasebesini yapmasıdır... Zaaflarını da dile getirmeli ki, gelecek aydınlık olsun:

“(Yeniden doğuş – Rönesans)… Batının en mühim dönüm noktası… (…) Artık kimsenin muhal ifade edici uydurmaları yutmak ihtimali kalmamış gibidir. Hâşâ, münezzeh Allah’ın bir oğlu olsun (…) (Servetüs) ve arkasından gelecek olanlar, bu abeslere karşı, kaybolan, o, kendilerine göre ışıklı dünyanın ilk talipleri, arayıcılarıdır. (…) Kilisenin karşısına dikilirler. (…) Kiliseye, abeslere karşı aklın ilk haklarını almak direnişi… (…) (Lüter), bu Alman mütefekkiri derhal sapıklıkları protesto etti. (…) Bu aynı zamanda İslâmiyet’e bir yaklaşma rotası… Devir 16. Asır… Bizim haşmet ve taarruz devrimiz… Bu zamanda biz oralara fikir misyonerlerimizi göndermiş olsaydık bir anda İslâmiyet hazırdı Batıda… Çünkü tam bulmuştu pundunu, zamanını, mekânını… (…) Böylece (Rönesans) 16. Asırda Hristiyanlığı tam bir tökezlemeye uğrattığı halde bu vaziyet bizde gözden kaçırılmış ve madde kudretimizin yanına ruh gücümüz katılamamıştır. (Rönesans) kapıyı açmış fakat biz içeriye dalamamışız…” (Necip Fazıl).

Rönesans’ı ve fikirdeki zaafımızı anlasaydık; Tanzimat, Islahat komedilerini ve bu çizginin tabiî devamı komedileri yaşamazdık.

Yarın, ‘keşke dün şöyle yapsaydık’ demek istemiyorsak, bugün doğru hareket etmek istiyorsak, artık tarihe bakışımızı ve tarihi ele alışımızı gözden geçirmeli ve tarihimizi buna göre yeniden yazmalıyız.

Türk milletinin savaş meydanlarında imkânsızın bile üstesinden geldiğini ifade için “Türk’ün ayranı kabarmaya görsün”, denir. Artık Türk’ün ayranı fikir kahramanlığı için kabarmalıdır. Üstelik imkânsız da değildir.


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
Nereye kadar?... - Sayı 126
Yolculuk... - Sayı 125
Büyük depremin öncüleri... - Sayı 125
Kardelen’in 35. toplantıs... - Sayı 124
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (127):
Sünnete uygun beslenme...

Son Eklenen Yorumlardan
 Bugün 18.11.2025Konu nedir? ...

 Deprem kuşağında yer alan ülkemizde: çok katlı yapılar yerine, tek katlı bahçeli evlerde yaşamak asl... yusuf

 Muazzam bir çalışma olmuş,tebrik ediyorum.... Ahmet Durmuş

 yukarıdaki hikayeyi ve eklemeleri yazan kişi biraz zorlamayla günün modasına uymuş işi dış güçlere a... HALİL KÖSE

 test"... test


Devekuşunun kafasını kuma gömmesi misali kafasını toprağa gömen Avrupa bilmez mi ki, nefesi kesilince kafasını (soktuğu yerden) çıkarmak zorunda kalacak ve pişman olacaktır(pişmanlık duyacaktır).
Kardelen: Sayı 1, Temmuz 1992
Büyük camgözlerle yüzen karahindiba
Hakkın hâdimleri ve bâtılın vekâlet sava
Ehl-i gönül
Nesl-i muazzez
Nereye kadar?
Gelecek sayı (127) konusu


Ali Erdal - Nereye kadar?
Kadir Bayrak - Mukaddes beldelere-2
Ekrem Yılmaz - Korkaklar
Ekrem Yılmaz - Nerdeyiz
Fatma Pekşen - Dağlara çen düşende
Dergi Editörü - Ben kazandım, biz ka...
Site Editörü - Vekâlet savaşları
Necip Fazıl - Yahudi (Terkip ve Te...
Necdet Uçak - Annem var güzel anne...
Necdet Uçak - Bu vatan bizim
Kardelen Dergisi - Gelecek sayı (127) k...
Kardelen Dergisi - Kardelenden haberler
Kardelen Dergisi - Gazze ateşkes görüşm...
M. Nihat Malkoç - Gördüm seni, gördüm ...
M. Nihat Malkoç - Gazze, ümmetin imtih...
Zaimoğlu - Gündüz, geceye muhta...
Zaimoğlu - Sağlam kulp
Halis Arlıoğlu - Hâramiler
Halis Arlıoğlu - Meçhule hitap
Ahmet Değirmenci - Geri verin
Ahmet Değirmenci - Kurban
Ahmet Değirmenci - İki ara bir dere
Büşra Duru - İslâmın meşalesi ile...
Remzi Kokargül - Malatya suskun, durg...
Murat Yaramaz - Şüphe
Murat Yaramaz - Amnezi
Gözlemci - Hadiselere bakış
Mahmut Topbaşlı - Duruldum
Mahmut Topbaşlı - Cemre sancıları
Cahit Ay - Kimdendir
Cahit Ay - Ondördünde
Cahit Ay - Sana geliyor
Rıdvan Yıldız - Kaş ve bulut
Vahid Aslan - Adam olmaq derdi
Vahid Aslan - Günəbaxanlar
Emine Öztürk - Yolun sonu
Osman Akçay - Büyük camgözlerle yü...
Mustafa Makas - Vesâyet savaşları
Yaşar Akyay - Hakkın hâdimleri ve ...
İbrahim Durmaz - Kızılelma
Mehmet Emin Armağan - Nesl-i muazzez
Mehmet Emin Armağan - Ehl-i gönül
Mustafa Kozlu - Mutluluk
Uğur Utkan - Hz. Ebubekir Sıddık
Kemal Çerçibaşı - Bir yıldırım çarptı ...
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 16354931
 Bugün : 1828
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 696293
 Bugün : 700
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 587
 126. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 1
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 6
Son Güncelleme: 9 Mart 2025
Künye | Abonelik | İletişim