Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 35 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     2405 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.     Yazara Mesaj

Çocukluğumun ramazanları
M. Nihat Malkoç

  Sayı: 88 - Nisan / Haziran 2016

Geçmişe özlem hep vardı, bundan sonra da hep olacaktır. Çünkü geleceğe yürüdükçe geçmişte bir şeylerimizi bırakıyoruz. O bıraktıklarımız, özellikle doyumsuz hatıralarımız, bizleri bir mıknatıs misali maziye çekiyor. Anlata anlata bitiremediğimiz çocukluğumuzdaki ramazanlar hayallerimizi süslüyor. Peki, o ramazanlarda bugünkülerden farklı olarak ne vardı? Bizleri derinden etkileyen, zihinlerimize kazınan bu ramazanların tılsımı neydi?

Eski ramazanlar bugünkülerden daha görkemli bir asalet ve ruh taşıyordu. Birlik, beraberlik ve dayanışma vardı. İnsan ve insanlık merkezinde yaşanıyordu her şey… Herkesin sofrasında aile dışından insanlar da bulunurdu çoğu zaman… Fakirle zengin arasında uçurumlar yoktu. Maddiyat kıstas değildi. Ortak paydamız sevgi, saygı ve hoşgörüydü.

Çocukluğumun ramazanlarına aylar öncesinden hazırlanırdı annelerimiz. İftar ve sahurdaki işleri kolaylaştırmak için yufkalar açılırdı. Zamanımızda marketlerde hazır yufkalar satılıyor. Kimse bu zahmete girmiyor. Oysa köy kadınlarının bir araya gelip büyük bir dayanışma ve yardımlaşma örneği gösterdikleri o hazırlık sürecinde pek çok şey paylaşılırdı. Sohbetlerin demi koyulaşırdı. İnsanlar dertlerini ve sevinçlerini ortaya dökerdi.

Ramazanda iftar yemekleri yendikten sonra akşam namazları kılınırdı. Ardından işbölümü yapılarak biriken bulaşıklar yıkanırdı. Şimdiki gibi bulaşık makinelerimiz de yoktu. Mutfaktaki işler biter bitmez kadın erkek, kız kızan, çocuk ayrımı yapmadan ailece teravihe gidilirdi. Camiye giderken komşulara da haber verilirdi. Onlar da bu hayra ortak edilirdi. Camilerimiz insanlarla dolup taşardı. Salâvatlar, dualar, âminler göklere yükselirdi. Minarelerin ışıkları önümüzü ve gönlümüzü aydınlatırdı. Saflar dolup taşardı insanlarla.

Günümüzdeki insanlar apartmanlara tıkanmış, âdetâ mahkûm hayatı yaşıyor. Kimsenin kimseden haberi yok. İnsanlar her geçen gün birbirlerine yabancılaşıyor. Mabetlerle olan iman bağımız kopmuş. Çocuklar da artık teravihlere gitmiyor. Çünkü kızın dizisi, erkeğin bilgisayarda strateji oyunu var. Baba kahvede arkadaşlarıyla pişti oynayacak. Anne ya evlenme programlarına takılıp kalacak ya da MSN denen illette dedikodu yapacak. Camiler mi, onlar çoktan unutulmuş; saçı sakalı beyazlayanlar ilk safı doldursa kâfi görülüyor.

Bugün içi boşaltılmış, maneviyattan uzak düşmüş, sırf kuru bir gelenek olarak yaşatılan ramazanları görüp de ‘ah o eski ramazanlar’ diye geçmişe özlem duyanlara hak veriyorum. Çünkü çağımız, insanı maddî bir varlık olarak kabul etmiş, onun ruh tarafını nedense hesaba katmamıştır. Bu mevcut durum, bolluk içinde yaşamamıza rağmen huzurumuzu temin edememiş, hattâ var olan keyfimizi de kaçırmıştır. İnsanın fıtratını hiçe sayınca ortaya çıkacak manzara bundan daha farklı olamazdı. İnsanı merkez kabul etmeyen anlayışlar yıkılmaya ve yok olmaya mahkûmdur. Böyle sistemler insana aradığı huzuru sağlayamaz, mevcut huzurunu da kaçırır. Huzursuzluğumuzun yegâne sebebi de budur.

Millet olarak yaptığımız en büyük hata, dini dünyevileştirmektir. Gittiğimiz bu yol fevkalade yanlıştır. Bugün acılar, sefaletler, afetler, felâketler, zilletler ve manevî işgaller içerisinde yaşıyor olmamız geçmişte yaptığımız hataların tezahürüdür. Dünyevî hayatı uhrevî hayata tercih etmek, içimizdeki boşluğun çapını her geçen gün daha da büyütüyor. İçimizde büyüttüğümüz ümit tomurcuklarının eşkinleri, dayanıksız olduğu için, hafif rüzgârda bile kırılıyor. Oysa bu eşkinler bir zamanlar çelikten daha dayanıklıydı. Demek ki bunları uzun süre susuz bıraktık, kurudu, pörsüdü, boyun büktüler, diriliklerini kaybettiler. Bunları tekrar yeşertmek bizim azim ve kararlılığımızla mümkün olabilir. Onları sulama vakti gelmedi mi?

Milletçe dünden haz ve hız alıp yarınlara koşma azmini ve kararlılığını içimizde bulabilirsek nostaljiler hakikat aynasında boy göstermeye, boynu bükük güllerimiz istikbal vazosunda yeşermeye başlayacaktır. Siz yeter ki uygun toprak, uygun vazo ve yeterli su bulun ve onlara gözünüz gibi bakın. Her şey bugüne nazaran daha da güzelleşecek ve hayat anlamını bulacaktır. Bu arzuyu yaşayacak ve yaşatacak gönüllere bugün ne çok ihtiyacımız vardır.


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
Gazze, ümmetin imtihanıdı... - Sayı 126
Gördüm seni, gördüm katil... - Sayı 126
Çocuk olmak... - Sayı 125
Filistindeki çocuklar... - Sayı 125
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (127):
Sünnete uygun beslenme...

Son Eklenen Yorumlardan
 Bugün 18.11.2025Konu nedir? ...

 Deprem kuşağında yer alan ülkemizde: çok katlı yapılar yerine, tek katlı bahçeli evlerde yaşamak asl... yusuf

 Muazzam bir çalışma olmuş,tebrik ediyorum.... Ahmet Durmuş

 yukarıdaki hikayeyi ve eklemeleri yazan kişi biraz zorlamayla günün modasına uymuş işi dış güçlere a... HALİL KÖSE

 test"... test


Sonsuz karanlıklarıma gömülüşümü anlamayıp bilmeden kendi karanlıklarına denk sayanlar tarihin karanlığında boğulmaya mahkûmdurlar.
Kardelen: Sayı 1, Temmuz 1992
Büyük camgözlerle yüzen karahindiba
Hakkın hâdimleri ve bâtılın vekâlet sava
Ehl-i gönül
Nesl-i muazzez
Nereye kadar?
Gelecek sayı (127) konusu


Ali Erdal - Nereye kadar?
Kadir Bayrak - Mukaddes beldelere-2
Ekrem Yılmaz - Korkaklar
Ekrem Yılmaz - Nerdeyiz
Fatma Pekşen - Dağlara çen düşende
Dergi Editörü - Ben kazandım, biz ka...
Site Editörü - Vekâlet savaşları
Necip Fazıl - Yahudi (Terkip ve Te...
Necdet Uçak - Annem var güzel anne...
Necdet Uçak - Bu vatan bizim
Kardelen Dergisi - Gelecek sayı (127) k...
Kardelen Dergisi - Kardelenden haberler
Kardelen Dergisi - Gazze ateşkes görüşm...
M. Nihat Malkoç - Gördüm seni, gördüm ...
M. Nihat Malkoç - Gazze, ümmetin imtih...
Zaimoğlu - Gündüz, geceye muhta...
Zaimoğlu - Sağlam kulp
Halis Arlıoğlu - Hâramiler
Halis Arlıoğlu - Meçhule hitap
Ahmet Değirmenci - Geri verin
Ahmet Değirmenci - Kurban
Ahmet Değirmenci - İki ara bir dere
Büşra Duru - İslâmın meşalesi ile...
Remzi Kokargül - Malatya suskun, durg...
Murat Yaramaz - Şüphe
Murat Yaramaz - Amnezi
Gözlemci - Hadiselere bakış
Mahmut Topbaşlı - Duruldum
Mahmut Topbaşlı - Cemre sancıları
Cahit Ay - Kimdendir
Cahit Ay - Ondördünde
Cahit Ay - Sana geliyor
Rıdvan Yıldız - Kaş ve bulut
Vahid Aslan - Adam olmaq derdi
Vahid Aslan - Günəbaxanlar
Emine Öztürk - Yolun sonu
Osman Akçay - Büyük camgözlerle yü...
Mustafa Makas - Vesâyet savaşları
Yaşar Akyay - Hakkın hâdimleri ve ...
İbrahim Durmaz - Kızılelma
Mehmet Emin Armağan - Nesl-i muazzez
Mehmet Emin Armağan - Ehl-i gönül
Mustafa Kozlu - Mutluluk
Uğur Utkan - Hz. Ebubekir Sıddık
Kemal Çerçibaşı - Bir yıldırım çarptı ...
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 16372581
 Bugün : 2230
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 701835
 Bugün : 1114
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 1748
 126. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 1
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 6
Son Güncelleme: 9 Mart 2025
Künye | Abonelik | İletişim