Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 35 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     2611 kez okundu.     1 yorum bırakıldı.     Yazara Mesaj

Işığı yanan evler
Remzi Kokargül

  Sayı: 88 - Nisan / Haziran 2016

Gözlerimi yummuş Malatya’yı dinliyorum.

Günlerden, orucun veda günü. Tatlı mı tatlı, ılık mı ılık bir rüzgâr esiyor ağaçların arasından.

Minarelerinin sesi, bir meltem yumuşaklığıyla dalga dalga yayılıyor her yana. O kadar dokunaklı, o kadar derin ve o denli büyüleyici...

Manzara müthiş; gökyüzü bu kadar güzel miydi gerçekten. Yıldızlar, gezegenler ve bulutsular görünüyordu her yerde. Beyaz ve sarı yıldızlar o lâcivert ve siyah karışımı tablonun üstünde öyle güzel parlıyorlardı ki âdeta göz kırparak gülümsüyorlardı.

Yıldızlar geceleri pırıl pırıldı. Gerçekten unutulmaz bir gece yaşıyorduk. O koskoca taştan kütleler dolanıp duruyor,  hepsi dönüyor, dönüyor, dönüyordu. Göğe atılmış bir kudret imzasıydı onlar.

Bir koca ay, "gitme" deyip yalvarmamıza rağmen çekip gidiyor; gidişi bir rüzgâr gibi hızlı olsa da, gelişi bir ormanın büyümesi kadar asude Ramazan’ın. Kendini hissettire hissettire gelir o.

Malatya’da Ramazan akşamlarında, iftar öncesi telaş belirgin bir hâl alıyor; fakat ezan yaklaşınca, neredeyse kuş sesleri bile dinmişti. Sanki her şey kulak kesilir, ezanı beklerdi.

Sanki İç Anadolu’da Akdeniz iklimi yaşamak gibi bir şeydi bu. İnanıyorum ki, dünyada orucun yaşandığı her yer böyledir.

Şehrin meydanlarında iftar çadırları var. Öyle seviniyorum ki onları görünce... Yardımlaşmanın çiçek açmış hâli. Malatya Belediyesi mahallelerdeki ihtiyacı olanların evine kadar gıda yardımını ulaştırarak mahalleleri çiçeğe çeviriyor. Akşamları sokakları pide kokusu sarıyor. Işığı yanan evlerde tatlı bir heyecan…

Gece de, Ramazan davulcuları, evleri uyandırıyor, aydınlık pencereler birbirini sobelemeye başlıyor. Işık, bir ışık daha derken herkesin gecesi aydınlanıyor.

Malatya'da tavusların rengârenk tüylerinden daha güzel ve kelebek kanatlarından daha süslü cennet yamaçlarını andıran zevkler yaşanıyor. Evler, sokaklar,  pırıl pırıl engin bir mânâ şiir’ini fısıldayan canlı varlıklar gibiler.

Oysa ben Hayatın bu cıvıltılı, bu yumuşak renginden çok uzağım. Binbir gece masallarına yataklık yapan derinlikli bu hayatın âdetâ sürgünüyüm. Bir düşmandan kaçar gibi kopmuşum masal ülkemden.

Şimdi, yanlış bir gezegene düşmüş bir yaratık gibi, mahallenin sokağın sıcak bir evin gurbetinde, otel insanlarının arasında sessizce yaşıyorum. Bedenim burada fakat ruhum ışığı yanan o evlerde.

Meçhul bir oda meçhul bir adam; öncesi ve sonrası olmayan bir konukluk... Gün batıp herkes yuvaya dönünce, çarşı-pazar dört bir yanı düşündüren bir sessizlik kaplıyor; bir mânâda her şey susuyor;

Bir ikindi sonrası. Güneş batmaya yüz tutmuştu. Artık kalkmam gerekiyor yerimden. Çantamı omuzladım yine.

Yaşlıca bir amcayla selamlaştık. Arada görüyordum sanırım. "Ya hoca, seni çok garip görüyorum ben." dedi. Çok sevindim amcanın bu sözlerine. Garip görünmekten hoşlanırım çünkü. Eskiden otobüs kuyruklarında da böyle sevindirirlerdi beni. Ne zaman biri kuyruğu yarıp geçmek istese benim önümden geçer. Bunu defalarca yaşadım. Demek ki insanlar benden çekinmiyorlar, beni "garip" görüyorlar.

Güneş batmak üzere, insanlar koşuşuyor. Şimdi otobüsler, dolmuşlar çağırıyor insanları. Bu sabah çıktığım odaya girip oturmak, oturduğun yerde kıvrılıp yatmak için dolmuş kuyruğuna giriyorum. Bir dolmuş gelip beni alsın, ayaklarımı yerden kessin istiyorum.

Akşam otele dönüyorum. Kaldırımda biri oturmuş ağlıyor. Belli ki dilenci değil. Önünden geçiyorum, durup derdini sormuyorum, gözyaşlarına sebep ne diye merak etmiyorum. Yürüyorum, benden önce de başkaları geçiyor; tıpkı benim gibi. Öyle bırakıyoruz dertliyi derdiyle...

Az sonra ezan okuyacak iftarımı yapacağım orucumu açacam yemeğimi yiyecek, kendimi bir koltuğa bırakacak ve yine ışıltılı bir ekranın karşısında kalacağım. Garip ve yalnız bir kuşum artık bu otel odasında. Kanadı kırık bağrı yaralı bir kuş.Dört duvar arası bir odada. Kilitli kapılar ardında.

Malatya’da bir garip yabancı için 'ışığı yanan ev'ler yerinde hâlâ duruyor mudur? Aç bir köpeğin önüne bir kap yemek bırakan kadınlar yaşıyorlar mı? Kuşlara yuva yapan mimarlar sahi şimdi neredeler?

Oysa uzaklarda, karanlığın kuytularında bir yerde, oraların yabancısı birine 'ışığı yanan ev' olmak, ne muhteşem bir şeydir!

Karanlığı, yabancılığı, üşümüşlüğü çözüveren sıcak bir yuva; gidebileceği bir yeri olmayana çalacak bir kapı; yorgun bir bedene serilmiş bir yatak; aç bir mideye hazırlanmış bir sofra olmak ne diri bir güzelliktir!

Ne zaman bu evlerden sızan bir ışık görsem, içimde dayanılmaz bir istek duyarım oraya gitmek için. Belki misafir olamam, kapılarını çalamam, pencerelerini tıklatamam; yeter ki böyle yuvaların bulunduğunu bileyim. Bu bana yeter…


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Ekleyen : Fatih koç    15.06.2016
Yorum : Hayranlıkla okudum Nasıl titredim anlatamam okurken... Yetkin kalemini kalben kutlarım sevgili arkadaşım.





 
Malatya suskun, durgun ve... - Sayı 126
Çoban çeşmesi... - Sayı 122
Bir Şehrin Gözyaşları... - Sayı 116
Kayısı Çiçeklerinin Düğün... - Sayı 89
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (127):
Sünnete uygun beslenme...

Son Eklenen Yorumlardan
 Bugün 18.11.2025Konu nedir? ...

 Deprem kuşağında yer alan ülkemizde: çok katlı yapılar yerine, tek katlı bahçeli evlerde yaşamak asl... yusuf

 Muazzam bir çalışma olmuş,tebrik ediyorum.... Ahmet Durmuş

 yukarıdaki hikayeyi ve eklemeleri yazan kişi biraz zorlamayla günün modasına uymuş işi dış güçlere a... HALİL KÖSE

 test"... test


Çaresizlik yoktur, umutsuzluk vardır. Engellerin yıkılması umut etmeyi umut etmekle başlayacaktır.
Kardelen: Sayı 1, Temmuz 1992
Büyük camgözlerle yüzen karahindiba
Hakkın hâdimleri ve bâtılın vekâlet sava
Ehl-i gönül
Nesl-i muazzez
Nereye kadar?
Gelecek sayı (127) konusu


Ali Erdal - Nereye kadar?
Kadir Bayrak - Mukaddes beldelere-2
Ekrem Yılmaz - Korkaklar
Ekrem Yılmaz - Nerdeyiz
Fatma Pekşen - Dağlara çen düşende
Dergi Editörü - Ben kazandım, biz ka...
Site Editörü - Vekâlet savaşları
Necip Fazıl - Yahudi (Terkip ve Te...
Necdet Uçak - Annem var güzel anne...
Necdet Uçak - Bu vatan bizim
Kardelen Dergisi - Gelecek sayı (127) k...
Kardelen Dergisi - Kardelenden haberler
Kardelen Dergisi - Gazze ateşkes görüşm...
M. Nihat Malkoç - Gördüm seni, gördüm ...
M. Nihat Malkoç - Gazze, ümmetin imtih...
Zaimoğlu - Gündüz, geceye muhta...
Zaimoğlu - Sağlam kulp
Halis Arlıoğlu - Hâramiler
Halis Arlıoğlu - Meçhule hitap
Ahmet Değirmenci - Geri verin
Ahmet Değirmenci - Kurban
Ahmet Değirmenci - İki ara bir dere
Büşra Duru - İslâmın meşalesi ile...
Remzi Kokargül - Malatya suskun, durg...
Murat Yaramaz - Şüphe
Murat Yaramaz - Amnezi
Gözlemci - Hadiselere bakış
Mahmut Topbaşlı - Duruldum
Mahmut Topbaşlı - Cemre sancıları
Cahit Ay - Kimdendir
Cahit Ay - Ondördünde
Cahit Ay - Sana geliyor
Rıdvan Yıldız - Kaş ve bulut
Vahid Aslan - Adam olmaq derdi
Vahid Aslan - Günəbaxanlar
Emine Öztürk - Yolun sonu
Osman Akçay - Büyük camgözlerle yü...
Mustafa Makas - Vesâyet savaşları
Yaşar Akyay - Hakkın hâdimleri ve ...
İbrahim Durmaz - Kızılelma
Mehmet Emin Armağan - Nesl-i muazzez
Mehmet Emin Armağan - Ehl-i gönül
Mustafa Kozlu - Mutluluk
Uğur Utkan - Hz. Ebubekir Sıddık
Kemal Çerçibaşı - Bir yıldırım çarptı ...
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 16362514
 Bugün : 4713
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 698415
 Bugün : 1114
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 1708
 126. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 1
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 6
Son Güncelleme: 9 Mart 2025
Künye | Abonelik | İletişim