Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 32 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     5687 kez okundu.     3 yorum bırakıldı.     Yazara Mesaj

Diyet mi, Hayat Tarzy my?
Prof. Dr. Mesut Başak (İç Hastalıkları Uzmanı)

  Sayı: 57 - Temmuz / Eylül 2007

* Doç. Dr. (İç Hastalıkları Uzmanı)

Vücudumuzun %60’ı sudan meydana gelmiştir, geri kalan %40’lık bölümü ise çokluk sırasına göre karbonhidratlar (KH), yağlar ve proteinlerdir. Ben bu son 3’lüyü Redkit’teki “Dalton Kardeşler’e” benzetiyorum. En uzun olanına karbonhidratlar, ortancaya yağlar ve en küçük olana da proteinler ismini veriyorum. Bu üç temel yapı taşlarımız, en önemli enerji kaynağımızdır. İnsan vücudunda oluşan toplam enerjinin %50’si KH’lardan, %35’i yağlardan ve %15’i de proteinlerdendir. 1 gr KH’dan ve proteinden 4 kalori, 1 gr yağdan ise 9 kalori enerji elde edilmektedir. Alınan enerji ile harcanan enerji arasında terazi şeklinde bir denge vardır, eğer bu dengede alınan taraf ağır basarsa kişi kilo alır, tersi olur da harcanan taraf ağır basarsa kişi zayıflar. Günlük hiç bir aktivite yapmadan ihtiyacımız olan enerjiye bazal metabolizma enerjisi diyoruz: Dengeli bir beslenmede ağırlığımızın her yarım kilosu için 10 kalori almamız bazal metabolizma ihtiyacımızı karşılamaktadır, ayrıca bu kalorinin üzerine günlük aktivitemize göre ihtiyacımız olan  400-700 kaloriyi de almamız gerekir.
Yüzyılımızın hastalığı olan “obezite (şişmanlık)”ye yakalanmamak veya ondan kurtulmak için günümüzde kabul edilen iki önemli unsur vardır; birisi diyet ve diğeri de egzersizdir. İkisi sayesinde alınan enerji ile harcanan enerji kontrol altına alınarak, böylece kişinin zayıflaması veya kilo almaması sağlanmağa çalışılmaktadır. Günümüzde insanlara şöyle bir soru sorsak: “Hakkında en çok konuşabileceğiniz 3 kelime söyler misiniz?” İnanıyorum ki insanların %70’inin cevabının içinde “diyet” kelimesi olacaktır. Size bu yazımda diyet ile ilgili herkesin birçok defa duyduğu genel ve teferruat bilgilerinden söz etmeyeceğim, bilakis gözden kaçan temel bazı konuları açıklayacağım.

“Diyete girmek”, “Diyete başlamak”, “Diyette olmak” gibi kavramları daha baştan reddediyorum, çünkü bu kavramların kelimeleri altında (yani kelimelerin şuuru altında), bir “diyet öncesi” kabullenmişliği ile birlikte, bir de “diyet sonrası” dönemin olduğu vardır. Yani bu kavramları kullandığınız anda, aynı zamanda bir süre sonra bu diyeti bırakacağınızı da ifade etmiş oluyorsunuz. Halbuki bunun yerine biz yemek hayatımızı disipline edip, onu bir hayat şeklimiz haline getirmeliyiz. Nasıl ki uykumuzu her gün bize yetecek kadar uyuyarak ayarlamış isek, eğlence ve gezi günlerimizi hafta sonuna doğru kaydırmış isek, yıllık tatillerimizi belli aylara toplamış isek, yememizi de bu şekilde bize zararlı olmayacak bir hale getirerek normal bir hayat tarzı oluşturmalıyız. Aksi takdirde bu “diyet tünelleri”ne girip-çıkmak hayat yolculuğumuzu çekilmez bir hale getirecektir.


Diyet bilinçsiz bir şekilde yapıldığından dolayı birçok insan sağlığını kaybetmekte ve tamiri mümkün olmayan, ömür boyu sürecek hasarlar meydana gelmektedir. Eğer yanlış bir diyet uygulanırsa bakın vücudumuzda ne problemler meydana geliyor: Baş ağrısı, yorgunluk, konsantrasyon güçlüğü, uyku hali, tansiyon düşüklüğü (hipotansiyon), kalp hastalıkları (ritim bozuklukları, kardiyomyopati), ani ölümler, uyku hali, bulantı, kusma, kabızlık, ishal, safra taşları, adet bozuklukları, sexüel istekte azalma, gut hastalığı, böbrek taşları, soğuğa dayanıksızlık, saç dökülmesi, su ve tuz denge bozuklukları. Bizden söylemesi…


Sıkı durunuz, size şu anda zayıflamanın ve kilo almamanın en önemli tarihî sırlarından birincisini veriyorum: “DOYMADAN YEMEKTEN KALKMAK”. Sadece şu prensibi hayat tarzımız haline getirsek kilo alma veya kilo verememe problemimiz kalmayacaktır. Sebebini size izah edeyim: Midemizi ne kadar çok doldurursak o kadar çok genişler ve büyür. Midenin büyümesi ve genişlemesi de her defasında daha çok gıda doldurularak gerginlik hissi ve dolayısıyla doyma hissi oluşmasına yol açacaktır. Fakat doymadan yemekten kalkarsak, midemizde büyüme ve genişleme olmayacak, bilakis küçük kalarak az miktarda gıda alarak daha da erken doymaya başlayacağız.


İkinci sırrımıza gelince: “YEMEKTE MİDEMİZİN 3’TE 1'İNİ YİYECEK VE 3’TE 1'İNİ SU İLE DOLDURUP, 3’TE 1'İNİ BOŞ BIRAKMAKTIR.” Bu prensipte de amaç mideye girecek olan yiyecek miktarını azaltıp, midenin büyümesini engellemektir. Ayrıca su miktarının arttırılmasının faydası da barsak hareketlerini hızlandırıp, gıdaların barsaktan emilimini azaltmaktır.
Üçüncü sırrımız da şudur: “YEMEK MASASINDA SANDALYEDE OTURURKEN BİR AYAĞIMIZI ALTIMIZA ALIP, DİĞER DİZİMİZİ DİKEREK MİDE BÖLGEMİZİ BACAĞIMIZA YASLAYARAK OTURMAKTIR” Bu oturma pozisyonunda midemiz üzerine bacağımız tarafından dıştan baskı yapılıp, hacmi küçültülerek (genişlemesi engellenerek) daha az miktarda yiyecek ile erken doymamız sağlanır.

Yemek alışkanlığımızı bir hayat tarzı haline getirirken dikkat edeceğimiz noktalardan birisi az ve sık yemektir, diğeri de yemek masamızda Dalton Kardeşlerin 3’ü de belirttiğim oranlarda bulunmalıdır. Kesinlikle yemek masamıza teşrif eden Dalton Kardeşler 1’erli veya 2’şerli kardeşler halinde değil, 3 kardeş bir arada olmalıdır.
Yeni hayat tarzınızda başarılar dilerim…


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Ekleyen : Mustafa GÜNEY     17.07.2020
Yorum : Hocam yazılarınızdan istifade ediyoruz. Bu yazınızda da çok faydalı bilgiler ve öğütler mevcut. Yalnız son paragrafın ilk cümlesinde "Yemek alışkanlığımızı bir hayat tarzı haline getirirken dikkat edeceğimiz noktalardan birisi az ve sık yemektir" demişsiniz. Modern tıbbın ve asrın en tehlikeli tavsiyelerinden biri bu olsa gerek. Bu hususu gözden geçiriniz lütfen. Zira sık sık yani taam taam üstüne yemenin hem sünnete aykırı hem de ruha ve bedene çok zararlı bir alışkanlık olacağını biliyoruz. Resulullah günde bir veya iki öğün yermiş. Günde iki öğün yemiş ise bu öğünlerden biri muhakkak hurma imiş! İbn-i Sina; tıbbı iki cümlede özetliyorum diyerek "... taam taam üstüne yeme" demiştir.




Ekleyen : Arzu    15.10.2007
Yorum : Verdiğiniz bilgiler için çok teşekkürler.Haddim olmayarak, sizin sırlarınızın arasına bende bir sırrımı ilave etmek isterim.Millet olarak kocaman tabakları tercih ederiz ve doğal olarak da yemek koyarken elimizden geldiğinde doldururuz.Bunu sanırım psikolojik olarak engelleyemiyoruz.(ben engelleyemedim)Onun için de küçük tabaklar alalım o zaman tam da doldurmuş olsak zaten büyük tabağın yarısını yiyor, psikolojik olarak gözümüzü de doyuruyoruz.




Ekleyen : sinan    10.08.2007
Yorum : mesut abi, eline sağlık, yemek alışkanlıkları bir kefede ve ona hükmedecek hayat tarzı bir kefede bu kadar güzel ve tatlı anlatılabilirdi, üçte bir meselesi içe işleyecek şekilde anlatılmış ve boş verin diyeti, hayatınızın merkezinde olan davranışı değiştirin ve hayatınız ona göre şekillensin, ben böyle okuyorum anlattıklarınızı, seviyle





 
HURMA: Tokluk Diyeti... - Sayı 63
Tıp Literatüründe Bir İlk... - Sayı 61
Erkeğin Başını Kapatması... - Sayı 60
GRYP HASTALI?I (YNFLUENZA... - Sayı 58
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (120):
Doğumunun 120. yılında Üstat Necip Fazıl Kısakürek...

Son Eklenen Yorumlardan
 bosch professional gop 185-liBeylikler dönemini hatırlayalım, birbirlerine karşı üstünlük mücadelesi... Feyzi

 "Yürü kardeşim,Ayaklarına bir Kudüs gücü gelsin."Sen ve senin gibi şuurlu insanların sayıları bereke... Nilüfer Mihailoğlu

 Yüreğinize kaleminize sağlık kıymetli hocam. Allah hayırlı sağlıklı uzun ömürler versin.... Faruk AKTI

 kantarın topu olacak efendim ... Esra

  Gönlü klabi temiz abim kalemine sağlık başarılarının devamını diliyorum sevgiler saygılar ... Serkan yakar


Milli Eğitim Bakanlığı’nın anketine göre, gençlerin %61’i kitap okuyormuş.
Hayret! Ya gizli gizli okuyorlar, ya büyüklerinden ders almamışlar ve gizli gizli okuyorlar.
Kardelen: Sayı 3, Aralık 1993
Tas tarak
Kasem olsun!
Bir tufanın ardından: Filistin
Soykırım, Antisemitizm ve Filistin Üçgen
Deniz kabarıyor
Kudüs... Ey Kudüs
Zeytin dalları altından meydan okuyuş
Fatih Sultan Mehmet (4)
Deniz kabarıyor


Yavuz Sert - Bir tufanın ardından...
Yavuz Sert - Gazze biz ne öğretti...
Ali Erdal - Deniz kabarıyor
Kadir Bayrak - Vah benim halime!
Necip Fazıl Kısakürek - İç ve dış düşman – Y...
Bedran Yoldaş - Elinde taş küçük çoc...
Bedran Yoldaş - Zevâli yakındır zulm...
Ekrem Yılmaz - Kazandım vallahi!
Ekrem Yılmaz - Bitti kelimelerim
Ekrem Yılmaz - Mektup
Dergi Editörü - Üstün fikir
Site Editörü - Sosyal medyanın gücü
Necdet Uçak - Dünya malı
Necdet Uçak - Geldi geçti ömrüm be...
Kardelen Dergisi - Kardelenden haberler
M. Nihat Malkoç - Soykırım, Antisemiti...
M. Nihat Malkoç - Gazze günlüğü
Hızır İrfan Önder - Kasem olsun!
Zaimoğlu - Batı muradına erebil...
Mehmet Balcı - Köyüme gömün
Mehmet Balcı - Sevdam
Muhsin Hamdi Alkış - İsrail-SAMİRİ-oğulla...
İbrahim Şaşma - Kudüs Mektubu
Halis Arlıoğlu - Merhum Mehmet Akif i...
Murat Yaramaz - Hiç
İlkay Coşkun - Filistin
Zafer Nefer - Tas tarak
Özkan Aydoğan - Çocuk
İlknur Eskioğlu - Şehitlik oyunu
Yusuf Çelikler - Bu gidiş nereye?
Ayşe Yaz - Yağmur (Gazzenin çoc...
Bedir Acar - ‘İsrail bizi yenemez...
Hüma Sunguroğlu - Çınarın gölgesinde o...
Hüma Sunguroğlu - Zeytin dalları altın...
Abdullah Doğulu - Filistinde anne-çocu...
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 13204706
 Bugün : 774
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 606606
 Bugün : 48
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 243
 119. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 4
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 6
Son Güncelleme: 21 Şubat 2024
Künye | Abonelik | İletişim