Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 35 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     4019 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.     Yazara Mesaj

OSMANLI T?RK?ESY yahut OSMANLICA
M. Nihat Malkoç

  Sayı: 63 - Ekim / Aralık 2008

Cihan devleti olan Osmanlı 624 yıl boyunca dünyaya emsali görülmemiş bir adaletle hükmetti. Fakat hiçbir zaman tahakküm etmedi. Eli ve emri altındaki milletleri parya olarak değil, parça olarak gördü. Onun içindir ki Batılıların kışkırtmaları sonucu Osmanlı'ya isyan ederek bu köklü devletin bölünmesine sebep olan devletler Osmanlı'ya yaptıkları ihanetin vicdan azabını daima yüreklerinde hissetmişlerdir. Çünkü bağımsız olacaklarını sanan bu devletler sömürge heveslisi Batılı devletlerin kucağına oturmak zorunda kalmışlardır.

Osmanlı Devleti çok milliyetli bir yapıya sahipti. Devlet içerisinde farklı dillerden, farklı dinlerden ve farklı kültürlerden insanlar vardı. Osmanlı bu farklılıkları ortak insanlık potasında eriterek, mensuplarına huzur temin etmiştir. Bunu yaparken de bugünkü ABD gibi salyalı sömürgeci kılığında mazlum milletlere azı dişlerini gösterip ellerindeki bir somun ekmeği gasbetmemiştir. Açlığı da, tokluğu da, huzuru da, huzursuzluğu da paylaşmışlardır.

Osmanlı Devleti'nin değişik kaynaklardan beslenen zengin bir kültür hazinesi mevcuttu. Bu, maddî ve manevî kültürün bir araya gelmesinden oluşmuş zengin, canlı ve insanî bir birikimdi. Osmanlı değişik dil, din ve milliyetten oluşmuşsa da onun dili Osmanlı Türkçesiydi. Altı yüz yıllık kültürel birikim bu dille yoğrulmuş, adeta nakış nakış işlenmiştir. Osmanlı Devleti'nin bu köklü birikimi Cumhuriyetten sonra bir anlamda müzelik olmuştur. Harf devrimiyle beraber Arapça, Farsça ve Türkçe'nin bir araya gelmesinden oluşan Osmanlı Türkçesi veya yaygın söyleyişiyle Osmanlıca kültürel hayatımızdan çekilmiştir. Osmanlı Türkçesinin doğal akışının sekteye uğratılmasıyla milyarlarca sayfalık kültür hazineleri kütüphanelerin tozlu raflarında meraklılarının insafına bırakılmıştır. Dünle bugünü birbirine bağlayan ip keskin bir bıçakla kesilmiş, dedeyle torun arasındaki iletişim bir anda kopmuştur.

Osmanlıcanın kültür hayatımızdan bir anda çekilişinin sancıları yıllarca yaşanmıştır. Bu sancılar bugün de yaşanıyor, belli ki yarın da yaşanacaktır. Fakat olan olmuştur, geçen geçmiştir. Bugün bunun tartışmasını yapmak beyhudedir. Geçmişe, Osmanlıcaya dönelim demiyorum. Aksine şunu iddia ediyorum: Bugün Osmanlıcaya, Arap menşeli harflere dönmek tıpkı Osmanlıcadan Latin harflerine geçişteki sancıların yaşanmasına sebep olacaktır. Artık tercih yapılmıştır. Fakat bu demek değildir ki Osmanlı Türkçesini hayatımızdan silip atalım. Biz istesek de kütüphanelerimizde bizleri bekleyen milyonlarca ciltlik eser buna müsaade etmez. Demek ki Osmanlıca da bizim bir parçamız olarak ebediyen kalacaktır.

'Osmanlıca' ifadesini ben doğru bulmuyorum. 'Osmanlı Türkçesi' demek daha doğru olacaktır. Çünkü Osmanlıca deyince sanki Türkçeden farklı bir dil algılanıyor. Oysa Osmanlıca, Türkçenin bir parçasıdır. Alfabeyle dili birbirine karıştıranlar Osmanlıcayla Türkçe arasında kalın duvarlar örmüşler, bu bütünlüğü bozmaya çalışmışlardır. Onun içindir ki ben 'Osmanlıca' yerine 'Osmanlı Türkçesi' ifadesini kullanmayı yeğliyorum.

Osmanlı Türkçesi çok zengin bir dildi. Milyonlarca kelimeyi içinde barındırıyordu. Arapça ve Farsçadan beslenen bu dil, söz konusu dillerdeki kelimeleri hiçbir zaman olduğu gibi almamıştır. Arapça ve Farsça kelimeler üzerlerindeki elbiseleri çıkarıp yeni renklerle, yeni libaslarla dilimize girmişlerdir. Bunu görmezlikten gelip zihinleri bulandıranlar az değildir. Gelin dünle bugün arasında köprü kuralım. Bugünkü Türkçeyi de dünkü Osmanlıcayı da yaşatalım. Bu ifadeleri saptırıp da öküz altında buzağı aramayalım.

Geçmişimizi çepeçevre kuşatan Osmanlı kültürünün izlerini takip edebilmek için Osmanlı Türkçesini bilmek zorundayız. Çocuklarımıza muhakkak bu dili öğretmeliyiz. Bunun yolu da lise seviyesindeki okullarımızda 'Osmanlı Türkçesi' dersini seçmeli dersler arasına koymaktır. Bunu yap(a)madığımız takdirde geçmişinden kopuk ve kültüründen habersiz bir nesil yetiştirmiş olacağız. Batılılar olsa bunu çoktan yapardı. Fakat bizler böyle bir şeyi telaffuz ettiğimizde 'geriye dönüş' anlamına gelen 'irtica' yaygaraları koparılmaya başlanır.

Netice olarak mezar taşlarını okuyamayan bir nesil bizi utandırmaya yeter herhalde...


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
Gazze, ümmetin imtihanıdı... - Sayı 126
Gördüm seni, gördüm katil... - Sayı 126
Çocuk olmak... - Sayı 125
Filistindeki çocuklar... - Sayı 125
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (127):
Sünnete uygun beslenme...

Son Eklenen Yorumlardan
 Bugün 18.11.2025Konu nedir? ...

 Deprem kuşağında yer alan ülkemizde: çok katlı yapılar yerine, tek katlı bahçeli evlerde yaşamak asl... yusuf

 Muazzam bir çalışma olmuş,tebrik ediyorum.... Ahmet Durmuş

 yukarıdaki hikayeyi ve eklemeleri yazan kişi biraz zorlamayla günün modasına uymuş işi dış güçlere a... HALİL KÖSE

 test"... test


Hislerin hissizleştiği noktada, onlarda kalan aklın varlığını sürdürebilmek için o noktaya varışın yaratıcısını bile inkâr edebilecek kadar “bencil”leşmesine kılıflar uydurarak (bunu) üstünlükmüş gibi gösterenleri iyi tanımak gerekir.
Kardelen: Sayı 1, Temmuz 1992
Hakkın hâdimleri ve bâtılın vekâlet sava
Ehl-i gönül
Nesl-i muazzez
Nereye kadar?
Gazze, ümmetin imtihanıdır
Gelecek sayı (127) konusu


Ali Erdal - Nereye kadar?
Kadir Bayrak - Mukaddes beldelere-2
Ekrem Yılmaz - Korkaklar
Ekrem Yılmaz - Nerdeyiz
Fatma Pekşen - Dağlara çen düşende
Dergi Editörü - Ben kazandım, biz ka...
Site Editörü - Vekâlet savaşları
Necip Fazıl - Yahudi (Terkip ve Te...
Necdet Uçak - Annem var güzel anne...
Necdet Uçak - Bu vatan bizim
Kardelen Dergisi - Gelecek sayı (127) k...
Kardelen Dergisi - Kardelenden haberler
Kardelen Dergisi - Gazze ateşkes görüşm...
M. Nihat Malkoç - Gördüm seni, gördüm ...
M. Nihat Malkoç - Gazze, ümmetin imtih...
Zaimoğlu - Gündüz, geceye muhta...
Zaimoğlu - Sağlam kulp
Halis Arlıoğlu - Hâramiler
Halis Arlıoğlu - Meçhule hitap
Ahmet Değirmenci - Geri verin
Ahmet Değirmenci - Kurban
Ahmet Değirmenci - İki ara bir dere
Büşra Duru - İslâmın meşalesi ile...
Remzi Kokargül - Malatya suskun, durg...
Murat Yaramaz - Şüphe
Murat Yaramaz - Amnezi
Gözlemci - Hadiselere bakış
Mahmut Topbaşlı - Duruldum
Mahmut Topbaşlı - Cemre sancıları
Cahit Ay - Kimdendir
Cahit Ay - Ondördünde
Cahit Ay - Sana geliyor
Rıdvan Yıldız - Kaş ve bulut
Vahid Aslan - Adam olmaq derdi
Vahid Aslan - Günəbaxanlar
Emine Öztürk - Yolun sonu
Osman Akçay - Büyük camgözlerle yü...
Mustafa Makas - Vesâyet savaşları
Yaşar Akyay - Hakkın hâdimleri ve ...
İbrahim Durmaz - Kızılelma
Mehmet Emin Armağan - Nesl-i muazzez
Mehmet Emin Armağan - Ehl-i gönül
Mustafa Kozlu - Mutluluk
Uğur Utkan - Hz. Ebubekir Sıddık
Kemal Çerçibaşı - Bir yıldırım çarptı ...
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 16329415
 Bugün : 2604
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 694501
 Bugün : 61
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 351
 126. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 1
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 6
Son Güncelleme: 9 Mart 2025
Künye | Abonelik | İletişim