Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 35 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     3004 kez okundu.     2 yorum bırakıldı.     Yazara Mesaj

İçimizdeki Moskoflar!
Halis Arlıoğlu

  Sayı: 87 - Ocak / Mart 2016

Bunun en çarpıcı örneği; Diyarbakır ulu câmii yakan dinsiz cânîler ve onların sözcülüğünü yapan TBMM’deki şâkîlerdir. O yüzden buna; “Lenin’ler, Stalin’ler, Mao’lar ve Katerina’lar” demek de mümkündü. Ama o isimleri bilmeyen Anadolu halkı ve sayısız Müslüman, “Moskof” kelimesi ve isminin ülkemize, inançlarımıza ve mâsum halkımıza ne büyük acılar çektirdiğini, hâlen de o ideolojinin kuklası olan PKK ve diğer fraksiyonlar eliyle aynı vahşetin devam ettiğini, çok iyi bildikleri için bunu kullandım.

Bu ihânet şebekesinin kökünü kurutmak için, önce sözcüleri ve hâmîlerinin o şom ağızlarını susturmak gerekir. Hiç değilse attıkları iftira ve korudukları teröristlerin ülkeye verdiği zarar ziyânların tazmînini onlara ödetmelidir. İhânet odakları o kadar çok ki, Örnek olarak; PKK şâkî ve âsîleri içinde yıllardır ülkemizle savaşırken ölen bir DHKP-C militanı için, “Hoş geldin aziz yoldaş!” diyerek manşet atan bir basın, (Özgür gündem 20/11/ 2015 ) ne kadar bu milletten ve bizden olabilir!? Üstelik de o “yoldaşın” elinde bir Türk bayrağı değil, yüz yıllardan beri bu milletin varlığına kast eden orak-çekiçli Moskof bayrağı vardı…

Bunların en belirgin özelliği onlarla aynı dili, aynı ideolojiyi kullanıp, aynı şeylere düşman olmalarıdır. Putin de dinden ve dindarlıktan şikâyet ederek, Cumhurbaşkanı Tayip Erdoğan’ı Müslümanlıkla suçluyordu. Yıllardan beri içimizdekilerin yediği halt da aynıdır..

Milletimizin şu engin hoş görü ve toleransına bakınız! Bütün bu ihânetlere rağmen, kendisiyle savaşan, sayısız asker ve sivil halkımızın hayâtına kast eden, eli orak-çekiç bayraklı cânileri sahiplenen bir paçavraya bile, bu ülkede yaşama hakkı tanıyorlar...

Pek iyi kimlerdi o; “Türkiye’de gazetecilik tutuklandı, basın özgürlüğü yoktur!” diyerek sağa sola havlayan sütsüzler? (27.11.2015 Basından) Bu iki dinli, değişik kimlikli, çıkar ilişkili ve şom ağızlı ihânet odaklığının mutlakâ bir açıklaması olmalıdır. İçinde yaşadıkları halkın aziz değerlerini, hamiyet duygularını iğrenç bir şekilde sömürenlerle; Milletin mukaddesâtına saldıran, millî irâdeye düşman olan ve temsilcilerine en ağır hakâret ve ihânetleri revâ görüp, “gazetecilik” maskesi altında iffetsizlikte bulunanlara tanınan o “basın özgürlüğü” görüldüğü üzere sâdece Türkiye’de vardır…

Şimdiye kadar (gerçek bir müslüman Türk’ün)kendi milleti ve devleti aleyhine, yabancı bir ülke lehine militanlık ve hâinlik yaparken öldüğünde, elinde moskof bayrağı olarak poz verdiği görülmüş değildir. Fakat bu adamın elindeki bayrak yabancı; ona yapılan hitap yabancı, ifâde yabancı, üslûp yabancı, düşünce yabancı, ideoloji ve inanç yabancı ama, bunca yabanlığın ve hoyratlığın içinde sâdece bir “şehit” kelimesi var ki, bu zavallılık ve hamâkata, aymazlığa gülmek mi ağlamak mı gerekir bilmiyorum. Dîni reddeden, ona afyon diyen, dindara düşman olan, namaz oruç tanımayan, rükûsuz ve secdesiz olan Marksist kızıl militanların “şehit” olduğu hangi dinde vardır? Onlara ancak “Marksist devrim ölüğü” denebilir...

Aslında “şehit” kelimesi, mânâ ve mefhum olarak müslümanlara âit ve İslâm dînini bir hayat nizâmı olarak kabul edenlere has, çok kutsî ve ulvî bir kelimedir. Üstelik herkes de şehit ve gâzi olamaz! Görüldüğü üzere insanlar kendi değerlerinden ve özünden koparak, başka inanç ve ideolojilerin kölesi, militanı ve oyuncağı olursa ortaya böylesi ucûbeler ve kepâzelikler çıkıyor. Ayrıca her millet ve devlet tarafından lânetlenen bir anarşist, kendi ülkesi ve milleti aleyhine, yabancı ideolojiler ve devlet lehine savaşırken ölecek ve sonunda o ölü için kendinize âit bir kelimeniz ve onu ifâdeye uygun bir isminiz, mefhûmunuz, olmayacak! Kepâzeliğin bu derecesine pes doğrusu. Hiç değilse kendi inanç ve ideolojinizi çağrıştıran bir kelime ve isim bulun! “Şehit” Allâh (CC) ve Rasûlüne (SA) inanan, sâdece DİN için savaşan Müslümanlara âit bir isimdir. Düşünce ve inancınıza âit olmayan, özellikle sürekli ret ve inkâr ettiğiniz, düşman olduğunuz bir dîne âit ismi, sıfatı ve mefhûmu kullanma zillet ve meskenetinde bulunmak iğrenç bir aymazlıktır.

Aslında; “şehit” kelimesi neyi ifâde ediyor ve kimlere “şehit” denir.?  Kaç türlü “şehit” vardır şeklindeki soruların cevâbına baksalardı böyle bir zillete düşmez, o kelimenin; Marksist-Leninist ideoloji ve İslâm düşmanlarıyla hiç bir illiyet bağının olmadığı görülürdü. İşin daha hazin tarafı ise, millî irâde ve iktidar düşmanlığını siyâsî bir kin ve intikam duygusu hâline getirenlerin bugünlerde bile aynı sakîm durumu sürdürmeleri dir. Demek oluyor ki, bu düşmanlıklarını harekete geçirmek için Rusya ile aramızın bozulmasını bekliyorlarmış. Zâten bozulmadan da aynı ihânet ve düşmanlıkları sürekli yapma gibi bir alışkanlıkları vardı. Şimdi gerçek hüviyet ve niyetleri ortaya çıkmıştır. Meğer ülkemizde ne kadar çok Moskof, Putin hayrânı ve taraftârı varmış. Hiç değilse böylesi zor ve dar günlerde devletin ve milletin yanında tavır alması gerekirken; bir takım akademiysen, siyâsetçi, politikacı, yazarçizer geçinen ve kendini sanatçı, aydın (!) sanan tüm şer cephesinin Putin ve Rusya tarafında saf tutmuş olmaları, hayret ve dehşet verici bir ihânet örneğidir. Oysa düne kadar bunların tamâm -görünüşte- müfrit bir Kemâlist, lâik ve cumhûriyetçi (!) geçinen bir sürü müptezeldi. Bugün o maskelerini atıp, gerçek kimlikleriyle ortaya çıkmışlardır. Özellikle medyada solun ve Marksizmin sözcülüğünü ve çığırtkanlığını yapan bir sürü mevkûte şu an, resmen ve alenen birer Rus “Pravda”sı olarak çıkmaktadır. Artık o maskeler fırlatılmış, hüviyetler ve kirli maksatlar, açık ihânetler meydana çıkmıştır. Şu seviyesizliğe, densizliğe ve devlet millet düşmanlığa bakar mısınız? “Rus uçağının bir kerecik sınırı ihlâl etmesi ile ne olurmuş?” Bunun cevâbı çok net ve açıktır. “Senin bir kerecik Katerina olup, Putin’le aşnâ fişnâ olman demektir.” O nasıl bir şeyse, devlet için sınır ihlâli de aynı şey demektir.

Aslında Türkiye’de Bolşeviklik ve Moskof hayranlığı “Hasanoğlan”la başlamış, ebedî muhâlif ve muârız olan siyâsî bir partinin hâmiliği ve desteğiyle gelişip, güçlenerek bu günkü azgın ve kudurgan hâle gelmiştir. Öyle ki, o dönemde müptezel bir Moskof hayrânı, “Lenin ve Atatürk öldüyse, bize yol gösterici olarak, İnönü ile Stalin sağ ve başımızda” diyerek o dönemin iktidârı içimizdeki bu zihniyeti siyâsî ve ideolojik olarak 80-90 yıl destekleyip, ülke içinde çok iğrenç ve aşağılık bir şekilde Moskof hayranlığı ve özentisi üretmiş, milliyetçileri ise taputluk zindanlarında çürütmüştür. Özellikle üniversiteler ile diğer siyâsî ve sosyal alanlar onların yoğunlukta olduğu Moskof ajanlığı hâline gelip bugünkü PKK ve benzeri teröristler, anarşistler oralardan yetişmiştir. Bilhassâ Erdal İnönü denen adamın döneminde ODTÜ’nün, atış poligonu olarak çalıştığını hatırlayın!. “Emekçi, işçi” sloganları altında kızıl sendikalar oluşmuş ve bir takım kimseler Moskof uşaklığını bir imtiyâz ve ayrıcalık olarak görmeye başlamıştı. Öyle ki, ülkede önemli mevkileri işgal eden bâzı TSK mensupları; “Güneydoğu dağlarında PKK ile-sözde-savaş verirken, Türk düşmanı olan Rus yazar ve şâirlerinin şiirlerini okuduklarını söylemekle öğünenler bile olmuştu.”  İşin çok daha enteresan bir yanı ise, genelde Türkiye’deki bolşevik zihniyetli moskofçular, siyâseten ve ideolojik olarak hep inanç karşıtı ve komünist yanlısıdırlar. Ama özel yaşantılarına gelince, tam bir kapitalist ve burjuva hayâtı sürmekte, erzel bir düzenbazlık içindedirler. Bunun en çarpıcı örneği ise hayrânı oldukları Putin’dir. Şu sahtekârlığa bakar mısınız? Adamlar basın yolu ile câsusluk, vatana ihânet, hırsızlık ve sahtekârlık gibi âdî ve yüz kızartıcı suçlardan yargılanıyor, cezâ alıyorlar... Fakat hiç utanmadan buna da “Basın özgürlüğü kısıtlanıyor” diyerek yırtınıyorlar. Şu gerçeğin çok iyi bilinmesi gerek. Basın; şerefli, haysiyetli, mânevî duygu ve değerlere bağlı olan insanların mesleğidir. Yalan ve iftirayı meslek edinen, hıyânet ve tezvîrât içinde bulunan bir takım habislerin kumpas aracı değildir. Yâni bunlar her hâlükârda doğru ve dürüst değildirler. Tıpkı din karşıtı Marksist ideoloji uğrunda ölenlerine “Şehit” dedikleri gibi… Son söz yine merhum Şâirimizin olsun.

“Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar

O, Rükû olmasa, dünyada eğilmez başlar.”


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Ekleyen : Halis arlıoğlu    11.06.2016
Yorum : Dualarınızı bekliyor saygılar sunuyorum




Ekleyen : Yusuf ÇELİKKAYA    17.05.2016
Yorum : Sayın Halis ARLIOĞLU; Beyninize,ellerinizi RABBİM sağlık güç versin,kaleminiz daim olsun.RABBİM sizden razı olsun. Çok güzel bir makale olmuş.





 
Meçhule hitap... - Sayı 126
Hâramiler... - Sayı 126
CHP’nin bu millete yaptığ... - Sayı 125
Şaşırmadık... - Sayı 124
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (126):
Vekâlet Savaşları...

Son Eklenen Yorumlardan
 Bugün 18.11.2025Konu nedir? ...

 Deprem kuşağında yer alan ülkemizde: çok katlı yapılar yerine, tek katlı bahçeli evlerde yaşamak asl... yusuf

 Muazzam bir çalışma olmuş,tebrik ediyorum.... Ahmet Durmuş

 yukarıdaki hikayeyi ve eklemeleri yazan kişi biraz zorlamayla günün modasına uymuş işi dış güçlere a... HALİL KÖSE

 test"... test


Sonsuz karanlıklarıma gömülüşümü anlamayıp bilmeden kendi karanlıklarına denk sayanlar tarihin karanlığında boğulmaya mahkûmdurlar.
Kardelen: Sayı 1, Temmuz 1992
Hakkın hâdimleri ve bâtılın vekâlet sava
Nesl-i muazzez
Gazze, ümmetin imtihanıdır
Ehl-i gönül
Vesâyet savaşları
Gelecek sayı (127) konusu


Ali Erdal - Nereye kadar?
Kadir Bayrak - Mukaddes beldelere-2
Ekrem Yılmaz - Korkaklar
Ekrem Yılmaz - Nerdeyiz
Fatma Pekşen - Dağlara çen düşende
Dergi Editörü - Ben kazandım, biz ka...
Site Editörü - Vekâlet savaşları
Necip Fazıl - Yahudi (Terkip ve Te...
Necdet Uçak - Annem var güzel anne...
Necdet Uçak - Bu vatan bizim
Kardelen Dergisi - Gelecek sayı (127) k...
Kardelen Dergisi - Kardelenden haberler
Kardelen Dergisi - Gazze ateşkes görüşm...
M. Nihat Malkoç - Gördüm seni, gördüm ...
M. Nihat Malkoç - Gazze, ümmetin imtih...
Zaimoğlu - Gündüz, geceye muhta...
Zaimoğlu - Sağlam kulp
Halis Arlıoğlu - Hâramiler
Halis Arlıoğlu - Meçhule hitap
Ahmet Değirmenci - Geri verin
Ahmet Değirmenci - Kurban
Ahmet Değirmenci - İki ara bir dere
Büşra Duru - İslâmın meşalesi ile...
Remzi Kokargül - Malatya suskun, durg...
Murat Yaramaz - Şüphe
Murat Yaramaz - Amnezi
Gözlemci - Hadiselere bakış
Mahmut Topbaşlı - Duruldum
Mahmut Topbaşlı - Cemre sancıları
Cahit Ay - Kimdendir
Cahit Ay - Ondördünde
Cahit Ay - Sana geliyor
Rıdvan Yıldız - Kaş ve bulut
Vahid Aslan - Adam olmaq derdi
Vahid Aslan - Günəbaxanlar
Emine Öztürk - Yolun sonu
Osman Akçay - Büyük camgözlerle yü...
Mustafa Makas - Vesâyet savaşları
Yaşar Akyay - Hakkın hâdimleri ve ...
İbrahim Durmaz - Kızılelma
Mehmet Emin Armağan - Nesl-i muazzez
Mehmet Emin Armağan - Ehl-i gönül
Mustafa Kozlu - Mutluluk
Uğur Utkan - Hz. Ebubekir Sıddık
Kemal Çerçibaşı - Bir yıldırım çarptı ...
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 16279391
 Bugün : 3074
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 692066
 Bugün : 88
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 108
 126. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 1
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 6
Son Güncelleme: 9 Mart 2025
Künye | Abonelik | İletişim