Ana baş tacı olmalıdır Yaşar Akyay Sayı:
124 -
 Mahlûkatın en şereflisi ve halifesi olabilecek formatta yaratılan İnsanın, yaratılıp var edilmesine ana ve babalar vasıta kılınmıştır. Ancak bu konuda annelerin taşıdığı yük, çektiği zorluklar ve sorumluluğu babalara göre çok daha fazladır. O nedenle de annelerin hakkı ile babaların hakkı arasında çok büyük farklılık vardır.
Bu nedenle kültürümüzdeki: “Ana başlara taç imiş, her derde ilâç imiş, Bir evlât pir olsa anaya muhtaç imiş” sözü çok meşhur ve anlamlıdır. Konunun hassasiyeti nedeniyle kutsal kitabımız Kur’an’ı Kerîmde de ana-babaya en basit şekliyle “öf” denilmesi dahi yasaklanmıştır. (İsra, 17/23)
Bir defasında en fazla kime hürmet edeyim diye soran bir sahabeye, âlemlere rahmet ve insanlığa rol-model olarak gönderilen Peygamber Efendimiz 3 defa annene ve dördüncüsünde de babana diyerek (Buhari, Edeb, 2; Müslim, Birr, 1) ve “Cennet anaların ayakları altındadır” (Nesai, Cihad, 6) buyurarak anne hakkının önemine dikkat çekmiştir.
Peygamber Efendimiz başka bir defasında da ana-babasına kavuşup da onlara hürmet ve hizmet ederek dualarını alamayan ve bu nedenle cenneti hak edemeyen kimselerin cebrailin “Allah rahmetinden uzak eylesin” bedduasına muhatap olacağı ifade edilmiştir.(Buhari, Edeb-ül Müfred, 149/1998 Riyad)
Analıktan nasibini alamayıp evlâdını çöp konteynerine koyan vahşi ruhlu kimseler konumuzun dışında olup ana: Evlâdını uyutmak için uykuyu, onu doyurmak için yemeği terk eden, onunla ağlayıp, onunla gülen, o gelinceye kadar yolunu gözleyen, onun topuğuna diken batsa onun acısını yüreğinde hisseden bir şefkat ve merhamet kahramanıdır.
Küçük bir hayvan olan tavuk bile, hiç tereddüt etmeden ve canı pahasına, yavrularına zarar verme tehlikesi olan köpeğe-tilkiye-aslana saldırarak yavrularını korumaya çalışır. Aynı şekilde evlâdını ezilmekten kurtarmak için tırın-kamyonun önüne atlayan veya yanmaktan kurtarmak için ateşin alevleri arasına dalan şefkat ve merhamet abidesi annelerin haberlerini çok işitmişizdir.
Ayrıca evlâdının helâl gıda ile beslenmesi için azami gayret gösteren ve ona abdestsiz süt bile emzirmeyen; çocuğun konuşmaya başlarken ilk kelimesinin Allah (c.c) ve ilk cümlesinin “La ilâhe illallah” olması için azami gayret gösteren ve Abdülkadir Geylani’nin annesi gibi evlâdına malını kaybetme pahasına da olsa yalan söylememesini öğütleyen nice eli-ayağı öpülesi analar vardır.
Bizim vatanımızın isminin dahi yarısını ana kelimesi oluşturur (Ana-dolu), çünkü ülkemizin kurulmasında, düşman işgalinden kurtarılmasında ve kalkınmasında anaların emeği ve fedakârlığı çok büyüktür.
Bunlardan bir iki tanesini hatırlayacak olursak: Şerife Bacı, Kurtuluş Savaşı’nda İnebolu’da bulunan cephanelerin Ankara’ya götürülmesinde çocuğu ve kağnısıyla yer alırken kış şartları nedeniyle Aralık 1921’de donarak öldü…
Anlatılan odur ki çocuğum ıslanırsa bir kişi zarar görür, cephane ıslanırsa millet zarar görür anlayışıyla çocuğun battaniyesini cephaneye sarmış, kendisi de bebeğine sarılıp onun donmaması için uğraş veren bir ana idi.
Osmanlı-Rus savaşının olduğu 1877 yılının 8 Kasımı 9 Kasım’a bağlayan gecesi Ermeniler Aziziye tabyasına sızarak uykuda yakaladıkları askerlerimizi kılıçtan geçirdiler. Bu fırsatı değerlendiren Ruslar da tabyaları ele geçirdiler. Bunu haber alan halk tabyalara hücum etti. Çok kayıp verdiler ama fazlasıyla da Ruslara kayıp verdirerek tabyaları geri aldılar.
Bu mücadelede yer alan Nene Hatun da eşi cephede olup, yaralı olan ağabeyi kollarında can veren, yirmili yaşlarında iken küçük oğlu ve üç aylık kızını bırakacak kimse olmadığı için Allah’a emanet diyerek cepheye koşup, ciddi yararlılıklar gösteren, yaralı olmasına rağmen yaralıların tedavisinde özveriyle çalışan, düşman Erzurum’dan kovuluncaya kadar cephe mücadelesine devam eden fedakâr genç bir ana idi. İşte bu ülke bu tür fedakârlıklarla kuruldu, böyle korundu ve ilelebed böyle payidar olacaktır.
Günümüzde ise analıktan nasibini alamayıp evlâdını çöp konteynerine terkeden vahşi ruhlu kimseler konumuzun dışında olup, evlâtlarını terör tutsağından kurtarmak için nöbet tutan, elleri öpülesi Diyarbakır annelerinin tuttuğu nöbet, gösterdikleri cesaret ve yaptıkları fedakârlık her türlü takdirin üzerindedir. Rabbim onları evlâtlarına, ülkemizi de huzur ve emniyete kavuştursun.
Bununla birlikte bütün annelerin: Evlâtlarını her türlü terör örgütünden, alkol ve uyuşturucu baronlarından, hırsızlık ve fuhuş çetesi ile yabancı hayranlığı gibi inancımıza ve kültürümüze ters, ruh ve beden sağlığımıza zararlı, ilerlememize ve kalkınmamıza engel olan tehlike ve tehditlerden koruma sorumluluğu vardır.
Çünkü çocukların ilk ve en etkili öğretmenleri anneleridir ve çocuklar annelerin yad ellere bırakamayacağı ciğer pareleridir. Hayatımızın en önemli hakikatlerinden biri ise: Çocuklar anne-babaların bir imtihan vesilesi olduğu gibi, anne-babalar da çocukların en önemli bir imtihan vesilesidir. Biz onun için asker ocağında: “Annem beni yetiştirdi bu vatana yolladı, Al sancağı teslim etti, Allah’a ısmarladı” diye marşlar söyleriz.
Şunu unutmayalım ki, bizim dünya hayatındaki huzurumuz da Rabbimizin rızasını kazanarak cennete ulaşmamız da ayaklarının altına cennet serilmiş olan annelerimizin hayır duasını almamıza ve onlara hizmet ve hürmet etmemize bağlıdır.
Rabbim bizlere: Varlığımızın vesilesi kılınan ana-babamıza hizmet ve hürmet edip, onları baş tacı yaparak hayır dualarını alabilmemizi ve bu vesile ile rızasını kazanarak dünyada mutluluk ve huzur, ahirette ise ebedi mutluluk yurdu olan cenneti kazanabilmeyi nasip eylesin.
|