Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 32 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     1614 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.     Yazara Mesaj

Molla Kasım şiiri üzerine tefekkür
Gönüldaş

  Sayı: 110 -

İslâmî dönemde şiirlere başlık konmadığı malûmdur. O devrin şiirlerine verilen isimler, günümüz idrakinin mahsulüdür. Bazılarına verilen isimlerde, millî ittifak hâsıl olmuştur. Dağlar (Köroğlu) ve Elif (Karacaoğlan) gibi... Yunus’un “gelir” redifli, sigaya çekileceğine işaret eden şiiri de “Molla Kasım şiiri” olarak hafızalarımızda yer almıştır. Türk irfanı bu muhteşem şiire; “Molla” veya “Kasım” veya “Molla Kasım” veya sigaya çekilmeyi ifade eden bir isim değil, “Molla Kasım şiiri” demek edep ve inceliğini göstermiştir.

Tarihe mühim bir not düşen, tasavvufa şaşı bakanları şaşırtan ve düşündüren bu muhteşem eser için şerhler yazılmalı, tahliller yapılmalı; tezler, ödevler verilmeliydi. Ama sadece dar çevrelerde Yunus’un sırat köprüsü, cennet, cehennem hakkında söyledikleri üzerine, uç noktalara kayan kısır tartışmalar yapıldı.

Şerh bir seviyedir, tahlil de öyle… Ama tefekkür kademe kademe olabilir ve bu kademelerden birinde yer alınabilir. Bu sebeple yazıma, “Molla Kasım şiiri üzerine tefekkür” başlığını koydum.

7 beyitlik (Yunus’un tarzına göre 14 kıtalık da denebilir) şiir, yanında bulunmayan birinden bahisle başlıyor… Birine “ün etmek” istiyor. Bugün de kullanılan “ünlemek” uzaktaki kişiye olur. Yunus, ‘dervişim diyene söylüyorum’ demiyor, “ün edesim geldi” diyor. Desem mi, demesem mi; desem iyi olacak... Dervişim diyen uzaktaki kişiye ün etmeyi arzuluyor. Onu “tanıyuben/tanıyıp”, zaman yolculuğunda bulup, şiirini duyurmak istiyor. Dervişlik iddia eden birine “varup yetmeyi” yani ulaşmayı umuyor; bu işi de “şimdiden” yani şiir, sığ idrakin eline geçmeden yapıyor. Peşin peşin... Umulur ki, bu şiirden haberdar olur. İlerde karşılaşmaları mukadder olan kişiye, “şimdiden” yani şiirini yazdığı zamandan, onun okuyacağı zamana seslenmek istiyor. Sadece seslenmek değil, hızlıca gidip ona yetişmek emelinde... Zamanda yolculuk... Kendisi değilse bile şiiri ile... Bu; şevkle, heyecanla hasreti çekilen bir vuslat değil... “Eve dervişler geldi” şiirindeki coşkuyu, sevinci, heyecanı hatırlayalım... “Feda olsun canımız eve dervişler geldi!”… “Üzerinde türlü otlar bitenler / Ne söylerler ne bir haber verirler” hüznü de yok. Bu şiire ise mesafeli bir hitapla başlıyor “dervişim diyene”... Zerre kadar hakaret yok ama kırgınlık, güceniklik muhakkak... Onun için doğrudan ona hitap etmiyor, kendisine yakıştırdığı, Yunus’a ise lâyık görmediği vasıfla uzaktan âdetâ el sallıyor... “Ün ediyorum” demiyor. Öyle olsa bir dostla yakın temas kurar gibi olacak. Hattâ “ün edesim geldi” bile de demiyor; “Ün edesim gelir” diyor... Onu muhatap kabul etmeden... Dilbiliminde “geniş zaman” diye ifade edilen fiille, ün etmeyi tahayyül ediyor. Hem şiiri yazdığı zamanı, hem Molla Kasım’ın okuduğu zamanı ifade eden fiille; “gelir” diyor. Dün kendisine çok çektiren dervişim diyene, şiiriyle meramını anlatmak istiyor... “Şimdiden”... “Tanıyuban şimdiden varup yetesim gelir.” Yarın bu mısraları okuyabilmesini ümit ve temenni ediyorum.

İlk 6 beyitteki kafiyeler (7 tane) dilek kipi... Dilek kipleri, gelecek zamanlı fiillerden farklı bir gelecek ifade ederler... Gelecek için ümidi, hayali, temenniyi, isteği, arzuyu ifade ederler... Kişi doğrudan yapmıyor, tahayyülünün gerçek olmasını diliyor.

Sırat köprüsü üstüne evler yapma isteği; kabaca ve hoyratça ‘senin nasıl geçerim diye tir tir titrediğin bu sırat köprüsü var ya; üstüne ben evler yaparım. İstersem hızlıca geçerim, istersem bir süre kalır ondan sonra geçerim’ iddiası değil… Evet, “Sırat kıldan incedir, kılıçtan keskincedir”... Ömür, doğarken aldığımız ilk nefesle, ölürken verdiğimiz son nefes arasındaki “an”... “Şol göz yumup açmış gibi”… Buna rağmen Rabbim izin verdi de ne evler kondurduk yeryüzüne… Şimşek gibi geçmeyi umduğum sırat köprüsünden Rabbimin uygun gördüğü sürede geçerim inşallah… Hoyratça ve kabaca iddia, “yaparım, yapabilirim” fiillerini kullanmayı gerektirir. Dünyadan “şol yel esip geçmiş gibi” geçip gittiğimiz gibi, sırat köprüsünü de öyle geçmeyi ümit, temenni ve hayal ediyorum mânâsına “üstüne evler yapasım gelir”... “Yaparım” değil, “yapasım”…İrademle dilemek mânâsına “geldi” bile değil, mahcup “yapasım gelir”... Dua bile diyebiliriz. Nasıl evlerimizde rahat ediyorsak, sırat köprüsü üzerinde de rahat olmayı temenni eden, kuvvetle ümit eden dua…

Üçüncü, dördüncü ve beşinci beyitlerde, iman edenin, günahlarının cezasını çektikten sonra cennete gideceği inancı dile getiriliyor. Molla Kasım’a, cehennemde arındıktan sonra cennete gidilebileceğini gözardı ediyorsun diye ima ile sitem ediliyor.

Beşinci beyitte… Cennete “varma” ve cennette Hakkı “görme” iştiyakı kuvvetle ifade ediliyor. İnsan sevincini sarılarak yakınları ile paylaşmak ister. Cennete kavuşunca huri ve gılmanlarla bir bir kucaklaşmayı istiyor. Dikkat buyurunuz; bu isteği yine dilek kipi ile “koçasım” diye temenni olarak ifade ettiği halde cennete varmayı “varayım” ve Hakk’ı görmeyi “göreyim” diye ifade ediyor (istek kipi). “Varasım gelir” ve “göresim gelir” demiyor. Yunus ne zaman ne diyeceğini biliyor.

Son beyitte bizzat Molla Kasım’a, baştan beri muhatap kabul etmediği Molla Kasım’a ismiyle ve sıfatıyla birden hitap ediyor. Tavır da, üslûp da, kafiye şekli de değişti. Şimdi hesaplaşma zamanı… Âdetâ geçmiş zamandan gözlerinin ta içine bakıyor. Şiirleri üzerinde bir tasarrufta bulunulacağını ve böylece sigaya çekileceğini “şimdiden” ölmeden önce, şiirin yazıldığı zamandan haber veriyor. Bunu kimin yapacağını da… Yunus öyle bir gözlerinin içine bakıyor ki… 6 beyitte 7 kafiyeli kelime kip olduğu halde, son beyitte kafiyeli kelime isim… Hem de Yunusun “eğri büğrü söylediğini” iddia eden, dervişim diyen kişinin ismi… Adıyla ve sıfatıyla: “Molla Kasım”… Devrinin bir aydını olarak, şiirdeki imaları, kelimelerin tasnifini ve kafiyelenişteki inceliği, takınılan tavrı, değişen üslûbu gayet iyi bilecek durumda. Zararlı olduklarından öylesine emin ki, okumadan yırtıp sayfaları havaya savuruyor, toprağa gömüyor, denize fırlatıyor… Rivayete göre iki bin şiir okunmadan heba ediliyor. Nihayet birini okumak aklına düşüyor… Aklına düşürülüyor. Okuyunca, iyi niyetli ama derinlikten mahrum Molla Kasım’ın aklı başından gidiyor, dehşete düşüyor. Daha doğrusu aklı başına geliyor. Şiirleri havaya savurduğu, toprağa gömdüğü denize fırlattığı için pişman oluyor… Kalan şiirleri zaptediyor. Belki saçtıklarından kurtarabildikleri de olmuştur. Bir rivayete göre, şiirleri okuyor, bu caiz değil, bu küfür, bu haram, bu günah vesaire diyerek üç bin şiiri yok ediyor.

Molla Kasım İslâm’a aykırı olduğunu zannettiği şiirleri yırtıp havaya, suya atıyor, toprağa gömüyor… Kendisinin ikaz edildiğini idrak ettikten sonraki şiirler bize kalıyor. Menkıbenin gerçekle ne kadar mutabık olduğunu, bu muhteşem şiirde gördüğümüz gibi Yunus’un başka şiirlerinden de anlayabilir miyiz? Üzerinde durmaya değer


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
Arabeske Methiye... - Sayı 117
Molla Kasım şiiri üzerine... - Sayı 110
Türk birliği... - Sayı 107
İşte bu!..... - Sayı 104
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (123):
"Mülteci" meselesine bakış...

Son Eklenen Yorumlardan
 Eline, canına, yüreğine sağlık olsun hocam. Allah razı olsun Bu güzel için teşekkürler.... osman eroğlu

 Şiirin bestesini firdevs altındaş yaptı ve kendisi okuyor. Sevgiler...... Dilara

 Çok teşekkür ederim Amin hepimize🤲🤲... Ayşenur

 Çok beğendim.Buna benzer yazılar çokça işlenmeli.... mahir

 mükemmel anlatım; af etmiş olsan da gönül kırıklığı çok acı veriyor. buna öneriniz , makaleniz olur ... dr. Elvira


“Yeni Dünya Düzeni” diye bir şey attılar ortaya… Ondan sonra ne ses çıktı, ne soluk… “Yeni Dünya Düzeni” dedikleri, boşluğun sessizliğini dinlemek gibi bir şey mi acaba?..
Kardelen: Sayı 1, Temmuz 1993
Yalnız ve başıboş değiliz
Kaleme yemin
Tevhid yoksa huzur da yok
İranın neye ihtiyacı var?
Öz musikimizin piri: Mustafa Itrî Efendi
Ah
Eşek ve deve


Ali Erdal - İranın neye ihtiyacı...
Kadir Bayrak - Fars irfanı var mıdı...
Necip Fazıl Kısakürek - Devletleşen şiilik
Ekrem Yılmaz - Bizden gibi görünen
Ekrem Yılmaz - Al beni
Dergi Editörü - Kaleme yemin
Site Editörü - Tevhid yoksa huzur d...
Necdet Uçak - Ömür
Kardelen Dergisi - Kardelenden Haberler
M. Nihat Malkoç - Öz musikimizin piri:...
M. Nihat Malkoç - Filistin için ne yap...
Hızır İrfan Önder - Dermansız dertlere s...
Nihat Kaçoğlu - Serçelerin sesi
Mehmet Balcı - Almanya
Ahmet Çelebi - Bilemem
İktibas - İşte Budur Humeynî D...
Muhsin Hamdi Alkış - Fars palavrası
Kubilay Ertekin - Eşek ve deve
Halis Arlıoğlu - Gülerek günah işleye...
Erdem Özçelik - Geçmişten Geleceğe
Remzi Kokargül - Çoban çeşmesi
Murat Yaramaz - Çapraz sorgu
Gözlemci - Olayların düşündürdü...
Mahmut Topbaşlı - Sırt döndüğüm şiirle...
Mevlüt Yavuz - Umutsuz
Cemal Karsavan - Aşk uyanır sabaha
Bekir Oğuzbaşaran - Âhir zaman ümmetiyiz
Yaşar Akyay - Yalnız ve başıboş de...
Yaşar Akyay - Hayatın Kaynağından ...
Yaşar Erim - Camiler boşaldı
Cahit Can - Türk farkı
İbrahim Durmaz - Yunusca
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 15031492
 Bugün : 1332
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 636469
 Bugün : 5
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 48
 122. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 2
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 5
Son Güncelleme: 13 Eylül 2024
Künye | Abonelik | İletişim