Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 35 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     1071 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.     Yazara Mesaj

Mizah
Ali Erdal

  Sayı: 113 -

90’ların ilk yıllarında, meslek içi eğitim cümlesinden bir seminerde konuşmacıyım… Ders Türkçe, muhataplarım meslektaşlarım, öğretmenler. Dopdolu sınıfta biri var ki, her sözüme oturduğu yerden, bazan mırıltıyla, bazan etrafının duyacağı şekilde, bazan da yüksek sesle esprilerle cevap yetiştiriyor. Basit ve kaba espriler… Maksat dersi sulandırmak ve muhtemel tesiri kırmak. Dilin kendi kanunları muvacehesinde geliştirilebileceğini ve dilde devrim olmayacağını, olamayacağını, böyle bir işe kalkışmanın Donkişotluk olduğunu, hattâ yerine göre bunun ihanet olacağını söyleyince iyice kantarın topuzunu kaçırdı. Kaba ve müstehcen esprilerle etrafını güldürüyor. Öyle oldu ki, hoca niye buna haddini bildirmiyor kanaati hâkim oldu sınıfa.

İlkin, hoşnut olmadığımı ihsas ettiren hafif bir tebessümle; ardından kırgın ve kızgın bir bakışla ikaz ettim. Ve memnun olmadığımı açıkça gösterdim, dille de ifade ettim. Söz ve espriyi israf ettiğini sert bir sesle söyledim. Anlayacak gibi değil, üstelik nezaketimi aczime vermiş olmalı ki, şirretliğini arttırdı. Ders yarı oluyor… Çok harika bir espri patlattığını zannettiği bir çıkışı üzerine, sınıfta gezinirken yanına gittim. Sırasının üzerine, dikkat et mânâsına birkaç kere tıklattım. Yerime geçtim. Zavallı hoca, doğrudan müdahale etmekten âciz, sessiz sedasız tehdit ediyor. Yalvarıyor da denebilir. Otoriteye başkaldıracak cesaret, her yerde gizli ve açık taraftar bulabilmiştir. Onu topluluk önünde mahcup etmek istemeyişimi anlayıp susmak yerine, herkesi hayran edecek zeki istihzalarının dozunu arttırıyor. Bazı arkadaşlarının işaretle sus demesi ona daha da gayret veriyor. Hafif rüzgârlar, yangını arttırırmış.

Dersler üst üste iki saat, arada onbeş dakikalık teneffüs. İlk dersin sonuna doğru, hocayı mat edecek bir çıkış yapmak üzere. Aslan parçası, hocayı belki bir şeylere düşmanlıkla da itham edip ikinci derse gelemez hale getirecek. Yerimden kalktım, ona doğru yürüyorum. Düello başlıyor mu? Bütün sesler kesildi, mizah ustası ve espri dehası da durakladı. Yanına vardım, önüne dikildim, o da gayriihtiyari ayağa kalktı… Göz gözeyiz. Öfkemi anlayıp özür dilese keşke. O sırada zil çaldı. Kimsede dışarı çıkmak için hareket yok. Heyecanlı maç, canlı yayın; tekrarı da yok… Sen misin, beni ikinci derse gelemeyecek hale getirecek! Artık haddini bildirmemek meslek haysiyetine dokunur. Gözlerinin içine bakarak yüksek sesle dedim ki:

–İkinci derse gelince, iki cümle söyleyeceğim… Birincisine memnun olacaksın ve ben neymişim be âbi diyeceksin… İkinci cümleyi söyleyince… Kendinde yerinden kalkacak hal bulamaycaksın!

Düelloyu kabul etmekle kalmamış, ilk hamleyi de yapmıştım.

İkinci derse girince herkes pür dikkat ayakta… O bile… Maç heyecanını bilirsiniz.

–Buyurun…

Herkes oturdu, merakla bakıyorlar. Yerime oturunca ona bakan gözler, bana çevrildi:

–Bir yazarımız diyor ki: “Espri, zekânın hakkıdır. Öyle lütfen verilmiş bir atıfet değil… Espri zekânın tabiî hakkıdır; ancak zeki olanlar espri yapar, yapabilir yani meselenin can alıcı noktasını görebilir ve gösterebilir…

Meslektaşım etrafına bakındı, sözlerimin nasıl yorumlandığını görüp, ne yapacağını kararlaştıracak… Kimsede yorum yok, herkeste sadece merak... Kırpıştırarak kısık gözlerle bana bakıyor… Sınıfa döndüm, kahramanı işaret ederek:

–Bakın, söyleyeceğim ikinci cümlenin sadmesini şimdiden, daha söylemeden hissetti, bu sebeple bu güzelim övgüye sevinemedi.

Açık ve gizli gülüşmeler… Sınıfı yanıma almıştım. Espri dehasına döndüm:

–Yazarımız sözüne devamla diyor ki: “Espri, yemeğin tuzu biberi gibidir, azı tat verir; dozunu ayarlayamamak, haddinden fazla kullanmak yemeği yenmez hale getirir. İslâm büyüğü de diyor ki, bir şey haddini aştı mı, zıddına döner. Tuz ve biber, kaşık kaşık yenmez, kaşık kaşık yemeye kalkmak ahmaklıktır.”

Üç beş saniye öyle kalakaldı. Sonra sınıftan çıkıp gitti. 

● 

Okullarda fabl (insan dışındaki varlıkları, insan gibi davrandırma ve konuşturma sanatı) örneği olarak okuma kitaplarında yer alan karga ile tilki fıkrasını herkes bilir. Derste onu işliyoruz. Bu türün aslının bizde olduğunu örneklerle ifade ettik. Bir öğrenci ısrarla fıkra anlatmak istiyor. Anlat… Sınıfın önüne çıkıp anlatmalıymış… Peki… Meydan yerine çıktı:

–Bir karga varmış. Bir gün bir parça peynir bulmuş ve bir ağacın dalına konmuş… Âfiyetle yiyecek…

Ne yapıyor bu… Az önce ders olarak işlenen fıkrayı anlatıyor… Bizi aptal yerine mi koyuyor. Sadece sen mi anladın fıkrayı? Sınıftan hafiften protesto sesleri gelmeye başladı… Fıkracıbaşı, mırıltılara aldırmıyor:

–Öteden bir tilki çıkagelmiş… Ne kadar kurnazdır, bilirsiniz… Kargaya dil dökmeye başlamış… Tüylerin şöyle parlak ve güzel, … Gözlerin şöyle, gagan böyle… Eminim sesin de bülbülleri kıskandıracak güzelliktedir…

Sınıftan protestolar yükselecek fakat öğretmen bakışlarıyla onları susturuyor. O, hiçbir şeye aldırmadan anlatıyor…

–Güzelliğini görüyoruz, mutlaka çok harika olan sesinden ne yazık ki mahrumuz.

Bir insan, herkesin bildiği bir fıkrayı ilk defa icat ediliyormuş gibi bu kadar şevkle nasıl anlatır… Fıkracıbaşı bir an durdu… Sınıfı süzdü… Herkes bir fevkalâdelik olacağını hissediyor. Kimsenin duymasını istemediği bir sır söyler gibi sesini yavaşlattı, tane tane:

–O zaman karga ağzındaki peyniri bir dala sıkıştırıp emniyete aldıktan sonra demiş ki… İki sahte övgüye aldanmak ancak (Lafonten)in masalında olur… Ve tilkinin şaşkın bakışları karşısında peyniri sıkıştırdığı yerden alıp yemiiiş…

Bir anlık şaşkınlığın ardından sınıftan bir alkış koptu. Alkış bitince fıkrayı anlatan öğretmene döndü:

–Bizden örnek diyorsunuz ya hocam; bu fıkrayı ben icat ettim… 

● 

Nasrettin Hoca soruyor:

–Topraklarımız verimli mi?

–Eveeet!

–Yeraltı zenginliklerine sahip miyiz?

–Eveeet!

–İklim güzel, sular bol, deniz imkânları geniş, coğrafya harika mı?

–Eveeet!

–Öyleyse niye büyük ve kudretli olmuyoruz? 

Mizah!.. Hakkı hakikati, en can alıcı yerinden ele alıp ifade eden fikirci; doğru, yanlış, iyi, kötü, güzel ve çirkini, şıp diye ayırdeden mihenk taşı; sözü, tebessümle sona erdiren neşter; bir ucu edep ve zarafet, diğer ucu kabalık ve iğrençlik olan sopa...


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
Nereye kadar?... - Sayı 126
Yolculuk... - Sayı 125
Büyük depremin öncüleri... - Sayı 125
Kardelen’in 35. toplantıs... - Sayı 124
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (126):
Vekâlet Savaşları...

Son Eklenen Yorumlardan
 test"... test

 Elinize sağlık.Okuyup anlayanı, ibret alanı çok olsun, inşallah.Çok selâm ve hürmetlerimle...Sağlık ... Naci Eroğlu

 Elinize sağlık. Okuyup anlayanı çok olsun inşallah.Allah, milletimizi bu ve benzeri belalardan ebed... Naci Eroğlu

 Gülizar annenin mekanı cennet olsun inşaallah. Ufukta kavuşmak ta var. Metanet ve sabır dilerim. Ka... AYHAN ASLAN

 Amin.... Ömer Faruk Erkoyun


Öğretmen ve öğrenciye “okul sigortası” hakkı verilmiş. Pek yerinde, artık disiplinsizlik yüzünden okutmak da, okumak da “risk unsuru” taşır oldu. 
Kardelen: Sayı 3, Aralık 1993
Hakkın hâdimleri ve bâtılın vekâlet sava
Nesl-i muazzez
Gazze, ümmetin imtihanıdır
Ehl-i gönül
Vesâyet savaşları


Ali Erdal - Nereye kadar?
Kadir Bayrak - Mukaddes beldelere-2
Ekrem Yılmaz - Korkaklar
Ekrem Yılmaz - Nerdeyiz
Fatma Pekşen - Dağlara çen düşende
Dergi Editörü - Ben kazandım, biz ka...
Site Editörü - Vekâlet savaşları
Necip Fazıl - Yahudi (Terkip ve Te...
Necdet Uçak - Annem var güzel anne...
Necdet Uçak - Bu vatan bizim
Kardelen Dergisi - Gelecek sayı (127) k...
Kardelen Dergisi - Kardelenden haberler
Kardelen Dergisi - Gazze ateşkes görüşm...
M. Nihat Malkoç - Gördüm seni, gördüm ...
M. Nihat Malkoç - Gazze, ümmetin imtih...
Zaimoğlu - Gündüz, geceye muhta...
Zaimoğlu - Sağlam kulp
Halis Arlıoğlu - Hâramiler
Halis Arlıoğlu - Meçhule hitap
Ahmet Değirmenci - Geri verin
Ahmet Değirmenci - Kurban
Ahmet Değirmenci - İki ara bir dere
Büşra Duru - İslâmın meşalesi ile...
Remzi Kokargül - Malatya suskun, durg...
Murat Yaramaz - Şüphe
Murat Yaramaz - Amnezi
Gözlemci - Hadiselere bakış
Mahmut Topbaşlı - Duruldum
Mahmut Topbaşlı - Cemre sancıları
Cahit Ay - Kimdendir
Cahit Ay - Ondördünde
Cahit Ay - Sana geliyor
Rıdvan Yıldız - Kaş ve bulut
Vahid Aslan - Adam olmaq derdi
Vahid Aslan - Günəbaxanlar
Emine Öztürk - Yolun sonu
Osman Akçay - Büyük camgözlerle yü...
Mustafa Makas - Vesâyet savaşları
Yaşar Akyay - Hakkın hâdimleri ve ...
İbrahim Durmaz - Kızılelma
Mehmet Emin Armağan - Nesl-i muazzez
Mehmet Emin Armağan - Ehl-i gönül
Mustafa Kozlu - Mutluluk
Uğur Utkan - Hz. Ebubekir Sıddık
Kemal Çerçibaşı - Bir yıldırım çarptı ...
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 16269316
 Bugün : 10385
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 691842
 Bugün : 78
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 95
 126. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 0
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 3
Son Güncelleme: 9 Mart 2025
Künye | Abonelik | İletişim