Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 34 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     829 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.     Yazara Mesaj

Ademe mahkûmiyetten ibaret değil
Ali Erdal

  Sayı: 120 -

Üstat Necip Fazıl’ın eserleri bugün, rahatça temin edilebiliyor, şiirleri yüksek mevkideki kişiler tarafından okunabiliyor, ödüller verilebiliyor, sadece eserleri değil, kendisi bile haberlere konu oluyor.Mühim yerlere ismi verilebiliyor. Bu sebeple İslâm dâvâsı için cemiyet meydanına atıldığı zaman, “ademe mahkûm edildiğini”, bugünlere kolay gelinmediğini yeni nesiller bilmez; bilemez. “Ademe mahkûm edilmenin” (baskı ve zulüm bundan ibaret değil) ne olduğunu bilmezler ki, “mahkûm edileni” bilsinler. Her soruya cevap veren internetteki arama motorları da bilmez. Bu da “ademe mahkûmiyetin” tam olarak kalkmadığının göstergesi.

Bazı olaylar vardır, zamanında tam anlaşılamaz, yıllar geçtikçe idrak edilir. İşte benim “ademe mahkûmiyetin” ne olduğunu anlamam; kimin, niçin mahkûm edildiğini idrak edebilmem de öyle oldu. Bu tespit cemiyet için de geçerli.

Ortaokulda okuma hevesim kütüphaneyi keşfetti. Öğretmen okulunun, mesai saatleri dışında bile açık zengin kütüphanesinde buldum kendimi. ‘Daha neler’ misali birkaç örnekle ifade edeyim. Önce Batının çocuk klâsikleri, ardından klâsik romanları… Kâğıt kırpma makinesi hızıyle elden geçti. Tom Savyer’in maceralarından Donkişot’a, Seksen Günde Devr-i Âlem’den Vadideki Zambak’a… Tanımadığım yazar, okumadığım kitap kalmamalı. Arzın Merkezine Seyahat’la meraklandım, Pol ve Virjini ile ağladım, Romeo ve Jülyet’le hüzünlendim, Pinokyo ile güldüm, Polyanna ile ümitlendim, şövalye romanları ile kahraman oldum, Donkişotla ‘benim idealim ne’ diye düşündüm… Romeo ile Jülyeti, Leylâ ile Mecnun’la karşılaştırdım.

Hıçkırık’tan, Çalıkuşu’na; Gulyabani’den Yaban’a, Vatan yahut Silistre’den İnce Memet’e.. “Batı tesirinden Türk edebiyatı” tasnifinde yer verilenler; okudum demeye değmeyecek çerezler. Bütün sol eserler de öyle… Tek parti döneminin Batıyı empoze eden tercümeleri… Birkaçını okumak, mütercimleri küçümsememe yetti. Tek parti döneminin yeni ve tek tip nesil yetiştirme gayreti Halkevi yayınları… Falih Rıfkı, Ömer Rıza Doğrul, Behçet Kemal ve benzerleri… Feridun Fazıl Tülbentçi’nin kalın kitaplarından Nihal Atsız’ın romanlarına…

Okulun geniş imkânları sayesinde günlük gazetelerdeki fıkraları okuyorum. Kapanmış “Adam” ve “Kadro” gibi dergileri bile... Varlık, Akbaba, Hayat, Ses vesaire... “Okunmak için alınan gazete” telkini, bana Cumhuriyet’i; bir edebiyat dergisi takip etmek lâzım kanaati “Varlık”ı aldırtıyor. Ara ara Akbaba başta mizah dergileri de alıyorum. Bir grup arkadaşla değişik gazeteler alıyor, şimdi adı köşe yazarı olan fıkra muharrirlerini ‒bazan beraber‒ okuyoruz. Yazarlar ve yazıları hakkında konuşuyor, aralarındaki kalem savaşlarında taraf oluyor, tartışıyoruz.

Bir gün benim tanımadığım kalem erbabı kalmamıştır diyebilmeliyim. Bir kâğıt parçası görsem; kâğıt, punto ve karakterden hangi gazete veya dergiye ait olduğunu biliyorum. Okuduğum veya dinlediğim ibaredeki üslûptan sahibini tanıyorum. Bir gün bir arkadaş soruyor: “Büyük Doğu’yu da biliyor musun?” Ne olduğunu soruyorum, “çok kötü bir şeymiş” diyor.

Resim hocamızın rehberliğinde ve sağladığı imkânlarla, özel odamda büyük ressamların eserlerinin kopyalarını yapıyorum. Değerli hocam, “kopya değil reprodüksiyon” diyor. En zevk aldığım zamanlar… Yemeğe geç kalıyorum, ders gibi yoklama yapılan “mütalâalara” katılmama ayrıcalığı kazanıyorum. Bir gün disiplini ile nam salmış beden eğitimi öğretmeni, sınıfı takımlara ayırdıktan sonra bana, daha önce istediğim izni hatırlatıyor “Ali sen kütüphaneye gitmeyecek miydin?” diyor. Resim ekolleri ile felsefe ve edebiyat ekollerinin paralelliğini ve bizdeki özentilerini fark ediyor, Batı hayranlarını küçümsüyorum. Dersler mi? Sıradan bürokratik işlemler… Derse girilir, imtihan olunur, notlar okunur vs… Ben bütün dünyanın fikir adamlarını, yazar çizerlerini tanımakla meşgulüm… Karikatür, zevkle takip ettiklerimin başında… Şimdi bile o günden bugüne hangi karikatürü görsem kime ait olduğunu bilirim. Batı klasik müzik dâhilerini, “sınıfta kalma” korkusuyla tanıdık, dinledik.

Dünya fikir atlası içinde benim bilgim dışında kimse yok emniyeti içinde okul bitti. Askerde birden bire âdetâ duvara tosladım. Elime, o güne kadar görmediğim bir dergi geçti: Yeni İstiklâl. Bir başyazı... Yazarın adı yok, mahlâsı Adıdeğmez… İlk cümlede kim olduğunu anlarım. Hayret!.. Bugüne kadar rastlamadığım bir üslûp… Anlaşılan Adıdeğmez uzaydan dün gelmiş ve bu yazıyı kaleme almış...

Adıdeğmez’in kim olduğunu ve onun “Beni ademe mahkûm ettiler” tespitini duyduktan sonra anladım ki, bu hinlik; Türk’ü köklerinden koparma operasyonunun bir parçası... Millet, mütefekkirini tanımasın ki sistemin küvezinde kalsın. Ama hakikate, gün ışığına çıkmak gibi bir fazilet de verilmiştir. Şükürler olsun, “Surda bir gedik açtık, mukaddes mi, mukaddes”!.. Bugün gelinen nokta gösteriyor ve ispat ediyor ki, “doğru fikirden üstün güç yoktur ve hakikat, eninde sonunda galip gelir.”


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
Kardelen’in 35. toplantıs... - Sayı 124
Yolculuk... - Sayı 124
Annelerin zaferi... - Sayı 124
Her şey apaçık... - Sayı 123
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (125):
Çocuk; insanlık zincirinin ebediyet halkası...

Son Eklenen Yorumlardan
 Amin.... Ömer Faruk Erkoyun

 Amin.... Ömer Faruk Erkoyun

 Merhaba. Mən n Azərbaycandan yazıçı Gülər Natiq İsaq ✍️ Bu şeiri çox b&#... Guler

 Altıntaş Hanımefendinin Ey Güzel şarkısının akorlarını çıkarmak üzere sözlerini aradım ve ne mutlu b... Zafer

 Altıntaş Hanımefendinin Ey Güzel şarkısının akorlarını çıkarmak üzere sözlerini aradım ve ne mutlu b... Zafer


Günümüzde kitaba nazaran paraya rağbeti; mide gurultusunu beyin sancısı zannederek, Tanzimat’tan bu yana, hiçbir şeyin çilesini çekmeden, her şeyi, Avrupa’dan monte eden(alan) yazarlarımıza borçluyuz.
Borcumuzu ödemesek de olur.
Kardelen: Sayı 1, Temmuz 1993
Ana baş tacı olmalıdır
Dervişan bohçası III
Hayatın merkezi anneler
Analar baş tacımızdır
Annelerin zaferi


Ali Erdal - Annelerin zaferi
Ali Erdal - Yolculuk
Ali Erdal - Kardelen’in 35. topl...
Kadir Bayrak - Anneme...
Bedran Yoldaş - Kelimelerin dansı aş...
Ekrem Yılmaz - Ana güç
Ekrem Yılmaz - Esip geçen ömürmüş
Ekrem Yılmaz - Aşk ile
Dergi Editörü - İddiamıza arşivimiz ...
Site Editörü - Hayatın merkezi anne...
Necip Fazıl - Şiirlerim ve şairliğ...
Necdet Uçak - Deme
Necdet Uçak - İster ağla istersen ...
Mustafa Büyükgüner - Heybemden
Mustafa Büyükgüner - Gazzeye ağıt
Kardelen Dergisi - Kardelenden haberler
M. Nihat Malkoç - Analar baş tacımızdı...
M. Nihat Malkoç - En sıcak sözcüktür a...
Hızır İrfan Önder - Bir anne arıyorum ac...
Ayhan Aslan - Toprak
Ayhan Aslan - Vuslat
Olgun Albayrak - Aşkın tarihi
Mehmet Balcı - Trabzon’dan üç portr...
Mehmet Balcı - Bizdedir
Mehmet Balcı - Ağıt
Hasan Tülüceoğlu - Göbeklitepe’de Hz. İ...
Ahmet Çelebi - Efendim
Kubilay Ertekin - Putlar ve putperestl...
Halis Arlıoğlu - Şaşırmadık
Murat Yaramaz - Anne duası
Gözlemci - Hadiselere bakış
Muammer Zeki Aygur - Hani nerede
İsmail Güçtaş - Demokrasi
İsmail Güçtaş - Örümcek ağı
Cemal Karsavan - Mutluluğumsun her za...
Heybet Akdoğan - Bu kaybedişler bizi ...
Ayşe Yaz - Sivil itaatsizlik
Servane DAĞTUMAS - Modern Azerbaycan ed...
Yaşar Akyay - Ana baş tacı olmalıd...
İbrahim Durmaz - Annem
İbrahim Durmaz - Anne
Turgut Yörükoğlu - Dervişan bohçası III
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 15637473
 Bugün : 1216
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 653195
 Bugün : 22
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 62
 124. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 0
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 3
Son Güncelleme: 9 Mart 2025
Künye | Abonelik | İletişim