Ana güç Ekrem Yılmaz Sayı:
124 -
 Ananın ve anneliğin gücü… Annelik başlı başına bir güç zaten. Doğurganlık, vücuda getirmeye vesilenin son halkası… Allah var eden, yaratan güç; anne vesilesi ile de insanı yaratıp vücuda gelmesine sebep onu kılıyor.
Ana… Rahim sahibi… Rahîm, merhametlilerin en merhametlisi Allah… O Rahîm Allah, merhamet edeceği yavrusunu dünyaya getirmeden önce taşıdığı yere, annede rahim ismini verdirmiş ki, böylece merhametin heykeli kılınmış ana… Annelik…
Ana gibi yâr olmaz!
Niye?
Birçok izahı, hikâyesi, kıssası vardır elbet. Bir tanesi de şu: Hikâye olunur ki, delikanlıdan sevgilisi, annesinin ciğerini söküp, kendisine getirmesini istemiş. Delikanlı da merhametsizlik edip sevgilisinin bu dileğini yerine getirerek annesinin ciğerini söküp çıkarmış. Elinde kâse içinde annenin ciğeri, sevgilisine giderken ayağı takılıp düşmüş delikanlı... Ve o anda kâse içindeki ciğer dile gelip:
- Evlâdım! Acıdı mı bir yerin? Demiş.
Analık bu mu? En asgarî anlatım ile de bu kadar tasvir edilebilir. Elbet analığın daha da fazlası var. Daha fazla övgüsü, hikâyesi ve anlatımı…
Ana yüreği, deriz. Manâsı? Derin mi derin. Oraya inmek zor. Oranın keşfi bizi aşar.
Ana kuzusu… O merhamet heykeli anne, kuzusundan vaz geçer mi? Geçmiyor. Geçmez. Dil, din, ırk, cins ayırmadan bu böyle… Hem insan ve hem hayvanlarda açık açık gözlenen budur.
Anne dünyanın en merhametlisidir. Dünyanın en merhametli varlığı… Evlâdına el sürecek, onu elinden almaya kalkacak olursan dünyayı başına yıkar. Evlâdını alanın kapısına öyle oturur ki, canını vermeden oradan kalkmaz. Ve o kapıya duvar olur, işlemez hale getirir orayı... Diyarbakır Anneleri Destanının ilk tuğlasını koyan anne gözünüzün önüne geldi mi? Ve o kapının ne hale geldiği: Duvar! Kepenk indi, dükkân kapandı. Ve günler, aylar, yıllar geçti; Diyarbakır Anneleri bir destanın adı oldu böylece…
Hiçbir silâhlı girişimle alınamayacak sonucu aldılar. Eşkiya yuvasının damını çatırdattılar. Yuvalarından ettiler, merkezleri olan ilde partilerinin şubesini kullandırtmadılar, işlevsiz kıldılar. Parti ve eşkiya çetesinin mırıkları kırıldı, burunları sürtüldü. Bu ana güç: Anneliğin gücüydü!..
Bu anneler ne yaptı: Bunlar bu gücü nereden buldu, onlara bu gücü kim verdi?
- Kimse vermedi.
Ölümü göze alan böyle güçlü olur. Onlar ölümü göze aldılar ve ölümüne meydan yerine döküldüler. Ve netice ortada!
Can vermeyi cana minnet saydılar, bir bir evlâtlarına da kavuşuyorlar. Elbet hayatta kalmış olanlarına… Hayatta olanı olmayanı meçhul, ama annelerin ümitleri malûm: O ümit onları yaşatıyor, mücadelelerinin yakıtı, iksiri oluyor. Ve bugün gelinen noktada da dağdakine de silâh bıraktıracak, köklerine kibrit suyu döktürecek ve haydut çetesi dağıtılacak. Bütün bunlarda annelerin payı büyük. Azimlerinin payı yadsınamaz.
Bu konu beylik laflar etmeye çok müsait bir alan… Ancak canı yananı orda görüyoruz ve ateş düştüğü yeri yakıyor. Ateş onları yakıyor ve ateş yüreklerinde… Ateş onların ocaklarına düşmüş, ateş onların ocaklarını yakmış. Ateş onların yüreğini dağlamış, dağlamaya devam ediyor. Allahu âlem o yara kabuk tutmuyordur. Kendi babaannemden biliyorum, bir ömür o acıyı son nefesine kadar sayıkladı durdu: Sesi halâ kulaklarımda… Evlât acısı vardı onun da. On beşinde bir şekilde kurban gitmişti yavrusu: Amcam…
İşte o Diyarbakır Annelerinin yüreğindeki acılarını da vatan sathına nasıl yaymalı ki, duygu ve idrakte onlar ile ortak olabilelim. Bu acıyı olabildiğince iliklerimizde, ciğerimizde hissedelim: Hissettirelim!
Nasıl? Metodu herkesin kendine özel olmalı… Vicdanlara havale!
Bu başarılırsa sözler beylik laf olmaktan çıkar, yine onların tekrarı ile o deyişlere yeniden can verilir, vicdanîleşir… Mevzu her vicdan sahibi insanımızın meselesi, derdi, yürek yarası haline gelir; gelmeli de değil mi? Bu başarılmalı!.. Can vermeyi cana minnet bilenlere ortak olmalı ve yürek yangınları paylaşılmalı! Bununla biz de yürek yangınımızı artırmalıyız ki, o annelerin biraz olsun acısı hafiflesin ve yürekleri serinlesin: ‘Acılar paylaştıkça azalıyor.’
Şu habere bakar mısınız:
Şahinan ÖZCAN, Diyarbakır Annesi… Diyor ki: “7 yıl önce oğlumu çaldılar. Yavrumu benden kopardılar. Ve 7 yıldır evimin kapısını kilitlemiyor, gece gündüz kapımı açık bırakıyorum; oğlum gelirse kapıyı açık bulup çalmadan girsin diye…” Gönül kapıları hepten, ebeden açık zaten. Şarkının dediği gibi: Gönül kapım açıktır, çalmadan gir içeri!
Diyarbakır Anası da onu diyor: Yeter ki, gel oğlum; kapım açık ve seni eşkıya çalalı kilitleri kırdım attım. Sensiz ocağım tütmüyor.
İşte bu ana güç, bu Diyarbakır Anneleri PKK eşkiyasının çanına ot tıkadı. Yollarını kesti, örgüte katılımı azalttı. (HDP Diyarbakır şubesi) Dükkanına kepenk indirtti. Bugün itibariyle de hepten yok edilmesine vesile oluyor. Şüphesiz bu bir destandı.
Bu gücün silâhı neydi? Analar bunu nasıl, ne ile başardı?
Ana güç: Söz ve fikirdi şüphesiz. Söz ve fikir; silâhın, kılıcın başaramadığını başarmıştı, anaların dilinde…
Destan buydu: Ana gibi yâr olmuyor, söz ve fikir gibi silâh bulunmuyormuş: Hedef 12’den vuruldu.
Hamdolsun.
|