Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 32 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     3025 kez okundu.     1 yorum bırakıldı.     Yazara Mesaj

?ELYK-SAN FORMASYONU
Ramazan Yylmaz

  Sayı: 45 - Temmuz / Eylül 2004

“Dersimiz edebiyat değil mi?..”
“Hayır, kompozisyon öğretmenim!..”
“Edebiyat. Edebiyat... Çıkarın bakalım kâğıtlarınızı.”
“Hocam, yazılıyı ertelesek olmaz mı? Bugün üç tane yazılımız var da!.. Hiç değilse bu ders kompozisyon yazılısı yapalım, edebiyatı bir sonraki derse erteleyelim!...”
“Sorular teksir edilip çoğaltıldı; hazır elinize veriyorum. Çok kolay, ben sizi sizden iyi düşünürüm. “A” ve “B” diye iki grupsunuz; öne uzanmak, arkaya dönmek yasak. Süre kırk dakika...Hey, sen, çok konuşup durma, gel buraya, şu soru kâğıtlarını pencere tarafında oturanlara dağıt!..”
Meçhul öğrenci sesleri:
- Eyvah, yandık!
- Hem de ne yandık!
- Silgiyi bölüşelim Cemal, şimdi daldı mıydı düşünmeye, kıpırdayanı kopya çekti sanır, kâğıdını hemen elinden alır. Artık bir şey anlatamazsın, seni dinlemez!..
Sorular yeterince açık ve nettir, çocuklar; istediğiniz sorudan başlayabilirsiniz.
Öğretmenim, divan kelimesinin öteki anlamlarını da yazacak mıyız, üçüncü sorudaki?..
Sorudan ne anlıyorsanız onu yazacaksınız! Şişt!.. Sen, kes sesini, alırım kâğıdını!..
- Tabii yazacaksın divanı, şairlerin divanını; divan edebiyatını yazmayacaksın da ne yazacaksın sersem çocuk? Divan: Toplantı, toplantı yeri, yüksek huzur, padişah divanı; sadrazam, vezir-vüzera, kethüda, defterdar, kalemdar...
Aman Allah’ım, Osmanlı saraylarında, köşklerinde, kasırlarında gelirin, giderinin hesabını tutmayan Osmanlı paşalarının evlerinde ne muazzam divan toplantıları olup, edebiyattan, sanattan, siyasetten konuşulur. Herkesin, az-çok, Allah ne kabiliyet verdiyse, yazdığı bir şiir defteri vardır, adına divan denir; herkes orda divanını açar, sırası gelen okur.
Ve şimdi onların arasında olmak varmış! Ne muazzam tencere pazarlanırdı ama! Gazel, kaside, murabba, mesnevi sohbetleri arasında marifetli çelik tencere seti! Evet, bunu mükemmel yapardım. Sırtımdaki çantadan divan çıkarır gibi tencere katalogu çıkarır, hepsine, oradaki herkese dağıtır, tanıtımı yapardım ve marifetli tencere setinden bir değil, birkaç düzine bana mısın demezdi!..
Ama ne harika bir şey olurdu, ayna gibi parlak nikel-krom alaşımlı tencerenin içini Osmanlılara götürüvermek yeterdi. Estetiği, güzeli, güzelliği bilir Osmanlı, dayanamazdı krom-nikel alışımı çelik tabanlı tencereye. Osmanlı kızlarının çeyizlerinde çelik tencereler! Adam Osmanlı, bir değil, birkaç tencere seti birden satın alırlardı valla, oğulları için, kızları için; paşalar torunları için! Ne olacak, hepsi zengin, imparatorluk vatandaşı onlar!
İmparatorluk Türkiye’sinin evlerinde, köşklerinde, saraylarında sağlıklı ahşap koltuklar kullanılırdı; divanlarına elde dokuma halılar serilirdi; en fakirinin evlerindeki minderlerde kuş tüyü yastıklar olurdu!.. Öyle değilse, kuş tüyü yastık deyimi Ata Yurdu’ndan Ana yurda, ta günümüze kadar nasıl gelecekti?..
Misafirler, Tanrı misafiri; artık çelik tencereyi tanımış bir Osmanlı, misafire hürmeti, misafire izzeti-i ikramı bakır kaplarda yapacak değildi ya!.. Tabii ki çelik tencere onların işine daha çok yarar! Şöminelerde yanan ateşin alevleri bacadan uçup gidiyor. Odun ocaklarında bir çeki odunla bir güveç ancak pişiyor. Yanan paradır. Üç-beş ardıç odunu, birkaç cılız alev! Ne müthiş bir savurganlık! Her odada bir ocak yahut bir şömine, bu ejderhaların ağızlarından İslâm',  pis, sis savruluyor gökyüzüne!
Bir mum alevi üstünde yumurta pişiren marifetli tencere o zamanda olsaydı, bu korkunç sarfiyata hizmet lüzum kalmazdı. Uf, korkunç sarfiyat ve yalnız tüketim! Osmanlı boşuna yıkılmamış, bu tüketime yine çok iyi dayanmış. Bir Osmanlı paşasının köşkünde yanan odunlar, beş yüz dairelik bir sitenin yakıtını karşılar. Evet, Osmanlı, sanayisin kurup sistemini geliştirebilseydi, çökmezdi. Evet, çökmezdi ama, ne yazık ki bir marifetli tencereden bile yoksun kaldılar, şu zevk ve saadete ulaşamadılar! Osmanlı, kendi kendini savurdu. Tabii ki o kadar büyük savurganlığa Osmanlı da olsa dayanamazdı!..
Paşa hazretleri:
- Uzak zamanların genç adamı, aziz misafirlerimiz hazır buradayken, bize marifetli tencereleri tanıtır mısınız?
- Derhal paşam!..
........................
Muhterem Osmanlılar, ateşi kısın, kısabildiğiniz kadar. Yanlış oldu, geldiğim çağda tüp kullanılırdı düzeltiyorum, odunları çekebildiğiniz kadar kenara çekiniz! On dakika içinde, kapağın kenarında hafif bir buharın çıktığını göreceksiniz, işte o zaman isterseniz tencerenin altını tamamen söndürebilirsiniz. Artı o kadarla bile yemek pişer. Elli yıl garantisi var, ta Cumhuriyet’e kadar!..”
Öğretmenim... Öğretmenim...
“?!”
“Öğretmenim, pencereyi açabilir miyim?”
“Yo, hayır, buharı kaçar! Affedersiniz, pencere mi?.. Tabii, tabi ki açabilirsiniz, bu ev sizin!..”
Öğretmenim, kâğıdını veren dışarı çıkabilir mi?..
Evet , Çocuklar, on dakikanız kaldı. Kâğıdı erken verip de dışarı çıkmak yok. İki dakika kala kalemleriniz bırakıp görüldü yapmadan kâğıtlarınızı sıra numarasıyla masaya bırakınız...
Fırsatçı, hey, sen, konuşma, alırım kâğıdını!..

Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Ekleyen : sema    10.11.2007
Yorum : cok enteresan bir yazıydı.. okumaya ılk basladıgım da hepımızın yasadıgı bır sınav olarak dusundumm simdi ise mesaj yerıne ulastı..tesekkurler





 
YTYRAFLARIM (Tolstoy)... - Sayı 49
?ELYK-SAN FORMASYONU... - Sayı 45
HERKESE BİR YILDIZ... - Sayı 44
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (120):
Doğumunun 120. yılında Üstat Necip Fazıl Kısakürek...

Son Eklenen Yorumlardan
 bosch professional gop 185-liBeylikler dönemini hatırlayalım, birbirlerine karşı üstünlük mücadelesi... Feyzi

 "Yürü kardeşim,Ayaklarına bir Kudüs gücü gelsin."Sen ve senin gibi şuurlu insanların sayıları bereke... Nilüfer Mihailoğlu

 Yüreğinize kaleminize sağlık kıymetli hocam. Allah hayırlı sağlıklı uzun ömürler versin.... Faruk AKTI

 kantarın topu olacak efendim ... Esra

  Gönlü klabi temiz abim kalemine sağlık başarılarının devamını diliyorum sevgiler saygılar ... Serkan yakar


Bayramlar da insan ilişkilerinin koparılması için bir vesile haline getirildi. Yakında bayramlar da “bayram tatili”ne çıkarsa hiç şaşmayın!...
Kardelen-Gazete: Sayı 3, 1989
Kasem olsun!
Tas tarak
Üstün fikir
Çocuk
Bu gidiş nereye?
Deniz kabarıyor
Kudüs... Ey Kudüs
Zeytin dalları altından meydan okuyuş
Fatih Sultan Mehmet (4)


Yavuz Sert - Bir tufanın ardından...
Yavuz Sert - Gazze biz ne öğretti...
Ali Erdal - Deniz kabarıyor
Kadir Bayrak - Vah benim halime!
Necip Fazıl Kısakürek - İç ve dış düşman – Y...
Bedran Yoldaş - Elinde taş küçük çoc...
Bedran Yoldaş - Zevâli yakındır zulm...
Ekrem Yılmaz - Kazandım vallahi!
Ekrem Yılmaz - Bitti kelimelerim
Ekrem Yılmaz - Mektup
Dergi Editörü - Üstün fikir
Site Editörü - Sosyal medyanın gücü
Necdet Uçak - Dünya malı
Necdet Uçak - Geldi geçti ömrüm be...
Kardelen Dergisi - Kardelenden haberler
M. Nihat Malkoç - Soykırım, Antisemiti...
M. Nihat Malkoç - Gazze günlüğü
Hızır İrfan Önder - Kasem olsun!
Zaimoğlu - Batı muradına erebil...
Mehmet Balcı - Köyüme gömün
Mehmet Balcı - Sevdam
Muhsin Hamdi Alkış - İsrail-SAMİRİ-oğulla...
İbrahim Şaşma - Kudüs Mektubu
Halis Arlıoğlu - Merhum Mehmet Akif i...
Murat Yaramaz - Hiç
İlkay Coşkun - Filistin
Zafer Nefer - Tas tarak
Özkan Aydoğan - Çocuk
İlknur Eskioğlu - Şehitlik oyunu
Yusuf Çelikler - Bu gidiş nereye?
Ayşe Yaz - Yağmur (Gazzenin çoc...
Bedir Acar - ‘İsrail bizi yenemez...
Hüma Sunguroğlu - Çınarın gölgesinde o...
Hüma Sunguroğlu - Zeytin dalları altın...
Abdullah Doğulu - Filistinde anne-çocu...
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 13250430
 Bugün : 1051
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 608159
 Bugün : 51
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 111
 119. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 4
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 6
Son Güncelleme: 21 Şubat 2024
Künye | Abonelik | İletişim