Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 32 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     4842 kez okundu.     9 yorum bırakıldı.     Yazara Mesaj

Sokak Lâmbası

  Sayı: 68 - Nisan / Haziran 2011

Bir kar mevsimiydi. Gözlerin beyazlıktan öte fazla renk seçemediği günlerden biriydi. Yer gök el ele vermiş, aynı fırçayla boyamışlardı her yeri.

Kar taneleri pamuk gibi salına salına yeryüzüne inerken, arkalarından diğer arkadaşlarını çağırıyorlardı onlar da davete icabet ediyorlardı. Yeryüzünün çehresi sükût içerisinde bir gelini andırıyordu. Biraz kulak verseniz her kar tanesinin yere düşerken çıkarmış oldukları o sessiz neşeyi duyabilirdiniz.

Evler efkârlanmış, içine çektikleri yumuşak havayı dışarıya bir sigara dumanı gibi tüttürerek bırakıyorlardı. Kar eşeleyerek yiyecek bir şeyler arayan zavallı kuşlar, arada şöyle bir tüylerini kabartıp titreyerek karın açlıklarını biraz olsun unutmaya çalışıyorlardı.

Bir sokak lambası boynu bükük, öyle hüzünlü yanıyordu ki, tam ışığının altından yere düşen kar tanelerini uzaktan seyreden onun derdinden gözyaşı döktüğünü zannederdi. Gece lambası çok ama çok yalnızdı. Etrafı karanlıkla sarılmıştı. Tek yoldaşı olabilecek kar taneleri yanından süzülüp uçuyor ve ayağı dibinde yere düşüyorlardı. Hüzün içinde o düşen her kar tanesini ışığı ile aydınlatıp düştüğü yere kadar takip ediyor ve belki başlarını kaldırırlar diye ardı arkası kesilmeyen kar tanelerinin arkasından ağıt yakıyordu. Yüreğini yakan yalnızlık acısından ve düşüncelerindeki çaresizlikten onları izlerken biraz olsun uzaklaşabiliyordu. Her tipi halinde kar yağışında ışığını daha da parlaklaştırıyor ve vücuduna çarpan her tanede daha da bir zevkleniyordu. Keşke sabah olmasa ve bu durum bitmese idi.

Tan yerinin parlaklığı gitgide artıyordu. Kendisine yoldaş olan kar taneleri de onu yalnız bırakmıştı çoktan. Şimdi ayaklarının dibinde ki dostlarının mezarlarına baka baka kendi gözlerinde ki fer de çekilecekti.

Yavaşça yerin yüzüne nur gelmekteydi…

Sabahın ilk ışıkları Betül'ün yüzüne vurmuştu. Heyecanla yatağından kalktı ve pencereye koştu. Tatlı bir heyecanla perdeyi bir kenara savurdu. İşte yağmıştı. Beklediği de tam buydu. Odasının bulunduğu çatı katının penceresinden görmüş olduğu manzara harikaydı. Her yer en az elli santim kar içerisindeydi. Penceresinin önü ve çatının odasından görünen tarafı tamamen beyaz bir boyayla boyanmış gibiydi sanki. Hemen annesi ve babasının odalarına koşturdu. Ama hâlâ yataktaydılar. Bu kabul edilemezdi. Vermiş oldukları sözü unutmuşlar mıydı yoksa? Bir hışımla yataklarına fırladı. Aniden gelen bu davetsiz misafir karşısında anne ve babası ilk önce şok geçirmişler ama bu hali üzerlerinden çabuk atmışlardı.

Betül anne ve babasından akşam vermiş oldukları 'eğer kar yağarsa yarın sabah erkenden çıkıp güzel bir kardan adam yapacağız' sözlerini hatırlattı. İkisi de yüzlerinde sabah mağrurluğu olduğu halde tebessüm ederek başlarını salladılar.

Anne ve babası mutfakta kahvaltıyı hazırlarlarken Betül ise yukarıdaki odasında kazağını, tulumunu, kalın çoraplarını, eldiven ve şapkasını giyerek çoktan aşağı inmişti bile. Anne ve babasına haydi 'gitmiyoruz mu' der gibi bakar. Ama yine de anne ve babasının kahvaltı ısrarına dayanamaz ve eldivenleriyle kahvaltı yapmaya çalışır. Bir iki lokmadan sonra dışarı çıkar. O dışarıda karla tanış olurken anne ve babası da kalın kıyafetleriyle birlikte çıkmışlardı.

İlk önce bir plân yaptılar. Betül annesine yardım edecekti ve babası da tek çalışacaktı. Ne de olsa babası güçlüydü. Bir hamlede Betül'ü ve de arkadaşlarını omzuna kaldırabiliyordu.

Betül ve annesi yuvarlaya yuvarlaya kocaman bir kartopunu hazır hale getirmişlerdi bile. Bu kardan adamın alt kısmı olacaktı. Babasının hazırlamış olduğu kartopu da gelmişti. Fakat biraz yamuk bir toptu bu. Hem kendilerinin yapmış olduklarından daha küçüktü. Ama yine de kardan adamın kafası olacaktı.

Kardan adamın durabileceği ve Betül'ün evden görebileceği en güzel yer seçildi. Kardan adamın iki parçası birleşmişti. Şimdi artık mesele yüzünü ve burnunu oluşturacakları malzemelerdeydi. Annesi gerekli malzemeleri eve giderek getirdi. Kardan adamın gözleri ve ağzı kömürden, burnu ise havuçtan yapılmıştı. Kartopundaki eğrilik dolayısıyla biraz yüzü yukarı bakar gibiydi. Gövdesine de düğme gibi görünmesi için yine küçük kömür taneleri konmuştu. Kollar yerine uzun saplı bir süpürge de konmuş, başına giydirilen eski bir kukuletalı şapka sonrası kardan adam tam bir insan gibi olmuştu. Beraberce yapmışlardı. Anne, baba ve Betül. Bu yüzden çok sevimli görünüyordu.

Betül bu kardan adamı çok sevmişti. Sanki buz gibi soğuk değil de sıcacıktı, gülüşü gibi.

Uzun saatler dışarıda kardan adam çevresinde arkadaşlarıyla vakit geçirdi Betül. Saatler geçmiş ve çocuklar evlerine gitmişlerdi.

Gökyüzünün feri çekilmekteydi.

Güneş veda ederken yine hafiften kar atıştırmaya başlamıştı. Betül'lerin evinde ışıklar yanmış içeriden gelen neşeli sesler Sokak lambasının kulağına kadar gelmiş ve uykusundan uyandırmıştı. Hüzünlü bir gün daha başlamıştı onun için. Yalnızlığı derince içine şöyle bir çekti. Gözünü sağa sola gezdirdikten sonra ayağının altında kendisi için bırakılmış ve ona doğru gülümseyen bir kardan adamı görünce mutluluktan ne yapacağını bilemedi. Ne iyi bir şey beraber olmak diye düşünerek baktı kardan adamın yüzüne. Onun da yüzü tebessüm içindeydi. Dertlerini paylaşabileceği, içini dökebileceği ve sarılıp ağlayabileceği bir dostu vardı artık. Yalnız değildi…

Kar taneleri bu iki arkadaşın üzerine yoğun sevgi ışıkları altında uçarak yağıyorlardı. Onların mutluluklarını kutlayan havaî fişekler oluvermişlerdi çoktan.


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Ekleyen : melek sayın    29.05.2011
Yorum : yazılarınızı toplatıp bir kitap haline getirseniz çok daha iyi olur sanırım. başarılarınızın devamını dilerim.




Ekleyen : sami saygıner    24.05.2011
Yorum : usta bu ne ya.. vallahi tadı damağımda kaldı. çok güzel olmuş. devamını beklerim ha. hörmetlerimle.




Ekleyen : nurefşan    21.05.2011
Yorum : böyle devam edin. yazılarınız tat veriyor. elinize sağlık.




Ekleyen : mehmet karaoğul    14.05.2011
Yorum : sessiz ve sakin bir havası var. ruhu okşuyor. teşekkür ederim.




Ekleyen : ibrahim saygın    13.05.2011
Yorum : işte tam aradığım gibi bir hikaye. neden hep öyle anlaşılmamak için uğraşırlar ki yazarlar. bilinmedik kelimeleri peşi sıra yazarlar. hiç gerek yok. sonuna kadar anladığım güzel bir hikayeydi. sağolun.




Ekleyen : Sofia Loren    12.05.2011
Yorum : çok tatlı bir hikaye olmuş




Ekleyen : Kerim Sağlam    12.05.2011
Yorum : Mütiş betimleme var. Edebi diline hayran oldum adamın




Ekleyen : meryem çapa    12.05.2011
Yorum : Çok güzel betimlemeler var. mesela : neşeli karlar .))) havai fişek karlar, gibi. sağolun elinize sağlık.




Ekleyen : Yağmur Damlası    12.05.2011
Yorum : Detaylari hos.





 
Sokak Lâmbası... - Sayı 68
Derviş ve namaz... - Sayı 66
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (120):
Doğumunun 120. yılında Üstat Necip Fazıl Kısakürek...

Son Eklenen Yorumlardan
 bosch professional gop 185-liBeylikler dönemini hatırlayalım, birbirlerine karşı üstünlük mücadelesi... Feyzi

 "Yürü kardeşim,Ayaklarına bir Kudüs gücü gelsin."Sen ve senin gibi şuurlu insanların sayıları bereke... Nilüfer Mihailoğlu

 Yüreğinize kaleminize sağlık kıymetli hocam. Allah hayırlı sağlıklı uzun ömürler versin.... Faruk AKTI

 kantarın topu olacak efendim ... Esra

  Gönlü klabi temiz abim kalemine sağlık başarılarının devamını diliyorum sevgiler saygılar ... Serkan yakar


Cinayet, hırsızlık, fuhuş, içki, kumar ve uyuşturucu karışımından ibaret düzeni ambalajlayıp medeniyetin ta kendisi diye yutturmak isteyen “tek dişi kalmış canavar”a karşı hani, “iman dolu göğsümüz” vardı?
Kardelen: Sayı 1, Temmuz 1993
Tas tarak
Kasem olsun!
Bir tufanın ardından: Filistin
Deniz kabarıyor
Soykırım, Antisemitizm ve Filistin Üçgen
Fatih Sultan Mehmet (4)
Deniz kabarıyor
Kudüs... Ey Kudüs
Zeytin dalları altından meydan okuyuş


Yavuz Sert - Bir tufanın ardından...
Yavuz Sert - Gazze biz ne öğretti...
Ali Erdal - Deniz kabarıyor
Kadir Bayrak - Vah benim halime!
Necip Fazıl Kısakürek - İç ve dış düşman – Y...
Bedran Yoldaş - Elinde taş küçük çoc...
Bedran Yoldaş - Zevâli yakındır zulm...
Ekrem Yılmaz - Kazandım vallahi!
Ekrem Yılmaz - Bitti kelimelerim
Ekrem Yılmaz - Mektup
Dergi Editörü - Üstün fikir
Site Editörü - Sosyal medyanın gücü
Necdet Uçak - Dünya malı
Necdet Uçak - Geldi geçti ömrüm be...
Kardelen Dergisi - Kardelenden haberler
M. Nihat Malkoç - Soykırım, Antisemiti...
M. Nihat Malkoç - Gazze günlüğü
Hızır İrfan Önder - Kasem olsun!
Zaimoğlu - Batı muradına erebil...
Mehmet Balcı - Köyüme gömün
Mehmet Balcı - Sevdam
Muhsin Hamdi Alkış - İsrail-SAMİRİ-oğulla...
İbrahim Şaşma - Kudüs Mektubu
Halis Arlıoğlu - Merhum Mehmet Akif i...
Murat Yaramaz - Hiç
İlkay Coşkun - Filistin
Zafer Nefer - Tas tarak
Özkan Aydoğan - Çocuk
İlknur Eskioğlu - Şehitlik oyunu
Yusuf Çelikler - Bu gidiş nereye?
Ayşe Yaz - Yağmur (Gazzenin çoc...
Bedir Acar - ‘İsrail bizi yenemez...
Hüma Sunguroğlu - Çınarın gölgesinde o...
Hüma Sunguroğlu - Zeytin dalları altın...
Abdullah Doğulu - Filistinde anne-çocu...
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 13205975
 Bugün : 2043
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 606642
 Bugün : 84
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 243
 119. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 4
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 6
Son Güncelleme: 21 Şubat 2024
Künye | Abonelik | İletişim