Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 32 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     2062 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.     Yazara Mesaj

Piramitlerden rezidanslara
Hasan Tülüceoğlu

  Sayı: 82 - Ekim / Aralık 2014

Mısır piramitlerinin yaygın görüşe göre kral mezarları olarak yapıldığı ifade edilse de Kur’ân’ın; “Firavun dedi ki: “Ey Hâmân! Bana yüksek bir kule yap, belki yollara, göklerin yollarına erişirim de Mûsâ’nın ilâhını görürüm (!) Çünkü ben, onun yalancı olduğuna inanıyorum.” Böylece Firavun’a yaptığı kötü iş süslü gösterildi ve doğru yoldan saptırıldı. Firavun’un tuzağı, tamamen sonuçsuz kaldı." (Mümin 36-37) âyetinde bahsedilen kuleyi İslâm âlimleri piramitler olarak yorumlarlar. O günkü şartlarda piramitler “big brother” misali Firavun’un düzenini Mısır halkının ensesinde hissettiren bugünkü gökdelenler, rezidanslarvari devasa binalardı. Piramitler, o gün insanların belli bir bilim ve teknolojiye sahip olduklarını gösterirken bu güce sahip olanlar bu imkânları kendi ve seçkin çevreleri için kullanmışlar halk üzerinde bu güçlerini de piramitlerle ifade etmişlerdir. Âyette ifade edildiği üzere Firavun, tanrı tanımazlığını ve dolayısıyla kendi rabliğini o günün rezidansı piramitlerle Mısır halkına dayatmıştır. Muhtemeldir ki piramitlerin inşasında yüzlerce insan, köle yok pahasına çalıştırılmış ve elbet bu yapımda çok insan da hayatını kaybetmiştir. Ama Firavun için çevresi ve özellikle sistemi her şeyin üstünde olarak canı çıkası insancıkların, kölelerin ölmesi hiçbir şey değildir.

Tanrı inancına sahip, belirli dinî ritüelleri uygulayan toplumda esas olan tapınaklar olduğundan en gösterişli olarak ibadethaneler yapılmıştır. Hattâ bu yapılar genellikle merkezdedir ve etrafına halklar yerleşmişlerdir. Hz Süleyman bir kral olmakla birlikte ona bahşedilen harika teknik imkânlarla en gösterişli ibadethane ‘Mescid-i Aksa’yı yaptırmıştır.

Yeryüzünün ilk ibadet yeri olarak yapılan Beyt-i Haram yüzyıllardır İslâm dünyasının kalbi hükmündedir. İnsanlık tarihi başlangıcında büyük, yüksek, harika bir bina iken günümüz Arap Müslümanları Firavun zihniyeti benzeri onun etrafına kapital Batı teknolojisiyle devasa towerlar yapmışlardır.

Hristiyan dünyasının en gösterişli yapıları kiliseler, gösterişli katedraller olmuştur. Uzun yıllar Avrupa’da en muhteşem binalar kiliselerdir. Bu günkü Ayasofya zamanın Hristiyan âleminin en büyük muhteşem, ilk ve tek kubbeli dinî yapısıdır. Krallıkların Hristiyanlığa galebe çalması sonrası Avrupa’da saraylar da muhteşem yapılmaya başlanmıştır.

Selçuklu ve Osmanlılar en muhteşem yapı olarak camileri yapmışlardır. Din toplumunda elbet dinî duygu düşünce ve değerler muhteşem camilerle topluma yansıtılmak istenmiştir. Topkapı sarayının sadeliği göz önüne alınırsa Osmanlı son dönem hariç tüm imkânlarını camiler yapmaya aktarmıştır. Bu yaklaşım kraldan önce Tanrı ve din gelir anlayışının ifadesidir. Batılılaşma kulvarına girdiğimiz Osmanlı son döneminde Avrupa’dakiler benzeri devlet, saray yaptırma moduna girmiştir. Batıya benzeme, ihtişamlarını onlara ifade etme yaklaşımıyla devletin tüm imkânları aktarılarak lüks, gösteriş ve şatafat kokan Dolmabahçe sarayı inşa ettirilmiştir.

On dokuzuncu yüzyılda başlayıp yirminci yüzyılda en muhteşem günlerini yaşamaya başlayan ve kendini en güzel ABD’de ifade eden kapital anlayış sonrası Batı dünyasında göklere doğru yükselen muhteşem binalar yapılmaya başlanmıştır. Bu, artık dinin zayıfladığı maddi değerlerin öne çıktığı anlamına gelmekteydi. Parayı dolayısıyla gücü elinde tutanların yenilmez güçlerini, Firavunu bir anlayışla gösterişli binalarla topluma yansıtıp güçlülüklerini dayatmalarıydı. İnsanları daha iyi, daha çok kullanma ve sömürme amaçlı, başlangıçta alışveriş merkezleri adıyla plazaları, avmleri daha ilerisi gökdelenleri, ikiz veya tek kuleleri, towerları ve şimdilerde rezidansları inşa ettiler.

Tapınaklar bir anlamda masumdu sonuçta tüm insanları Tanrı’ya, dine ve dinî hayata çağırıyorlardı. Ancak towerlar, gökdelenler, rezidanslar yüksek görüntüleriyle Tanrı’yı değil gücü, güce sahip olanları ifade ederek çok az bir seçkin azınlığa hizmet verirken genel çoğunluğa, zenginlerin üstünlüğünü, kendilerinin(halkların) hiçliğini ifade etmektedir. Türk dil kurumunun sözlüğünde rezidansın, “yüksek devlet görevlileri, elçiler vb.nin oturmalarına ayrılan konut; saray, konut” manasıyla ifade edildiği dikkate alınırsa rezidanslar elbette ki Firavunu anlayışın yansımalarıdır. Mitolojik tanrılarvari seçkinler, Olymposları olan gökdelenler, towerlar, rezidanslarda yaşarlar ve salt kendi lehlerine insancıkları idare ederler. İlginç olan Musa’ya yakın görünür oldukları halde Firavunu sistemin işlemesidir. Hz. Yusuf, bu sistemde hak bir yol açmıştı. Yusuf olabilenlere ne mutlu…

 


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
İslâmcıların kültürelsizl... - Sayı 89
Batılılaşmada mündemiç di... - Sayı 88
Babel'de doğuya bakış... - Sayı 87
Âmâk-ı hayal ve Osmanlı s... - Sayı 86
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (120):
Doğumunun 120. yılında Üstat Necip Fazıl Kısakürek...

Son Eklenen Yorumlardan
 bosch professional gop 185-liBeylikler dönemini hatırlayalım, birbirlerine karşı üstünlük mücadelesi... Feyzi

 "Yürü kardeşim,Ayaklarına bir Kudüs gücü gelsin."Sen ve senin gibi şuurlu insanların sayıları bereke... Nilüfer Mihailoğlu

 Yüreğinize kaleminize sağlık kıymetli hocam. Allah hayırlı sağlıklı uzun ömürler versin.... Faruk AKTI

 kantarın topu olacak efendim ... Esra

  Gönlü klabi temiz abim kalemine sağlık başarılarının devamını diliyorum sevgiler saygılar ... Serkan yakar


ACI-YORUM nedir?
Bugün toplumumuzda, özellikle düşünce alanında aksayan yönler ve anlamsızlıklar var.
ACIYORUM, bu aksaklıkları ve anlamsızlıkları, sadece fikirle en can alıcı yerinden, en vurucu sözlerle, yanlışlıkların mantıksızlıklarını yakalamayı usul bilerek, en doğru yargıları, hiç itiraza yer vermeyecek şekilde ifade etmeyi ve daha sonra düzeltmeyi yapacak olanlar için fikri çözüm yolları açmak düşüncesinin ifadeye dökülmüş şeklidir.
Kardelen: Sayı 1, Temmuz 1992
Kasem olsun!
Tas tarak
Üstün fikir
Çocuk
Bu gidiş nereye?
Fatih Sultan Mehmet (4)
Deniz kabarıyor
Kudüs... Ey Kudüs
Zeytin dalları altından meydan okuyuş


Yavuz Sert - Bir tufanın ardından...
Yavuz Sert - Gazze biz ne öğretti...
Ali Erdal - Deniz kabarıyor
Kadir Bayrak - Vah benim halime!
Necip Fazıl Kısakürek - İç ve dış düşman – Y...
Bedran Yoldaş - Elinde taş küçük çoc...
Bedran Yoldaş - Zevâli yakındır zulm...
Ekrem Yılmaz - Kazandım vallahi!
Ekrem Yılmaz - Bitti kelimelerim
Ekrem Yılmaz - Mektup
Dergi Editörü - Üstün fikir
Site Editörü - Sosyal medyanın gücü
Necdet Uçak - Dünya malı
Necdet Uçak - Geldi geçti ömrüm be...
Kardelen Dergisi - Kardelenden haberler
M. Nihat Malkoç - Soykırım, Antisemiti...
M. Nihat Malkoç - Gazze günlüğü
Hızır İrfan Önder - Kasem olsun!
Zaimoğlu - Batı muradına erebil...
Mehmet Balcı - Köyüme gömün
Mehmet Balcı - Sevdam
Muhsin Hamdi Alkış - İsrail-SAMİRİ-oğulla...
İbrahim Şaşma - Kudüs Mektubu
Halis Arlıoğlu - Merhum Mehmet Akif i...
Murat Yaramaz - Hiç
İlkay Coşkun - Filistin
Zafer Nefer - Tas tarak
Özkan Aydoğan - Çocuk
İlknur Eskioğlu - Şehitlik oyunu
Yusuf Çelikler - Bu gidiş nereye?
Ayşe Yaz - Yağmur (Gazzenin çoc...
Bedir Acar - ‘İsrail bizi yenemez...
Hüma Sunguroğlu - Çınarın gölgesinde o...
Hüma Sunguroğlu - Zeytin dalları altın...
Abdullah Doğulu - Filistinde anne-çocu...
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 13236275
 Bugün : 1862
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 607745
 Bugün : 62
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 159
 119. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 4
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 6
Son Güncelleme: 21 Şubat 2024
Künye | Abonelik | İletişim