Erdem Beyazıta mektup Hızır İrfan Önder Sayı:
106 -
Selâm sana ey direniş şairi, selâm sana!
Şair denince aklıma ilk düşen isimlerden birisisin. Bunu sağlayan, İz Yayıncılıktan çıkan ve üç şiir kitabını da içeren, “Şiirler” adlı “bütün şiirlerini” kapsayan kitabını okumamdır. Bu kitap, sanki beni büyüledi. Şiire susayınca hep okurum. Çünkü estetikten ödün vermeden, biçimi dışlamadan içeriği öne çıkardın. Şiirde anlamı önemsedin. Mesajını eğip bükmeden açıkça verdin. Şiirini salt biçimciliğe, salt sözcüklere indirgemedin. Şiirini anlamsız imge yığınına ya da imge çöplüğüne çevirmedin. “Şiir aramaya çıkmam, o gelir beni bulur.” dedin. Bunun içindir ki, şiirlerin gönlüme işledi, ruhumu alevlendirdi. Ey şiiri, şiir gibi yazan şair!... Ey “Yedi Güzel Adam’dan” biri olan üstat! Sana minnettarım. Sana hayranım.
Seni de şiirlerini de bana sevdiren sadece bu değil. Sana ve şiirine dair yazılanlar da beni etkiledi. Merhum şair Behçet Necatigil, “Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü” adlı yapıtında ilk şiir kitabın için şunu yazmış: “Barbar güçlerin, teknolojinin yıktığı, Tanrı’dan kopardığı insanın manevî kurtuluşunu arayan Sebeb Ey…” Bir başka merhum yazar Prof. Dr. Mehmet Kaplan da: “Erdem Bayazıt’ın şiiri değil eski dindar şairlerinkinden, Mehmet Akif’inkinden de çok farklı bir şekilde ve üslûpla yazılmıştır…” diye yazmıştır. Günümüz şair ve eleştirmenlerinden Orhan Kahyaoğlu “Modern Türkçe Şiir Antolojisi” adlı yapıtının ikinci cildinde şiirin hakkında şunları yazmıştır: “Toplumsal ve varlıksal sorunlar, İslâmî duyarlıklara yaslanan bir isyan duygusunu şiirinin parçası kılar. Dönemin sol tandanslı toplumcu şairleri gibi Bayazıt da bir tür Anti-emperyalist hassasiyetleri şiirine yedirir. Muhalif bir tarih algısı içinde, İslâmî değerler, şiirinin altyapısı kılarak, alışılmış kadercilikten uzak bir insani tepkicilikle bezeli bu şiir…” … “Bir Müslüman militan izlenimi verir şiiriyle. Tıpkı 1960’ların sonundaki yeni toplumcu şiir açılımı gibi. “Gerçek”i Algılayış, gündelik hayata bakış noktasında da, söz konusu 1960’lı yıllar şairlerinin şiiriyle onun şiiri kesişir. Fark, Bayazıt’ın şiirinde derinleşmiş olan İslâm’a, inanca dair değerlerdir. Şiirinin asıl silâhı, maddeye karşı maneviyat ve ruh olan bu enteresan şair, şiirindeki ses ve ritim gücüyle ilginç bir coşkuyu da içinde barındırır.”
Ey dâvâ şairi! Ben şiirlerinin bir direniş, bir başkaldırı şiiri olduğuna inanıyorum. Batılılaşma döneminin milletinden, tarihinden, birikiminden ve medeniyetinden kopan yabancılaşmış aydınına karşı şiirle direndiğine şahitlik ediyorum. Doğru yoldan şaşmayan, “klas duruşu” olan iyi bir şairsin. Sen de şiiri merhum Necip Fazıl Kısakürek gibi “mutlak hakîkâti arama işi” bildin. Şiirlerinde varoluş kaygısı-sancısı çeksen de hayata tasavvuf nazarından baktığın belli. Varlığı sorguladıkça inancın pekişti. Yalnızlık, hakîkâte ulaşmak için gerekli gördüğün bir hâlden öte bir şey değildi. Anlıyorum ki yalnızlık, bilinçli bir tercihindi.
Değerli üstadım,
Erdem Dönmez, Edebiyat Ortamı Dergisi eki için hazırladığı “Bir Umran Şairi Erdem Bayazıt” adli biyografik risalesinde, hakkında, benim de doğru bulduğum, şu tespiti yaptı: “Onun şairliği ile insanlığı birdir; hayata baktığı yerde şiiri, şiire baktığı yede hayatı görülür. Dolayısıyla öfkesi de şiirdir, coşkusu da şiirdir, acısı da şiirdir, umudu da şiirdir. Şiiri bu denli içselleştirmişken şiiri şiir yapan değerleri bilinçli olarak kullanır, geliştirir, dönüştürür ve aktarır. Şair olmak böyle bir sorumluluğun işidir.”
Senin şiirin, Müslümanların yaşadıkları çalkantı, hezeyan ve bunalımlara karşı bir protesto şiirdir. Ötesi olmayanın aslâ düşünü kurmadın… Çağa, moderniteye sert eleştiriler yönelttin. Ölümü değil ölümsüzlüğü aradın... Ne şiir, ne sanat, ne sanatkârlık hiçbir zaman birinci önceliğin olmamıştır. Biliyorum ki senin için ölüm yok olma olarak değil, “uyanış, diriliş, yeniden doğmak, yeni bir hayata başlamak”tır. Yaşamı anlamlandıran; insanın davranışlarının bilincinde olmasını sağlayan; insanı düşünmeye sevk eden şey ölümdür. Bu hayat, ölüm için hazırlıktır. Ölüm son değil sonsuzluğun, ölümsüzlüğün başlangıcıdır. Müslümanın ölüm korkusu, ölüm kaygısı olamaz! Müslümanın ölümü öldürmesi gerektiğine inandın. Ölümsüzlük için ölüm gerekliliktir diye düşündün!...
“Bulmak” adlı şiirinin son beytiyle mektubuma son vermek istiyorum:
“Ölüm bize ne uzak bize ne yakın ölüm
Ölümsüzlüğü tattık bize ne yapsın ölüm”
Ey şiirinin temel derdi “Müslümanca yaşamak” olan şair! İmanla bütünleşen direnişin kurtuluşu sağlayacağına inanan serdengeçti!
Ey eylem şairi!
Derdinle hemdert oldum...
Seni rahmetle, minnetle, saygıyla ve özlemle anıyorum.
Ruhun şâd olsun…
|