Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 35 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     3312 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.     Yazara Mesaj

AY I?I?I
Ayşe Sena Ünsal

  Sayı: 64 - Nisan / Haziran 2009

Güneş bugün yine karanlık... Sanki ay ışığı renginde. Bulutlar huzursuz ve telâşlı, titrek bir ışık hâkim gökyüzüne...
Serpil’in yüreği de böyle bir huzursuzluk içinde; aldığı haberin hüznüyle solmuş, paramparça bir halde idi. Bu ölüm sessizliği sanki hiç bitmeyecek ve renkler yerine hiçbir zaman gelmeyecekti. Işıklar bir bir yer değiştiriyor, her zaman yüreğinde yer alan gökkuşağı parçalanıyordu. Parlak renklerin yerini artık koyu ve sisli renkler almıştı.
Toprak yolda hızlı adımlarla yürüyordu. Ayak bileklerini örten eteği yürüyüşünün verdiği hızla bir sağa, bir sola savruluyor; yolun üzerine serpilmiş çakıl taşları ayakkabılarına çarpıp, bacaklarına sıçrıyordu. Beynindeki ölüm sessizliğini kalbinin çarpıntısı bozuyor, adımlarını hızlandırmak zorunda bırakıyordu. Her şey bir kâbus gibiydi. Sanki gözlerini açtığında bitecek korkunç bir kâbus...
Eve ulaştığında kapının ardına kadar açık olduğunu fark etti. Kalabalık kapının önüne kadar taşmıştı. Bir tane dayısı vardı bu hayatta. Neşeli canlı ve her daim mutlu bir insandı. Nasıl olur da ölürdü. Bu gencecik yaşında, daha yarım asırı tamamlayamadan bir kalp krizi onu ellerinden almıştı. Telaştan ayakkabılarını nasıl çıkardığını bilmiyordu. Kapının sağ yanındaki odada bembeyaz kefeni ile yatıyordu dayısı. Sağ yanı kıbleye çevrilmiş ve karnına büyükçe bir bıçak konmuş olarak. Gözlerinden akan yaşları silerken ne kadar renkli bir hayat geçirdiğini düşündü. Altı kızın ardından gelen yıllarca yolu gözlenmiş bir çocuk. Anneannesi zayıf doğduğu için pamuklara sararak büyütmüş onu. Her şeyin en iyisi yedirilmiş, bir dediği iki edilmemiş. Tek oğlan, tek güvence dedikleri... Kasabanın en büyük fabrikasında ustabaşı olmuştu. Sözü dinlenir ve güvenilir bir kişi olarak nam salmıştı tüm çevrede.
Yıllarca verilen emeklerden sonra sıra evlendirmeye gelmiş de; kapı kapı gezmiş anneannesi; en güzel, en becerikli kızı bulmak niyetiyle. Biricik oğluna elinde olsa Cennetteki hurilerden seçecek kadar titiz ve heyecanlı. Yandaki köyün güzel kızı Zeliha'yı beğenmişti. Kahvesini içtiği bütün kızlardan daha güzel, daha endamlıydı Zeliha. Oğluna da yakışırdı. Zeliha tek şey istemişti kasabada oturmak. Hakkıydı güzel gözlü Zeliha'nın. Oğlu zaten kasabada çalışıyordu ve olması gereken de oydu. Tarlalar satıldı düğün için görkemli bir düğün hazırlığı yapıldı. Bir tane oğlu vardı anneannesinin. Gözünün nuru, evinin direği, biricik yetimi... Küçük yaşta kaybetmişti babasını Ali Dayı. O yüzden evin her işinde ona danışılırdı. Düğün için ev arandı kasabadan. Zeliha kira istemem diye tutturdu. Haklıydı kız, burada ev boş dururken kira mı verilirdi. Köydeki ev ve kalan tarlalar da satıldı kasabadan Ali Dayı'nın üzerine büyükçe bir ev alındı. Kızlar zaten hak istemezdi. İsteseler de verilmezdi. Tüm mal oğlanın hakkıydı. O koskoca evden bir oda verirlerdi anneannesine yeterdi. Düğün yapıldı, davullar çaldı, düğün boyunca kazanlar kaynadı, sofraların biri kalktı diğeri kuruldu... Şenlik üç gün sürdü. At üzerinde getirildi Zeliha... Gelin ve damat masallardaki gibi yakışmışlardı birbirlerine. Kara yağız oğlu Ali ile mavi gözlü, sırma saçlı gelini. Dilden dile dolaştı düğünün ve yemeklerin güzelliği. Düğünden sonra evde üç gün kalabildi Ali Dayının annesi. “Eee sen ne zaman döneceksin” diye sormaya başladı Ali Dayı ve güzel Zeliha. Nereye, nasıl gideceğini hiç düşünmeden... Yıllarını verdiği, ömrünü uğruna tükettiği, tüm malını tek kalemde oğluna feda eden yaşlı kadından haber alınamadı yıllarca. Malını ve kendini feda ettiği oğlunun yanına sığamayan yaşlı kadın damatlarına da gitmemişti şüphesiz. Yıllar sonra bir cami avlusunda soğuktan donmuş cesedi bulundu. Kimsesizler mezarlığında yapayalnız defnedildi.
Şimdi Ali Dayı da annesinin yanına gidiyor. Eminim ki anne yüreği biricik oğlunu orada da sarıp sarmalamak ister. Ama ilâhî adalet ne der bilinmez...

Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
Yüreğimiz kan ağlıyor!... - Sayı 73
Eğitimde çıkış noktası... - Sayı 72
ESMA’ÜL HÜSNA İLMİ ... - Sayı 66
ESKİ BİR FOTOĞRAF KARESİ... - Sayı 65
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (127):
Sünnete uygun beslenme...

Son Eklenen Yorumlardan
 Bugün 18.11.2025Konu nedir? ...

 Deprem kuşağında yer alan ülkemizde: çok katlı yapılar yerine, tek katlı bahçeli evlerde yaşamak asl... yusuf

 Muazzam bir çalışma olmuş,tebrik ediyorum.... Ahmet Durmuş

 yukarıdaki hikayeyi ve eklemeleri yazan kişi biraz zorlamayla günün modasına uymuş işi dış güçlere a... HALİL KÖSE

 test"... test


ACIYORUM

Millet, Meclis’i seçiyor...

Meclis, millet namına kanun yapıyor...

Anayasa Mahkemesi de bu kanunları bozabiliyor...

 

Şimdi söyleyin:

Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletin mi?

Hâkimiyet kayıt ve şartla mı milletin?

Hâkimiyet kayıtsız şartsız Anayasa Mahkemesi’nin mi?

Hâkimiyet kayıt ve şartla Anayasa Mahkemesi’nin mi?..

(Kardelen; 13; Mart 1997)

 

ACIYORUM

Bir takım kimselerin, yetkilerini aşarak, kanun dışı teşkilâtlar kurduğu ve kanun dışı faaliyetlerde bulunduğu artık kimsenin yok diyemeyeceği bir gerçek halinde ortaya çıktı.

Bunlar, başlangıçta en azından, kanunların kötülerle ve kötülükle mücadelede yetersiz kaldığını düşünüyor.

Böyle örgütlere karşı çıkanlar da, gizli ve kanun dışı teşkilât kurulacağına falan falan kanunlara ve filân filân mekanizmalara dayanarak şöyle şöyle mücadele mümkündür, demiyorlar...

 

Öyleyse...

Ya bu ülkede kanunlar ve işleyen mekanizma yetersizdir... Ya devleti idare edenler...

Bu işin (ya)sı, (ma)sı yok... Hem kanunlar ve işleyen mekanizma, hem idareciler yetersiz...

(Kardelen; 13; Mart 1997)
66
Büyük camgözlerle yüzen karahindiba
Hakkın hâdimleri ve bâtılın vekâlet sava
Ehl-i gönül
Nesl-i muazzez
Nereye kadar?
Gelecek sayı (127) konusu


Ali Erdal - Nereye kadar?
Kadir Bayrak - Mukaddes beldelere-2
Ekrem Yılmaz - Korkaklar
Ekrem Yılmaz - Nerdeyiz
Fatma Pekşen - Dağlara çen düşende
Dergi Editörü - Ben kazandım, biz ka...
Site Editörü - Vekâlet savaşları
Necip Fazıl - Yahudi (Terkip ve Te...
Necdet Uçak - Annem var güzel anne...
Necdet Uçak - Bu vatan bizim
Kardelen Dergisi - Gelecek sayı (127) k...
Kardelen Dergisi - Kardelenden haberler
Kardelen Dergisi - Gazze ateşkes görüşm...
M. Nihat Malkoç - Gördüm seni, gördüm ...
M. Nihat Malkoç - Gazze, ümmetin imtih...
Zaimoğlu - Gündüz, geceye muhta...
Zaimoğlu - Sağlam kulp
Halis Arlıoğlu - Hâramiler
Halis Arlıoğlu - Meçhule hitap
Ahmet Değirmenci - Geri verin
Ahmet Değirmenci - Kurban
Ahmet Değirmenci - İki ara bir dere
Büşra Duru - İslâmın meşalesi ile...
Remzi Kokargül - Malatya suskun, durg...
Murat Yaramaz - Şüphe
Murat Yaramaz - Amnezi
Gözlemci - Hadiselere bakış
Mahmut Topbaşlı - Duruldum
Mahmut Topbaşlı - Cemre sancıları
Cahit Ay - Kimdendir
Cahit Ay - Ondördünde
Cahit Ay - Sana geliyor
Rıdvan Yıldız - Kaş ve bulut
Vahid Aslan - Adam olmaq derdi
Vahid Aslan - Günəbaxanlar
Emine Öztürk - Yolun sonu
Osman Akçay - Büyük camgözlerle yü...
Mustafa Makas - Vesâyet savaşları
Yaşar Akyay - Hakkın hâdimleri ve ...
İbrahim Durmaz - Kızılelma
Mehmet Emin Armağan - Nesl-i muazzez
Mehmet Emin Armağan - Ehl-i gönül
Mustafa Kozlu - Mutluluk
Uğur Utkan - Hz. Ebubekir Sıddık
Kemal Çerçibaşı - Bir yıldırım çarptı ...
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 16355167
 Bugün : 2064
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 696371
 Bugün : 778
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 587
 126. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 1
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 6
Son Güncelleme: 9 Mart 2025
Künye | Abonelik | İletişim