Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 34 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     1630 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.     Yazara Mesaj

Olaylara Bakış-105
Muhsin Hamdi Alkış

  Sayı: 105 -

AYASOFYA HÜR ARTIK

10 Temmuz 2020 günü Danıştay 10. Dairesi kararıyla Ayasofya’yı müzeye dönüştüren 1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararı iptal edildi ve hemen akabinde Cumhurbaşkanlığı kararıyla da ibadete açılması için gerekenlerin ifası babında Diyanet İşleri Başkanlığı vazifelendirildi. Kararda özetle, hukuk devletinde vakıf mallarının hukuki statüsüne hükümetlerin ve devletlerin dahi müdahil olmasının mümkün olmadığı ve bu sebeple Ayasofya’yı vakfeden Fatih Sultan Mehmet Han’ın iradesine aykırı şekilde müzeye dönüştüren kararın iptal edildiği ifade edildi.

Vakıf malı demek Allah’a ve kamuya bağışlanmış mal demek olup kamu düzeni ve yararı olmadıkça vakfedenin iradesine uygun idare edilmelidir. Fatih Sultan Mehmet Han’ın da vakfetme iradesi tereddütsüz şekilde “Ayasofya Camii şerifi” şeklinde olduğuna göre, kararla böylesi bir kanuna aykırılık hukuk içinde düzeltilmiş oldu. Bundan sonra ilk cuma namazında ibadete açılması ve ibadet vakitlerinin dışında da –diğer tüm camilerimiz gibi– gezilmeye de açık olacak.  Vakıf malı bir eserin içerisinde ibadet edilmesinin müze gibi gezilip görülmesine engel teşkil etmeyeceği ve dünya kültür mirasına da hiçbir surette halel gelmeyeceği, Sayın Cumhurbaşkanının beyanatında da açık bir biçimde belirtiliyor zaten. Müzeye dönüştüren Bakanlar Kurulu kararında imza sahteliği vs iddiaları tarihçilerin bundan sonra da meşgul olacağı hususlar… Yeni fesadlara mahal vermemek adına ilâve tartışmayı lüzumsuz buluyoruz.

Çağ açan bir feth olmakla, elbette ki Ayasofya’nın ifade ettiği mânâ Türk’ün bu topraklarda tapusu, fethin işgalden, yağmadan farkını fiilen izah eden bir remz idi aynı zamanda. Ayasofya’nın vakıf iradesine aykırı bir halde ibadete kapalı oluşu, Müslüman Türklüğün boynunda bir zincir gibi algılandı ve yıllardır gönül yangını bitmemişti. Hamdolsun ve şükürler olsun ki Ayasofya artık hür oldu. Vesile olan herkesten Allah razı olsun. Tüm Türk İslâm âlemine hayırlı uğurlu olsun!

 

BAROLAR... MUHALİF Mİ, HASIM MI?

Bardağı taşıran son hadise Ankara Barosu’nun pandemi sonrası kılınan ilk cuma namazı hutbesinde yer alan ve dinimizce ve neredeyse her dince sapkın görülüp kınanan fiilleri övücü tavır takınıp üstelik dinimize “çağlar öncesinden gelen ses” diyerek hakaret etmeye yeltenmesi oldu. İstanbul Barosu’nun şehit savcımız Kiraz’ın katilleri teröristleri şarkılarında öven kişilere sahip çıkması, başörtülü avukat hanımların duruşmalara sokulmaması da dâhil olmak üzere darbeler dönemleri de dâhil pek çok anti demokratik ve din ve vicdan hürriyetini tanımaz tavırları hep bu bardaktaki birikimin unsurları idi.

Netice, kamuoyunda çoklu baro teklifi olarak bilinen ve beşbinden fazla avukat bulunan baro çevresinde ikibin avukatın biraraya gelerek ayrı bir baro kurabilmelerine imkân sağlayan tasarı meclise sunuldu ve eş zamanlı olarak bazı kesimlerden itirazlarla gösteri ve eylemlerle karşılaştı ancak TBMM’de kabul edildi.  Meseleyi hakkaniyetli olduğunu düşündüğümüz bir çerçeveye koymak icab ederse: 

●Evvela tespit edelim ki: Barolar anayasada yer bulan ve hukuk devletinin icablarının yerine getirilmesinde lüzumlu, kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşlarıdır. Başka bir anlatımla anayasal kurum ve kuruluşların devletin işleyişi ve vatandaş ile ilişkisi ve korunması açısından hayatî önemi haizdir.

●Barolar madem ki kamusal bir vazife icra etmektedir; o mesuliyeti müdrik davranmak ve bu devletin unsurlarından biri olarak; içeriden inşa ve ihya faaliyeti çerçevesinde gerekiyorsa muhalefet de yaparak vazifelerini icra etmelidir. Kalenin içerisinde kaleyi daha iyi savunma önerisi başka, düşman okçusuyla bir olup kaleye dışarıdan ok atmak başka.. Bu mânâda baro, sonuna kadar muhalif olmaya hak sahibi ve fakat tutumu anayasanın kendisi için varolduğu devlet ve millete husumete yeltendiğinde de hesaba çekilmeyi hakkeden ve lâyüsel olmayan bir kurumdur.

●Muhalefet etmek, eleştirmek, alternatifler sunmak, kanunların tatbikatında devlet organ ve memurlarının faaliyetlerini denetleyici tutum takınmak baroların hak ve hattâ vazifesidir. Hattâ bu mânâda yapıcı muhalefet millî gücün bir unsurudur. İdeal mânâda muhalefet ve eleştiri acıya benzer, ızdırap verir ama hastalıkların teşhisi ve tedavisi için zaruridir. Muhalefet ile husumetin farkı da bundadır; yani tedavi etmeye ıslah etmeye iyileştirmeye, adalet etmeye daha iyiye ve güzele mi yöneliyor yoksa hastayı yok etmeye mi?

●Bu kanun değişikliğiyle kendilerinin “muhalif oldukları için”  tecziye edildiğini iddia eden baro yönetimleri, kendilerine muhalif avukatların sesini duymaz, organlarında vazife vermez onları yok sayar tutarsız bir tutum içindedir. Ortada yıllardır süren ve mevcut baro yönetimlerine muhalif avukatları mağdur eden büyük haksızlık vardır. Ayrıca bazı büyük il barolarının da muhalefetin değil husumetin ehli olması ve meslek sorunlarından uzaklığı dolayısıyla anayasal vazifeyi icradan yoksun bir baro örgütlemesi olduğu da meydandadır.

●O halde çare? Cenabı Hak, Mâide Sûresi  8. Âyette:  “Ey İnananlar! Allah için adaleti ayakta tutup gözeten şahidler olun. Bir topluluğa olan öfkeniz sizi adaletsizliğe sürüklemesin; âdil olun; bu, Allah'a karşı gelmekten sakınmaya daha yakındır. Allah'tan sakının, doğrusu Allah işlediklerinizden haberdardır.” buyuruyor. Bizlere bugüne kadar haksızlık yapanlar zulmedenler bizim öğretmenimiz değil ve bizler zalime bile adalet etmekle mükellefiz.

●Çoklu baro, ilk nazarda intikam alıcı ve iç soğutucu görünse de milletin ve devletin uzun vadede selâmeti ve millî gücü zayıflatıcı pek çok marjinalliğe de dünya nazarında meşruiyet görüntüsü kazandırabileceği ve mevcut halinden daha hasım örgütlenmelere vücut verebileceği kanaatindeyim. Çözüm bölünmek değil daha da birlenmek, milletle ve onun değerleriyle hemhal olabilmek ve güçlenmekten geçiyor.

●Öncelikle hukuk fakülteleri bu milletin zeki ama fakir çocuklarının da rahatlıkla tahsil görüp makamlara gelebileceği ve burslarla desteklenen kurumlar olsun. Meslekte de varlığını idame ettirebilecekleri maddi destekler, teşvikler ve yasa değişiklikleri planlansın.

●Artık teknolojinin imkânları cevaz veriyor. Her avukat UYAP kullanıyor. Oylama sistemini elektronik imzayla sanalağ üzerinden her avukatın oy verebileceği bir sisteme dönüştürün. Barolarda avukatlar yönetim kurullarını organları kurulacak meclisleri doğrudan seçebilsinler. Bazı kararlar tüm avukatların oyuyla alınabilsin. Avukatlar beğenmedikleri kararları belirli çoğunlukla ağ üzerinden veto edebilsinler. Meselâ hadsizin biri sanki tüm avukatları temsil kabiliyetini haizmiş gibi densiz bir açıklamaya yeltendiğinde veya terörist övücülüğü yaptığında veto edebilsinler ve derhal gensoru gibi bir yöntemle o yönetimi düşürebilsinler. Oy ve seçim sistemini değiştirin temsilde adalet getirin ki milletin çocukları bu oligarşik yapıları kırabilecek imkânlara kavuşsunlar.

Korkmayınız bir gençlik geliyor. Yarın elbet bizimdir!


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
Fars palavrası... - Sayı 122
Ne Fa Ka, bedenini arayan... - Sayı 120
İsrail-SAMİRİ-oğulları... - Sayı 119
Deprem Felâketi: Âyetlere... - Sayı 116
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (126):
Vekâlet Savaşları...

Son Eklenen Yorumlardan
 test"... test

 Elinize sağlık.Okuyup anlayanı, ibret alanı çok olsun, inşallah.Çok selâm ve hürmetlerimle...Sağlık ... Naci Eroğlu

 Elinize sağlık. Okuyup anlayanı çok olsun inşallah.Allah, milletimizi bu ve benzeri belalardan ebed... Naci Eroğlu

 Gülizar annenin mekanı cennet olsun inşaallah. Ufukta kavuşmak ta var. Metanet ve sabır dilerim. Ka... AYHAN ASLAN

 Amin.... Ömer Faruk Erkoyun


Öğretmen ve öğrenciye “okul sigortası” hakkı verilmiş. Pek yerinde, artık disiplinsizlik yüzünden okutmak da, okumak da “risk unsuru” taşır oldu. 
Kardelen: Sayı 3, Aralık 1993
Temmuzda yaşamak zemheriyi
Çocuk, sevginin ürünü...
Annesi gül koklasa ağzı gül kokan çocuk
Çocuklar bizim geleceğimiz (mi)?
Filistindeki çocuklar
CHP’nin bu millete yaptığı zulümler Cell
Bin Karınca Duası


Ali Erdal - Büyük depremin öncül...
Ali Erdal - Yolculuk
Kadir Bayrak - Çocuk toprak gibidir
Necip Fazıl Kısakürek - Necip Fazıl’dan çocu...
Ekrem Yılmaz - İçimizdeki çocuk ölm...
Ekrem Yılmaz - Çocuk
Ekrem Yılmaz - Sınırlar ötesinde
Dergi Editörü - Annesi gül koklasa a...
Site Editörü - Çocuklar bizim gelec...
Necdet Uçak - Ahlâk bozuldu
Necdet Uçak - Ali ile Barbaros
Kardelen Dergisi - Kardelen’den haberle...
Kardelen Dergisi - Hâlâ ve her şeye rağ...
M. Nihat Malkoç - Filistindeki çocukla...
M. Nihat Malkoç - Çocuk olmak
Hızır İrfan Önder - Gurbetin ocağı harlı...
Zaimoğlu - Vasıtasız erdirici
Halit Özdüzen - Yozlaşan toplumlar
Mehmet Balcı - Yardımseverlik
Mehmet Balcı - Sitem
Ahmet Çelebi - Anladım
Kubilay Ertekin - Senirkent Faciası ha...
Halis Arlıoğlu - CHP’nin bu millete y...
Ahmet Değirmenci - Yangından artakalan
Ahmet Değirmenci - Özür
Ahmet Değirmenci - Otuz yıl
Murat Yaramaz - Özür
Murat Yaramaz - Kirli
Gözlemci - Hadiselere bakış
Cahit Ay - Muhasebe
Cahit Ay - Anlaşma teklifi
Cemal Karsavan - Ve çamaşır ipinde sa...
Heybet Akdoğan - Sekülerizm ve İslâm
Osman Akçay - Çocuklar oynasın
Bekir Oğuzbaşaran - Nev gazel
Yaşar Akyay - Çocuk, sevginin ürün...
İbrahim Durmaz - Çocuk ve kuş
İbrahim Durmaz - Çocuğum
Saltuk Buğra Bıçak - Temmuzda yaşamak zem...
Mustafa Kozlu - Gül kokusu
Esra Çakan - Zaman diriyken kıyme...
Uğur Utkan - Satuk Buğra Han efsa...
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 15967623
 Bugün : 338
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 672538
 Bugün : 31
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 159
 125. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 3
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 1
Son Güncelleme: 9 Mart 2025
Künye | Abonelik | İletişim