YETİM Hızır İrfan Önder Sayı:
66 - Ekim / Aralık 2010
Herkes güler oynar, dört dörtlük yaşar
Hiçbir şeyden keyif alamaz yetim,
Her çocuk bayramda eğlenip coşar
Bir lâhza hüzünsüz kalamaz yetim.
Hem ayağı çıplak, hem sırtı çıplak,
Arından ezilir mübarek toprak,
Beti benzi atar daldaki yaprak,
Devlet kapısını çalamaz yetim.
Yarından umutsuz, acılı dünü,
Hayatı çileli, geçmiyor günü,
Gelecek mi diye bu hâlin sonu,
Tatlı bir uykuya dalamaz yetim.
Her “baba” sedası gönlünü yakar,
Gözünün çeşmesi durmadan akar,
Garibin nefesi hep hasret kokar,
Dünyada huzuru bulamaz yetim.
Başını okşayan ne bir yel vardır,
Saçını tarayan ne bir el vardır,
Yanında ne bir dost ne de el vardır,
Hayatı bir türlü bilemez yetim.
Aman vermiyor ki acının dükü,
Belini büküyor ızdırap yükü,
Hiç kalır mı girdap içinde ülkü,
Kahır deryasında gülemez yetim.
Gecesi hep kâbus, gündüzü ayaz,
Yılları kasvetli, mevsimi sonyaz,
Yoldaşı çiledir, azığı pek az,
Ağyardan bir yardım beklemez yetim.
Kaygıları büyür, sığmaz içine,
Elde avuçta yok, nasıl geçine!
Erken yaşta aklar düşer saçına,
Kadere hiç isyan eylemez yetim.
İtilir, kakılır yetimdir diye,
Verilir bir sürü olumsuz paye
Bulamaz yansa da kendine saye
Yine de ölümü dilemez yetim.
Ey Sükûtî, yetim gibi yaşadın,
Saadeti yıllar önce boşadın,
O masum gönlüne mayın döşedin, Ne var ki sevgiyi dışlamaz yetim.
|