Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 32 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     1714 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.     Yazara Mesaj

Kış bekleyen çocuk
Hızır İrfan Önder

  Sayı: 101 -

Daha çocukken yalnız kalmanın nasıl bir duygu olduğunu bilir misiniz? Anne de var, baba da var. Fakat öksüz ve yetim gibi yaşamak! Bu durum çocuklarda bir duygusal sarsıntı yaratır. İşte ben bu duygusal sarsıntıları yaşayan çocuklardan yalnızca biriydim.

1964 yılında kendi kaderine terk edilmiş, Doğu Karadeniz illerinden biri olan Rize’nin Ardeşen ilçesine bağlı Yukarıdurak köyünün Kvaşuba Mahallesinde (Şimdi Önderköy oldu) doğdum. Bu köyün yolu yoktu! Elektriği yoktu! Bol su kaynaklarına sahip olmasına rağmen evlere su bağlanmamıştı. Taşıma su ile değirmen döndürülmeye çalışılırdı. Evler ahşaptı. Odun sobaları kurulurdu. Yalnızca oturma odasına kurulan bu soba orayı bile zor ısıtırdı. Diğer odalar ise buz kesilirdi. Sobalar dört mevsim kaldırılmazdı. Çünkü bu sobalarda yemek ve ekmek pişirilirdi. Haliyle kışın donar yazın da pişerdik!

Babamın anlattıklarına göre birkaç kuşak önceki atalarımız bizden daha çok sıkıntı yaşamışlar, daha çok çile çekmişler. Yiyecek bir dilim ekmeği bulamadıkları bile olurmuş... Ben biraz daha şanslı olsam da köyde hâlâ fakirlik hüküm sürüyordu. Çünkü bölgede çay tarımı daha yeni yeni başlamıştı. Tarlaya, bahçeye yalnızca mısır ekilirdi. Kaçkar dağları eteklerinde yer alan köyümüz tarıma pek elverişli değildi. Tarlalar, bahçeler bizi geçindirecek kadar ürün vermezdi. Hiçbir çaba yeterli olmuyordu. Şehirlerde iş bulma imkânı da yoktu. Yoksulluk diz boyuydu! Bu durumdan kurtulmak için köylülerin bir şeyler yapması gerekiyordu. Çünkü devletin gücü de sınırlıydı. Köylere-köylülere nasıl yardım etsindi? Elini uzatsındı… Geriye tek çözüm yolu kalmıştı: O da Almanya başta olmak üzere Avrupa’ya işçi olarak gitmek. Babam da bu yolu seçmiş ve 1960 sonrası Almanya’ya ilk giden Türk işçilerinden biri olmuş. Benim şansızlığım tam da bu noktada başlamıştı. Çünkü babam yılda bir kez bir aylığına izin alıp gelebiliyormuş. Hatırlıyorum o bir ay, bana da babama da bir gün gibi geldiğini…

Ölüm Allah’ın emri de bu gurbet nereden çıktıydı? Neden beni ve benim gibileri yetim bırakırdı? Babaya en çok ihtiyaç duyduğum bir anda benden koparıp alan bu gurbet büyük bir zalimdi! Geceleri iğreti bir yorganın altında saatlerce nasıl ağlattığını bir ben bilirim bir de Allah. İçimden: “keşke babasız kalacağıma hiçbir şeyim olmayaydı! Keşke babam yanımda olaydı da geceleri yanında uyuyabileydim. Fakirlik ayıp değil ya!...”

Ya annem! Kış mevsimi dışında her gün durmadan, usanmadan tarlada, bahçede çalışırdı. Onun yüzünü de pek göremezdim. Ancak akşam olunca yorgun argın eve dönerdi. Yemeğimizi bile güçlükle hazırlardı. Yatsı namazını kılıp yatardı… Canım annem de işten güçten dolayı bana vakit ayıramazdı. Sevgisini, şefkatini gösterecek ne takati ne de zamanı kalırdı. Hâlimi düşünebiliyor musunuz? Babam gurbette. Annem, yanımdaki ağyâr! O da sanki bir çeşit gurbetteydi. Yapayalnızdım. Hüznüm çığ gibi büyümüştü! Ben bu çocuk hâlimle doğabilimcisi, kuşbilimcisi, botanikçi… olup çıktım. Yaşım elverseydi filozof bile olabilirdim. İçimdeki boşluğu doldurmak için…

Bir çocuğun her şeye dayanabileceğini fakat babasızlığa, annesizliğe (hasrete) dayanamayacağını-katlanamayacağını; anne-baba sevgisinden, şefkatinden mahrum kalan bir çocuğun kurumuş bir fidandan farkı kalmayacağını; sevgiye aç bir çocuğu hiçbir şeyin avutamayacağını hayat bana çok erkenden öğretti…

Kışı niçin gözlerdim? Çünkü kışın köyde çalışma yoktu. Bir-iki metreden az kar yağmazdı. Yağan kar hemen erimezdi, genellikle Mart sonuna kadar kalırdı. Bu nedenle vakit ve yorgunluk sorunu yaşamayan annem bana çokça zaman ayırırdı. Kışın, diğer zamanlarda gösteremediği sevgiyi ve şefkati gösterir, bütün sıcaklığıyla-sevecenliğiyle kucaklardı beni. Geçen sekiz dokuz ayın bende açtığı yaraları kapatmak için öpüp koklardı…

Ayrıca kimse çalışmadığı için akrabalarımızın ziyaretleri artardı. Komşularımız da bize daha sık gelirlerdi. Babam iznini kışın kullanırdı. Böyle olunca da ilginin, sevginin odağı konumuna gelirdim. Sevilirdim. Şımartılırdım. İşte yaşamak budur derdim. Benim için bundan daha iyi daha güzel ne olabilirdi ki?..

İşte bunun için kışı bekleyip dururdum.


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
Dermansız dertlere salma ... - Sayı 122
Kasem olsun!... - Sayı 119
Beni kalbine göm... - Sayı 118
İnanmadın... - Sayı 117
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (123):
"Mülteci" meselesine bakış...

Son Eklenen Yorumlardan
 Çok teşekkür ederim Amin hepimize🤲🤲... Ayşenur

 Çok beğendim.Buna benzer yazılar çokça işlenmeli.... mahir

 mükemmel anlatım; af etmiş olsan da gönül kırıklığı çok acı veriyor. buna öneriniz , makaleniz olur ... dr. Elvira

 Ne mutlu takva üzere yaşayabilene...Tebrik ederim, sade, anlaşılır ve sıkılmadan okunacak şekilde ka... Ömer Faruk Erkoyun

 Ne mutlu takva üzere yaşayabilene...Tebrik ederim, sade, anlaşılır ve sıkılmadan okunacak şekilde ka... Ömer Faruk Erkoyun


Cinayet, hırsızlık, fuhuş, içki, kumar ve uyuşturucu karışımından ibaret düzeni ambalajlayıp medeniyetin ta kendisi diye yutturmak isteyen “tek dişi kalmış canavar”a karşı hani, “iman dolu göğsümüz” vardı?
Kardelen: Sayı 1, Temmuz 1993
Yalnız ve başıboş değiliz
İranın neye ihtiyacı var?
Öz musikimizin piri: Mustafa Itrî Efendi
Tevhid yoksa huzur da yok
Gülerek günah işleyen ağlayarak cehennem


Ali Erdal - İranın neye ihtiyacı...
Kadir Bayrak - Fars irfanı var mıdı...
Necip Fazıl Kısakürek - Devletleşen şiilik
Ekrem Yılmaz - Bizden gibi görünen
Ekrem Yılmaz - Al beni
Dergi Editörü - Kaleme yemin
Site Editörü - Tevhid yoksa huzur d...
Necdet Uçak - Ömür
Kardelen Dergisi - Kardelenden Haberler
M. Nihat Malkoç - Öz musikimizin piri:...
M. Nihat Malkoç - Filistin için ne yap...
Hızır İrfan Önder - Dermansız dertlere s...
Nihat Kaçoğlu - Serçelerin sesi
Mehmet Balcı - Almanya
Ahmet Çelebi - Bilemem
İktibas - İşte Budur Humeynî D...
Muhsin Hamdi Alkış - Fars palavrası
Kubilay Ertekin - Eşek ve deve
Halis Arlıoğlu - Gülerek günah işleye...
Erdem Özçelik - Geçmişten Geleceğe
Remzi Kokargül - Çoban çeşmesi
Murat Yaramaz - Çapraz sorgu
Gözlemci - Olayların düşündürdü...
Mahmut Topbaşlı - Sırt döndüğüm şiirle...
Mevlüt Yavuz - Umutsuz
Cemal Karsavan - Aşk uyanır sabaha
Bekir Oğuzbaşaran - Âhir zaman ümmetiyiz
Yaşar Akyay - Yalnız ve başıboş de...
Yaşar Akyay - Hayatın Kaynağından ...
Yaşar Erim - Camiler boşaldı
Cahit Can - Türk farkı
İbrahim Durmaz - Yunusca
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 14539822
 Bugün : 3181
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 629659
 Bugün : 74
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 159
 122. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 0
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 5
Son Güncelleme: 13 Eylül 2024
Künye | Abonelik | İletişim