Çocuklar bizim geleceğimiz (mi)? Site Editörü Sayı:
125 -
 Tarım, doğal kaynaklar, savunma, eğitim ve ekonomi gibi alanlarda izlenen politikalar, bir ülkenin geleceğini doğrudan etkiler. Ancak çoğu zaman göz ardı edilen, fakat en az bu politikalar kadar hattâ zaman zaman onlardan daha belirleyici olan başka stratejik alanlar da vardır. Nüfus politikası bu kritik alanlardan biridir. Nüfus yoksa, bu politikaların uygulanabilirliği kalmaz.
Nüfus politikasını belirlerken kullanılan en önemli veri doğurganlık hızı denilen bir kadının ortalama doğum sayısıdır. Var olan nüfusun tazelenmesi için bu değerin 2.1 olması gerekir. Gelecekte dünyanın nasıl bir yer olacağını tahmin etmek için ülkelerin doğurganlık hız değerlerine bakabiliriz. En yüksek değer Afrika ülkelerinde, 5 hattâ 6 olan ülkeler var. Avrupa’da tazelemeyi sağlayan 2.1 değerinde ülke yok, Türkiye de dahil tüm ülkeler ikinin altında. Çin, ABD, Rusya, Hindistan gibi yüksek nüfuslu ülkeler de bu değeri yakalayamıyor.
Bir çocuğun ana karnında oluşmaya başlaması ve doğumu Allah’ın en büyük mucizelerinden biri. Her gün binlerce doğum olması bu durumu sıradanlaştırmıyor. Kur’ân’da bu süreci detaylı olarak anlatan âyetler var. Bu mucize olayın kadınlar için oldukça meşakkatli bir süreci var. Sadece dokuz ayla sınırlı da değil, sonrasında çocukların sorumluluğu, onlara iyi bir eğitim, ortam, huzur sağlamak için yapılacak harcamalar, hayat pahalılığı gibi konular insanları hem evlilikten hem çocuk yapmaktan uzak tutuyor. Bu yüzden insanlar evlense de tek çocukta kalmayı veya çocuk yerine evcil hayvan bakmayı tercih edebiliyorlar.
Nüfusun azalmasının zayıf kalmak, daha güçlülerin hükmüne girmek hattâ yok olmak gibi çok ciddi sonuçları olabileceğinden özellikle son elli yılda devletler bu sorunu çözmek için politikalar geliştirmeye çalışıyorlar. Ancak bu kolayca çözülebilecek ve etkisi kısa sürede görülecek bir sorun değil. Çocuk başına destek, evlenenlere yapılan yardımlar somut adımlardan bir kaçı. Günümüzde bir düğün için yapılacak harcamalar, takı, kira gibi kalemler yüzünden evlilik yapamayan birçok kişi var. Çiftler evlendi diyelim, bu sefer ailenin büyümesi ile büyüyecek masraf kalemlerinin hesapları başlıyor. Yıllar önce bir iş seyahatinde yöneticimle bu konuları konuşuyorduk, üç çocuğum olmasına çok şaşırıyordu. Biz bir çocuğu zor plânladık ve halen maddî olarak bunun hesabı içindeyiz demişti bana. Üstelik benden çok daha yüksek maaş alıyordu.
İşin ikinci kısmı çocukların maddî manevî eğitimleri. Çocuk yetiştirmek ciddi bir iş, çocuk sahibi olmak iyi bir ebeveyn olmak için yeterli değil. Açık yüreklilikle bu konuda iyi olmadığımı söyleyebilirim. Duygusallık baskın olduğunda çocukları sorumlu bireyler olarak yetiştirmek çok zor oluyor. Çocukta Allah vergisi bu karakterler güçlü ise sorun yok ama değilse hem anne baba için hem çocuk için zorlu bir süreç yaşanıyor. Bu bakımdan aile içinde hem muhabbetin güçlü olduğu hem de çocukların sorumluluk alacağı bir ortam oluşturmak gerekiyor.
Muhabbet kısmı için Kur’ân’dan âyetlere bakabiliriz, Kur’ân-ı Kerîm’de anne babaların çocuklara seslendiği birkaç âyet var, hepsinde sesleniş “yavrucuğum, oğulcuğum” şeklinde, oğlum, kızım diye bir sesleniş yok. Benzer şekilde anne babaya da sesleniş “babacığım” şeklinde, baba diye bir sesleniş yok. Merhum Muzaffer Özak Efendi Hz. buradan hareketle çocukların anne banasına anneciğim, babacığım diye seslenmesine farz olarak bakmak lâzım dermiş. Muhabbetin yanında sorumluluk sahipliği olmazsa tek kanatlı kuş misali bir taraf eksik kalıyor. Bu konuyu millet olarak duygusallığımızın getirdiği büyük bir eksik olarak görüyorum. Yabancıların belli yaş üstü çocuklarını evden çıkarmalarını hep böyle şey olur mu diye izleriz filmlerde, dizilerde ama oradaki sorumluluk sahibi olmaya yönlendirmeyi kaçırırız.
Konuya bu pencereden bakınca, geleceğimiz çocuklar değil; aslında geleceğimiz biziz demek daha doğru olmaz mı? Evlilik, aile ve çocuklar konusunda dikkatli ve hassas olmaz; meseleye ümmeti ve milleti düşünerek değil de yalnızca bireysel pencereden bakarsak, ya hiç geleceğimiz olmayacak ya da olsa bile pek parlak bir geleceğimiz olmayacak.
|