Gül kokusu Mustafa Kozlu Sayı:
125 -
 Bir peygamber düşünün ki; sakal bırakırken sünnetine uyuluyor, suyu üç yudumda içerken sünnetine uyuluyor, yemeği sağ elle yerken sünnetine uyuluyor. Bunların hepsi elbette çok güzel, ama aynı peygamberin sünneti siyasette yok, ticarette yok, hukukta yok, aile yapısında yok, nafakada yok, mirasta yok, eğitimde yok, ahlâkta yok ise, o toplum peygamberi anlamamış demektir.
Bir toplumda peygamberin boyu, kilosu, şemali, saçını nasıl taradığı merak ediliyor da aynı peygamberin faizi nasıl ayaklar altına aldığı, sömürüye nasıl son verdiği, ırkçılığı ve açık saçıklığı nasıl yasakladığı, putları nasıl devirdiği, israfı ve yolsuzluğu nasıl önlediği bilinmiyorsa o toplum peygamberini anlamamış demektir.
Bir toplumda peygamber mübarek günlerde, sofra dualarında hatırlanıyor da yalan söyleniyorsa, iftira ediliyorsa, gıybet yapılıyorsa, harama bakılıyorsa, kalp kırılıyorsa, merhametsizlik yapılıyorsa, çırıl çıplak geziliyorsa, kul hakkı yeniyorsa, bütün bu ahlâksızlıklara karşı peygamberin ne diyeceğini düşünüp de sorgulanmıyorsa, o toplum peygamberini anlamamış demektir.
Bir toplumda peygamberin sabahlara kadar namaz kıldığı, açlıktan karnına taş bağladığı, üzerine yattığı hasırın izlerinin yüzüne çıktığı, hurma dallarından ve kerpiçten yapılmış evde yaşadığı anlatılırken kendileri serpme kahvaltılarda, lüks villalarda, beş yıldızlı otellerde, devre mülklerde, ihale salonlarında, son model araçlarla hayatlarını sürdürüyorlar ve peygamberle kendi hayatlarını mukayese edip sorgulamıyorsa o toplum peygamberini anlamamış demektir.
Bir toplumda peygamber kız isteme törenlerinde, nikâh törenlerinde hatırlanıyor da düğün salonlarında tesettüre riayet edilmiyorsa, kadın erkek dans ediliyorsa, yeni kurulan yuvanın yaşamında, aile ilişkilerinde, akraba ilişkilerinde, izlenen dizilerde, eve ve mutfağa giren gıdalarda, paranın helalliğinde sorgulama yapılmıyorsa o toplum peygamberini anlamamış demektir. Peygamberini anlamayan toplum da sapıtmış bir toplumdur.
Peygamberin gül kokusu zaman geçtikçe kayboluyor. Artık coğrafyamızın çarşılarında gül alınan, gül satılan, gülden terazi yapılan, gülle tartılan, gül kokan beldelerin yerinde yerler esiyor. Beklenen gül mevsimi bir türlü gelmiyor. Eski bahardan kalan gül kokusu küf kokusuna karışıyor. Gül kokan sokaklar, caddeler yok oluyor. Gül evler hızla kayboluyor. İçinde gülen insanların olduğu, sevginin gül kokusuyla paylaşıldığı evler yok oluyor. Diğer taraftan gül kokan kadınlar, gül kokan erkekler ender görülüyor. Hayatın gül kokan tarafları gitgide azalıyor çünkü yaşanan her yeni gün, gül kokusundan bir şeyleri alıp götürüyor. Bu nedenle, insanlar gül kokusunu koklamak için geçmişe sığınmak zorunda olduklarını hissediyorlar ve tarihin tozlu sayfalarına iltica ediyorlar. Zaman tünelinde geriye doğru yürüyorlar ve orada elleri boş kala kalıyorlar. Tek çare gül ağacını kurutmamak, onu çağa taşımak, onu toprağa taşımak, onu hayata taşımak. Gülün hasretiyle değil, gülün kendisiyle yaşamak. Ya gül olmak ya da gülün altında toprak olmak. Hazreti Muhammed bir tuğba ağacı gibi kökleri zaman ve mekânla sınırlı olmayan bir gül ağacıdır. Onun gül kokusu bir zamanlar yeryüzünü gülistana çevirmişti. O kokuyu tanıyanlar için 1400 yıl hiçbir şeydir. Dahası o koku tarihsel olarak değil, zamanlar üstüyle ilintilidir. Çünkü o koku onun ölümlü cismiyle değil, ölümsüz misyonundan neşet etmektedir. Bu misyonu çağa taşıma görevi de kendini ona nispet edenlere düşmektedir.
Efendim, yokluğunda seni özledik. Sana değen rüzgârı, örten bulutu özledik. Özlemeyi, özlenilmeyi, sevmeyi, sevilmeyi, sevindirilmeyi özledik Efendim. Aşkı, gözyaşını, müsamahayı, ahlâkı, adâbı, ihsanı, irfanı, izânı, feraseti, basireti, şecaati, celadeti, adaleti, meveddeti, muhabbeti özledik Efendim. İzzeti, hikmeti, fıtratı, şefkati, hürmeti, devleti özledik Efendim. Senden sonra tefrika meşrebimiz, taklit mezhebimiz, cehalet mektebimiz, atalet fıtratımız, hamakât şöhretimiz, ihanet sıfatımız, küffar velinimetimiz oldu Efendim. Allah, seni âlemlere rahmet olarak göndermişti. Sen adaletin, emanetin ehliyetin, maslahatın, meşveretin timsaliydin. Allah seni güzel örnek olarak gösterdi. Sen Kur’ân’ın konuşanı, yürüyeni, hareket edeniydin. Âyetler sende hayata dönüşüyordu. Sen üstün bir ahlâk üzerineydin. Efendimizin ahlâkıyla ahlâklanalım, vahiy haritan olsun, nebi kılavuzun olsun, akıl pusulan olsun, iman sermayen olsun, amel azığın olsun, sevgi yakıtın olsun, ahlâk karakterin olsun, edep aksesuarın olsun, merhamet sıfatın olsun, şeref ve izzet adın olsun. Doğru yol insanların çoğunun gittiği yol değildir, düşünen öz akıl sahiplerinin yoludur. Yolda vereceğin her molayı öz eleştiri durağında vermelisin çünkü tövbe öz eleştiridir.
|