Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 34 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     3837 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.     Yazara Mesaj

KÜRESEL TEHDİT
Ayşe Sena Ünsal

  Sayı: 40 -

1944 yılının Temmuz ayında New England'ın tatil beldesi Bretton Woods'ta bir araya gelen 44 ülkenin delegeleri bir konferans düzenlemişlerdir. Toplantının amacı küresel ekonomiyi düzenlemek, mali krizleri önlemek ve ortak para sistemini kurmak olmuştu. Bu da tıpkı kapitalist sistemin bir uzantısı hükmündeydi. Batı aydın çevrelerce ne kadar muazzam görünse de; mantıklı düşünen bir insan, bu sistemin gelişmiş ülkeler için faydası bulunurken; diğer ülkelerin daha ileri derecede sömürülmesi demek olduğunu anlamaktadır.

Küreselleşme "Ekonomik faaliyetlerin birbirine bağlanması, milli ekonomilerin artan ölçüde birbirine bağlantılı hale gelmesi" olarak tanımlanmıştır. (İskenderoğlu 2001/125) Roland Robertson küreselleşmeyi tanımlarken; "Dünyanın sıkıştırılması ve bir bütün olduğu şuurunun artması" olarak tanımlanmaktadır. Erol Manisalı ise "Küresel Kıskaç" adlı kitabında küreselleşmeyi şöyle açıklıyor; "Küreselleşme; ulusalcı politikaları bırakın, kapılarınızı büyük şirketler, güçlü devletler karşısında korumayın, sonuna kadar açın. Doğal kaynaklarınızı büyük şirketlere teslim edin onlar işletsin diyor." Küreselleşme bizim gibi manevi ve milli değerleri ile ayakta duran devletler için bir tehdit oluşturmaktadır. İstenilen, tüm sınırların kalkması ve dünyanın bir bütün olmasıdır. Peki, uzun yıllardır bizim arkamızdan türlü entrikalar çeviren; adeta haçlı zihniyeti taşıyan bu ülkelerin bir parçası olma arzusu nasıl bir düşüncenin eseridir? Sonuç kapitalizmin küreselleşmesi olacaktır.

Milli devletler tüm güçlerini değerlerine bağlılıktan almaktadır. Fakat sinsice gelen bu akım tüm sınırları alt üst edip; yok etmek için uğraşmakta gözü kapalı bazı aydınlarımız ise bu olayın iç yüzünü açıklamadan; ısrarla Avrupa Birliği'ne girmek için çaba sarf etmektedir. Bu o aydınlarımızın gerçekleri göremediği ya da hain olduğu anlamına gelmez. O kadar çok batı hayranı olmuşlardır ki; kendi öz benliklerinden kopup adeta bir Fransız, bir İngiliz gibi düşünmeye başlamışlardır. Bu zihniyet tarzı onların bizim lehimize değil de aleyhimize çalışmalarını sağlamaktadır. Biz de İspanya, İngiltere, Fransa gibi tam üye olabilsek ve Avrupa Birliği'ne girişimizde artılar eksilerden daha fazla olsa ve Avrupa Birliği dışında başka devletlerle birlikler kurma hakkımız olsa kendi medeniyetimizi temel alan devlet felsefemizle ve karşılıklı menfaat çerçevesinde elbette ki girmek isteriz. Fakat şartlı üyeliğe, müminler kardeştir inancına karşı etnik kimlikleri ayrıştırarak onlara otonomi vererek ve şehir devletleri oluşturarak kendi sömürü düzeni kurmak isteyen zihniyete evet dememiz mi gerekiyor. Zaten AVRUPA Birliği de bizi içine almak istemiyor. Eğer isteseydi diğer hiçbir ülkeye koymadığı bu şartları bize koyar mıydı? Amacı bizi kapıda süründürüp isteklerini her türlü yasa ve yaptırımlarla kendi gönül rızamızla ehle geçirip bir posa gibi fırlatmak. Çünkü Avrupa Birliği ekonomik değil siyasî bir birliktir. Bu birlik, başkanı, dışişleri bakanı olan, Merkez Bankası olan, parası olan, ordusu olan adı açıklanmayan Avrupa Birleşik Devleti olma yolunda olan Hıristiyan devletidir. Bizse kendi hakikat medeniyetimizi yeniden dirilmeliyiz.

Kendi medeniyetimizi temel alarak İslâm birliğini inşâ etmek bazılarının dediği gibi hayal değil gerçek bir idealdir. İslâm coğrafyasında yaşayan her ferdin, her devlet adamının aslî görevidir. Aksi durumda şu anki ve geçmişteki devlet adamlarına yakıştırılan onların da ABD ve Avrupa Birliği adamı olma yarışına katılmaktan kendimizi kurtaramayız. Elimizde ne kadar maddî olanağımız varsa alacaklar ve iş işten geçmiş olacak. Daha önce savaşlarla alamadıklar hayallerini kendi gönül rızamızla verme yolundayız.

New Perspectives Quarterly dergisi için yapılan söyleşide eski Fransa Cumhurbaşkanı Valery Giscard D'estaing Türkiye için şunları söylüyor:

Türkiye'nin Avrupa Birliği içinde yeri olmayacak.

Bu gün Avrupa'da hiçbir lider Türkiye'yi Avrupa Birliği içinde istemiyor. Yarın içinde böyle niyetleri bulunmuyor.
Türkiye'ye haksızlık yapılıyor. Çünkü Türkiye Avrupa Birliği tarafından aldatılıyor. Helsinki'de aday yapılması Türkiye'ye boşuna umut vermektir.

Bunları biz değil içine girmek için adeta kölesi konumuna girdiğimiz Avrupa Birliği'nin bir parçasından duymak dahi aydınlarımızı, siyasilerimizi etkilemiyor. Körü körüne bir yolda koşup ilerliyoruz. Küçük bir çocuk gibi uçuruma doğru gülerek gidiyoruz. Batılı ülkelerin peşinde koşarken çevremizdeki komşu ülkelerimizle Rusya, Ukrayna, Suriye, İran, Irak, Arabistan vs. gibi ülkelerle de iletişimimizi sürdürsek en azından biri olmazsa iletişimimizi sürdürsek en azından biri olmazsa diğer ilişkilerimizi yoluna koysak daha mantıklı olmaz mı? Fakat halkımız bu konuda o kadar cahil ve seviyesiz bırakılmış ki; ilk yapılması gereken çevremizi bilinçlendirmektir.

"Kıbrıs'ı madem istiyorlar uğraşmaya ne gerek var verin gitsin" diyor bir tanesi. Atalarımızın bu uğurda döktüğü kanları hiç düşünmeden... Bir diğeri; "Aman canım zaten oranın halkı da verilmesi taraftarı, bize ne oluyor ki?" diyor. Peki, o zaman Güneydoğuyu da Kürtler istiyor. Kürdistan için verelim gitsin mi diyeceksiniz? Bu ne kadar basit bir düşünce sistemi?..

Evet, gelelim en can alıcı meseleye; Yunanistan Avrupa Birliğine girerken neden Atina'ya Türkiye ile sorunlarını çöz de gel demediler? Bizim ayrıcalığımız nedir ki böyle bir istekte bulunmuyorlar... Neden biz çözüyoruz da Yunanistan çözmüyor? Sorunların 1963-1964'te çıkmasının sorumlusu Rumlar değil miydi? Hem unutmayın eğer Kıbrıs istenilen şartlarda verilirse artık Türkiye'den Kıbrıs'a gitmek isteyenler vize almak zorunda olacak. Tıpkı şu anda Yunanistan'a gittiğimiz gibi... Türkiye Avrupa Birliği'ne girmiyor. Onun yönetimine giriyor. Yani manda konumunda tek taraflı bir anlaşma yapıyor. Avrupa Birliği'ne girmek demek her şeyden önce Âdem Aleyhisselâm'dan bu yana kesintisiz devam eden medeniyetimizin, milletimizin ve devletimizin yok olması demektir.

Allah (cc) siyasîlerimizin eğrisiyle doğrusuyla gerçekleri görmelerini nasip etsin... Bizler gönülleri fethederiz. Onlar gönülleri işgal ederler...


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
Yüreğimiz kan ağlıyor!... - Sayı 73
Eğitimde çıkış noktası... - Sayı 72
ESMA’ÜL HÜSNA İLMİ ... - Sayı 66
ESKİ BİR FOTOĞRAF KARESİ... - Sayı 65
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (125):
Çocuk; insanlık zincirinin ebediyet halkası...

Son Eklenen Yorumlardan
 Amin.... Ömer Faruk Erkoyun

 Amin.... Ömer Faruk Erkoyun

 Merhaba. Mən n Azərbaycandan yazıçı Gülər Natiq İsaq ✍️ Bu şeiri çox b&#... Guler

 Altıntaş Hanımefendinin Ey Güzel şarkısının akorlarını çıkarmak üzere sözlerini aradım ve ne mutlu b... Zafer

 Altıntaş Hanımefendinin Ey Güzel şarkısının akorlarını çıkarmak üzere sözlerini aradım ve ne mutlu b... Zafer


Sonsuz karanlıklarıma gömülüşümü anlamayıp bilmeden kendi karanlıklarına denk sayanlar tarihin karanlığında boğulmaya mahkûmdurlar.
Kardelen: Sayı 1, Temmuz 1992
Ana baş tacı olmalıdır
Dervişan bohçası III
Hayatın merkezi anneler
Annelerin zaferi
İddiamıza arşivimiz delildir


Ali Erdal - Annelerin zaferi
Ali Erdal - Yolculuk
Ali Erdal - Kardelen’in 35. topl...
Kadir Bayrak - Anneme...
Bedran Yoldaş - Kelimelerin dansı aş...
Ekrem Yılmaz - Ana güç
Ekrem Yılmaz - Esip geçen ömürmüş
Ekrem Yılmaz - Aşk ile
Dergi Editörü - İddiamıza arşivimiz ...
Site Editörü - Hayatın merkezi anne...
Necip Fazıl - Şiirlerim ve şairliğ...
Necdet Uçak - Deme
Necdet Uçak - İster ağla istersen ...
Mustafa Büyükgüner - Heybemden
Mustafa Büyükgüner - Gazzeye ağıt
Kardelen Dergisi - Kardelenden haberler
M. Nihat Malkoç - Analar baş tacımızdı...
M. Nihat Malkoç - En sıcak sözcüktür a...
Hızır İrfan Önder - Bir anne arıyorum ac...
Ayhan Aslan - Toprak
Ayhan Aslan - Vuslat
Olgun Albayrak - Aşkın tarihi
Mehmet Balcı - Trabzon’dan üç portr...
Mehmet Balcı - Bizdedir
Mehmet Balcı - Ağıt
Hasan Tülüceoğlu - Göbeklitepe’de Hz. İ...
Ahmet Çelebi - Efendim
Kubilay Ertekin - Putlar ve putperestl...
Halis Arlıoğlu - Şaşırmadık
Murat Yaramaz - Anne duası
Gözlemci - Hadiselere bakış
Muammer Zeki Aygur - Hani nerede
İsmail Güçtaş - Demokrasi
İsmail Güçtaş - Örümcek ağı
Cemal Karsavan - Mutluluğumsun her za...
Heybet Akdoğan - Bu kaybedişler bizi ...
Ayşe Yaz - Sivil itaatsizlik
Servane DAĞTUMAS - Modern Azerbaycan ed...
Yaşar Akyay - Ana baş tacı olmalıd...
İbrahim Durmaz - Annem
İbrahim Durmaz - Anne
Turgut Yörükoğlu - Dervişan bohçası III
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 15644669
 Bugün : 4280
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 653279
 Bugün : 36
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 70
 124. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 0
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 3
Son Güncelleme: 9 Mart 2025
Künye | Abonelik | İletişim