Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 34 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     6109 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.

DOĞU ve BATI BİR ARADA
Necip Fazıl Kısakürek

  Sayı: 68 - Nisan / Haziran 2011

Derinliğine doğru insanın ve bütün ruh iklimlerinin kaynağı olan Doğu, hiçbir zaman ve mekânda, kuru aklın maddeyi avlama hakkını ruhuna sindiremedi. Sebep: Madde görüşünü körleştirecek ve aradaki muvazeneyi bozacak kadar, dinî ve ruhî usûl dışı, sapık tarafından iç âleme mıhlanma bünyesi…

Sığlığına doğru insanın ve bütün madde bilgilerinin membaı olan Batı da, hiçbir zaman ve mekânda, ruhun maddeye ve ötesine hâkimiyet şartını akılla denkleştiremedi. Sebep: Ruh âlemini gölgeleyecek ve aradaki muvazeneyi örseleyecek kadar, maddenin hendese ve dış kalıbında kapanıp kalma mizacı…

Doğu, ruha, Batı da maddeye, dürbünün doğru tarafıyla bakmış; Doğu maddeye, Batı da ruha, aynı dürbünün tersini çevirmiştir.

Doğunun gidiş ve usûlü, bütün hak ve bâtıl kollarıyla, bu dünyanın ötesini; Batının gidiş ve usûlü de, bütün şubeleriyle bu dünyayı fethetmek oldu. Böylece, biri yumruğunu çözüp bu dünyayı elden düşürürken, öbürü, yumruğunu sıkıp bu dünyayı avucunun içine aldı.

Bu dünya çerçevesinde Batının kazancı besbelliyse de, ebedîlik âlemindeki zararı, bu dünya göziyle belli değildir. Dâvaların dâvası da, işte bu belli olmayandadır. Öyle ki, besbelli bir dış kazanç, derinin yalnız üstünü gören gözlere, belirsiz bir iç zararı feda edebilir bir şey gibi gösterdi.

Ne olduysa oldu; iki ayrı hedef, iki ayrı usûl, iki ayrı seciye halinde, bütün tarih ve coğrafya hususîlikleriyle, sadece mücerret “cins ismi” plânında iki ayrı âlem yaşadı: Madde fetihlerinin çocuk oyuncağı tesellilerine yapışanlarla; büyük teselliye ait iman kutbu ellerinde olduğu halde bu çocuk oyuncaklarına mahkûm, sürünenler… İşte biri ve işte öbürü!...

Doğuda müsbet ve menfî örneklerine ve kendi iç ve dış dost ve düşmanına doğru herhangi bir idrâk, teftiş ve murakabe mizacı mayalandırılamadı. Batı sahası ise, erdiği küçük marifetlerin gururu içinde, mahkûmunun hâkim tarafını görebilecek ve o yüzden kendi eksiğine dikkat edebilecek bir nefs muhasebesine, tâ makine saltanatının kendi kendisine müthiş bir kifayetsizlik arzedeceği ve büyük hafakanlar doğuracağı Yirminci Asra kadar yanaşamadı.

Zaman, istediği kadar mekân kıymetinin dışında ve ondan müstakil bir hâdise olsun; onu mekân değişiklikleri ve nisbetleri dışında elde edemeyeceğimize göre, mekâna hâkim görünen, 24 saatlik fâni çerçevede zamana da hâkim görünecektir. Nitekim Batı, fethettiği mekân zemini üzerinde topyekûn hayata hâkim görünmenin açıkgöz imtiyazına erdi. Bu yüzden de, başlangıçta zaman âleminin sanatkârı Doğu, sonunda mekân dünyasının zanaatçisi Batıya esir düştü.

Dâva, hesap ve kitabını bilmeyen ve bir madde kaygısına mâlik olmayan konak sahibinin, eşya tasarrufunda açıkgöz uşağına nihayet esir düşmesi tarzındaki masallara uygundur.

Doğu, bütün peygamberleri, velileri ve sanatkârlarıyla, maddeye tahakküm oyununun miskin manivelâsına kurban, muazzam bir tiyatro dekoru gibi sahnenin altına inerken; Batı, Eflatun’da ses verip (Bergson) da fısıltısını bulan mağlup ruhçuluğu bir tarafa, (Aristo)da gürleyip şoförlere kadar nakaratı yayılan müsbet ve riyazî kafanın muhteşem kadro perdesi halinde, sahne üstüne çıkmanın kolayını buldu ve bir daha indirilemez oldu.

Doğuyla Batı arasında, siyaset, askerlik, felsefe, ilim, fen, san’at, iktisat, her plânda olup bitenler, Doğunun kaydettiğimiz gibi eşya ve hâdiseleri derinliğine doğru, Batının da sığlığına doğru tefsir etmesinden doğan hazin bir usûl ve bünye farkından başka hiçbir müessire dayanamaz. Biri, Doğu, derinliğine iner ve sığlıkta kaybolurken, sığlığa serpili bütün dünyayı ihmal etmek gibi hayatî ve esasî bir yanlışa sürüklendi; ve öbürü, Batı, sığlığına yayıla yayıla derinlikler içindeki köksüzlük ve temelsizliğin birdenbire patlak vereceği yirminci asırdaki felâketine, bir zafer geçidi edasıyla adım adım yaklaştı. Ve böylece, birinin hakkı öbüründe, öbürününki diğerinde kaldı ve ulvî âhenk hiçbir tarafça büyük murakabe ve tefahhusa vardırılamadı. Fakat Batı, kuru akıl ve mağrur ilim şirretliğini daima muhafaza etti.

Netice şudur ki, bugün Batı dünyası, haksızlığını, hak diye gösteren hünerli bir gözbağcı, Doğu âlemi de bu gözbağcıya mahkûm ve ana hazinesinin anahtarını ceketinin astarında kaybetmiş bir sarsaktan başka birşey değil…


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
Doğuda buhran... - Sayı 123
Devletleşen şiilik... - Sayı 122
Kıraat kitabı... - Sayı 121
Benim halim... - Sayı 120
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (125):
Çocuk; insanlık zincirinin ebediyet halkası...

Son Eklenen Yorumlardan
 Amin.... Ömer Faruk Erkoyun

 Amin.... Ömer Faruk Erkoyun

 Merhaba. Mən n Azərbaycandan yazıçı Gülər Natiq İsaq ✍️ Bu şeiri çox b&#... Guler

 Altıntaş Hanımefendinin Ey Güzel şarkısının akorlarını çıkarmak üzere sözlerini aradım ve ne mutlu b... Zafer

 Altıntaş Hanımefendinin Ey Güzel şarkısının akorlarını çıkarmak üzere sözlerini aradım ve ne mutlu b... Zafer


Öğretmen ve öğrenciye “okul sigortası” hakkı verilmiş. Pek yerinde, artık disiplinsizlik yüzünden okutmak da, okumak da “risk unsuru” taşır oldu. 
Kardelen: Sayı 3, Aralık 1993
Ana baş tacı olmalıdır
Dervişan bohçası III
Hayatın merkezi anneler
Analar baş tacımızdır
Şaşırmadık


Ali Erdal - Annelerin zaferi
Ali Erdal - Yolculuk
Ali Erdal - Kardelen’in 35. topl...
Kadir Bayrak - Anneme...
Bedran Yoldaş - Kelimelerin dansı aş...
Ekrem Yılmaz - Ana güç
Ekrem Yılmaz - Esip geçen ömürmüş
Ekrem Yılmaz - Aşk ile
Dergi Editörü - İddiamıza arşivimiz ...
Site Editörü - Hayatın merkezi anne...
Necip Fazıl - Şiirlerim ve şairliğ...
Necdet Uçak - Deme
Necdet Uçak - İster ağla istersen ...
Mustafa Büyükgüner - Heybemden
Mustafa Büyükgüner - Gazzeye ağıt
Kardelen Dergisi - Kardelenden haberler
M. Nihat Malkoç - Analar baş tacımızdı...
M. Nihat Malkoç - En sıcak sözcüktür a...
Hızır İrfan Önder - Bir anne arıyorum ac...
Ayhan Aslan - Toprak
Ayhan Aslan - Vuslat
Olgun Albayrak - Aşkın tarihi
Mehmet Balcı - Trabzon’dan üç portr...
Mehmet Balcı - Bizdedir
Mehmet Balcı - Ağıt
Hasan Tülüceoğlu - Göbeklitepe’de Hz. İ...
Ahmet Çelebi - Efendim
Kubilay Ertekin - Putlar ve putperestl...
Halis Arlıoğlu - Şaşırmadık
Murat Yaramaz - Anne duası
Gözlemci - Hadiselere bakış
Muammer Zeki Aygur - Hani nerede
İsmail Güçtaş - Demokrasi
İsmail Güçtaş - Örümcek ağı
Cemal Karsavan - Mutluluğumsun her za...
Heybet Akdoğan - Bu kaybedişler bizi ...
Ayşe Yaz - Sivil itaatsizlik
Servane DAĞTUMAS - Modern Azerbaycan ed...
Yaşar Akyay - Ana baş tacı olmalıd...
İbrahim Durmaz - Annem
İbrahim Durmaz - Anne
Turgut Yörükoğlu - Dervişan bohçası III
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 15637145
 Bugün : 887
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 653192
 Bugün : 19
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 62
 124. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 0
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 3
Son Güncelleme: 9 Mart 2025
Künye | Abonelik | İletişim