Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 35 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     2648 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.     Yazara Mesaj

Zekât
Kürsü Mümin-Kâfir

  Sayı: 79 - Ocak / Mart 2014

Z E K Â T

Kâfir–Zekâtı konuşalım.

Mümin–Konuşalım, neyse itirazınız bildiriniz…

Kâfir–Hiçbir itirazım yok, zekâttan daha üstün bir iktisadî adalet sistemi olamaz.

Mümin–Sizin bu sözünüzü bir materyalist ve marksist de söyleyebilir.

Kâfir–Ya nasıl söyleyelim?

Mümin–Zekâtın her şeyden evvel bir ibadet olduğunu bilecek ve ancak ondan sonra cemiyete getireceği nimetleri kabul edeceksiniz. Eğer onu, namazı spor telakki etmeniz gibi, mücerret bir iktisadî sistem diye anlayacak olursanız bütünü parçaya feda etmek felaketi doğar ki, böyle bir anlayış, bizim için tam bir anlayışsızlıktan daha tehlikeli olur.

Kâfir–Yani bütün kabahatimiz, bir kıymet hükmünü yerine koymayışımızdan ibaret mi?

Mümin–Bu kıymet hükmü bütün iman elbisesini tutan düğmedir. Şimdi zekât hakkında görüşünüzü lûtfediniz!

Kâfir–Her zenginin, malından, her yıl kırkta birini dağıtmakla mükellef olmasındaki sır ferdi sermayenin, dahhameleşmesine, urlaşmasına, dev gibi büyümesine mani biricik tedbirdir. Bu da asrımızın biricik meselesi olan sömürücü kapitalizma sistemine karşı yegâne müdafaa silahıdır.

Mümin–Şimdi beni dinleyin! Ben size Zekâtın, hiç anlamadığınız ve anlamaya yanaşmadığınız ibadet sırrından başlayıp, tâli bir fayda halinde bütün cemiyeti kurtarıcı içtimaî ve iktisadî teavün nüktesine kadar bütün faziletlerini sayayım: Zekât ibadet sırrı, onun, Allah tarafından emredilen bir farz olduğunu bilmekte, ve bir Allah emri olması bakımından onun her faziletini kabul etmektedir. Böylece menbadan munsaba doğru hareket edince, karşımıza çıkacak ilk düstur Zekâtın, malın pisliğini götüren bir mükellefiyet olmasıyla başlar. Evet, Zekât, veren için malın pisliğidir. Şüphesiz ki, buradaki pislik, maddi ve mevziî bir hadise değil… Bir had aşılmış, o haddin İlâhi vergisi tarhedilmiş; ve ehline, yani o haddin gerisindeki muhtaçlara hakları teslim edilmiş demektir. Aşılan had, ferdin, gereğinden fazla iktisabıdır. Buna rağmen ferdi iktisap fazlaları, meşru yoldan gelmek şartiyle İslâmiyet’te helâldir. Fakat helâl içinde bile, fazla malik olanların malik olmayanlara karşı muvazenesizliğini, malın, ona malik olan fert vasıtasiyle ibadet şeklinde ve İlâhi bir vergi halinde, Zekât telâfi eder ve geride kalan malı tüm helâl üstü helâl kılar. Böylece Zekâtta, İslâmiyet’in hem ferdî iktisap ve mülkiyete rızası, hem de bu mülkiyetin kısım kısım ve derece derece cemiyete intikali gibi, iki zıddı birleştiren çok derin bir adalet ve ahenk tecellisi vardır. Öyle manalar gömülüdür ki, zekât emirlerine, ferdi yalnız senelik kazanciyle değil, ana malı ve öz sermayesiyle de kuşatır ve hareketsiz bıraktığı kıymetleri budaya budaya sıfıra indirir. Sayıp dökeyim mi tek tek faziletlerini?..

Kâfir–Değmez! O faziletler üzerine müşterekiz. İsterseniz ben sayıp dökeyim…

Mümin – İstemez! İşte o zaman sahte iştirak şeklinde ebedi ayrılığımız meydana çıkar!

MERHAMET

Kâfir–Benim İslâmiyet’e en büyük itirazım nerededir, bilir misiniz?

Mümin–Bilmez olur muyum! Sizin İslâmiyet’e en büyük itirazınız değil de, İslâmiyet’te en tahammül edemediğiniz nokta küfrünüzün, varılmış bir netice olması değil, sebep teşkil etmesi…

Kâfir–Hayır, hayır! Allah’ı kabul edememekteki tereddüdüm, o ayrı… Ben İslâmiyet’te en çok müsamaha ve merhamet eksikliğine tahammül edemiyorum!

Mümin–Her şeyi tersine çevirip zıddiyle vasıflandırmaktaki inkâr mizacı, bu sözünüzden nasıl da tütüyor, bilseniz!

Kâfir–Yine mi hakaret?

Mümin–Asla! Çünkü cezanızı verebilseydim, size yine hakaret etmezdim ki…

Kâfir–Ya ne yapardınız?

Mümin–  Allah’ın emrettiğini!

Kâfir–Görüyor musunuz? Müsamaha ve merhamet eksikliği nasıl da belli oluyor?

Mümin–Kendi ilacını kendisi seçmek isteyen ve doktoru müsamahasızlık ve merhametsizlikle itham eden biçare hasta! Size en büyük merhamet, hakkınızda Allah’ın emrettiğini tatbik etmektir. İşte siz bu inceliği anlamıyorsunuz!

Kâfir–Hangi incelik?

Mümin–Şu incelik ki, İslâmiyet’in, dış görünüşüyle, sertlik ve merhametsizlik gibi duran bütün emir ve yasakları, aslında en yüksek en varılmaz merhamet zirvesine bağlı ölçülerdir. Dişi ağrıyan ve kendisini taştan taşa çarpan bir adama merhamet, onu şişkin yanaklarından öpmek midir, yoksa zorla ağzını açıp bağırta bağırta dişini sökmek mi?

Kâfir–Bu ölçüye göre İslâmiyet’in kullandığı kılıcı da bir merhamet aleti diye gösterebilirsiniz!

Mümin–Sizi bilhassa tebrik ederim! İslâm’ın kılıcı, operatörün neşteri gibi, bizzat ve binnefs merhamet aletidir.

Kâfir–Hükmünüz, beni, İslâm’da merhamet eksikliğine dair tezimi şunun için çürütemez ki, o tamamen aklî ve tefsirî kalıyor. Yani akılla, İslâm’da merhamet bulunduğunu ispata çalışıyorsunuz. Bana İslâm’da merhamet ruhunun herhangi bir hissi örneğini verebilir misiniz?

Mümin–Bilseniz, bu tarafımız ne kadar kuvvetlidir! Fakat biz, bazı dinlerde olduğu gibi merhameti reklâm ve ticaret unsuru diye kullanmadığımız için, onu evvela aklî bir teşhisle gösteririz.

Kâfir–Bütün tebliğ unsurları bir tarafa; elinizde İslâmi merhamete ait telkinî varsa, buyurun, dinliyorum!

Mümin–Peygamberler Peygamberinin en büyük

dostu ve sahabisi Hazret-i Ebu Bekr’in bir duası vardır: “Yârabbi! Sen kâmil ve mutlak kudretin sahibisin! Kudretine son düşünülemez. Beni, hesap günü, o kadar büyüt, büyüt, büyüt ki, cehennemini yalnız ben doldurayım ve başkaları için orada yer kalmasın!” Peygamberler Peygamberinin nur kaynağı bâtın âlemine Hazret-i Ebu Bekr yoluyla gelen birkaç velide de ayniyle eşine rastladığımız bu duadan daha keskin merhamet ruhu misalini acaba hangi dinde bulabilirsiniz?

Kâfir–Bu misal, aynı ruhun devamını ispata kâfi mi?

Mümin–İslâm’da olup da devam etmeyen her şey, İslâm’a değil, İslâm’ı anlayamıyanlara ait bir vasıftır. Bütün gerçek İslâm planı, nefslerini gayr için ezen ve gayrin yükü altına girmekten büyük haz tanımayan velilerin menkıbeleriyle doludur. Bu veliler yalnız ağlarlar, gülmezler. Şu var ki, birtakım rahipler gibi göz yaşının karaborsasını işletmezler. Evet mi?

Kâfir–Evet ama, hayır!

Mümin–“Hayır ama, evet” diyebilmiş olsaydınız, bir nebzecik samimiliğe yaklaşmış olurdunuz.


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
Elveda... - Sayı 82
Kelime... - Sayı 81
Zina - Sirkat... - Sayı 80
Zekât... - Sayı 79
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (127):
Sünnete uygun beslenme...

Son Eklenen Yorumlardan
 Bugün 18.11.2025Konu nedir? ...

 Deprem kuşağında yer alan ülkemizde: çok katlı yapılar yerine, tek katlı bahçeli evlerde yaşamak asl... yusuf

 Muazzam bir çalışma olmuş,tebrik ediyorum.... Ahmet Durmuş

 yukarıdaki hikayeyi ve eklemeleri yazan kişi biraz zorlamayla günün modasına uymuş işi dış güçlere a... HALİL KÖSE

 test"... test


Tüm gazetelerimizin toplam tirajı, 70milyon nüfusa karşılık, 3,5 milyon…
Elâlemin memleketinde tek gazete bile çift rakamlı tiraja sahip. Mesela Japonya’da günde 13 milyon satan gazete var.
Bizde nüfus artıyor, gazete tirajları yerinde sayıyor, hattâ azalıyor. Demek ki “basın” diye piyasaya sürülen kâğıt parçalarına millet güvenmiyor. Bu güvensizliğe rağmen basından ödleri kopanlara yazıklar olsun!
Kardelen: Sayı 1, Temmuz 1993
Hakkın hâdimleri ve bâtılın vekâlet sava
Ehl-i gönül
Nesl-i muazzez
Nereye kadar?
Gazze, ümmetin imtihanıdır
Gelecek sayı (127) konusu


Ali Erdal - Nereye kadar?
Kadir Bayrak - Mukaddes beldelere-2
Ekrem Yılmaz - Korkaklar
Ekrem Yılmaz - Nerdeyiz
Fatma Pekşen - Dağlara çen düşende
Dergi Editörü - Ben kazandım, biz ka...
Site Editörü - Vekâlet savaşları
Necip Fazıl - Yahudi (Terkip ve Te...
Necdet Uçak - Annem var güzel anne...
Necdet Uçak - Bu vatan bizim
Kardelen Dergisi - Gelecek sayı (127) k...
Kardelen Dergisi - Kardelenden haberler
Kardelen Dergisi - Gazze ateşkes görüşm...
M. Nihat Malkoç - Gördüm seni, gördüm ...
M. Nihat Malkoç - Gazze, ümmetin imtih...
Zaimoğlu - Gündüz, geceye muhta...
Zaimoğlu - Sağlam kulp
Halis Arlıoğlu - Hâramiler
Halis Arlıoğlu - Meçhule hitap
Ahmet Değirmenci - Geri verin
Ahmet Değirmenci - Kurban
Ahmet Değirmenci - İki ara bir dere
Büşra Duru - İslâmın meşalesi ile...
Remzi Kokargül - Malatya suskun, durg...
Murat Yaramaz - Şüphe
Murat Yaramaz - Amnezi
Gözlemci - Hadiselere bakış
Mahmut Topbaşlı - Duruldum
Mahmut Topbaşlı - Cemre sancıları
Cahit Ay - Kimdendir
Cahit Ay - Ondördünde
Cahit Ay - Sana geliyor
Rıdvan Yıldız - Kaş ve bulut
Vahid Aslan - Adam olmaq derdi
Vahid Aslan - Günəbaxanlar
Emine Öztürk - Yolun sonu
Osman Akçay - Büyük camgözlerle yü...
Mustafa Makas - Vesâyet savaşları
Yaşar Akyay - Hakkın hâdimleri ve ...
İbrahim Durmaz - Kızılelma
Mehmet Emin Armağan - Nesl-i muazzez
Mehmet Emin Armağan - Ehl-i gönül
Mustafa Kozlu - Mutluluk
Uğur Utkan - Hz. Ebubekir Sıddık
Kemal Çerçibaşı - Bir yıldırım çarptı ...
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 16332513
 Bugün : 5702
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 694548
 Bugün : 108
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 351
 126. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 1
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 6
Son Güncelleme: 9 Mart 2025
Künye | Abonelik | İletişim