Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 34 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     2958 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.     Yazara Mesaj

Bakla
Halis Arlıoğlu

  Sayı: 81 - Temmuz / Eylül 2014

Yaşça benden küçük ama ilim, irfan, edep, erkân ve fazilet cihetinden büyük olan bir can dostumun haklı ve yerinde bir tavsiyesi oldu. Doğrudan değil, fakat dolaylı olarak ‘dilimin altına bir bakla koymamı’ önerdi. Çünkü bendenizin kullandığı ifâde, uslûp ve yazı dilinin çok sert cümleler içerdiğini, küfre, hakarete varan galiz sözlerin olduğunu söyledi. Aslında bu tarz konuşma ve yazmakta olanların genelde; kendi aczini, çâresizliğini ve o konularda hiç bir yeteneği, kabiliyet ve kapasitesinin olmadığını göstermiş olacaklarını ve muhâtabına karşı savunduğu dâvâsını fikrî plânda anlatacak bir donanıma, sahip olmadığının göstergesi olduğu şeklinde tavsiyelerde bulundu. Kendisine minnet ve müteşekkir olduğumu belirtip, bu haklı tavsiyelerine uymaya çalışacağımı ifade ile, bir de işin “fıtrat “yönünün olduğunu ve bu şekil tavsiyelerin doğru olması yanında, öylesi bir yapının kolaylıkla terk edilmesinin pek de mümkün olmayacağı şeklinde bir hayli konuşmamız oldu. Her ne kadar kendilerine hak vermekle birlikte bu olayın çok çeşitli faktörlerinin olduğunu ve sanıldığı kadar kolay terk edilemeyeceğini söyledim. Gerçi onun önerdiği konularda yetersiz, yeteneksiz olsam da; cedel, çekişme, tartışma ve diyalaktik gibi konularda pek de pasif ve yeteneksiz olduğum söylenemez diye düşünmekteyim. Olayı nefsanî boyutta görmüş olsak ta o konuda söylenecek bir hayli şeylerin olduğunu sanıyorum.

Ayrıca bendenizin şimdiye kadar her hangi bir yerde ve şekilde, öyle yüce bir dâvâyı temsil ve üstlenme gibi bir iddia ve ifadem hiç olmamıştır. Dâvâ kim biz kimiz? Üstelik kendisini insanların en ednâsı olarak gören ve o yolun kıtmîri bile olmayan bir kimse, nasıl böyle bir iddia ve ifadede bulunabilir? Yazı ve ifadelerimde haddi aşan, beni ona zorlayan, tahrik eden bir sürü sebepler yanında, en aziz değerlerimize yapılan her tür saldırı ve hakaretin yüreğimde derin yaralar açıp can evimden vurduğunu nasıl anlatabilirim? Burada, saldırmaktan çok savunma söz konusudur. “Halâkallâhu beşer, fî sûretil bakar” sıfatında bir sürü yaratığın, durup dinlenmeden ve her tür imkânı kullanarak üstümüze ve mukaddeslerimize saldırıp, maddî-manevî linç girişiminde bulunan bir kesimin bu hayâsız tavırlarına karşı nasıl sessiz-duyarsız ve umursamaz kalınabilir? Kendisini insan ve Müslüman sayan bir kimsenin bu durumlar karşısında suskun kalacağına benim aklım, hafsalam , vicdanım kabul etmiyor. İsyanım budur!

Üstelik kerîm olan kitabımızda bile “Bel hüm adal/hayvandan” aşağı olarak vasıflandırdığı bir yaratığa sâdece ismiyle hitap ettiğim ve Müslüman inancına sahip olan halkımıza karşı hiç bir mâkul ve mantıklı sebep olmaksızın; fiilî, fikrî, kavlî, siyasî ve ideolojik olarak yıllardan beri ve hâlâ, insaf, vicdan, ahlâk ve insanlık dışı, kural, kaide tanımadan yapılan en iğrenç saldırı ve hakaretleri görüp duyarken, buna sessiz kalmanın ne mânâya geldiği bir hadis-i şerifte bildirilmiş olduğu mâlûmlarıdır.

Aslında; “Açma kalbindeki elemi kimseye sakın.! Zîrâ elemin zikri de, bir başka elemdir.” kaidesince bu acıları herkese söylemenin doğru olmadığını bilmekle birlikte, bazen insanın bunaldığı ve sabrının taştığı noktalar olmaktadır. Haddim değil ama bu konuda merhum Bedî-uzzamân’ın bir tespiti var: (Bana neden laisizme ve ideolojimize saldırıyorsun diyorlar. Cevap çok dehşet; Karşıda imanım tutuşmuş yanıyor. Ben bu yanmakta olan imanımı kurtarmak için koşarken ayağım birilerine dokunmuş ve çarpmışım bunların ne önemi var.)... Bu çok büyük iddia ve beni aşan bir söz.. Fakat sûretâ insan görünen bir sürü yaratığa adıyla hitap etmişim, bunun ne önemi var? Onlar her Allah’ın günü Müslümanlara, sırf -Müslüman oldukları için- yapmadıkları mel’unluk bırakmıyorlar. Elbette bu saldırılara karşı korunmak ve mümkünse aynı şekil ve şartta-dozda cevap verme durumunda olduğumu hissediyorum. Tahammülü, sabrı, hoş görüsü müsait olanlar kendi metot ve prensipleri dâhilinde davranabilir. Benim tahammülüm yok. O nispette olgun, İslâmî ilim ve faziletle mücehhez bir kimse olduğumu sanmıyor, kendimi öylesi mefkûreyi temsil hüviyetinde görmedim, görmüyorum. Sıradan bir adamım. Gerektiğinde onlar gibi kural-kaide tanımadan, anladıkları dilden cevap verilmesi gerektiğine inanıyorum. Hattâ karşı kesimin bu kadar şımarıp-küstahlaşması, azıp-kudurmaları biraz da onlara gereken cevabın verilmeyip bunca tecâvüz ve taarruzları sineye çekmenin rolü olduğu kanaatindeyim. Merhum M. Âkif ve Necip Fazıl gibi binlerce fikir ve ilim adamlarının bu tip bozguncu ve ideolji meftûnu sefihlerle mücâdele ve muârazalarının bir hikmeti, sebebi olmalı diyorum.


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
Şaşırmadık... - Sayı 124
Gaflet, dalalet ve hıyane... - Sayı 123
Gülerek günah işleyen ağl... - Sayı 122
İçimde bir yara var... - Sayı 121
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (125):
Çocuk; insanlık zincirinin ebediyet halkası...

Son Eklenen Yorumlardan
 Amin.... Ömer Faruk Erkoyun

 Amin.... Ömer Faruk Erkoyun

 Merhaba. Mən n Azərbaycandan yazıçı Gülər Natiq İsaq ✍️ Bu şeiri çox b&#... Guler

 Altıntaş Hanımefendinin Ey Güzel şarkısının akorlarını çıkarmak üzere sözlerini aradım ve ne mutlu b... Zafer

 Altıntaş Hanımefendinin Ey Güzel şarkısının akorlarını çıkarmak üzere sözlerini aradım ve ne mutlu b... Zafer


ACI-YORUM nedir?
Bugün toplumumuzda, özellikle düşünce alanında aksayan yönler ve anlamsızlıklar var.
ACIYORUM, bu aksaklıkları ve anlamsızlıkları, sadece fikirle en can alıcı yerinden, en vurucu sözlerle, yanlışlıkların mantıksızlıklarını yakalamayı usul bilerek, en doğru yargıları, hiç itiraza yer vermeyecek şekilde ifade etmeyi ve daha sonra düzeltmeyi yapacak olanlar için fikri çözüm yolları açmak düşüncesinin ifadeye dökülmüş şeklidir.
Kardelen: Sayı 1, Temmuz 1992
Ana baş tacı olmalıdır
Dervişan bohçası III
Hayatın merkezi anneler
Analar baş tacımızdır
Şaşırmadık


Ali Erdal - Annelerin zaferi
Ali Erdal - Yolculuk
Ali Erdal - Kardelen’in 35. topl...
Kadir Bayrak - Anneme...
Bedran Yoldaş - Kelimelerin dansı aş...
Ekrem Yılmaz - Ana güç
Ekrem Yılmaz - Esip geçen ömürmüş
Ekrem Yılmaz - Aşk ile
Dergi Editörü - İddiamıza arşivimiz ...
Site Editörü - Hayatın merkezi anne...
Necip Fazıl - Şiirlerim ve şairliğ...
Necdet Uçak - Deme
Necdet Uçak - İster ağla istersen ...
Mustafa Büyükgüner - Heybemden
Mustafa Büyükgüner - Gazzeye ağıt
Kardelen Dergisi - Kardelenden haberler
M. Nihat Malkoç - Analar baş tacımızdı...
M. Nihat Malkoç - En sıcak sözcüktür a...
Hızır İrfan Önder - Bir anne arıyorum ac...
Ayhan Aslan - Toprak
Ayhan Aslan - Vuslat
Olgun Albayrak - Aşkın tarihi
Mehmet Balcı - Trabzon’dan üç portr...
Mehmet Balcı - Bizdedir
Mehmet Balcı - Ağıt
Hasan Tülüceoğlu - Göbeklitepe’de Hz. İ...
Ahmet Çelebi - Efendim
Kubilay Ertekin - Putlar ve putperestl...
Halis Arlıoğlu - Şaşırmadık
Murat Yaramaz - Anne duası
Gözlemci - Hadiselere bakış
Muammer Zeki Aygur - Hani nerede
İsmail Güçtaş - Demokrasi
İsmail Güçtaş - Örümcek ağı
Cemal Karsavan - Mutluluğumsun her za...
Heybet Akdoğan - Bu kaybedişler bizi ...
Ayşe Yaz - Sivil itaatsizlik
Servane DAĞTUMAS - Modern Azerbaycan ed...
Yaşar Akyay - Ana baş tacı olmalıd...
İbrahim Durmaz - Annem
İbrahim Durmaz - Anne
Turgut Yörükoğlu - Dervişan bohçası III
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 15637104
 Bugün : 846
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 653189
 Bugün : 16
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 62
 124. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 0
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 3
Son Güncelleme: 9 Mart 2025
Künye | Abonelik | İletişim