| Öğretmen PazarMuhammed İsa Öztürk
  Sayı:
							88  -  Nisan / Haziran 2016
 
							
							 
							 Bohemliğin libasını giyen kırgın sokaklar, ağlayarak eşlik ediyordu yorulmadan geçen zamanın iniltisine. Açlık, kaşları çatık mafya babası gibi zalimce emzirir ıstırabıyla masum çocukları. Zamanın vefasızlığı, küflenen hayallerin türküsü sanki hayatın dudağında… Meyve almak için çıktım dışarı. Yerde serilmiş meyve ve sebzeler, minyatür bir pazarı andırıyordu. Bülbüllerin ötüşüyle uyanan ebruli yaprakların nazlı edası gibiydi küçücük kara çocuklar. Gülümseyince, kalemin busesini bekleyen bembeyaz kâğıtlar gibi parlıyordu dişleri. Sefaletin küflenen acısını yaşıyordu her çocuk masumiyetin sırtında. “Açlığı taç edinmiş hülyalarım bitevi Ekmeğe bakıp ağlar, ah kardeşim sırtımda Gözlerimi kapattım, leş bedenim bit evi Akbabalar dolaşır feryat bitmez bahtımda” Diye haykırıyor gibiydi küçük kardeşini sırtında taşıyan bahtı kara ağabeyler Tana’nın mahşeri kucağında. Dimağımda, tenhası eldesiz haykırışların şiiri yankılanıyordu. Bilemem, gördüğüm hangi yetim çocuk, kutlu baharın muştusunu taşır kalbinde. Hangi sokak gül kokacak yıllar sonra, hangi arsaya camiler, medreseler kurulacak bilemem.  Bilemem hangi esnaf Ebubekir olur da malını feda eder gülbaharın bahçesine. Hangi genç Ömer olur da adaletin en duru resmini çizecek toprağına Tana’nın. Asırları yutup hızlı adımlarla ilerleyen saatin yelkovanı gibi ilerliyordum pazarın meyve kokan havasını yudumlayarak. Bir çocuk, toz konmamış hayallerle epritilmiş gözlerime bakıyordu. Sanki kimsesizliğin en acıklı hikâyesini emziriyordu kalbime. Yüreğim, adı konulmamış şu dizelerle yanıyordu masumiyetin tertemiz çiçeğine; “Bir çocuk ağlar şeb-i yeldanın feryadına Yalnızlığın tohumu ekilmişti yâdına Eksi(-)k hayat bestesi gözleri/melal hanı Kaldırımlarda her gün uyumaktı hazanı Hayatı çaresizlik ve acı fırtınası Mevla’ya yürümüştü babası ve anası Zifiri bir atlasın çarkında yanan çocuk  Gönül yakarışıyla tek isteği mutluluk Bakışları ateşti, yapayalnız, kimsesiz… Sefil kaldırımlarla ağlıyor sessiz sessiz”  Meyve almak için geldiğim pazar, bana ne kadar çok şükretmem gerektiğini ve Efendimiz'e gül sunmak için yorulmadan bir bahçıvan gibi gözyaşlarımla ne kadar çok gül yetiştirmem gerektiğini yeniden öğrendim. Meyve almadan eve geri döndüm... Rabbim, Aklımız pervaz etmede eldesiz dehlizlere doğru, batmadan iblisin deryasında, bizi bize bildir ve bizi bize getir. Getir ki senin yolunda gül yetiştirelim. (Âmin) 
 
							
						 |