Bir oyun oynanır, oyalanırız Ekrem Esad Atan Sayı:
96 -
 Benim zamanımda anaokulu vardı ve ilkokula hazırlık, okulu sevdirmek için ilk virajdı. Sağ olsun ilk öğretmenim yani anaokulundaki oyun komutanımız bana çok sevdirmişti okulu! Çoğu çocuğun evde sıkılıp, artık okula başlamak istemesinin aksine ben sanki başıma gelecekleri hissedercesine okula başlamayı istemiyordum.
Babam beni anaokulunda öğretmene teslim ederken kendimi tutamaz ağlardım. Giyilmesi zorunlu olan patiklerimi giyerken su mataramdan su içerdim, ağlamam geçsin, arkadaşlarım beni ağlarken görmesin diye. O yıllarda ağlamama sebep olan anaokuluydu ve neden ağladığımı da bilmezdim. İçeride oyunlar oynanır, resimler çizilirdi her renkten kalemlerle. Tek sorun her şeyin bir zamanı vardı, herkes istediği oyunu oynayamıyor, istediğini çizemiyordu. Güzellik ve başarı anlayışı tekti. Söylenen neyse onu yapmaya mecburdu. Bunun adı da oyundu!
Evden ilk kez kendi başıma ayrıldığım anaokulunun rengârenk ilk gününden sonra hayatımı hep bir şeyleri yapmak zorunda olarak yaşayacağımı bilmiyordum. Gitmem gerekiyordu gidiyordum, yapmam gerekiyordu yapıyordum. Yıllar geçiyor, oyuncular değişiyor fakat senaryo hiç değişmiyordu. Çarklar sistemine küçüğünden küçücükken başlayıp, büyüdükçe büyüğüne geçiyorduk… Ben her seferinde kaçmaya çalışsam da, her seferinde beni dâhil ettiler bu oyuna! Bana yapılanlar beni hayata tutundurmak içindi, fakat benim hayatım bu değildi. Alışmam için her şey yapıldı ama alışmam mümkün değildi, mümkün olmadı da...
Benim istediklerim, beklediklerim hep farklıydı.
İstediklerim için büyümem gerekiyordu, bekledim.
Büyüdükçe yapmam gereken şeyler oldu, yaptım ve bekledim.
Yaptıklarımın bana getirdikleri yüzünden ben yine bekledim.
İnşallah ben beklemeyi huy edinmedim…
İleride bu günlere gülüp geçeceksin diyen sistem insanları; ben gülemiyorum maalesef. Ben hâlâ kaçmaya çalışıyorum, tıpkı ilk günkü gibi...
|