Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 32 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     6085 kez okundu.     7 yorum bırakıldı.     Yazara Mesaj

Ystanbul (Ba? ?ehir)
Ali Erdal

  Sayı: 44 - Nisan / Haziran 2005

İstanbul!..
İstanbul!.. Dünya üzerinde her çeşitten insanın ilgisini çeken şehir... Ehemmiyetine bakın ki onu, İnsanlığın Ufku (sav), ümmetine hedef gösteriyor. İdeal denebilecek bir hedef... Fethini müjdeliyor ve fethedecekleri övüyor. Bu sayede “En Büyük Bayraktar”ı (ra) kazanıyor İstanbul. İnsanlık tarihinin en büyük Bayraktarı’ını... İnsanlık Ufku’nun temsil ettiği Allah Dâvası’nın Bayraktar’ını... Ve “İslâm’ın Bayraktar”ı, da O’nu bağrında bulundurmak payesi kazanıyor. Yüceliğin zirvesine bakın!.. Müjdeli emir, İstanbul’a coğrafya avantajının üstünde, fikrî, imanî ve içtimaî bir fonksiyon kazandırıyor. Hele bizim için... Düşmanlarımız bile, onun hakkında haksız fanatik emeller beslemekle –farkında değiller ama– o emrin güdümünde hareket ettiler ve etmekteler. Onu almak istemekle, ona alternatif bir şehre sahip olmadıklarını ve İstanbul ile üstünlüğün mümkün olduğunu itiraf ediyorlar. Hedef gösterilmesinin ve fethin gerçekleştirilmesinin ne kadar yerinde olduğunu da...
İstanbul!.. Gizli sinyalleriyle uzaktan milletimizi büyüledi. Bu esrarlı sevginin ve sevgilinin cazibesiyle milletimiz, yanardağdan fışkıran kızgın (ama yakan değil, sevgiyle pişiren) lâvlar misali ona doğru aktı. Hayatın vesileleri, aysbergin görünen, o cazibe ile ortaya çıkan kısmı. İstanbul realitesi, o mübarek üstü mübarek müjdenin cazibesi sayesinde, o cazibeye kendini bırakıvermek ve ona göre bir aksiyona girmek sayesinde, cıvata somun uyumuna erdi. Nitekim büyük medeniyetimiz ona kavuşunca gerçekleşti. Liderliğimiz İstanbul’a kavuşunca, gerçek kıvamını buldu ve dost düşman herkes tarafından kabul edildi. O zamana kadar ki başarılar, bu kıvama ulaşmak için antrenman gibiydi. Bu sayede “en büyük Bayraktar”ı kalbimize almak nasiboldu. Bu nasip bizi Bayraktar yaptı.

İstanbul!.. Ondan uzun ömürlü başkentimiz mi var? İstanbul kadar uzun başkent olan kaç şehir var dünyada? Evet biz, müjdeli emri yerine getirmek sayesinde lider olduk. Bu kadarı, “En Büyük Lider”in emrini yerine getirmenin dünyadaki mükâfaatı... Yıldızının parlaması...

Devlet-i Âli’nin (Yüce Devlet) kurucusunun gördüğü rüya ile İstanbul sevdamız, bilinçaltından çıkıp idealleşti... “İstanbul’u al, gülzâr yap!” emrini bu sevda doğurdu. Bu sevdayı, o yüce emir, ideal ve plân-proje haline getirdi. Her şey o emirde ve o emirle...
İstanbul’a kavuşunca biz, en büyük devlet derecesine çıktık... “Devlet-i Âli” şuurunu, o emir doğurdu ve yoğurdu. İstanbul’a düşman par- çalarımız ise, dairesine girdikleri kültürün ayak takımı derekesine düştü. Batı onları arasına aldı ama, bir kısmını kendinden saymadı, kendinden saydıklarını da aşağı sınıf seviyesinde kabullendi. O sevdaya sadakatin nasıl mükâfaatı varsa, -bilmeden de olsa- o sevdanın cazibesinden kendilerini koparmanın ve girdikleri dairenin tesiriyle müjdeli şehre düşman olmanın bir cezası olmalı idi. Orta Asya’da kalanlarımız, o sevdayı uzaktan bir hasret olarak yaşadıkları için ayakta kaldılar ve kızıl ayının pençesinden kurtulup şahsiyet bulma yolundalar. Gökoğuzlar (Gagavuzlar), rakip dünya içine girdikleri halde, İstanbul’a düşman olmadılar. Bunun için de erimediler. Girdikleri dünyanın fanatik emellerine âlet olmamanın bile ödülü var.
İstanbul!.. Müjde ile taçlanmış şehir!.. Bu taç çevirtti bütün gözleri ona... Müjdenin gerçekleştirilmesi için en çok bizim gayret göstermemizde; fethedince onu her sahada merkez yapmamızda; ve hele Türklük dünyasının “İstanbul Türkçesi”nde birleşmesinde; bir sır bulunmalı değil midir? Oysa dil merkezimizin, Göktürk Kitabeleri’nin yükseltildiği yerde bir şehir veya resmî dil ilân edildiği söylenen Konya olması gerekmez miydi? Müjdelenmiş şehir; fatihinin, başta dil olmak üzere her sahada merkezi olur da, hikmet ve sır, o yüce müjde dışında olabilir mi? Başarı, onun dışında aranır mı?

İstanbul!.. Bu millet onun için ne türküler yaktı... İstanbul türküleri, bunun için her halde, bütün türkülerin, bütün taşra türkülerinin hülâsası oldu. Sanki İstanbul ile taşra, göz göze, diz dize mani söyleşen iki sevgili... Çanakkale destanını canın değil, cananın kaybedileceği dehşeti yazdırdı. İstanbul’un kaybedileceği endişesi... “Çanakkale geçilmez!”, “İstanbul’a girilmez!” demek... Düşünün elden çıkacak olanı!.. Büyük şehir sevdana kavuşmuşsun, “Fethedin!” emrini yerine getirmişsin; ondan sonra da elden kaçıracaksın!.. Nasıl can vermez insan, Canan için... Nasıl bakacaksın Sevgililer Sevgilisi’nin candan aziz yüzüne!

“İstanbul Efendisi”... Türk zerafetinin, kibarlığının, efendiliğinin zirvesi... İslâm dünyasının baş tacı... Efendiler Efendisi’nin o mübarek dudaklarından döküldü diye... Bir başka şehir bu seviyeyi neden bulamadı? Şam, Bağdat, Buhara, Kahire ve benzeri şehirler, stratejik noktalar değil mi? Demek, Konstantinapolis’in İstanbul olacağı müjdesinde fethi haber vermekten öte, sırları ve hikmetleri var. İstanbul’u ziyarete “yarım hac” demek gafleti, o sırrın sarhoşluğundan dolayı, teraziyi şaşırmaktan değilse nedendir?

İstanbul!.. Onun kadar, dile, gönüle, şiire (her türden esere) girmiş başka hangi şehir var? Mekke ve Medine mi diyeceksiniz? Âmenna!.. Çok doğru!.. Haklısınız!.. Hem de yerden göğe kadar!.. Hattâ daha fazla!... Çünkü Mekke ve Medine’de O yaşadı!.. Demek büyüklüğü sağlayan O imiş... Zaten biz de onu söylemeye çalışıyoruz... İstanbul’u o müjde yüceltti. Ayağının bastığı yer, tabiî ki, hakkında söz söylemek lütfunda bulunduğu şehirden üstün olacak.
“Bir semtini sevmeye, bir ömür yetmez”
Diyen satıhçıdan,
“Bu şehr-i (İ)stanbul ki, bîmisli bahadır;
Bir sengine, bütün Acem mülkü fedadır.”
Diyen şairden,
“Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar;
Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar.”
Diyen derin fikir ve sanat çilekeşine kadar bütün şair, yazar ve çizerlerimizin İstanbul’u ele alışı, hattâ (en yumuşak ifadeyle) yabancı kültür ajanının,
“Bin kocadan arta kalan bakir fahişe!”
Diye kin ve düşmanlık kusuşu neyle izah edilecek. İstanbul’u siliverin edebiyatımızdan, geriye ne kalacaktır? Milletimiz, İstanbul’da yetişmiş âlime, basılmış esere, yapılmış konuşmaya, neşredilmiş yayına niçin müstesna bir ehemmiyet vermekte?.. “İstanbul’un taşı toprağı altın!” sözünü, sadece “ekonomik beklenti” sanan çeyrek aydından bu soruların cevabı beklenemez. Ama millet, hakikati hisseder. “Gündüzleri kir yağar” diye İstanbul için üzülürken, “geceleri nur..” diye ekleyerek hem bir gerçeği belirtir, hem ondan ümit kesilemeyeceğini ifade eder. İstanbul’da yaşayıp da, Konstantinopolis’i İstanbul yapanın emirlerine uymayanın, yani “İstanbul Efendisi” olmak varken başka terbiyeler (daha doğrusu terbiyesizlikler) peşinde koşanların ne hale düşeceğini, “İstanbul’dan çıkan eşekten üstünü olmaz!” diyerek belirtir. Alın İstanbul’dan bir gazeteyi, dergiyi ve saireyi, kondurun taşradaki bir noktaya... Ertesi gün önceki ilgiden mahrum kalacaktır.
Kim ne derse desin İstanbul (başkent değilse bile), (baş şehir)dir.

Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Ekleyen : nergis kayacy    17.11.2007
Yorum : Bu siteyi cok beğeniyorum. Ve cok güzel olmus




Ekleyen : ali erdal    
Yorum : adaşım merhaba belki seçtiğin konu insanların ilgisini çekmedi.Ama ben seni tanıdığım için yazmak istedim.Şimdi yorum olarak haklısın İstanbul megekent anladık. Şimdi bizim konuya girelim. attığınız e_maile cevap verdim,umarım aldınız. Almadıysanız size bir daha yollamak isterim. Siz söylemiştiniz belki aramızda dostluk kurulur ve sohbet ortamı oluşur.Bende bu sohbet ortamının oluşmasını çok isterim. İyi dileklerimle......




Ekleyen : turgay    
Yorum : Evet,İstanbul başşehirdir.Hem de dünya şehri.Türkiyeye gelip de İstanbul'u görmeden ülkesine dönen çok az insan vardır.Ne mutlu Fatih i anlayan nessillere...




Ekleyen : AHMET Teker    
Yorum : meyve veren ağaç taşlanır misali ne güzel ifadelerle anlatmışsınız güzelim istanbulu ben 33 yaşında ve istanbulu görememiş bir bahtsızım görenler de bilse kıymetini elem duymayacağım.en azından siz yüreğinizden geçenleri,kaleminize aktarabilmişsiniz ve bizlerde büyük bir heyecanla okuyoruz.yüreğinize ve kaleminize kuvvet.selametle!




Ekleyen : Ali Erdal    
Yorum : Adaşım, emailiniz gelmedi. Ali Erdal




Ekleyen : muhammed uluy?yk    
Yorum : selam ali abi nasilsiniz..?




Ekleyen :     
Yorum : Yazıyor ki Gökoğuzlar (Gagavuzlar), rakip dünya içine girdikleri halde, İstanbul’a düşman olmadılar. Bu rakip dunya dediginiz nedir? Gagauzlar,Turktur ve her zaman Turk yazinda yer almislardir. www.gagauz.myfreebb.com www.gagauz.luyuz.biz





 
Deniz kabarıyor... - Sayı 119
Dünya kralı... - Sayı 118
Olayların akışı her şeyi ... - Sayı 118
Toplulukları idare etme h... - Sayı 118
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (120):
Doğumunun 120. yılında Üstat Necip Fazıl Kısakürek...

Son Eklenen Yorumlardan
 bosch professional gop 185-liBeylikler dönemini hatırlayalım, birbirlerine karşı üstünlük mücadelesi... Feyzi

 "Yürü kardeşim,Ayaklarına bir Kudüs gücü gelsin."Sen ve senin gibi şuurlu insanların sayıları bereke... Nilüfer Mihailoğlu

 Yüreğinize kaleminize sağlık kıymetli hocam. Allah hayırlı sağlıklı uzun ömürler versin.... Faruk AKTI

 kantarın topu olacak efendim ... Esra

  Gönlü klabi temiz abim kalemine sağlık başarılarının devamını diliyorum sevgiler saygılar ... Serkan yakar


Batı; kaybettiği noktanın idrâkinde ve kazanacağı noktanın gafili olduğunu -yalnız kendine- ihtar ederek bugünkü buhranını yaşıyor. Biz; tüm taklitçiliğimize rağmen hem birincisinin, hem ikincisinin gafletindeyiz.
Eğer batı gibi kaybettiğimiz noktanın idrakinde olabilseydik, elimizden kaçırdığımız bunca zamandan ötürü eyvahlar eder; kazanacağımız noktanın gafletinden de sıyrılabilirdik…
Kardelen: Sayı 3, Aralık 1993
Tas tarak
Kasem olsun!
Bir tufanın ardından: Filistin
Soykırım, Antisemitizm ve Filistin Üçgen
Deniz kabarıyor
Fatih Sultan Mehmet (4)
Deniz kabarıyor
Kudüs... Ey Kudüs
Zeytin dalları altından meydan okuyuş


Yavuz Sert - Bir tufanın ardından...
Yavuz Sert - Gazze biz ne öğretti...
Ali Erdal - Deniz kabarıyor
Kadir Bayrak - Vah benim halime!
Necip Fazıl Kısakürek - İç ve dış düşman – Y...
Bedran Yoldaş - Elinde taş küçük çoc...
Bedran Yoldaş - Zevâli yakındır zulm...
Ekrem Yılmaz - Kazandım vallahi!
Ekrem Yılmaz - Bitti kelimelerim
Ekrem Yılmaz - Mektup
Dergi Editörü - Üstün fikir
Site Editörü - Sosyal medyanın gücü
Necdet Uçak - Dünya malı
Necdet Uçak - Geldi geçti ömrüm be...
Kardelen Dergisi - Kardelenden haberler
M. Nihat Malkoç - Soykırım, Antisemiti...
M. Nihat Malkoç - Gazze günlüğü
Hızır İrfan Önder - Kasem olsun!
Zaimoğlu - Batı muradına erebil...
Mehmet Balcı - Köyüme gömün
Mehmet Balcı - Sevdam
Muhsin Hamdi Alkış - İsrail-SAMİRİ-oğulla...
İbrahim Şaşma - Kudüs Mektubu
Halis Arlıoğlu - Merhum Mehmet Akif i...
Murat Yaramaz - Hiç
İlkay Coşkun - Filistin
Zafer Nefer - Tas tarak
Özkan Aydoğan - Çocuk
İlknur Eskioğlu - Şehitlik oyunu
Yusuf Çelikler - Bu gidiş nereye?
Ayşe Yaz - Yağmur (Gazzenin çoc...
Bedir Acar - ‘İsrail bizi yenemez...
Hüma Sunguroğlu - Çınarın gölgesinde o...
Hüma Sunguroğlu - Zeytin dalları altın...
Abdullah Doğulu - Filistinde anne-çocu...
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 13188520
 Bugün : 2535
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 606050
 Bugün : 47
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 100
 119. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 4
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 6
Son Güncelleme: 21 Şubat 2024
Künye | Abonelik | İletişim