Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 32 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     737 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.     Yazara Mesaj

Çınarın gölgesinde oynanan dram
Hüma Sunguroğlu

  Sayı: 119 -

“Türk içki içmez bundan dolayı da kötülük yapmaz” demişti bir Batılı. Esasında burada Türk’ten kasıt Müslümanlardı. O zamanın Avrupalısı kim “ben Müslümanım” dese; “o zaman sen Türk’sün” derlerdi, gerçi hâlâ öyle.

1400 yıl önce de sevgili Peygamberimiz bu kutlu kavim için övgülerde bulunmuştu, İslâm’ın kılıcı olacağını buyurmuştu. Ve sonra kut verildi bu kavme; kılıçlar bilendi, yaylar gerildi, temrenler değiştirildi, atlar kaşağılandı. Artık cenge hazırlardı, helâlleştiler, “ölürsek şehit, dönersek gazi” dediler. Vira bismillah yola koyuldular. İşte o mukaddes dâvâ bu şekilde başladı, kut birinden birine, dâvâ anlayışları bir miras gibi diğerinden ötekine geçti.

Kılıç şıkırtıları, at kişnemeleri, birbirine karışan soluk sesleri, Anadolu’nun kapıları, Söğüt, Bursa, Edirne, İstanbul, Balkanlar, Doğu, Avrupa, Kızılelma…

Yeşeren Çınar’ın içine kurtlar düşmüş kemirmeye çoktan başlamışlar. Gölgesi tüm dünyayı serinleten, dalının biri Doğu’ya diğeri Batı’ya uzanan, kökü Anadolu’da olan bu kadim Çınar günden güne daha da yaşlanmış ve hastalanmıştı. Ne içindeki kurtları tam mânâsıyla temizleyebiliyor ne de onu hasta görmeye başlayan avcılara eskisi gibi engel olabiliyordu.

Bir gün ellerinde balta, smokin giyinimli, karnı bir hayli geniş “bir sürü hergele” geldi. Yüzlerinde zafer anıtı timsali gülümseyiş ve ardından balta sesleri. Kendilerince Çınar’ı kesmişlerdi. İç çekişmeler bir yandan dış mihraklar bir yandan, savaş, kan, ter, toprak kaybı derken 783.562 km²’ye sığdırılmıştı at üstünden inmeyen, şehadet dışında gözü bir şey görmeyen kutlu Akıncılar. Sonra ne olduysa sınırlarımız dışından içeriye bu kutlu topraklara kokuşmuş, iğrenç bir sıvı girdi. Kasalar halinde indirildi limanlardan, gizlice belki de bir gece yarısı. Yavaş yavaş meyhanelerin sayısı arttı, bazı mahalle bakkallarında boy gösterdi şişeler. Mahalle muhtarları yanına gelen misafirlere birer kadeh ikram etti. Doğru düzgün ayık gezmeyen muhtar ağzını yayarak konuştu mahalleliyle:

“Alın bunlardan bedâvâ, bir ücreti yok. İçin, için de kendinize gelin!” Müslüman halk karşı çıktı, ne diyordu muhtar lakin bu topraklar üzerinde bunlar çoktan yayılmıştı. Evlerin iki metre ötesinden geniz yakan rakı kokuları, mendeburların mide bulandırıcı kahkahaları, ortaya konulmuş bir bahis ve kart sesleri…

Haramdır denilerek ne kadar uzak kalınmış şeytan oyunu varsa artık hepsi sanki helâlmişçesine oynanıyor geceler bitiyor günler doğuyordu. Kafayı bulan hergele sürüsü yolda ne kadar kadın, kız varsa gördüğüne sarkıyor kâh sopasını alan dayağı geçiriyor kâh milletin ırzına geçiyordu. Esasında geniş işkembeli adam istediğini almış Şeytanla altüst ettiği milletin kahvesini yudumluyordu. Tüm habisliklerin temelleri atılmış, ilk domino taşı da devrilmişti. Bundan sonrası kendi kendine gelecekti, kanı bozulmalıydı bu milletin, kim olduğunu hatırlamamalı sürekli boş meşguliyetlerle uğraşmalıydı. Anası babası bilinmeyen bir nesil türemeliydi, ezanlar susmalı, hocalar darağacına gitmeliydi. Hepsi yazılmış, çizilmiş, plânlanmış bir bir devreye giriyordu. Sadece bunlar yetmemeliydi, halk bu devletten ölesiye korkmalıydı, korkusundan neyi var neyi yok vermeliydi.

-Millet dedikleri dilde bir kafiye yeter artık her şeyimizi aldın zaptiye!-

Diye bir mani dolandı dillerde. Halkı günden güne sefilleşiyordu ama bu yeter mi? Yetmez! Bir insanın elinden temel ihtiyaçlarını almışlardı Müslümanlarınkini de; “ezan” bir hürriyet nidasıydı, göklere yükselen. “Namaz,” her gün beş kere miraca yükseliş sonunda Rab’la selâmlama ve yeryüzüne inme. Evet, her insanın temel ihtiyacı yiyecek-içecek, giyecek, hayatını idame ettirebilecek kazanç ama Müslümanların farklıydı. Bir Müslüman yemeden de yapabilirdi ama namazsız, ezansız… Buruktu yürekler. Devlet ne yapıyor? Devlet! Sanırım bazı acı tarihi hakikatler diyebilmekle yetinebiliyorum.

-Hükümet konağı altın döşeli lider dedikleri zat abus çehreli…-

783.562 km²’nin içerisinde oynanan drama. Nereden nereye sözünün acı halde vücut bulmuş hali. Gün gelir bunların hesabı sorulur diye toprağa umut tohumları ekildi. Müslümanlar ezilse de, ezanları ellerinden alınsa da gizlice evinde, barakada namazını kıldı tekrar miraca yükseldi. Aslında anlatılacak, söylenilecek, yazılacak o kadar çok mazi var ki hangi birini yazabilirsin!

Şu herkesçe iyi bilinmeli ki: “Bizler bu Çınar’ın tohumunu toprağa değil, yüreğimize ektik! Şehit kanlarıyla suladık ve Çınar tekrar yeşerdi, filiz verdi, büyümektedir vesselâm…


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
Mesut teselli... - Sayı 120
Zeytin dalları altından m... - Sayı 119
Çınarın gölgesinde oynana... - Sayı 119
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (123):
"Mülteci" meselesine bakış...

Son Eklenen Yorumlardan
 Çok teşekkür ederim Amin hepimize🤲🤲... Ayşenur

 Çok beğendim.Buna benzer yazılar çokça işlenmeli.... mahir

 mükemmel anlatım; af etmiş olsan da gönül kırıklığı çok acı veriyor. buna öneriniz , makaleniz olur ... dr. Elvira

 Ne mutlu takva üzere yaşayabilene...Tebrik ederim, sade, anlaşılır ve sıkılmadan okunacak şekilde ka... Ömer Faruk Erkoyun

 Ne mutlu takva üzere yaşayabilene...Tebrik ederim, sade, anlaşılır ve sıkılmadan okunacak şekilde ka... Ömer Faruk Erkoyun


Çaresizlik yoktur, umutsuzluk vardır. Engellerin yıkılması umut etmeyi umut etmekle başlayacaktır.
Kardelen: Sayı 1, Temmuz 1992
Yalnız ve başıboş değiliz
İranın neye ihtiyacı var?
Öz musikimizin piri: Mustafa Itrî Efendi
Tevhid yoksa huzur da yok
Gülerek günah işleyen ağlayarak cehennem


Ali Erdal - İranın neye ihtiyacı...
Kadir Bayrak - Fars irfanı var mıdı...
Necip Fazıl Kısakürek - Devletleşen şiilik
Ekrem Yılmaz - Bizden gibi görünen
Ekrem Yılmaz - Al beni
Dergi Editörü - Kaleme yemin
Site Editörü - Tevhid yoksa huzur d...
Necdet Uçak - Ömür
Kardelen Dergisi - Kardelenden Haberler
M. Nihat Malkoç - Öz musikimizin piri:...
M. Nihat Malkoç - Filistin için ne yap...
Hızır İrfan Önder - Dermansız dertlere s...
Nihat Kaçoğlu - Serçelerin sesi
Mehmet Balcı - Almanya
Ahmet Çelebi - Bilemem
İktibas - İşte Budur Humeynî D...
Muhsin Hamdi Alkış - Fars palavrası
Kubilay Ertekin - Eşek ve deve
Halis Arlıoğlu - Gülerek günah işleye...
Erdem Özçelik - Geçmişten Geleceğe
Remzi Kokargül - Çoban çeşmesi
Murat Yaramaz - Çapraz sorgu
Gözlemci - Olayların düşündürdü...
Mahmut Topbaşlı - Sırt döndüğüm şiirle...
Mevlüt Yavuz - Umutsuz
Cemal Karsavan - Aşk uyanır sabaha
Bekir Oğuzbaşaran - Âhir zaman ümmetiyiz
Yaşar Akyay - Yalnız ve başıboş de...
Yaşar Akyay - Hayatın Kaynağından ...
Yaşar Erim - Camiler boşaldı
Cahit Can - Türk farkı
İbrahim Durmaz - Yunusca
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 14539942
 Bugün : 3301
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 629660
 Bugün : 75
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 159
 122. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 0
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 5
Son Güncelleme: 13 Eylül 2024
Künye | Abonelik | İletişim