Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 34 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     3138 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.     Yazara Mesaj

Tavuktan gazete abonesi olur mu?
Medya Sepeti

  Sayı: 59 - Ocak / Mart 2008

Tavuk ve horozlardan dergi abonesi olur mu? Karşıma çıkan oldukça duygulu bir vefa hikâyesi ile karşılaştığımda aklıma ilk gelen, bunu en kısa zamanda haber7.com okuyucuları ile paylaşmalıyım düşüncesi oldu.

Üsküdar Belediyesi her yıl Üsküdar Sempozyumu adıyla uluslar arası bir toplantı düzenliyor. Birkaç gün süren bu toplantılarda birbirinden kıymetli bildiriler sunuluyor. İşin güzel tarafı, yüzlerce bildiriden oluşan bu hazineler çok geçmeden kitap ve CD halinde istifadeye de sunuluyor. Sempozyumun bu yıl beşincisi yapılırken, bir önceki toplantının bildirileri de 2 kalın cilt halinde istifadeye sunuldu. Bir solukta diyebileceğim şekilde kitapları okurken, sizlere paylaşmayı düşündüğüm ilginç notlar da aldım. Bugün bunlardan sadece birini sizlerle paylaşmak istiyorum. Ta ki, nerede ise unutulmayı yüz tutan “vefa” duygusunu az da olsa hatırlayalım diye…

Necip Fazıl'ın etrafındakilere, “Fare tıkırtısından ürkecek kadar hassas, krallara diklenecek kadar gözü kara, aslanların önüne çıplak atlayacak kadar cesur! Aziz dostum, işportacı Hilmi!” diye tanıttığı vefa abidesinin hikâyesine göz atalım..

Necip Fazıl'ın cezaevine ilk girişi, Ahmet Emin Yalman'ın 22 Kasım 1952 Cumartesi günü (şu an Vakit gazetesi yazarı olan) Hüseyin Üzmez tarafından vurulması ile gerçekleşen Malatya Hadisesi'nin patlak vermesini takip eden günlerde gerçekleşir. Necip Fazıl şeker hastası olduğu için daha önceden kesinleşmiş mahkûmiyetin infazı raporlarla ertelenirken, Malatya Hadisesi üzerine bir daha rapor alamaz ve 12 Aralık 1952 Cuma günü tutuklanarak Toptaşı cezaevine konulur. Necip Fazıl'a cezaevi kapısına kadar eşlik edenler arasına eşi de vardır.

Necip Fazıl, 24 Haziran 1957'de toplam yirmi aylık hapis cezasını çekmek üzere ikinci kez Toptaşı Hapishanesine girer.

Bir vefa abidesi işportacı…

Necip Fazıl'ın Toptaşı'nda üçüncü kez çile doldurduğu 1960-1961'li yıllarda birisi vardır ki, onu hiç yalnız bırakmayacaktır. Mehmed Niyazi Özdemir Bey'in tabiri ile bu kişi; Necip Fazıl'ın “azad kabul etmez kölesi” Hilmi Oflaz'dır.

27 Mayıs darbesini yapanlar af çıkardılar, bir tek Necip Fazıl'ı affetmediler.   Necip Fazıl Toptaşı Cezaevi'ne atıldı ve bir buçuk yıl yattı. İşte o günlerde Hilmi Oflaz Mahmutpaşa'daki işportacı tezgâhını 'Üstad'a bir şey olabilir' endişesiyle Cezaevi'nin kapısına taşıdı. Necip Fazıl cezaevinden çıkana kadar orada bekledi.

Hilmi Oflaz Mahmut Paşa'da işportacılık yapan nev'i şahsına münhasır biridir. Kazandığı bütün parayı kitaba ve hayır işlerine harcamıştır. Oturduğu gecekondu tıka basa kitapla doludur. 30 bin adet kitabı olduğu söylenir. Belirtmeye gerek yok, bunların başında Necip Fazıl'ın kitaplarıyla Büyük Doğu dergileri en başta gelmektedir. Üstad'ın adıyla özdeş hale gelen Büyük Doğu'nun yaşaması için en büyük gayreti o göstermiştir. Bunun için bazen akla hayale gelmedik yöntemlere başvurmuştur.

Mesela evinde bulunan herkesi, hatta çeşitli isimler takarak tavukları ve horozlarını bile Büyük Doğu mecmuasına abone kaydetmiştir. Ona göre en büyük şair, en büyük mütefekkir, en büyük tiyatro yazarı; hikâyeci, romancı, aksiyon adamı sadece ve sadece Necip Fazıl'dır. Bu bağlılığın, bu olağanüstü hayranlık duygusunun verdiği hazla ve hızla ömür boyu üstadının peşini bırakmaz.

Necip Fazıl hapse düşünce o da peşine düştü. Mahmutpaşa'daki tezgâhlarını bırakıp pılını pırtısını Toptaşı Cezaevi'nin kapısına taşıdı. Hem geçimini sağlamak hem de bu arada Üstad'ın ihtiyacını karşılamak, arandığı zaman “Ben buradayım!” demek için tam bir buçuk yıl cezaevinin önünde zarf kâğıt vesaire satmakla meşgul oldu.

“Aziz dostum, işportacı Hilmi!”

Gece gündüz buradan ayrılmadığına göre, bari Üstad'ı görebiliyor musun diye soranlara, “Bulutların arkasından güneşin görünmesi gibi, camın önünden geçerken, parmaklıkların arasından görüyorum!” cevabını verdi.

Necip Fazıl'ın ona düşkünlüğü de çok fazladır. Necip Fazıl'ın konferanslardan birini vermek için gittiği Bursa'da Çelik Palas Oteli'nde şerefine bir yemek verilir. Yemeğe iş adamları, mebuslar, bürokratlar katılmıştır. Çıkışta sokak kalabalıklaşır. Tezahürat yapan gençler arasında yaşlıca bir adam vardır... Üstad derhal yanına gider ve elini omzuna koyarak, bu aziz dostu yanındakilere tanıtır:

“Fare tıkırtısından ürkecek kadar hassas, krallara diklenecek kadar gözü kara, aslanların önüne çıplak atlayacak kadar cesur! Aziz dostum, işportacı Hilmi!”

Necip Fazıl işsiz kalırsa nasıl geçinir?

Hapisten çıkınca, dönemin baskısından olacak Necip Fazıl'a kimse yazdırmıyordu. Etrafındakilerin üzüldüğünü anlayınca, “Benim geçimimi düşünmeyin. Ben 53 eser sahibiyim. Beyazıt'ta bir boya sandığı koyar, üzerine de “53 eser sahibi Necip Fazıl” yazarım. Millet utansın. Ben utanmam. Hayatımı kazanırım. Ama hizmetimiz aksıyor” dedi.

Toptaşı Hapishanesi Necip Fazıl Kısakürek'in toplam on yedi ayını almıştı. Necip Fazıl Toptaşı günlerini Cinnet Müstatili adlı kitabında bütün ayrıntıları ile anlatır. Yazıya son vermeden önce, Necip Fazıl'ın cezaevi günlerinde aldığı notlara da dikkatinizi çekmek isterim.

Necip Fazıl Toptaşı'nda çektiklerini yıllar sonra şöyle anlatacaktır: “Toptaşı Cezaevi'nde, bir buçuk sene içinde, ayrıca birkaç yıllık kaza namazı kıldım ve bulutlar dolusu ağladım. Bugün tek hasretim, işkence şartlarından uzak olmak şartı ile o gözyaşı... O kadar ezildi ki orada nefsim, zindandan çıkınca benden intikam almaya kalktı ve ilk iş olarak gözlerimi kuruttu. 1962 başından beri gözlerim kurumuş çeşme ve ben, gözyaşından uzak kaldıkça fikir ve harekette ne olursam olayım, duyguda bir kütükten farksızım...”

Toptaşı Hapishanesi'ni, içinde unutulmuş insanların hayaletleri gezen bir orta çağ kalesi olarak niteler. Onu en çok, eşinin mahzun mahzun hapishane kapısına bırakarak yanından ayrılışı üzer. Eşini uğurlarken ağlayamaz. Gözyaşını içine gömmüştür. “Onun arkasından o kadar gözyaşı zaptettim ki; onları Toptaşı kasvet ocağının, asırlık, şerha şerha süngere dönmüş duvarlarına verseydim içmezdi, yutamazdı, alamazdı bu duvarlar!” şeklinde tasvir eder.

1 Ocak 1952 Perşembe günü defterine şu satırları not eder; “İbadet, ibadet, gözyaşı, ibadet, Allah'ı düşünmek... Başka işim yok yahut ben öyle zannediyorum.”

(Osman ÖZSOY; http://www.haber7.com/)


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
Erdoğan: Pısıp geri adım ... - Sayı 78
Artık tasada ve kıvançta ... - Sayı 78
?nl? yazarlardan ?stad yo... - Sayı 67
M. Kemal'in gizlenen vasi... - Sayı 64
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (125):
Çocuk; insanlık zincirinin ebediyet halkası...

Son Eklenen Yorumlardan
 Amin.... Ömer Faruk Erkoyun

 Amin.... Ömer Faruk Erkoyun

 Merhaba. Mən n Azərbaycandan yazıçı Gülər Natiq İsaq ✍️ Bu şeiri çox b&#... Guler

 Altıntaş Hanımefendinin Ey Güzel şarkısının akorlarını çıkarmak üzere sözlerini aradım ve ne mutlu b... Zafer

 Altıntaş Hanımefendinin Ey Güzel şarkısının akorlarını çıkarmak üzere sözlerini aradım ve ne mutlu b... Zafer


40
Ana baş tacı olmalıdır
Dervişan bohçası III
Annelerin zaferi
Hayatın merkezi anneler
İddiamıza arşivimiz delildir


Ali Erdal - Annelerin zaferi
Ali Erdal - Yolculuk
Ali Erdal - Kardelen’in 35. topl...
Kadir Bayrak - Anneme...
Bedran Yoldaş - Kelimelerin dansı aş...
Ekrem Yılmaz - Ana güç
Ekrem Yılmaz - Esip geçen ömürmüş
Ekrem Yılmaz - Aşk ile
Dergi Editörü - İddiamıza arşivimiz ...
Site Editörü - Hayatın merkezi anne...
Necip Fazıl - Şiirlerim ve şairliğ...
Necdet Uçak - Deme
Necdet Uçak - İster ağla istersen ...
Mustafa Büyükgüner - Heybemden
Mustafa Büyükgüner - Gazzeye ağıt
Kardelen Dergisi - Kardelenden haberler
M. Nihat Malkoç - Analar baş tacımızdı...
M. Nihat Malkoç - En sıcak sözcüktür a...
Hızır İrfan Önder - Bir anne arıyorum ac...
Ayhan Aslan - Toprak
Ayhan Aslan - Vuslat
Olgun Albayrak - Aşkın tarihi
Mehmet Balcı - Trabzon’dan üç portr...
Mehmet Balcı - Bizdedir
Mehmet Balcı - Ağıt
Hasan Tülüceoğlu - Göbeklitepe’de Hz. İ...
Ahmet Çelebi - Efendim
Kubilay Ertekin - Putlar ve putperestl...
Halis Arlıoğlu - Şaşırmadık
Murat Yaramaz - Anne duası
Gözlemci - Hadiselere bakış
Muammer Zeki Aygur - Hani nerede
İsmail Güçtaş - Demokrasi
İsmail Güçtaş - Örümcek ağı
Cemal Karsavan - Mutluluğumsun her za...
Heybet Akdoğan - Bu kaybedişler bizi ...
Ayşe Yaz - Sivil itaatsizlik
Servane DAĞTUMAS - Modern Azerbaycan ed...
Yaşar Akyay - Ana baş tacı olmalıd...
İbrahim Durmaz - Annem
İbrahim Durmaz - Anne
Turgut Yörükoğlu - Dervişan bohçası III
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 15719323
 Bugün : 2455
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 656517
 Bugün : 430
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 1079
 124. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 0
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 3
Son Güncelleme: 9 Mart 2025
Künye | Abonelik | İletişim