Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 34 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     8776 kez okundu.     6 yorum bırakıldı.

Mekke ve K?be
Necip Fazıl Kısakürek

  Sayı: 46 - Ekim / Aralık 2005

Davud Peygambere ait Zebur’un 86’ncı mezmurunda şu kayıt var:

“Senin evine giden yollara gönül bağlamış adam Bekke vâdisinden geçerken...”

Sonradan yahudiler, Mekke ve Kâbe’yi, semavî kitaplarda azizleştiren bu kelimeyi, Mekke şehriyle alâkasız, mücerred gözyaşı mânasına gelen bir mefhum diye tevile kalkışacaklardır. Hattâ (Bekke) kelimesi muharref kitapta mezmurlardan da çıkarılacak, yerinde sadece “Gözyaşı vâdisi” diye mücerret bir delâlet bırakılacak, fakat, “Kitab-ı Mukaddes”lerinin bazı tercümelerinde (Bekke) yine görünecektir.

Hangi iz yok edilebilmiş ki?

Eğer Bekke, gerçekten gözyaşı vadisi demekse, daha ne isteriz? Bundan güzel ne olabilir? Buyurun, rahmet isteyen bütün insanlık, gözyaşı vâdisinden geçsin!

Şu muhakkak ve Kur’ân ile sabit ki; Mekke’nin asıl ismi Bekke...

Muharref kitabın “Ahd-i Kadîm” faslında, Davud Peygamber’in Zebur’una ait mezmurun tercümesi kendi kalemleriyle ve ayniyle şudur:

“Ne mübarektir senin evinin sekenesi ki, daima sana hamdeder. Ne mübarektir o insan ki, kuvveti sendedir. Beytine giden yollara gönül veren adam, (Bekke) Gözyaşı Vâdisi’nden geçerken anı bîkarar eder.”

Kâbe, evvelâ istikametten münezzeh olan Allah’a döneceklere mahsus, yeryüzünde bir nokta. Evet; bir madde noktası üzerinde madde ötesi mânaların en azametlisini görmek isteyen, Kâbe’ye dönsün...

Kâbe her mekândan münezzeh ve mücerret Yaradan’ın, tenzihî sıfatı bozulmaksızın, maddeye aksetmiş en üstün tecelli remzi.

Ve bu remz, madde ifadesiyle, zaten tavla zarı gibi bir mik’ab mânasına gelen Arapça’daki medlûlüne eş olarak, hacim mefhumunun, sekiz köşe ve altı satıh intizamlı bir hendese şekli içinde billûrlaşmasından ibaret...

Bu esrar noktasının hakikati ise nâmütenahi derin...

Bu nokta sahabîlerden sonra ümmetin en üstün ferdi olan İmam-ı Rabbanî Hazretlerine, İkinci Bin yıllık devrenin yenileyicisi sıfatını taşıyan Velîler Velîsine göre bir sûrettir; bir hakikatin sûreti. Bir sûret ki, insan, melek ve cin, bütün mükellef mahlûkların sûretleri için secde noktası... Ve yine o büyük zâtın beyanıyla, bütün mahlûk sûretlerinin gizli hakikatleri de, Kâbe’nin hakikatinde ayrıca secde noktasına ermekte... Yani sûretler Kâbe’nin sûretinde secdeyi bulurken, hakikatleri de onun hakikatinde secdeye eriyor.

İmam-ı Rabbanî:

“Kâbe’nin hakikati, tereddütsüz, bütün hakikatlerin üstüdür. Ona bağlı kemâller de, başka hakikatlere bağlı kemâllerin üstü...”

Nihayet İmam-ı Rabbanî Hazretleri; Kâbe’nin hakikatini, hiçbir kavrayışın uzanamayacağı şu muazzam tarifle çerçeveliyorlar.

“Sanki, Kâbe’nin hakikati kevnî (yaratılmış ve oldurulmuş) hakikatlerle, ilahî hakikatler arasında berzah (geçit)...”

Mümine mirâç olan namaz, onun ayakları yere basarken bu dünyadan ötelere geçişini temsil eder. Namazda, ötelerin mâna ve havasından bu dünyada alınan bir râyiha var.

İşte İmam-ı Rabbanî:

“Bu devletin ele geçmesi için, biricik ölçü namazda, ilâhî hakikatlerin zuhuruna vatan olan Kâbe’ye yönelmektir. Kâbe o çözülmüş esrar tecellisine mihraktır ki, bu dünyada, dış suretiyle dünyadır; fakat hakikati ötelerden bir ifade... İşte namaz, (Kâbe)nin vasıta oluşuyla bu mertebeyi temsil etmiş; ve Kâbe, hem sûreti, hem de hakikati bakımından dünya ile ahireti toplamıştır.”

Kimse, Kâbe’nin hakikatine, kalem ve kıyas âleminde, söz ve fikirle, Nebîler Nebîsinin büyük bağlısı Velîler Velîsi İmam-ı Rabbanî derecesinde nüfuz edemezdi. Kâbe öyle bir hakikattir ki, kaskatı madde şeklinde, esiri ve lâtif mânaların en yakıcısı... En sert bir müşahhas, en ulvî mücerret ve en üstün münezzehe, kıldan ince bir köprüyle yol buluyor. Bunun içindir ki ismi, (Beytullah) Allah’ın evi...

Ayrıca, Allah mekândan münezzehtir demeye lüzum var mı? “Neyi zannedersen, zannettiğin o şey, ona hicap (perde) olur.” düstûru mutlaktır...

Kâbe sırrını Adem Peygamberden beri muhafaza ediyor. Adem Peygamberden başlıyor. İlk büyük ve sarahatli inşası İbrahim Peygambere düşüyor. Bütün mânaları ile izhar ve tesbiti de, her şey gibi, Kıble tâyin edildiği günden beri Kâinatın Efendisi’ne kalıyor.

O güne kadar, gittikçe mânası kalblerden silinen, unutulan, putlarla doldurulan Kâbe, Mekke ve etrafındakilerin, müphem bir sezişle gözlerinde yine daima aziz ve muhteremdir. Fakat vahdâni mihrakını kaybetmiş bir ihtiram... Hattâ Arap, mutlak mücerred ve münezzeh Zâtın, alemi olan “Allah” kelimesini de biliyor amma, Yaradan’a köşebaşlarını putların tuttuğu bir yoldan gidebileceğini sanıyor. Putları vasıta kabul ediyor.

En büyük “doğru” bile o kadar büyük bir yanlışa batırılmıştır ki, tekrar doğrultulması için, ancak O’nun gelmesi lâzımdır.

Her sene yüzbinlerce müslümanın aktığı ve her müslümana ömründe bir kere, dere tepe düz, haccı farz olan Kâbe’nin hakikatine son bir nazar:

Hendesenin nokta mefhumundaki hudutsuz mücerredi düşünerek, gerçek nokta diye Kâbe’yi hayal edelim ve bütün noktaları ondan sıçramış ve sönmüş birer kıvılcım farzedelim. Allah, kendi nuruna karşı bir esrar adesesi tutmakta; ve bu adesenin, bütün ışıkları bir yerde toplayan mihrâk noktası, yeryüzü perdesinde Kâbe’ye düşmektedir. İşte sadece esrar idrakiyle sezilebilecek ve yüzüne nazar ederken insan ruhunu ne nisbette şahlandırdığı duyulabilecek olan Kâbe’nin sır heybeti...

Ayet meâli:

“Biz, İbrahim’e, Mükerrem Ev’in yerini göstermiştik. Demiştik ki, bana hiçbir şerik koşma; evimi, tavaf edenler için, Mekke’de kalanlar için, rükû ve sücûd edenler için temizle... İnsanları hacca çağır; ister yaya olarak ister develere binerek gelsinler!”

Tek nokta içinde, tek nokta istikâmetinde kâinatı toplayacak olan Nur, Mekke dairesinde pırıldamakta...

Çöle İnen Nur, Ekim 2004, 30.basım


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Ekleyen : ryza    
Yorum : n.fazıl müthiş bir kişilik bu asırda örnek alınacak ve itaaat edilecek bir şahsiyet ruhu şad mekanı cennet olsun...




Ekleyen : MYNYELY    
Yorum : Bana ıztırap veren, yalnız İslâm’ın mâruz kaldığı tehlikelerdir… Yoksa şahsımın mâruz kaldığı zahmet ve meşakkatleri düşünmeye bile vaktim yoktur. Keşke bunun bin misli meşakkate mâruz kalsam da iman kalesinin istikbali selâmette olsa! Ben, cemiyetin iç hayatını, mânevî varlığını, vicdan ve imanını terennüm ediyorum. Yalnız Kur’ân’ın tesis ettiği tevhid ve iman esası üzerinde işliyorum ki, İslâm cemiyetinin ana direği budur. Bu sarsıldığı gün, cemiyet yoktur. Bana, ‘Sen şuna buna niçin sataştın?’ diyorlar. Farkında değilim. Karşımda müthiş bir yangın var. Alevleri göklere yükseliyor. İçinde evlâdım yanıyor, imanım tutuşmuş yanıyor. O yangını söndürmeye, imanımı kurtarmaya koşuyorum. Yolda biri beni kösteklemek istemiş de ayağım ona çarpmış; ne ehemmiyeti var? O müthiş yangın karşısında bu küçük hâdise bir kıymet ifade eder mi? Dar düşünceler, dar görüşler! Beni, nefsini kurtarmayı düşünen hodgâm bir adam mı zannediyorlar? Ben, cemiyetin imanını kurtarmak yolunda dünyamı da feda ettim, âhiretimi de. Seksen küsur senelik bütün hayatımda dünya zevki namına bir şey bilmiyorum.” diyor büyük insan...Hiç insan başkalarının günahlarına ağlar mı?Bahar çiçeklerinin solmasına üzülür mü insan?Vay kardlenim,,, şanlı akıncı ne zaman dönecek yurduna?Çınarlar artık ağlamaz oldu.Hepimiz nefislerimizin çarmıhında üryan,yolcu ağlar,yağmur ağlar,gözyaşı ağlar...




Ekleyen : Recep    
Yorum : Öncelikle çalışmalarınızda başarılarınızın devamını dilerim. Herhangi bir yorumda bulunacak değilim.Ricam şimdiki yüzyılda okutulan(!) Türkçemizde olan kelimelerin daha sıkça kullanılmasıdır. Amaçlarımızdan birisi de gençlerimizi düşünceye sevketmek, kaldığımız yerden gençlerin devam etmesini sağlamak olacaksa; mümkün olduğunca ne söylediğimiz değil söylediklerimizi nasıl anladıklarını, anlamaya çalışmak olmalıdır. Hürmet ve sevgilerimle




Ekleyen : Alp TUN    
Yorum : Üstadın yazdıkları hakkında yorum yapmaktan haya ediyorum




Ekleyen : minyeli    
Yorum : Yağmurlar ıslatsın sinemizi..ta ki pak olarak varalım sevgiliye...kandiller yansın yüreklerimizde ve birer rahip bahira gibi gaflet perdeleri yırtılsın gözlerimizden..ta ki en sevgiliyi görelim binlerce çift göz arasından...vay kardelenim niçin mahsunluk sarmıs yemyesil kubbeni,göremiyorsun değil mi ihlastan örülmüs yemeni...yemen de gitti mekke de geride hüzünlü sokaklar kaldı sanlı orduya hasret...SEN RAHAT OL..BİZİM SARKIMIZ HERKES SUSTUĞU ZAMAN BASLAYACAK...Sev,bağısla ve bekle..mor dağların ciceğine de bu yakısır...




Ekleyen : ahmet    
Yorum : üstadın yazılarına ne denir.yayınlayrada teşeekür





 
Doğuda buhran... - Sayı 123
Devletleşen şiilik... - Sayı 122
Kıraat kitabı... - Sayı 121
Benim halim... - Sayı 120
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (125):
Çocuk; insanlık zincirinin ebediyet halkası...

Son Eklenen Yorumlardan
 Amin.... Ömer Faruk Erkoyun

 Amin.... Ömer Faruk Erkoyun

 Merhaba. Mən n Azərbaycandan yazıçı Gülər Natiq İsaq ✍️ Bu şeiri çox b&#... Guler

 Altıntaş Hanımefendinin Ey Güzel şarkısının akorlarını çıkarmak üzere sözlerini aradım ve ne mutlu b... Zafer

 Altıntaş Hanımefendinin Ey Güzel şarkısının akorlarını çıkarmak üzere sözlerini aradım ve ne mutlu b... Zafer


ACIYORUM

Millet, Meclis’i seçiyor...

Meclis, millet namına kanun yapıyor...

Anayasa Mahkemesi de bu kanunları bozabiliyor...

 

Şimdi söyleyin:

Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletin mi?

Hâkimiyet kayıt ve şartla mı milletin?

Hâkimiyet kayıtsız şartsız Anayasa Mahkemesi’nin mi?

Hâkimiyet kayıt ve şartla Anayasa Mahkemesi’nin mi?..

(Kardelen; 13; Mart 1997)

 

ACIYORUM

Bir takım kimselerin, yetkilerini aşarak, kanun dışı teşkilâtlar kurduğu ve kanun dışı faaliyetlerde bulunduğu artık kimsenin yok diyemeyeceği bir gerçek halinde ortaya çıktı.

Bunlar, başlangıçta en azından, kanunların kötülerle ve kötülükle mücadelede yetersiz kaldığını düşünüyor.

Böyle örgütlere karşı çıkanlar da, gizli ve kanun dışı teşkilât kurulacağına falan falan kanunlara ve filân filân mekanizmalara dayanarak şöyle şöyle mücadele mümkündür, demiyorlar...

 

Öyleyse...

Ya bu ülkede kanunlar ve işleyen mekanizma yetersizdir... Ya devleti idare edenler...

Bu işin (ya)sı, (ma)sı yok... Hem kanunlar ve işleyen mekanizma, hem idareciler yetersiz...

(Kardelen; 13; Mart 1997)
66
Ana baş tacı olmalıdır
Dervişan bohçası III
Hayatın merkezi anneler
Analar baş tacımızdır
Şaşırmadık


Ali Erdal - Annelerin zaferi
Ali Erdal - Yolculuk
Ali Erdal - Kardelen’in 35. topl...
Kadir Bayrak - Anneme...
Bedran Yoldaş - Kelimelerin dansı aş...
Ekrem Yılmaz - Ana güç
Ekrem Yılmaz - Esip geçen ömürmüş
Ekrem Yılmaz - Aşk ile
Dergi Editörü - İddiamıza arşivimiz ...
Site Editörü - Hayatın merkezi anne...
Necip Fazıl - Şiirlerim ve şairliğ...
Necdet Uçak - Deme
Necdet Uçak - İster ağla istersen ...
Mustafa Büyükgüner - Heybemden
Mustafa Büyükgüner - Gazzeye ağıt
Kardelen Dergisi - Kardelenden haberler
M. Nihat Malkoç - Analar baş tacımızdı...
M. Nihat Malkoç - En sıcak sözcüktür a...
Hızır İrfan Önder - Bir anne arıyorum ac...
Ayhan Aslan - Toprak
Ayhan Aslan - Vuslat
Olgun Albayrak - Aşkın tarihi
Mehmet Balcı - Trabzon’dan üç portr...
Mehmet Balcı - Bizdedir
Mehmet Balcı - Ağıt
Hasan Tülüceoğlu - Göbeklitepe’de Hz. İ...
Ahmet Çelebi - Efendim
Kubilay Ertekin - Putlar ve putperestl...
Halis Arlıoğlu - Şaşırmadık
Murat Yaramaz - Anne duası
Gözlemci - Hadiselere bakış
Muammer Zeki Aygur - Hani nerede
İsmail Güçtaş - Demokrasi
İsmail Güçtaş - Örümcek ağı
Cemal Karsavan - Mutluluğumsun her za...
Heybet Akdoğan - Bu kaybedişler bizi ...
Ayşe Yaz - Sivil itaatsizlik
Servane DAĞTUMAS - Modern Azerbaycan ed...
Yaşar Akyay - Ana baş tacı olmalıd...
İbrahim Durmaz - Annem
İbrahim Durmaz - Anne
Turgut Yörükoğlu - Dervişan bohçası III
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 15637285
 Bugün : 1028
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 653193
 Bugün : 20
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 62
 124. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 0
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 3
Son Güncelleme: 9 Mart 2025
Künye | Abonelik | İletişim