Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 34 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     4464 kez okundu.     1 yorum bırakıldı.     Yazara Mesaj

Ağlayınca insan
Yasin Aslan

  Sayı: 74 - Ekim / Aralık 2012

Üniversite ikinci sınıftayken izlemiştim ilk kez “Reis Bey” filmini. Necip Fazıl Kısakürek'in bir eserinden sahneye aktarılan bu filmdeki “Ağlayabilseydiniz anlayabilirdiniz!” mesajı çok etkilemişti beni. Belki de o zamana kadar ağlamanın önemini hiç düşünmemiştim... Evet, bazı şeyleri ağlayamayanların anlaması mümkün değildi. Her gün kahkahalarla yatıp kalkan ve tek başına kaldığında gözyaşı dökmeyen fertlerden oluşan bir toplum, bir süre sonra ne yazık ki gözyaşı dökmek zorunda kalabiliyordu...

Düşünmek, anlamak, konuşmak, susmak... Bütün bu duyguların hamur gibi yoğrulduktan sonra ateşte pişmesidir 'ağlamak'. Başka hiçbir duygu ağlamanın çıktığı zirvelere ulaşamaz. Zirvedekini aşağı indirmeye, kuytudakini ifşa etmeye mecali yetmese bile, en azından ağlayan kişiyi teskin etmeye ve onu umut verici mesut uzaklığa yaklaştırmaya çalışır.

“Benim bildiğimi bilseydiniz, az güler çok ağlardınız” diyen Fahri Kâinat Efendimizin (sav) çağırdığı pınarın adıdır “ağlamak”. 'Ölmeden önce ölünüz' tavsiyesine uymaktır. Sadece cenazelerin ardından dökülecek kadar basit olamaz gözyaşları. Umarsızca atılan kahkahaların peşine takılmış gidiyor insan yığınları.

Hayatın ritmine tempo tutmaktır ağlamak. Biraz kül, biraz duman eşlik ederler bu hüzün dolu ritme. Zaten gökyüzü ağlamazsa, yeryüzü nasıl gülebilir ki... Herkesin anlayacağı dilden bir şey söylemenin en iyi yoludur ağlamak. Esasen bunu en iyi küçük çocuklar bilir. Büyüklerine bir şey yaptırmak istediklerinde en sık başvurdukları yoldur bu ve çoğu zaman da işe yarar. Çoğunlukla masumiyetimizin, kimi zaman haklılığımızın, bazen de pişmanlık ve çaresizliğimizin kefile veya şahide gerek kalmadan en somut göstergesidir ağlamak. Bütün dillerde karşılığı aynıdır; tercümeye gerek duymaz. Bir tarafımızın hep çocuk kalabilmesidir ağlamak; bir başka deyişle hep insan kalmaktır...

Ağlamak çoğu zaman üzüntüyü, bazen de sevinci hatırlatır. Ama ağlamanın göremeyip farkında olamadığımız yönleri de vardır. Bunların en önemlisi de, hata ve günahlarımıza pişman olup Rabbimizden af dileme ve tövbe için dökülen gözyaşıdır. Ancak bu sayede içimizdeki en inatçı lekeler olan haset, kin, şehvet ve öfke gibi kötülükleri temizleyerek huzura kavuşabiliriz.

Kelimelerden umut kestiğimiz zaman ağlamaktan başka tutunacağımız bir dal kalmaz. Çünkü sözcüklerin de tıkanıp kaldığı, belli bir anlamın üzerine çıkamadığı anlar vardır. İşte böyle durumlarda devreye girer gözyaşı. Önce bizi istediğimiz yere götürme gücünü kendinde bulamayan kelimeleri ipe dizer gibi birbiri ardına dizeriz. Sonra da onların birbirine değerken çıkardıkları sesleri kendimiz için ağlamak biliriz. Hatta bazen ağlamayla gülmenin kısa devre yapıp birbirine karıştığına bile şahit oluruz. Yanaklardaki gamzeler bir yanıp bir sönerler dökülen gözyaşlarına alkış tutarcasına...

“Doğunca biz bize ağlarız, ölünce başkası bize ağlar.” diye bir söz okumuştum. Her ne kadar başkası için görünse de, insanoğlu aslında hayatı boyunca hep kendisi için ağlar. Geçmişteki hatalarına, yanlışlarına, pişmanlıklarına, günahlarına... Ağlamak için bazen bir mağazada duyduğu şarkının sözleri bile yeterlidir kimi zaman. Zira ağlamanın yeri, zamanı, yaşı, cinsiyeti yoktur. “Bilmek ağlatır, bilmemek aldatır.” derler. Çünkü ağlamak içinde bilmeyi de saklar. Bilmeyen, bir başka deyişle, tatmayan nasıl ağlasın ki!

Güçlü sesiyle milyonların gönlünde taht kuran Nilüfer, “Erkekler Ağlamaz” şarkısını söyledikten yıllar sonra şu itirafta bulunmuştu: "Evet, erkekler de ağlar". Bu sözü teyit edercesine bir devlet büyüğümüzün geçenlerde "Sulu gözlü değil, kuru gözlü olmaktan korkarım." dediğine de şahit olmuştum. Ağladığım zamanlarda nedense bunları düşünüyorum.

1990'lı yılların başında şu an hâlâ spor spikerliği yapan İlker Yasin, Galatasaray'ımızın Avrupa kupalarında bir İsviçre takımını 3-0'lık ilk maçın rövanşında 5-0 yendiği bir maçın gollerini anlatırken şöyle diyordu: “Ağlamak istiyorum!” Böyle bir milli gururu yansıtan en nadide duyguydu bence bu söz. Çünkü o an ağlıyordu o insan.

İstatistiklere göre insan yaşamı boyunca ortalama 95 litre, yani tam on kova gözyaşı döküyor. Ancak ne ağlamayı ölçebilen bir cihaz, ne de gözyaşını taşıyabilen bir kap icat edilemedi şu ana kadar. Nefes aldığımız kadar gözyaşı döküyoruz. O halde hayatın bedeli gözyaşında gizli olsa gerek. Şiirini kalabalıklardan saklayan şâirle, gizlice gözyaşını silen kırık kalpli yolcu aslında aynı yerden gelip aynı yere gidiyorlar. Biri gözyaşını içine, diğeri dışına akıtıyor. Zira şiir, şarkı, türkü, ağıt ve naat ağlamanın yüreklerdeki farklı yansımalarıdır. Gün doğarken, güneş batarken, yolcu yola düşerken içimizde mışıl mışıl uyuyan bir duygu ansızın uyanıyor ve boğazımızda düğümlenen bir acıyı çözüveriyor.

Gözyaşı insanın gönlünü ve aşırı yüklenmeleri temizleyen bir özelliğe sahiptir. Gözyaşı ile yumuşamayan kalpler bazen öyle katılaşır ki taştan bile daha katı hale gelebilirler. Çünkü öyle taşlar var ki içinden nehirler kaynıyor, öylesi var ki çatlıyor da bağrından sular fışkırıyor ve öylesi de var ki Allah (c.c) korkusundan yerlerde yuvarlanıyor. Sevinç ve keder gibi birbirine zıt uç duyguların yaşandığı anlarda beden belki de gayr-i ihtiyari olarak gözyaşı ile tepki verir. Kimi zaman ağlamak, insanın psikolojik yapısında bozulan dengeleri düzenleyici bir fonksiyon icra eder. Hakikat karşısında gözlerin yaşarması iman sahibi ve ince ruhlu insanların vasfıdır. Çünkü içimizde biriken kiri su değil; ancak gözyaşı temizler. Zaten gözlerimizde yaş yoksa, ruhumuzun da gökkuşağına sahip olmasını bekleyemeyiz değil mi? Bunun için ihtiyacımız olan tek şey, sevgi dolu bir yürek ve gücünü aşktan alan bir ruhtur. Demek ki ağlamak ayıp, sevmek kayıp değil...

Tımarhanede yatan bir delinin (!) sürekli günah işleme hastalığı ile ilgili veli bir zata tavsiye ettiği reçeteye bir göz atmaya ne dersiniz? “Tövbe kökü ile istiğfar yaprağını karıştır. Kalp havanında tevhîd tokmağı ile döv. İnsaf eleğinden geçir. Gözyaşıyla yoğur. Aşk fırınında pişir. Sabah-akşam bol miktarda ye. O zaman göreceksin ki bu hastalıktan eser kalmaz.” Bu güzel ilâcı öğrenen veli ona şöyle demiş: “Hey gidi dünya hey! Demek, seni de deli diye tımarhaneye yatırmışlar.”

Uzun lâfın kısası, insanoğlu ağlayınca “insan” olduğunu daha iyi anlıyor ve bir iç derinlik kazanıyor. Ötelerde ağlamaya mahkûm olmamak için, vakit varken tenhalarda tövbe ve gözyaşı ile hatalardan uzaklaşıp  hayatımızı  daha da güzelleştirmek dileğiyle...


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Ekleyen : Sepey    03.08.2016
Yorum : Ne güzel bir yazı olmuş ôyle.Her şeyi gerçekliğe kavuşturan.Bilgilendirici.Emeğinize sağlık.





 
Ağlayınca insan... - Sayı 74
AFFEDELYM KY affolunalym... - Sayı 61
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (125):
Çocuk; insanlık zincirinin ebediyet halkası...

Son Eklenen Yorumlardan
 Amin.... Ömer Faruk Erkoyun

 Amin.... Ömer Faruk Erkoyun

 Merhaba. Mən n Azərbaycandan yazıçı Gülər Natiq İsaq ✍️ Bu şeiri çox b&#... Guler

 Altıntaş Hanımefendinin Ey Güzel şarkısının akorlarını çıkarmak üzere sözlerini aradım ve ne mutlu b... Zafer

 Altıntaş Hanımefendinin Ey Güzel şarkısının akorlarını çıkarmak üzere sözlerini aradım ve ne mutlu b... Zafer


ACIYORUM

Millet, Meclis’i seçiyor...

Meclis, millet namına kanun yapıyor...

Anayasa Mahkemesi de bu kanunları bozabiliyor...

 

Şimdi söyleyin:

Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletin mi?

Hâkimiyet kayıt ve şartla mı milletin?

Hâkimiyet kayıtsız şartsız Anayasa Mahkemesi’nin mi?

Hâkimiyet kayıt ve şartla Anayasa Mahkemesi’nin mi?..

(Kardelen; 13; Mart 1997)

 

ACIYORUM

Bir takım kimselerin, yetkilerini aşarak, kanun dışı teşkilâtlar kurduğu ve kanun dışı faaliyetlerde bulunduğu artık kimsenin yok diyemeyeceği bir gerçek halinde ortaya çıktı.

Bunlar, başlangıçta en azından, kanunların kötülerle ve kötülükle mücadelede yetersiz kaldığını düşünüyor.

Böyle örgütlere karşı çıkanlar da, gizli ve kanun dışı teşkilât kurulacağına falan falan kanunlara ve filân filân mekanizmalara dayanarak şöyle şöyle mücadele mümkündür, demiyorlar...

 

Öyleyse...

Ya bu ülkede kanunlar ve işleyen mekanizma yetersizdir... Ya devleti idare edenler...

Bu işin (ya)sı, (ma)sı yok... Hem kanunlar ve işleyen mekanizma, hem idareciler yetersiz...

(Kardelen; 13; Mart 1997)
66
Ana baş tacı olmalıdır
Dervişan bohçası III
Annelerin zaferi
Hayatın merkezi anneler
İddiamıza arşivimiz delildir


Ali Erdal - Annelerin zaferi
Ali Erdal - Yolculuk
Ali Erdal - Kardelen’in 35. topl...
Kadir Bayrak - Anneme...
Bedran Yoldaş - Kelimelerin dansı aş...
Ekrem Yılmaz - Ana güç
Ekrem Yılmaz - Esip geçen ömürmüş
Ekrem Yılmaz - Aşk ile
Dergi Editörü - İddiamıza arşivimiz ...
Site Editörü - Hayatın merkezi anne...
Necip Fazıl - Şiirlerim ve şairliğ...
Necdet Uçak - Deme
Necdet Uçak - İster ağla istersen ...
Mustafa Büyükgüner - Heybemden
Mustafa Büyükgüner - Gazzeye ağıt
Kardelen Dergisi - Kardelenden haberler
M. Nihat Malkoç - Analar baş tacımızdı...
M. Nihat Malkoç - En sıcak sözcüktür a...
Hızır İrfan Önder - Bir anne arıyorum ac...
Ayhan Aslan - Toprak
Ayhan Aslan - Vuslat
Olgun Albayrak - Aşkın tarihi
Mehmet Balcı - Trabzon’dan üç portr...
Mehmet Balcı - Bizdedir
Mehmet Balcı - Ağıt
Hasan Tülüceoğlu - Göbeklitepe’de Hz. İ...
Ahmet Çelebi - Efendim
Kubilay Ertekin - Putlar ve putperestl...
Halis Arlıoğlu - Şaşırmadık
Murat Yaramaz - Anne duası
Gözlemci - Hadiselere bakış
Muammer Zeki Aygur - Hani nerede
İsmail Güçtaş - Demokrasi
İsmail Güçtaş - Örümcek ağı
Cemal Karsavan - Mutluluğumsun her za...
Heybet Akdoğan - Bu kaybedişler bizi ...
Ayşe Yaz - Sivil itaatsizlik
Servane DAĞTUMAS - Modern Azerbaycan ed...
Yaşar Akyay - Ana baş tacı olmalıd...
İbrahim Durmaz - Annem
İbrahim Durmaz - Anne
Turgut Yörükoğlu - Dervişan bohçası III
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 15716691
 Bugün : 7038
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 656084
 Bugün : 1076
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 464
 124. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 0
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 3
Son Güncelleme: 9 Mart 2025
Künye | Abonelik | İletişim