Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 34 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     2278 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.     Yazara Mesaj

Piramitlerden rezidanslara
Hasan Tülüceoğlu

  Sayı: 82 - Ekim / Aralık 2014

Mısır piramitlerinin yaygın görüşe göre kral mezarları olarak yapıldığı ifade edilse de Kur’ân’ın; “Firavun dedi ki: “Ey Hâmân! Bana yüksek bir kule yap, belki yollara, göklerin yollarına erişirim de Mûsâ’nın ilâhını görürüm (!) Çünkü ben, onun yalancı olduğuna inanıyorum.” Böylece Firavun’a yaptığı kötü iş süslü gösterildi ve doğru yoldan saptırıldı. Firavun’un tuzağı, tamamen sonuçsuz kaldı." (Mümin 36-37) âyetinde bahsedilen kuleyi İslâm âlimleri piramitler olarak yorumlarlar. O günkü şartlarda piramitler “big brother” misali Firavun’un düzenini Mısır halkının ensesinde hissettiren bugünkü gökdelenler, rezidanslarvari devasa binalardı. Piramitler, o gün insanların belli bir bilim ve teknolojiye sahip olduklarını gösterirken bu güce sahip olanlar bu imkânları kendi ve seçkin çevreleri için kullanmışlar halk üzerinde bu güçlerini de piramitlerle ifade etmişlerdir. Âyette ifade edildiği üzere Firavun, tanrı tanımazlığını ve dolayısıyla kendi rabliğini o günün rezidansı piramitlerle Mısır halkına dayatmıştır. Muhtemeldir ki piramitlerin inşasında yüzlerce insan, köle yok pahasına çalıştırılmış ve elbet bu yapımda çok insan da hayatını kaybetmiştir. Ama Firavun için çevresi ve özellikle sistemi her şeyin üstünde olarak canı çıkası insancıkların, kölelerin ölmesi hiçbir şey değildir.

Tanrı inancına sahip, belirli dinî ritüelleri uygulayan toplumda esas olan tapınaklar olduğundan en gösterişli olarak ibadethaneler yapılmıştır. Hattâ bu yapılar genellikle merkezdedir ve etrafına halklar yerleşmişlerdir. Hz Süleyman bir kral olmakla birlikte ona bahşedilen harika teknik imkânlarla en gösterişli ibadethane ‘Mescid-i Aksa’yı yaptırmıştır.

Yeryüzünün ilk ibadet yeri olarak yapılan Beyt-i Haram yüzyıllardır İslâm dünyasının kalbi hükmündedir. İnsanlık tarihi başlangıcında büyük, yüksek, harika bir bina iken günümüz Arap Müslümanları Firavun zihniyeti benzeri onun etrafına kapital Batı teknolojisiyle devasa towerlar yapmışlardır.

Hristiyan dünyasının en gösterişli yapıları kiliseler, gösterişli katedraller olmuştur. Uzun yıllar Avrupa’da en muhteşem binalar kiliselerdir. Bu günkü Ayasofya zamanın Hristiyan âleminin en büyük muhteşem, ilk ve tek kubbeli dinî yapısıdır. Krallıkların Hristiyanlığa galebe çalması sonrası Avrupa’da saraylar da muhteşem yapılmaya başlanmıştır.

Selçuklu ve Osmanlılar en muhteşem yapı olarak camileri yapmışlardır. Din toplumunda elbet dinî duygu düşünce ve değerler muhteşem camilerle topluma yansıtılmak istenmiştir. Topkapı sarayının sadeliği göz önüne alınırsa Osmanlı son dönem hariç tüm imkânlarını camiler yapmaya aktarmıştır. Bu yaklaşım kraldan önce Tanrı ve din gelir anlayışının ifadesidir. Batılılaşma kulvarına girdiğimiz Osmanlı son döneminde Avrupa’dakiler benzeri devlet, saray yaptırma moduna girmiştir. Batıya benzeme, ihtişamlarını onlara ifade etme yaklaşımıyla devletin tüm imkânları aktarılarak lüks, gösteriş ve şatafat kokan Dolmabahçe sarayı inşa ettirilmiştir.

On dokuzuncu yüzyılda başlayıp yirminci yüzyılda en muhteşem günlerini yaşamaya başlayan ve kendini en güzel ABD’de ifade eden kapital anlayış sonrası Batı dünyasında göklere doğru yükselen muhteşem binalar yapılmaya başlanmıştır. Bu, artık dinin zayıfladığı maddi değerlerin öne çıktığı anlamına gelmekteydi. Parayı dolayısıyla gücü elinde tutanların yenilmez güçlerini, Firavunu bir anlayışla gösterişli binalarla topluma yansıtıp güçlülüklerini dayatmalarıydı. İnsanları daha iyi, daha çok kullanma ve sömürme amaçlı, başlangıçta alışveriş merkezleri adıyla plazaları, avmleri daha ilerisi gökdelenleri, ikiz veya tek kuleleri, towerları ve şimdilerde rezidansları inşa ettiler.

Tapınaklar bir anlamda masumdu sonuçta tüm insanları Tanrı’ya, dine ve dinî hayata çağırıyorlardı. Ancak towerlar, gökdelenler, rezidanslar yüksek görüntüleriyle Tanrı’yı değil gücü, güce sahip olanları ifade ederek çok az bir seçkin azınlığa hizmet verirken genel çoğunluğa, zenginlerin üstünlüğünü, kendilerinin(halkların) hiçliğini ifade etmektedir. Türk dil kurumunun sözlüğünde rezidansın, “yüksek devlet görevlileri, elçiler vb.nin oturmalarına ayrılan konut; saray, konut” manasıyla ifade edildiği dikkate alınırsa rezidanslar elbette ki Firavunu anlayışın yansımalarıdır. Mitolojik tanrılarvari seçkinler, Olymposları olan gökdelenler, towerlar, rezidanslarda yaşarlar ve salt kendi lehlerine insancıkları idare ederler. İlginç olan Musa’ya yakın görünür oldukları halde Firavunu sistemin işlemesidir. Hz. Yusuf, bu sistemde hak bir yol açmıştı. Yusuf olabilenlere ne mutlu…

 


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
İslâmcıların kültürelsizl... - Sayı 89
Batılılaşmada mündemiç di... - Sayı 88
Babel'de doğuya bakış... - Sayı 87
Âmâk-ı hayal ve Osmanlı s... - Sayı 86
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (124):
Diyarbakır anneleri...

Son Eklenen Yorumlardan
 Merhaba. Mən n Azərbaycandan yazıçı Gülər Natiq İsaq ✍️ Bu şeiri çox b&#... Guler

 Altıntaş Hanımefendinin Ey Güzel şarkısının akorlarını çıkarmak üzere sözlerini aradım ve ne mutlu b... Zafer

 Altıntaş Hanımefendinin Ey Güzel şarkısının akorlarını çıkarmak üzere sözlerini aradım ve ne mutlu b... Zafer

 Süleyman Abdulla. Müasir Azərbaycan poeziyasinin ən görkəmli nümayəndəl... Hikmet

 yüreğine kalemine sağlık hayırlı ve bol okurları olsun.🤍✒️...


Devekuşunun kafasını kuma gömmesi misali kafasını toprağa gömen Avrupa bilmez mi ki, nefesi kesilince kafasını (soktuğu yerden) çıkarmak zorunda kalacak ve pişman olacaktır(pişmanlık duyacaktır).
Kardelen: Sayı 1, Temmuz 1992
Kudret-i ilahi
Ürəyimin Əsdiyi
Yaşanan pişmanlık
Her şey apaçık
Suriye Türkmenlerinin dilinden
Oğulcan


Ali Erdal - Her şey apaçık
Kadir Bayrak - Nerelisin
Necip Fazıl Kısakürek - Doğuda buhran
Ekrem Yılmaz - Göç mü hicret mi
Ekrem Yılmaz - Zerre
Fatma Pekşen - Mustafa
Dergi Editörü - Hicret şuuru
Site Editörü - Zor sınavımız mültec...
Necdet Uçak - Yüreğim benim
Kardelen Dergisi - Gelecek sayı (124) k...
Kardelen Dergisi - Kalem erbabına...
Kardelen Dergisi - Kardelenden haberler
M. Nihat Malkoç - Gittikçe azalıyoruz
M. Nihat Malkoç - Suriye Türkmenlerini...
Hızır İrfan Önder - İstemem
Berna Pak - Gelecek(siz) çocuk
Ayhan Aslan - Dilenci
Mehmet Balcı - Sevda
Mehmet Balcı - Tükür
Ahmet Çelebi - Kaçıncı bahar
Av. Mustafa Büyükgüner - Heybemden
Halis Arlıoğlu - Gaflet, dalalet ve h...
Murat Yaramaz - Pusula
Murat Yaramaz - Soğuk
Gözlemci - Olayların düşündürdü...
Mahmut Topbaşlı - Asırlık mertebe
Suleyman Abdulla - Ürəyimin Ə...
Cemal Karsavan - Hasrete zincir mi da...
Emine Öztürk - Bismillah
Osman Akçay - Gibi
Bekir Oğuzbaşaran - Türküleri seviyorum
Yaşar Akyay - Yaşanan pişmanlık
Yaşar Erim - Firavun düzeni devam...
Cahit Can - Bu insanlar
İbrahim Durmaz - Kar
Sevdagül Aykar Yıldız - Oğulcan
Mehmet Emin Armağan - Kudret-i ilahi
Saltuk Buğra Bıçak - Sarı yapraklar dökül...
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 15277236
 Bugün : 7323
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 647466
 Bugün : 903
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 129
 123. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 1
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 7
Son Güncelleme: 9 Mart 2025
Künye | Abonelik | İletişim