Dünya çok gelişti Rıdvan Yıldız Sayı:
109 -
sokaklarda kuşku çağlıyor
şehir habire karanlık, sular hizaya çekilmiş
yoksuluyla zengin istanbul
ağzı bozuk gotik tapınakların
sahte gülüşler kiracınız
gitmiyor kapınızdan öte
öfkenin her daim yanında vakitler
kimse kimseye yakın değil
ayrılık bir vatan borcu
çiçekler güneşin uzağında
savaşlar sevdaları gömüyor
insan kendini tavaf ediyor
rutin bir yaşantının duvarlarında
fazlalıklar daha yorucu eksiklerden
acı bir imge rastlantının ortasında
borç insana bitmeyen koridor
yalanlar ne kadar düzenli akıyor
kan gölü oğlunuz kızınız
silindirik hisleriniz boyumuzdan uzun
vampir beton nesli insanın yavuklusu
ve ağaçlar tükenmiş gibi
kıyamet gölgeliğinde bakır gerçekliği
düşkapan arabalar İsa’ya benziyor
kutsallaşmış koltuklara yaslananlar
daha çok tapıyor lüks arabalara
dereler kendini okyanus sanıyor
gazeteler medyumların parmaklarında
faydası yok yeni bir gün aramanın
aynı eşyalar aynı kadınla sevişiyor
üryan ovalarda yüzüm, çatlamış nar gibi
demokrasi öyküleri yazılıyor sınırlardan öte
kanunun üstünde tepiniyor derin adamlar
bilgisayar her evin tek yakışıklısı
gençler boşluğa yaslanmış, kanatları tembelliğe bağlı
mevsimler puslu bir sabahın peşinde
hep geç kalıyor çiçeklere
gül kendi gölgesinde soluyor
durmadan eşeleniyor toprağın canı
ekmek çok uzak tüfe’ye, piyasalara inanma
karın tokluğu bile değil yaşadığımız
yastık altı acıları da kazandırın ekonomiye
ankara yorulmuş artık kelime kelime yenilgilerden
herkesin gizlisi çatlamış
kötülük aramızda değil cebimizde artık
yılan derisinde parçalanıyor çiçeklerin aklı
ölüm hiç bu kadar kolay ve konforlu olmadı
çöp konteynırları bakıyor yaşam savaşına
ömür istasyonların yırtık bileti
her gelen geçip gidiyor sessiz
tuhaf hüzünlü yaz çiçekleri
yitti arka sayfalarda kalan çocukluk oyunları
tenleri unutan gök, gözden ırak gönülden yamalı
yaşımız yetmiyor yaşamaya
insan öylesine çok, öylesine yangın
hâlâ bir çare bulan olmadı bu derde
|