Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 34 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     1325 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.     Yazara Mesaj

Dünyanın En Kısa Hikayesine Nazire
Mustafa Büyükgüner

  Sayı: 111 -

Dün gibi hatırlıyorum, yaşım çok küçüktü ve bu modern çağlar henüz başlamamıştı. Bayrama az bir süre kalmıştı. Annem evdeki bakır kap kacakları elime tutuşturdu ve bunları kalaylatmamı söyledi. Kara lastiklerimi ayağıma geçirdim, ceketimi giydim ve uçar adımlarla uzun, dar, Arnavut kaldırımı taş yollardan geçerek bakırcılar çarşısına gittim. Önümüz bayramdı ve çarşı bayrama hazırlanıyordu. Bakıra şekil veren çekicin ritmik sesi çarşının taş duvarlarında yankılanıyor ve insan uğultusuna karışan bu ses uzayıp giden yüksek duvarlı çarşının içinde âdetâ sonsuzluğa ulaşıyordu. İleride kalaycıların bulunduğu bölgede kalabalıktan dolayı dükkânların önüne konulan taburelerde oturanlar sıralarını bekliyorlardı. Ben de bir kalaycıya elimdekileri bırakarak boş bir yere ilişiverdim.

Çekiç sesleri kalaycı ocaklarında yanan odunların çıtırtılarına karışıyor, insan uğultusuna âdetâ bir armoni gibi eşlik ediyordu. Fakat zaman hiç geçmiyordu.

O esnada oturduğum yerin tam karşısındaki dükkânın içini fark ettim. Bugünkü aklımla âdetâ bir film sahnesinden alınmış olduğunu düşündüğüm bu dükkân, beni çok etkilemişti. Köşede küçük bir ateş yanıyor, ateşin üzerindeki kazanda kalay ve diğer metaller eriyip kaynıyordu. Bunun önündeki kalaycı ustası bir yandan ocağın içine odun atarak ateşi harlarken diğer yandan da kalaylayacağı bakır kabı almış bunu zımparalıyor ve temizliyordu. Ağzındaki sigara yanıyor muydu, yoksa bir dekor olarak ağzında mıydı ayırt edemiyordum. Güçlü pazıları, yaşlılıktan dolayı buruşmuş derisiyle bir tezat oluşturuyor ama zıtlıklar arasındaki bu uyum âdetâ bir Rönesans eseri gibi sahneye gerçeklik katıyordu. Ahşap raftaki radyoda cızırtılar arasında bir uzun hava sanki hiç bitmiyordu. Ara sıra ocağın başına gelen bir çocuk elindeki körükle ateşi canlandırıyor, bu esnada usta hemen ateşe bir odun atıveriyordu. Sahnenin tamamlayıcısı, duvarın kenarında ahşap bir iskemlede oturan ihtiyardı. Adam belki de çok yaşlı değildi ama henüz okul çağında olan ben, adama baktığımda, bu adamı sanki asırlar öncesinden beri yaşıyormuş kadar yaşlı sanmıştım. İskemleyi şöyle yan çevirip sırtını duvara dayamış ve vücudunu da iskemlenin arkasına doğru yaslamıştı. Üzerindeki elbiseler de âdetâ yaşı kadar eskiydi. Kasketini hafif yana düşürmüştü. Yuvarlak gözlüklerinin arkasında gözleri açık mıydı, kapalı mıydı, anlayamadım. Âdetâ bir heykel gibi duran bu ihtiyar çok dikkatimi çekti. Gerçek miydi, canlı mıydı, uyanık mıydı belli değildi. Anlamak için dikkat kesildim.

Böylelikle içerideki konuşmaları da duymaya başlamıştım. Konu bayramda çocukları sevindirme üzerine akıp gidiyordu. Kalaycı, bu ihtiyara bayramda çocuklarına aldığı ve hiç unutamadığı bir şey olup olmadığını sordu, elindeki odunu ateşe atarken. Çırak hemen geldi ve ateşi körükleyiverdi. Çıtırtılar arasında kıvılcımlar küçük dükkânın içine yayıldı. Loş dükkânda odun ateşinden çıkan alevler içerisini kızıl bir renk cümbüşüne çevirdi, ihtiyar cebinden tütün tabakasını çıkartıp bir sigara sardı. Yandaki demir maşa ile ocaktan küçük bir köz aldı ve yaktığı sigarasından derin bir nefes çekti…

Zaman âdetâ durmuştu…

Bu olaydan yıllar sonra bana geçmişteki bu sahneyi hatırlatan, Ernest Hamingway’e on kelimeden oluşan bir hikâye yazıp yazamayacağını sorduklarında Hamingway’in yazdığı şu kısa hikâyeyi öğrenmem oldu. “Satılık: Bebek ayakkabıları. Hiç giyilmedi.”

O gün ben oturduğum taburede dikkat kesilmiş ve âdetâ bu sürrealist sahnenin hiçbir anını kaçırmamak için öne doğru eğilmiş haldeyken, ihtiyar derin bir nefes çektiği sigarasını yere attı. Ayağıyla üzerine basıp izmariti ezdi. Sigara dumanının âdetâ ciğerlerini doldurduğunu, buradan damarlarındaki kana geçtiğini ve kılcal damarlarına kadar bütün vücudunu dolaştığını, sonra beynine gittiğini ve kıvrım kıvrım beyninin bu sigara dumanını âdetâ bir sünger gibi emdiğini hissettim.

Sonra dünyanın en kısa hikâyesine şu nazireyi yaptı:

“Arefe günüydü. Küçük bebeğime kefen bezi almıştım…”


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
Gazzeye ağıt... - Sayı 124
Heybemden... - Sayı 124
Heybemden... - Sayı 116
Dünyanın En Kısa Hikayesi... - Sayı 111
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (125):
Çocuk; insanlık zincirinin ebediyet halkası...

Son Eklenen Yorumlardan
 Amin.... Ömer Faruk Erkoyun

 Amin.... Ömer Faruk Erkoyun

 Merhaba. Mən n Azərbaycandan yazıçı Gülər Natiq İsaq ✍️ Bu şeiri çox b&#... Guler

 Altıntaş Hanımefendinin Ey Güzel şarkısının akorlarını çıkarmak üzere sözlerini aradım ve ne mutlu b... Zafer

 Altıntaş Hanımefendinin Ey Güzel şarkısının akorlarını çıkarmak üzere sözlerini aradım ve ne mutlu b... Zafer


*Eskiden Allah için verilen selam, artık “rüşvet deyü” veriliyor.
*İnsanlığın ölçüsü olan selamlaşmak, kaybolalı beri, çevrede insan görmek zorlaştı.
Kardelen-Gazete: Sayı 3, 1989
Ana baş tacı olmalıdır
Dervişan bohçası III
Annelerin zaferi
Hayatın merkezi anneler
İddiamıza arşivimiz delildir


Ali Erdal - Annelerin zaferi
Ali Erdal - Yolculuk
Ali Erdal - Kardelen’in 35. topl...
Kadir Bayrak - Anneme...
Bedran Yoldaş - Kelimelerin dansı aş...
Ekrem Yılmaz - Ana güç
Ekrem Yılmaz - Esip geçen ömürmüş
Ekrem Yılmaz - Aşk ile
Dergi Editörü - İddiamıza arşivimiz ...
Site Editörü - Hayatın merkezi anne...
Necip Fazıl - Şiirlerim ve şairliğ...
Necdet Uçak - Deme
Necdet Uçak - İster ağla istersen ...
Mustafa Büyükgüner - Heybemden
Mustafa Büyükgüner - Gazzeye ağıt
Kardelen Dergisi - Kardelenden haberler
M. Nihat Malkoç - Analar baş tacımızdı...
M. Nihat Malkoç - En sıcak sözcüktür a...
Hızır İrfan Önder - Bir anne arıyorum ac...
Ayhan Aslan - Toprak
Ayhan Aslan - Vuslat
Olgun Albayrak - Aşkın tarihi
Mehmet Balcı - Trabzon’dan üç portr...
Mehmet Balcı - Bizdedir
Mehmet Balcı - Ağıt
Hasan Tülüceoğlu - Göbeklitepe’de Hz. İ...
Ahmet Çelebi - Efendim
Kubilay Ertekin - Putlar ve putperestl...
Halis Arlıoğlu - Şaşırmadık
Murat Yaramaz - Anne duası
Gözlemci - Hadiselere bakış
Muammer Zeki Aygur - Hani nerede
İsmail Güçtaş - Demokrasi
İsmail Güçtaş - Örümcek ağı
Cemal Karsavan - Mutluluğumsun her za...
Heybet Akdoğan - Bu kaybedişler bizi ...
Ayşe Yaz - Sivil itaatsizlik
Servane DAĞTUMAS - Modern Azerbaycan ed...
Yaşar Akyay - Ana baş tacı olmalıd...
İbrahim Durmaz - Annem
İbrahim Durmaz - Anne
Turgut Yörükoğlu - Dervişan bohçası III
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 15718843
 Bugün : 1975
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 656472
 Bugün : 385
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 1079
 124. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 0
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 3
Son Güncelleme: 9 Mart 2025
Künye | Abonelik | İletişim