Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 32 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     241 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.     Yazara Mesaj

Hapis
Emine Öztürk

  Sayı: 121 -

Evde iş biter mi? Biri bitse biri başlar. Bulaşıklarını çarçabuk yıkayıp evcilik oynayan torunlarına seslendi ‘‘Selver, Hediye, İzet, haydi bakam düşün önüme, sizi orman üzümü yemeye götürcem’’ ‘‘Anane incir de olmuş mudur?’’ ‘‘Yok yavrum daha olmadı, öldü olcak,bi kaç güne sararmaya başla. Harman yerindeki orman üzümleri barmak gibi olmuş,sıcak çökmeden gidip yiyem’’ ‘‘Ben gelmeycem, İboyla Hakan beni bekleycekti, caminin avlusunda top oynaycaz’’ ‘‘Bana bak üstünü başını batırıp da ananı gızdırma gene, pontulunu yıkatdırı görüsün’’ ‘‘Tamam be’’ ‘‘Ananlar tarladan dönmeden de eve gel, sopayı yirsin bak, aratdırma gendini’’ ‘‘Anane bırak şunu da gitsin, bi rahat vermez bize’’

Münevver yeşil sabun kokulu örtmesinden dışarı çıkmış ak saçlarını içeri soktu, kirliğini sırtına geçirdi. Sallanan korkuluğa tutunarak yavaşça, gıcırdayan merdivenden indi. Çift kanadından biri açılan ahşap kapının ipini içeri çekti, taşlarla döşeli avluya çıkıp örttü kapıyı. Münevver elinde bastonu, bir tarafında Hediye, diğer tarafında Selver, terliklerini sürüye sürüye yürümeye başladılar. Evlerinin yanında, bayırın aşağısında bulunan Sakarya ırmağından gelen esinti yüzlerini okşayıp köyün içine doğru yayılıyordu. İlerideki iğde ağaçlarının yanından kendilerine doğru gelen bir karaltı belirdi. “Münever Aba napıyon’’ ‘‘Allah eyliğini vesin sen miydin Ayşe bilemedim seni, napam torunları gezdiryom işte’’ Münevver nasırlı ellerini küçük kızların örgülü saçlarında sevgiyle gezdirdi. ‘‘Aman Aba iyi bak torunlara, sen duymadın heralde’’ ‘‘Nolmuş gı’’ ‘‘Nolcak Dereköyden Kayıkçıların gücük torun Sakarıya gaçmış, ölüsünü gaç gün sona taaa gum ocaklanın orda bulmuşla’’ ‘‘Deme ya anacığı nası yanmışdır sabinin, Allah gorusun’’ Çocukları kendine doğru çekip vücuduna bastırdı. “Âmin, âmin gidem bakam ben’’ Münevver içine düşen ateşle birlikte harman yerine getirdi kızları. Tarlanın kenarlarını boydan boya sarmış böğürtlenlerin, bastonuyla dikenli dallarını eğdirerek doyasıya, elleri ağızları boyalanarak yediler.

Kızlarla birlikte Münevver kapıdan çıkmadan İzzet çoktan köyün ortasında, koca çınarların, mor akasyaların gölgelediği caminin avlusuna varmıştı. Öğlen ezanı okunmaya başladığında, ela gözlü, kumral saçlı İzzet, kuzenleriyle top koşturmaktan yorulmuş, suratı pancar gibi olmuştu. “Hakan, İbo hadi gelin len Sakarıya gidem, şöyle bi yüze serinleriz’’ ‘‘Hasan dedeye görünmeden üst başa gidem, amcama söylerse canımıza okur’’ ‘‘Hasan dede iyce yaşlandı, yemeyine düşen sineği bile görmüyo be, bizi nası görcek’’

Köydeki çocukların tek eğlencesi değil, en büyük eğlencesi Sakarya ırmağında yüzmekti. Sakarya’nın üst taraflarında, Meryem Dağıyla Kiremitçilerin Çiftlik arasından akan kısmında yüzer, alt taraftaki daha sığ olan, rengârenk, irili ufaklı taşlarla dolu kısmında, suyun dışına sıçrayarak yüzen yayın balıklarından tutarlardı. Irmağın içerisinde bulunan girdapların, akıntının yerini genelde herkes bilir, oralardan uzak dururlardı.

İzzet, Hakan ve İbrahim önce biraz taş kaydırmaca oynadılar. Sıkılınca da kıyafetlerini söğüt ağacının dalına çıkarıp Sakarya’ya atladılar. Buz gibi olmasa da suyun serinliği ferahlatmış iyice canlandırmıştı yaramazları. Kıyıda taşların aralarına birikmiş su öbeklerindeki balık yavrularını avuçlarına alıp başka öbeklere taşıdılar. Suyun altından, üstünden yüzerken vaktin nasıl geçtiğini anlamadılar. Kafalarına yedikleri şaplakla gözleri açıldı. “Ulan eşşoğlu eşekler ben size Sakarıya girmiceniz, ben sizi yüzdürcem demedim mi? Çıkın çabuk’’ ‘‘Rıfat amca tamam ya girmicez bi daha’’ ‘‘Düşün önüme, ben sizi hapsedem de bakam bi daha girebilcenizmi’’ Kuzen olan çocukların küçük amcası Rıfat sadece yeğenlerini değil, köydeki kimin çocuğunu Sakarya’da görürse çıkarır, evine getirir, babasına teslim ederdi. Kuzenlerini de toplayarak bayramda kurban ettikleri, damdaki tek inek olan sarıkızın yerine ayaklarından zincirle bağladı. Evden bir testi su, birer dilim de salçalı ekmek tutuşturdu ellerine ‘‘Ağlamak sızlamak yok, aklınız başınıza gelsin bakam’’ Damın kapısını sürgüledi, tarladaki işinin başına döndü. ‘‘Amcam kolay kolay bırakmaz bizi, anam babam da bişey demez’’ ‘‘Oğlum gör bak, bu gece buradayız, karanlıkta sarılır uyuruz artık’’ ‘‘Ben sarılmam kimseye, şu kütüğe sarıl sen’’. Çocuklar mis gibi salçalı ekmeği yiyince ağırlık basıverdi. O an evdeki döşeklerinden bile rahat gelen saman balyalarının üzerinde uyuyakaldılar.

Rıfat karanlık çöküp de köye döndüğünde, evlerinin Sakarya’ya bakan tarafında hiç de normal olmayan bir kalabalık, kalabalığın ortasında da jandarma arabasını gördü. Yaklaştıkça ilk gözüne çarpan birkaç kadınla beraber Münevver yengesi yere oturmuş içten içe, perişan bir halde “Sahip çıkamadım, koruyamadım yavrumu’’ diye ağlıyordu. Rıfat kocaman elini başına çarptı. “Eyvah kimseye demedim ya çocukları dama kapattığımı, çöz bakam işi şimdi’’


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
Hapis... - Sayı 121
Kuşlar... - Sayı 120
Yumurta... - Sayı 118
Sarsıntı... - Sayı 116
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (123):
"Mülteci" meselesine bakış...

Son Eklenen Yorumlardan
 Eline, canına, yüreğine sağlık olsun hocam. Allah razı olsun Bu güzel için teşekkürler.... osman eroğlu

 Şiirin bestesini firdevs altındaş yaptı ve kendisi okuyor. Sevgiler...... Dilara

 Çok teşekkür ederim Amin hepimize🤲🤲... Ayşenur

 Çok beğendim.Buna benzer yazılar çokça işlenmeli.... mahir

 mükemmel anlatım; af etmiş olsan da gönül kırıklığı çok acı veriyor. buna öneriniz , makaleniz olur ... dr. Elvira


40
Yalnız ve başıboş değiliz
İranın neye ihtiyacı var?
Kaleme yemin
Tevhid yoksa huzur da yok
Öz musikimizin piri: Mustafa Itrî Efendi
Ah
Eşek ve deve


Ali Erdal - İranın neye ihtiyacı...
Kadir Bayrak - Fars irfanı var mıdı...
Necip Fazıl Kısakürek - Devletleşen şiilik
Ekrem Yılmaz - Bizden gibi görünen
Ekrem Yılmaz - Al beni
Dergi Editörü - Kaleme yemin
Site Editörü - Tevhid yoksa huzur d...
Necdet Uçak - Ömür
Kardelen Dergisi - Kardelenden Haberler
M. Nihat Malkoç - Öz musikimizin piri:...
M. Nihat Malkoç - Filistin için ne yap...
Hızır İrfan Önder - Dermansız dertlere s...
Nihat Kaçoğlu - Serçelerin sesi
Mehmet Balcı - Almanya
Ahmet Çelebi - Bilemem
İktibas - İşte Budur Humeynî D...
Muhsin Hamdi Alkış - Fars palavrası
Kubilay Ertekin - Eşek ve deve
Halis Arlıoğlu - Gülerek günah işleye...
Erdem Özçelik - Geçmişten Geleceğe
Remzi Kokargül - Çoban çeşmesi
Murat Yaramaz - Çapraz sorgu
Gözlemci - Olayların düşündürdü...
Mahmut Topbaşlı - Sırt döndüğüm şiirle...
Mevlüt Yavuz - Umutsuz
Cemal Karsavan - Aşk uyanır sabaha
Bekir Oğuzbaşaran - Âhir zaman ümmetiyiz
Yaşar Akyay - Yalnız ve başıboş de...
Yaşar Akyay - Hayatın Kaynağından ...
Yaşar Erim - Camiler boşaldı
Cahit Can - Türk farkı
İbrahim Durmaz - Yunusca
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 14724138
 Bugün : 460
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 634763
 Bugün : 16
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 53
 122. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 2
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 5
Son Güncelleme: 13 Eylül 2024
Künye | Abonelik | İletişim