Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 34 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     191 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.     Yazara Mesaj

Çoban çeşmesi
Remzi Kokargül

  Sayı: 122 -

Küçük bir çeşmeyim yurdumun

Unutulmuş bir dağında.

Hiç eksilmeyecek suyum

Yıldızların aydınlığında,

Boyuna akar akar… Dururum. (Cahit KÜLEBİ)

 

Kış, dağlarda korkunç rüzgârların yönettiği müthiş senfonilerle geçer.

Göz alabildiğince uzanan kar görüntüsü, dağlara düşsel bir hava verirken, uzaktan karın yarattığı sihirle, sanki sonsuzluğun öteki yüzünü göstermektedir. 

Kar rahmetin beyaz rengidir. Bulutlar önce dağlara getirir karı, yağmuru. Önce dağlara yağar kar. Su onun bağrından süzülerek gelir avuçlarımıza. Bunca yükseklikte suyu nasıl tutmuş ki dağlar; bağrında gözelerle, ince kıvrım kıvrım yollarla çağlayıp gider.

Fırat nehrinin kuzeyinde görmüştüm bulutların dağlarda yürüyüşünü, dağları kapladığını. Dağlar çepeçevre kar altındaydı. Ara sıra kar yığınları çığla birlikte toz duman olup; sis olarak Fırat’ın üzerini örterken, yumuşak bir ışık saçardı.

Uzaklardan bakınca karlı dağlara, daha görkemli olduğunu görürüz. Dağlar tüm soğukluğuyla erişilmez bir ışıkla, soluksuz bırakır insanı. Her çeşit yabani çiçeğin kokusunu, ıtırını, rengini ve çimenlerin yeşil rengini; dağlarda buluruz.

Bozkırın kışı da çetindir. Kış boyu dalga dalga bir beyaz halıyla karlar altında kalan bozkırın düzlükleri, sonsuz ufuk çizgisine kadar karlarla kaplanmıştır. Sis ise bozkırın gelinliğidir. Bu dingin gökyüzü altında, bozkırla sarmaş dolaş olur.

Ve… Cemre, dağlarda kozmik bir uykunun kollarında rüyalarla dopdolu zengin baharı uyandırır. Bozkırın ayaz kesen sert Ocak ve Şubat ayı, yerini baharın müjdecisi Marta bırakır. Bir bahar kokusu sarar dört bir yanı.  Keklik yavrusu palazların ötmesi, baharın gelişini müjdeler. 

Baharda, toprağın altında demlenen suyun serinliği duyulur. Her çeşit çiçeği bağrına basmış tepelerde sümbüller, menekşeler, nergisler ve daha ismini bilmediğimiz onlarca allı pullu çiçek; çoktan sarar dağ yamaçlarını. 

Rüzgârsa; dağlardan, ormanlardan, kırlardan topladığı bütün çiçek kokularını alıp ovalara getirir. Çiçeklerin güzelliği ve kokusu bizleri başka bir âleme alıp götürür.

Dereler daha bir sevinçle akar. Dağ doruklarında konaklayan kar sularını çaylara ırmaklara denizlere indirir…

Mevsim artık olgunlaşmıştır ve Kış’a ait ne varsa geride kalır. Bulutları kendi aralarında garip bir telaş alırken; güneş de yavaş yavaş ısıtır içimizi. Artık dallar, çiçekler bahara merhaba deme telâşındadır.

Bahar artık yağmur diliyle selâmlıyor yeryüzünü. Önce havada bir ısınma, bir yumuşama; sonra sularda derinlere doğru akma başlar. Karlar erirken, billur sularda akar.

Kristal gibi ışıltılı bu kaynaklar, dağlar üzerindeki karların altından kurtulup aşağı doğru ilerlemeye başlar. Dağlarda eriyen karlarla gümüş renkli billur sular, geçtiği her yere hayat verir.

Su hayatın temeli, insanoğlunun vazgeçemeyeceği hayat unsurudur. Yüce yaratıcı, suyu yeryüzüne indirip; onu dağlarda depo ederek rahmetini insanlara bol bol ihsan eder. Suyun topraktan çıktığı yere kaynak ya da göz denir.

Serçe parmağı kadar akan suyuyla eğilip kana kana sularını içmek isteyip de; soğukluğundan iki üç yudumdan fazla içemediğimiz o su kaynaklardır. Her birinin ayrı bir sesi, ayrı bir hikâyesi vardır. Hepsi kendi hikâyesinin duyulmasını ister.

Bozkıra yolunuz düştüğünüzde, yolunuz üzerinde bir göze, bir oluk, bir kurun, veya çoban çeşmesine rastlarsınız.  Uzaktan uzağa, bir şarkı gibi çağlayıp akan bu çeşmelerin, sesi, gecenin büyülü sessizliğinde, daha bir derinden duyulur.

Bozkır çeşmeleri, ıssız yayla ve dağ yollarında genellikle oluklarla akar. Havuzundan taşan sular, metrelerce akar kendi halinde. Yeşile boyar geçtiği o küçücük vadiyi. Kuş uçmaz, kervan geçmez yaylalarda, çobanın kavalına eşlik etmiş bir pınardan; insanın gönlünü serinleten daha ne olabilir ki.

Bizim de yaylamızda uzaktan tepesinde yıldızların oynaştığı küçük çam oluklu çeşmeden de şırıl şırıl akardı su.

Uzaktan uzağa bir şarkı gibi çağlayıp akan çeşmenin sesi, zifiri karanlıkta sadece; ayın ışığının olduğu gecelerde daha bir derinden duyulurdu. Akarken de şarkı söylerdi, ninni söylerdi. Kendisine küçük bir yatak yapmıştı, onun içinden akardı, nazlı nazlı.

Yeşil otlar, yemyeşil dallar, ağaçlar, oluktan süzülen su sesi, kuş cıvıltıları, böcek sesleri ve tatlı bir huzur...

O çoban çeşmesinde; kim bilir kaç kişi susuzluğunu giderip başında dinlendi? Kim bilir kaç mübarek abdest alıp önünde kıbleye durdu?


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
Çoban çeşmesi... - Sayı 122
Bir Şehrin Gözyaşları... - Sayı 116
Kayısı Çiçeklerinin Düğün... - Sayı 89
Işığı yanan evler... - Sayı 88
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (124):
Diyarbakır anneleri...

Son Eklenen Yorumlardan
 Merhaba. Mən n Azərbaycandan yazıçı Gülər Natiq İsaq ✍️ Bu şeiri çox b&#... Guler

 Altıntaş Hanımefendinin Ey Güzel şarkısının akorlarını çıkarmak üzere sözlerini aradım ve ne mutlu b... Zafer

 Altıntaş Hanımefendinin Ey Güzel şarkısının akorlarını çıkarmak üzere sözlerini aradım ve ne mutlu b... Zafer

 Süleyman Abdulla. Müasir Azərbaycan poeziyasinin ən görkəmli nümayəndəl... Hikmet

 yüreğine kalemine sağlık hayırlı ve bol okurları olsun.🤍✒️...


Batılı düşünürler-Tolstoy ve niceleri gibi-mutlak olan bir şeyin olması gerektiğini gayet tabi bir şekilde fark edebiliyorlar. Ama bizim aydınımız (bulundukları yere nasıl geldikleri malum); bırakınız ülkenin dünya üzerindeki sorumluluğunu fark etmeyi, düşünmesi gereken bir beyinlerinin olduğunun bile farkında değiller. Ülkemizde, he sahada yaşanan boşluğu daha başka nasıl açıklayabiliriz?
Kardelen: Sayı 3, Aralık 1993
Kudret-i ilahi
Ürəyimin Əsdiyi
Yaşanan pişmanlık
Her şey apaçık
Suriye Türkmenlerinin dilinden
Oğulcan


Ali Erdal - Her şey apaçık
Kadir Bayrak - Nerelisin
Necip Fazıl Kısakürek - Doğuda buhran
Ekrem Yılmaz - Göç mü hicret mi
Ekrem Yılmaz - Zerre
Fatma Pekşen - Mustafa
Dergi Editörü - Hicret şuuru
Site Editörü - Zor sınavımız mültec...
Necdet Uçak - Yüreğim benim
Kardelen Dergisi - Gelecek sayı (124) k...
Kardelen Dergisi - Kalem erbabına...
Kardelen Dergisi - Kardelenden haberler
M. Nihat Malkoç - Gittikçe azalıyoruz
M. Nihat Malkoç - Suriye Türkmenlerini...
Hızır İrfan Önder - İstemem
Berna Pak - Gelecek(siz) çocuk
Ayhan Aslan - Dilenci
Mehmet Balcı - Sevda
Mehmet Balcı - Tükür
Ahmet Çelebi - Kaçıncı bahar
Av. Mustafa Büyükgüner - Heybemden
Halis Arlıoğlu - Gaflet, dalalet ve h...
Murat Yaramaz - Pusula
Murat Yaramaz - Soğuk
Gözlemci - Olayların düşündürdü...
Mahmut Topbaşlı - Asırlık mertebe
Suleyman Abdulla - Ürəyimin Ə...
Cemal Karsavan - Hasrete zincir mi da...
Emine Öztürk - Bismillah
Osman Akçay - Gibi
Bekir Oğuzbaşaran - Türküleri seviyorum
Yaşar Akyay - Yaşanan pişmanlık
Yaşar Erim - Firavun düzeni devam...
Cahit Can - Bu insanlar
İbrahim Durmaz - Kar
Sevdagül Aykar Yıldız - Oğulcan
Mehmet Emin Armağan - Kudret-i ilahi
Saltuk Buğra Bıçak - Sarı yapraklar dökül...
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 15273036
 Bugün : 3123
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 647041
 Bugün : 478
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 129
 123. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 1
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 7
Son Güncelleme: 9 Mart 2025
Künye | Abonelik | İletişim