Çocuk toprak gibidir Kadir Bayrak Sayı:
125 -
 Çocuk, bire kırk bire bin veren bereketli tarla gibidir… Onda zuhur eden bütün hâl ve hareketler, annesinden ve babasından genlerle intikal edenlerle birlikte içine doğduğu aileden, cemiyetten edindiklerinin, öğrendiklerinin toplamıdır. “Ne ekersen onu biçersin” cümlesinin zahirinde toprağı anlayanlar asıl atasözünün çocukta tezahür eden yönünü tefekkür etmeli… Her çocuğun İslâm fıtratı ile yani temiz ve günahsız olarak tevhid inancı üzere doğduğunu daha sonra annesi ve babasının onu Yahudi, Hristiyan veya Mecusî yaptığını beyan eden Gaye İnsan ve Ufuk Peygambere binlerce selâm olsun…
En sonda söyleneceği şimdiden ilân edelim; “ne olacak bu gençlerin hâli”, “çocuklarımız bizi dinlemiyor” diye orada burada serzenişte bulunanlar, eğer bugün şikâyet edilecek bir durum varsa -ki fazlasıyla var- bu sizin eseriniz, suçlu sizlersiniz, bizleriz… Biz ne olduk ki evlâtlarımızın ne olmasını bekliyoruz…
Yazının bundan sonraki kısmını fildişi kulesinden âhkâm kesen, akıl veren birinin kaleminden dökülenler olarak değil yarım asırlık bir ömrü tüketmiş, üç çocuk sahibi bir babanın doğrularına “şükür, hamd” hatalarına, yanlışlarına “tövbe” yerine geçmesini ümit ettiği samimi tecrübeleri olarak okumanızı ve anlamanızı istirham ederim.
Bir seyahat esnasında mevzu nasıl oraya geldi hatırlamıyorum ama hemen arkasında oturduğumuz otobüsün şoförü sohbetimize dâhil olmuş ve bilmece nev’inden şu soruyu sormuştu; e harfiyle başlayan üç tane meyve ismi söyleyin… Elma, erik… Hemen akla gelenler… Uzun bir süre düşündükten sonra bulamadığımızı söyleyince kendisi eklemişti; evlât…
Evet çocuk, hayatın süsü. Evliliğin meyvesi. İçinde cennet kokulu Hasanların, Hüseyinlerin yetişeceği aile işte bu sebeple çok önemli. Âyetin kimin kimlerle evleneceği beyanı karşısında evlilik çağına kadar yaşanması gereken hayatın nasıl olması gerektiğine izah kalmıyor.
İyi çocuk yetiştirmenin birinci şartı eşlerin birbirine denk olması, buna kültürümüzde “kefâet, küfüv” deniyor. Her yönden denklik, eğitim, kültür, ekonomik seviyede… Hattâ erkek bunlarda bir adım ileride olsa yeri…
Nikâh akdi… Varlığın Sebebi, (salât ve selâm O’na olsun) Âdem aleyhisselâmdan annesi Âmine ve babası Abdullah’a kadar nikâh akdi içinde doğan tertemiz anne ve babalardan geldiğini beyan ediyor. Eş, dost, arkadaş arasında değil velev ki akit esnasında şahitler dışında kimse bulunmasın bütün cemiyete, bütün dünyaya ilân mahiyetinde nikâh… Şarkının gerçek mânâsıyla “duyanlara, duymayanlara”…
Haramlarla, teşhircilikle kirlenmemiş, eşlere ve ailelerine yük getirmeyen, sade bir düğün… Fırtınalı dünya hayatında birbirine güvenli liman olacak eşler. Ve bu evlilikten doğacak çocuklar… Ne saadet…
İmkân dâhilindeyse çocuğu geniş bir aile içinde yetiştirmek; böyle bir istatistik var mıdır bilmiyorum ama dedesi, ninesinin yanında, sıla-i rahim emrine uygun teyze, dayı, amca, halayla irtibatlı, yakın akrabaların arasında yetişen çocuğun hayatın her alanında bu imkâna sahip olmayan hem cinslerinden daha başarılı, daha mutlu olacağı muhakkak…
Her şeyden önemlisi fedakârlık… Çocuk yetiştirirken en çok ihmal ettiğimiz hususun olması gereken zamanda onlarla yeterince zaman geçirememek olduğu kanaatindeyim. Çocuğumuza en kaliteli mamayı, oyuncakları, kıyafeti almak, onu en sağlıklı yataklarda uyutmak, hastalanınca en iyi hastanelere, doktorlara götürmek iyi anne baba olmayı sağlamıyor. Bu çağda eşlerin ikisinin de çalışmadan yaşanabilir bir hayat sürmesi çok zor, kariyerim bensiz yürümez ama dünyaya getirdiğim çocuğu işinde ehil bir bakıcı marifetiyle büyütebilirim düşüncesinin yanlışlığı anlaşıldığında çocuk problemli bir yetişkin olarak karşınıza dikilmiş oluyor. Zaman geri getirilemeyeceğine göre bu hatanın telafisi de mümkün olmuyor.
Âlimlerimizin asırlar öncesinden haber verdiği bir gerçeği bugün işin uzmanları da bildiriyor; “çocuklarınızı altı yaşına kadar bize emanet edin, ondan sonra kime verirseniz verin…” Çocuğun zihin yapısı ve karakteri çok küçük yaşlarda teşekkül ediyor. Özellikle bu zaman diliminde ihmal edilen çocuğun ruh dünyasında meydana gelen boşluklar gençlik ve yetişkinlik döneminde travmaya dönüşüp psikolojik hastalıkları tetikleyebiliyor. En basitinden bilgisayar, cep telefonu, televizyon başından kaldıramadığımız çocuklarımızın bu kötü alışkanlıklarının temelinde çok basit gördüğümüz, masum sayılabilecek ihmalkârlıklar yatıyor; aman ne olacak bugün misafirim gelecek, onların yanında ayağıma dolaşmasın gibi… Bugün yapılan ilmî araştırmalara göre uyuşturucu bağımlısı bir yetişkinin beyin yapısı ile ekran bağımlısı bir çocuğun, gencin beyin yapısı benzerlik gösteriyor.
İki günlük hafta sonu tatilimde çocuğa anneannesi baksın, bu yaz da torunu dedesinin yanında kalsın gibi çocuğu ayak bağı, hayatımıza engel gösteren modern çağın üzerimize püskürttüğü algılar da fedakârlık ahlâkını zedeleyen ve uzak durulması gereken davranışlar… Anlamadığını zannettiğimiz çocuk bunu hisseder.
“Çocuklarınızı kendi zamanınıza göre değil onların yaşayacakları zamana göre yetiştirin” buyuran Allah’ın yüzünü keremlendirdiği Nur Neslinin kaynağı Hz Ali, hayatın her alanının olduğu gibi fedakârlık ahlâkının da reçetesini sunmuştu.
Çocuk sahibi olmaya karar verince ve evlâtları dünyaya geldikten sonra başarılı bir fert olması için yüzlerce sayfa makale, araştırma, yazı okuyan, hayat koçlarına kucak dolusu para ödeyen, saatlerce video izleyen, sosyal medyadan hesaplar takip eden anne babalar ve anne baba adayları; çabanız, emeğiniz takdire şayan. Sizi takdir ediyor ve size imrenerek bakıyorum. Küçük bir ricam olacak. Lütfen okuduğunuz takip ettiğiniz kaynakların arasına Hz Hatice annemizle Kâinat Efendisinin, Hz Fatma annemizle Allah’ın aslanı Hz Ali’nin hayatlarını ve Üstad’ın “Çekilmez akılda bu kadar sancı/Akıl bir çürük diş, at kurtulursun!/Ölmemenin olsa gerek ilâcı/Eski rafta ara, belki bulursun!” dediği eski raftaki Kitap ile o Kitabın kurduğu hayat nizamını da alıverin…
|